Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KAOSTAN GEÇERKEN


Türkiye, İstanbul´da oynanan Beşiktaş-Bursaspor maçının ardından, patlayan iki bomba ile sarsıldı. Bu olayla ilgili görüntüler ortaya çıktıkça, olayın vahameti daha net anlaşılıyor. Ülkenin yaşanan gelişmelerle arka arkaya verdiği kayıplar giderek artarken, gelinen durum ise şöyle özetlenebilir:

Türkiye, ABD´nin geleceğe yönelik küresel planlamalarının etkisinde gelişen BOP kapsamında, bölgesel konumunda yalnızlığa itilmiş; ülke güneyinde, sınırların hemen ötesinde yaşanan vekâlet savaşları, izlenen yanlış politikalarla, ülke içinde etkisini yoğun olarak göstermeye başlamış ve ülke bölgesel terör örgütleri ile kendini güç göstermeye çalışan örgütlenmelerin, ilgi ve etki alanına girmiş; Irak bölgesinde yapılan yanlış değerlendirmelerle, Musul Konsolosluğu terör örgütünce işgal edilmiş ve personeli derdest edilerek, ülkenin uluslararası konumda itibarı sarsılmış; savaştan kaçınmak için Süleyman Şah Türbesi uluslararası antlaşmalarla belirlenen yerinden, bir gece operasyonuyla (Şah Fırat Operasyonu) alınarak, sınırın hemen ötesinde, güvenli bölgeye taşınmış ve bu hamleyle, bölgede terör örgütlerinin rahat hareketine imkân verilmiş; ülkenin doğu ve güneydoğusunda, bazı il ve ilçelerde yapılan hendek mücadeleleriyle, iç savaş provaları yapılarak, TSK´nın eğitimi ve kararlılığı da denenmiş; Musul Operasyonuna katılma yönünde kararlılık söylemleri adına, Lozan ve Misak-ı Milli gündeme getirilerek, uluslararası algılarda yayılmacı, emperyalist konumuna gelinmiş ve bölgeden itilerek oyun dışında bırakılmış; AB ile ilişkilerde gerginlik yaşanırken, Şanghay İşbirliği Teşkilatına yönlenilerek, iç siyasette bu gelişmenin AB alternatifi olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılırken, dışarıdan izleyen gözlerde endişeler yaratılmış; beş ay önce ülke, bir darbe/iç savaş başlatma girişimi atlatarak, uçurumun kenarından dönmüş ve TSK yıpratılmaya çalışılmış; iç siyasete yönelik tartışmalarda idam gündeme getirilerek, otoriterlik ve hakkaniyet/adalet mekanizmaları üzerinde tartışılırken, arka arkaya meydana gelen olaylarla çocuk istismarları, kadına şiddet, yurt yangınlarında hayatını kaybeden çocuklar gündeme gelerek, gericiliğin hortladığı ve giderek etkinliğini artırdığı gerçeği ortaya çıkmış; yapılan uluslararası araştırmalarda, Türkiye´nin eğitim konusunda ne kadar gerilerde kaldığı ve çağ dışına itildiği görülmüş; yıllara dayalı endüstriyel bir gelişme yapılmadığından ve elde mevcut tesisler satıldığından, üretime yönelik girişimlerin yetersizliğiyle, yapılan yatırımların üretime yönelik olmamasıyla, yap-işlet-devret modeliyle geleceğe yönelik düşünülürken, ekonomik verimlilikten de uzaklaşılmış; PKK terör örgütüyle, uzun sürece dayalı mücadelede başarı elde etmişken, çözüm süreci denilen politikalarla örgütün yeniden toparlanması sağlanarak, küresel güçlerin bölgesel enerji savaşları yeniden yapılanmasında, uzantısı olan YPG/PYD´nin, ABD ile kol kola hareketle, Suriye kuzeyinde bir koridor oluşturarak, KCK´ya devletleşmesinin planıyla güç kazandırılmasıyla, ülke yeniden ve daha yoğun terörle mücadele dönemine girmiş; ülkenin her yanında patlayan bombalarla bir anda ve çok fazla sayıda can kayıpları yaşanmaya başlanmış; ülke, Fırat Kalkanı Operasyonu ile bölgesel savaşta yerini almış ve haklı gerekçeleriyle mücadelesine devam ederken, bölgesel jeopolitiğin değişkenliğinde kararlı duruş sergileme aşamasında ve daha sayılabilecek onlarca şey var.

Bu gelişmeler karşısında yapılanlar, alınan tedbirler konusunda konuşmak, tartışmak, doğruyu bulmak gerekirken, Türkiye gündemini meşgul eden en önemli konu, daha fazla yetki, daha fazla otorite istemiyle, sistem veya rejim tartışmalarıyla, Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi. Üstelik iktidar partisi, on dört yıldır tek başına Hükümet ve hedeflediği hemen her konuyu gerçekleştirmişken.

Hani dere geçilirken at değiştirilmez diye bir tabir vardı ve 15 Temmuz ardından bunu Cumhurbaşkanının ağzından da farklı maksatlı söylemlerde duymuştuk ki ülke böyle bir kaos içerisinden geçerken ve düzlüğe çıkmaya çabalar, tüm dinamiklerini bu yönde angaje ederken, biz sürücünün veya atın değil, daha da zor olanın koşum takımlarının değiştirilmesinin planlandığını görüyor, yapılmaya çalışılanları anlamakta güçlük çekiyoruz.  Çünkü sistem değiştirmek, dinamiklerle oynamak demek, ülkenin en iyi ihtimalle, en az bir yıllık süreçte duraklaması demektir ki Türkiye, coğrafyasındaki gelişmelerle bu hızla hareket halindeyken, anlık duraklamayla, bir araç misali takla da atabilir, yoldan da çıkabilir. En iyi idareciyle bile, oluşabilecek hasarları tolere edebilmek, çok büyük çaba gerektirir ve belki de imkânsızlaşır. Üstelik doğal olarak yapılacak müdahaleleri de göz ardı etmemek gerekir. Ancak, gelişmeler karşısında iyi yönde düşüncelerle bekleyip, izlemekten başka bir seçenek de günümüz siyasi, sayısal değerlerinde ve mevcut siyasi partilerle, hayal gibi.  

  

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00