İSTANBUL BAROSU´DAN, ?YARGI HAKETTİĞİ SAYGINLIK NOKTASINA TAŞINMALIDIR,? AÇIKLAMASI
SİYASET 25.10.2018 23:53:45 370 0

İSTANBUL BAROSU´DAN, ?YARGI HAKETTİĞİ SAYGINLIK NOKTASINA TAŞINMALIDIR,? AÇIKLAMASI

İstanbul Barosu yaptığı açıklamada, ?İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tâbidir. Anayasada da yerini bulan bu ibare, basit bir yönetsel tercih değildir. İdare ?hukuka uygun? karar vermeye mecburdur. Kararını alırken dayandığı gerekçes

İstanbul Barosu, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi´nde "Şura-yı Devlet´ten Danıştay´a Uluslararası Sempozyumu´nda konuşan ve  Yargının yasa koyucu gibi davranmaması gerektiğini savunan Erdoğan´ın , "Merak ediyorum, yerindelik görevi idareye mi ait yoksa yargıya mı ait? Bunun kavgasını 16 yıldır hep verdik, veriyoruz. O zaman yargı gelsin idare görevini de üstlensin" diyerek Danıştay 8. Dairesi tarafından verilen ´Andımız´ kararına tepki gösterdiği konuşması konusunda bir açıklama yaptı.

 ?Sayın Cumhurbaşkanı, kendi çevresinde pek çok hukukçunun bulunduğunu ve bunların maaş da aldıklarını, dolayısıyla Danıştay gibi yargı kurumlarının hukuki değerlendirmelerine ihtiyaç duymadığını belirtmiş, ?kararı siz verecekseniz ben çekip gideyim? diyerek bakış açısını, başka hiçbir tartışmaya gerek duyurmayacak şekilde somutlamıştır,? denilen açıklamada şöyle denildi:

?Bu açıklamalar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ?kuvvetler ayrılığının? anlaşılmadığı ya da önemsenmediği gerçeğini işaret etmektedir. Hukuk Devletinin ?olmazsa olmazı? konumunda bulunan bu ayrım, Anayasa Hukukunun en temel kuralıdır. Kuvvetler ayrılığının ?çok başlılık? olarak nitelendirilmesi, hukuktan vazgeçilmesinden başka bir biçimde açıklanamaz. Son dönemde, bu alanda çok ciddi sıkıntıların yaşanmakta olması, sadece devletin hukuki niteliğini değil, onunla birlikte demokratik niteliğini de sarsmaktadır?

?Yargı, Hakettiği Saygınlık Noktasına Taşınmalıdır,? başlığını taşıyan açıklama şöyle:

?Danıştay tarafından ?Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde? düzenlenen Sempozyumda Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, ?yargı üyelerine? hitaben yapılan açıklamalar, yargı dünyası açısından son derece üzüntü yaratan beyanlardır.

İstanbul Barosu olarak, öteden bu yana özellikle de somut uygulamalar üzerinden yapılan açıklamalar ile varılan bu son noktayı öngörmüş ve doğuracağı tehlikeli sonuçlara da işaret etmiştik. Dolayısıyla, Baromuz için bu beyanlar şaşkınlık doğurmasa da, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yargının ?alenileştirilen? konumu nedeniyle aşağıdaki gerekliliklerin vurgulanması zorunlu olmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanı, kendi çevresinde pek çok hukukçunun bulunduğunu ve bunların maaş da aldıklarını, dolayısıyla Danıştay gibi yargı kurumlarının hukuki değerlendirmelerine ihtiyaç duymadığını belirtmiş, ?kararı siz verecekseniz ben çekip gideyim? diyerek bakış açısını, başka hiçbir tartışmaya gerek duyurmayacak şekilde somutlamıştır.

Bu son durum itibariyle, İstanbul Barosu olarak, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirlerinin aşağıdaki hususlarda, Sayın Cumhurbaşkanını aydınlatmaları gerektiği kanısındayız:

1. Bu açıklamalar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ?kuvvetler ayrılığının? anlaşılmadığı ya da önemsenmediği gerçeğini işaret etmektedir. Hukuk Devletinin ?olmazsa olmazı? konumunda bulunan bu ayrım, Anayasa Hukukunun en temel kuralıdır. Kuvvetler ayrılığının ?çok başlılık? olarak nitelendirilmesi, hukuktan vazgeçilmesinden başka bir biçimde açıklanamaz. Son dönemde, bu alanda çok ciddi sıkıntıların yaşanmakta olması, sadece devletin hukuki niteliğini değil, onunla birlikte demokratik niteliğini de sarsmaktadır.

2. Seçimlerde çoğunluğun elde edilmesi, erklerin birliğini sağlayamaz. Kuvvetler ayrılığı, çoğunluk düşüncelerinin tartışmalı değerlerine feda edilemez. Yargının yürütme üzerindeki denetiminin jüristokrasi olarak nitelendirilmesi, en azından üzerinde konuşulan ?andımız? kararı ile gerçekleşebilecek türden bir tartışmanın konusu olamaz.

3. İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tâbidir. Anayasada da yerini bulan bu ibare, basit bir yönetsel tercih değildir. İdare ?hukuka uygun? karar vermeye mecburdur. Kararını alırken dayandığı gerekçesinin hukuksal temelli olması asıldır. Bu gerekçeyi, yargıya sunmak zorundadır. Son örnekte olduğu gibi, ?kamu yararı? iddiasını somutlamak zorundadır. Aksi takdirde, alınan karar (idari işlem) ?keyfi? tesis edilmiş demektir. Hukuk, keyfi tesis edilen işlemlerin yürütülmesine izin veremez.

4. İdari işlemin iptali yönünde oluşturulan kararın ?yerindelik denetimi? olarak nitelendirilmesi, bu son kararın gerekçesi itibariyle asla mümkün değildir. Mahkemelerin idarenin yerine geçerek karar oluşturulması, geçmişte tartışma konusu olan ve halen de İdare Hukukunun sınırları içinde çok tartışılan bir husus olmakla birlikte, bu kavramın ifade ettiği anlam, tartıştığımız karar itibariyle gündeme gelmiş olamaz. İptal kararı, yerindelik denetimi anlamına gelmez.

5. Yargı kararlarından dolayı, siyasal iktidarlar ?tokatlanamaz? ve ?yuhalanamaz?. Yargının engellediği iddia edilen işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanması temel koşuldur. Kaldı ki, bazı hukuk dışı çevrelerce iddia edildiği gibi, yargı da toplumsal denetimden uzak değildir. Mahkemelerin kararlarındaki ?gerekçe?, yargının toplumsal denetiminin tam da kendisidir. Yargı gerekçeleri ile kendisini topluma sunar. Bu nedenle Mahkeme kararları kesinleşmesinden itibaren her türlü tartışmaya açıktır. Yargı dünyasında yaşayanlar için binlerce karar bu türden tartışmaların konusudur.

6. Yargı kararlarının tartışmaları, kararların kesinleşmesinden sonra yapılmalıdır. HSK üzerinde geniş tasarruf yetkilerine sahip bulunan Cumhurbaşkanının, henüz kesinleşmemiş bir kararla ilgili olarak yaptığı değerlendirmelerin, karar alıcı yargı kurum/dairesini etkilememesi olası değildir. Gerek Anayasa ile gerekse Türk Ceza Kanunu ile yasaklanarak ?suç? nitelemesi yapılacak denli önemli olan bu hususa en çok dikkat etmesi gereken kurumsallıkların, dikkatten uzak bu tavırları, gelecekte de çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Bu makamların, kararları etkileyecek ?ağırlıklarının? bulunması, bahse konu suçun oluşmasındaki en temel etmendir. Somut olarak ?andımız? ile ilgili kararın Bakanlık tarafından temyiz incelemesine konu edilmesi karşısında, karar verecek olan Kurulun bu kararı hangi yönde olursa olsun, yeni ve bambaşka bir tartışmayı davet etmesi kaçınılmazdır. Karar bozulursa ?boyun eğilmiş? olacak, onanırsa ?başkaldırılmış? olacaktır. Hiç kimsenin, yargı kurumlarını bu konuma düşürmeye hakkı olmamalıdır.

7. Danıştay Kanunu ile bizzat bu kuruma verilen ?görüş bildirme? yetki ve sorumluluğunu, ?izin almak? olarak nitelendirmek, hukuksal temelden kopuk bir yönetim özleminin dışavurumundan başka biçimde yorumlanamaz. Kaldı ki, idarenin bizzat kendisinin talebi ile kullanılan bu tercih, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun ön denetimi bakımından somut bir ?yarar? ve ?yardım? anlamındadır.

Hukukun evrensel kabule ulaştırdığı temel kavramlardan uzak biçimde yapılan bu talihsiz değerlendirmeler, sadece yargının içinde bulunduğu durumu açıklamakla kalmazken, diğer yandan da geleceğin şekillenmesi bakımından verdiği fikirle derin bir kaygının da nedeni olmaktadır. Adalet Bakanlığında ?yargı stratejilerinin? planlandığı bir aşamada, yürütmenin yargıya bakışının bu biçimde somutlanmış olması, hukuk devleti idealine ulaşmada hangi yetmezlikleri taşıdığımızın da göstergesi olmuştur.

Bu noktaya taşınmamızda, Danıştay´ın da çok ciddi hataları vardır.

Danıştay Başkanının, kuvvetler ayrılığını birliğe dönüştüren ?yürütmeye yanaşık? tavırları ile yürütme makamları karşısındaki ?özel? konumu, giderek olgunlaştırılan samimiyetin, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan bir noktaya taşınması sonucunu doğurmuştur. Yürütmenin başı konumunda bulunan Sayın Cumhurbaşkanının Danıştay Başkan ve Üyelerinden ?hesap soran? ve ?hesap vermelerini isteyen? bu üslubu, bizzat Danıştay Başkanının ?davet ettiği? son noktadır. Bu kurumun tarihsel birikimi, bunu hak etmez. İstanbul Barosu olarak Danıştay gibi yüce bir kuruma duyduğumuz saygınlığın ona yeniden kazanılmasının, yargı dünyamız açısından yaşamsal bir değerde olduğuna inanıyoruz.

Diğer yandan bu son açıklamalar, bütün Yargı Kurumlarını ? o arada Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay´ı da ? yeni bir değerlendirmeye mecbur bırakmış olmalıdır. Öteden bu yana işaret ettiğimiz gibi, yargı ile ilgili toplantıların Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılmasının yanlışlığı, bu vesileyle bir kez daha anlaşılmış olmalıdır. Yürütmenin mekânlarında, yargının toplantı düzenlemesi, hukukun ?usul? kavramına atfettiği önemi tahrip etmekle kalmaz, kuvvetler ayrılığının birliğe dönüşmüş olması sonucunu doğuran bir tespitin de açık göstergesi konumuna gelir. Özellikle de yargıç bağımsızlığı kavramının uluslararası standartlardaki tanımına dahil olan ?bağımsız görünme? kuralını açıkça ihlal eden bu tablo, yurttaşların yargıya güven noktasında geldikleri son değerlendirmenin de başat faktörüdür.

Yukarıda da belirlendiği üzere, Sayın Cumhurbaşkanının beyanları, İstanbul Barosu için sürpriz olmamıştır. Tam tersine, geçtiğimiz günlerde tamamladığımız Genel Kurulumuzda da, hukuk devleti oluşturma hedefinden uzak bir noktada bulunduğumuz gerçeği, meslektaşlarımızın çok büyük bölümü tarafından da paylaşılmıştır. Bizim açımızdan kaygı verici gelişme, hiçbir koşulda kaybetmek niyetinde olmadığımız için mücadele kararlılığı sergilediğimiz ?adalet? inancımızın, Siyasal iktidar için -kavramsal olarak dahi- benimsenmemekte olmasıdır. Hukukun en temel kavramlarından bu denli uzak bir yürütmenin hukuk devleti idealine yaklaşması çok güçtür.

İstanbul Barosu, bu alandaki mücadelesini bütün meslektaşlarıyla birlikte, kararlılıkla sürdürecektir. Biz yargı bağımsızlığının, onurlu yaşamak anlamına geldiğini biliyor ve bu alandaki mücadelede halkımızı yanımızda görmek istiyoruz.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

 


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı