Geçenlerde hatta geçen hafta içinde birden bire gazetelerin bazılarında ?Soğuk Savaş yeniden başladı? anlamında bazı haberler çıktı. Neden olarak gösterilen NATO üyesi ülkelerin Rus diplomatik görevlilerini ?istenmeyen adam? ilan etmelerinden sonra sınır dışı etmeleri anlatılıyordu. Olay, İngiltere´de ikili ajan olduğu öne sürülen birinin sadece Rusya´da üretildiği bilinen bir zehirle öldürülmesinden sonra patlak vermişti? İngiltere bu cinayeti protesto etmek için ülkesinde bulunan Rus Diplomatlarını istenmeyen adam statüsünde sınır dışı etmişti. Sonra AB Ülkeleri, ülkelerindeki Rus Diplomatları sınır dışı etmiş ABD bir eyaletinde Rus Konsolosluğunu kapatıvermişti?
1. soğuk savaş, 2. Dünya savaşının hemen arkasından, 1947 yılında başlatılmış ve 1991 yılına kadar sürmüştür. ABD ile SSCB arasında paylaşılmış olan Dünyada SSCB´nin 1991 de dağılmasıyla sona ermiştir. O zamandan beri Dünya artık tek kutuplu ve ABD´nin patronluğunda bir dönemi yaşamaktadır. Nasıl ve ne zaman sona ereceği çok da belirgin olmayan bir süreç.
İlk dönemin iki baş rol oyuncusu olan ABD ve SSCB sürekli bir silahlanma yarışındaydılar. Bloklarında bulunan ülkeler Onlar için birer üs ve piyon durumundaydılar. Türkiye batı bloğunda bir ülkeydi ve fiilen ABD´nin işgali altında gibiydi. ABD ülkemize yerleştirdiği Nükleer veya Balistik füzeleri ve Dünyanın önemli ordularından biri olan Türk ordusunu sık sık kumar masasında gözü kara bir kumarbaz gibi ortaya sürmekten çekinmezdi. ABD, Küba´yı ablukaya alınca SSCB Türkiye´deki Üs ve tesisleri vurmakla tehdit etmişti. Buna benzer güç gösterileri, siyasal tehdit ve şantajlar, yıkıcı ve bölücü etkinlikler, psikolojik savaşlar, kışkırtıcı propagandalarla sürüp gitmişti. Bu dönemde insanlara sürekli olarak Nükleer Kıyamet paranoyası yaşatılmıştı. Hepimiz sanki yarın sabah bir ABD-SSCB savaşı başlayacak gibi endişeli ve telaşlıydık. Anımsayacaksınız okullarda zaman zaman Sivil Savunma konferansları yapılır Nükleer bombaların etkileri üzerine korkutucu rakamlar ve olaylar anlatılırdı. Amerika´da insanlar evlerinin bahçelerine sığınaklar yapıyorlarmış diye haberler gazetelerde yer alırdı.
Her gün savaşacaklar gözüyle baktığımız ABD ve SSCB bu dönemde birbirlerine bir tek tabanca mermisi bile atmamışlardı.
Şimdi şöyle bir bakıyorum da Türkiye´de bu birinci dönem soğuk savaş dönemi hiç de olumlu yaşanmamıştır. Bir antikomünist dalga ülkeyi baştan sona iç savaşa ortamına sürüklemiştir. Anlı şanlı siyaset ve devlet adamları bu dalgayı kah ?baharda komünizm gelecek paranoyası? kah ?solcuların nefes alışlarını izliyoruz? gibi laflarla bizi birbirimize düşürmüşlerdir. Hele o ?komünizmle mücadele dernekleri?! 1970 ve 1980 arasında 10 binlerce vatandaşımız ya öldürülmüş ya sakat kalmıştı, bir kısmımız işsiz güçsüz bırakılmıştık. Utanç verici bir ABD bağımlılığı siyasetçilerin gözünü döndürüyordu. Kitleler ve bazı siyasetçiler için ABD, neredeyse kutsal bir ülke veya kavram olarak kabul edilmeye zorlanıyordu. Kanlı pazarlar, katliamlar insanları ya öldürüyor ya da canından bezdiriyordu. Sonradan Demokrasi ve Cumhuriyet Havarisi olarak bağrımıza bastığımız siyasetçiler öç almak peşinde; gencecik çocukları darağaçlarına göndermekte ve dağ başlarında öldürtmekte herhangi bir çekince göstermiyorlardı? Hikaye uzun, benim yaşıtlarım ve onlardan sonrakiler dün gibi anımsamışlardır?
Her şeye, tüm çabalara karşın, Türkiye bölünmedi. Türk Halkının engin sağduyusu sayesinde bu dönemi tek parça halinde bitirebildi?
Dönemin perde gerisini çok güzel anlatan ünlü ajan ve romancı John Le Carr ve Dünyanın en önemli silah tacirlerinden ve 95 yıllık ömrünce ABD Başkanlarına Danışmanlık yapan Yahudi ve Siyonist Bernard Baruch soğuk savaşın en çok kazanan iki kişisiydiler.
Şimdi yeni bir soğuk savaşın içindeyiz. Yine ülkemiz gözü kara kumarbazların masasında?
Bu kez işler biraz farklı; artık SSCB yok Rusya var ABD aynen devam ediyor. Ama Türkiye çok zor durumda: Böyle bir dönemi sağlıklı ve tek parça halinde geçirebileceğimiz konusunda karamsar olduğumu itiraf etmeliyim.
