Ahmet DUMAN


Her Şey Zamanında…

Son ana kadar umutları vardı. Hele Tayyip Bey saray'a taşındıktan ve Ahmet Bey mühür'ü aldıktan sonra umutları iyice artmıştı. Sanıyorlardı ki; Tayyip bey çıkacağı yere çıktı bundan sonra biz yırtarız. Oysa işler umdukları gibi gitmedi. Listeler açıklanın


Anlamış olmalısınız: AKP de bir üç dönem kuralı var ya, işte ondan söz ediyorum. Tartışmaya çabaladığım bu kuralın iyi bir kural ya da kötü bir kural olup olmadığı değil; bu kurala takılanlar. Ne allameler ne yalakalar takıldı bu kurala. fakat birkaç tanesi var ki bunlarda utanma filan da yok. Örneğin Bülent Arınç, son günlerde Ali Babacan ve iş ciddileşmeye başlayınca Kıdemli Meclis başkanı Çiçek. En çok bunların durumu ibretlik.

Üç dönem yaklaşık olarak 5 erden 15, ikisi beş biri dört hesaplarsak 14 yıl! bu arkadaşlar bu ondört yılın onüçbuçuk yılında Tayyip bey ne demiş ne buyurmuşsa hepsine baş sallamışlar. Cemil Bey Meclis başkanı, daha önce bakan niteliğiyle, Bülent Bey de aynı şekilde önce meclis başkanı sonra bakan. Hele Ali Babacan Bey bir ekonomi allamesi! Ama ekonomiyi liderinin istekleri doğrultusunda yönetme konusunda iki kat allame!

Bülent Bey neredeyse ünlü ağıtlarından birini kameralar karşısında gösterecek diye günlerdir bekliyorum; bu kez konu Ülkenin iyi idare edilemediği konusu. Cemil Bey başkanlık sistemi çığlıklarına Meclisin üzerinde hiçbir güç olamayacağına dair veciz konuşmalar yapmakta. En çok da Ali Beyin geçen hafta içinde yaptığı açıklamalar bizleri aptal yerine koymanın dayanılmaz hafifliği… Yakında her üç muhteremden de laiklik, demokrasi hatta sendikal örgütlenmenin erdemlerinden söz eden konuşmalar görürsek şaşırmayalım…

Ali Bey bunların içinde oldukça genç görünen biri, çığırtkanların ifade ettiklerine göre ekonomiyi de iyi biliyor. Konuyu kaynağından öğrenmiş yani Amerika'da filan. Şimdi hazret buyuruyor ki Demokrasiyi mumla ararız” bu cümleyi başa çekmiş bir muhalif” devamını da alta koymuş Türkiye'nin hukuk alanında itibar kaybettiğini söylüyor Eğer bu zayıf tablo devam ederse hem demokraside hem hem de ekonomide görmüş olduğumuz bu tabloyu bile mumla arar duruma geliriz”

Peki bunca yıldır biz ne diyoruz yahu! Bu yönetim biçimi bu adaletsizlik bu haksızlık bu talan bize yakışmıyor diyoruz. Bu ekonomi değil, böyle ekonomi olmaz diyoruz. Demokrasilerin en önemli desteği üretimdir; üretim ekonomisiyle desteklenmeyen ekonomiler dışa bağımlı, batmaya her an eğilimli ekonomilerdir diyoruz. Üreten ekonomilerde işçi sınıfı ve küçük burjuva güçlüdür; bunlar da demokrasilerin hayat kaynaklarıdır diyoruz. Hazret bu sözlere küçümseyerek burun kıvırıyor, liderinin öğrendiği 3-5 kelimelik ekonomi bilgisine paralel laflar üretiyordu.

Bu tavır, önce kafa namusu kavramına, sonra bilimsel ölçütlere uygun bir tavır değildir.  Ya da bayram geçtikten sonra ayranını başına dök diyesi geliyor insanın.

Bir de komik bir şey daha var: muhalif cephe bunlardan umut bekliyor işin arkasını önünü düşünmeden konuşmalarında bir şey varmış gibi manşete çıkarıyorlar.  

Söylemeden geçmeyeyim: bu günlerde siyasi partiler seçim propagandası çerçevesinde çeşitli sözler veriyorlar. Hepsi de üretmeden tüketmeye alışmış bir toplumun hazır yeme” alışkanlığını kışkırtan sözler. Yalnız bir lider üretim de üretim diyor. Üretim ekonomisi diyor. Kazara da olsa kulağınıza çarpmış olsa gerek Vatan Partisi böyle diyor. Doğrusu da bu galiba vergili vergisiz hangi biçimde olursa olsun asgari ücret ödemek için bir emekçi sınıfı olması gerekmez mi?

Siz ne diyorsunuz?

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51