Cumali KARATAŞ


***ÖKSÜZ MARTILAR***


            Martının yuvası sahildeki kayalığın üzerindeydi. Denizden her dönüşünde yuvasında dinleniyordu. Islanan beyaz tüylerini burada kurutuyordu. 

Tüylerini kurutan martı daha sonra da denize dönüyordu. Arkadaşlarının oyunlarına katılıyordu. Acıkınca da, uzun gagasıyla balık ve yengeçleri avlıyordu. Sonra tekrar uçmaya başlıyordu bıkıp yorulmadan.

            Martının artık yumurtlama zamanı gelmişti. Eşiyle birlikte, deniz yosunu ve bitkilerden bir yuva yaptılar. Sonra da, yumurtladığı üç yumurtanın üzerinde yuvasında kuluçkaya yattı.

             Martı, yumurtalarının diğer hayvanlar tarafından yenilmesinden korkuyordu. Çünkü daha önce böyle bir olay yaşamıştı?                                        
Eşi gelmeden yuvasından ayrıldığında, yumurtalarının yerinde olmadığını görmüştü.                                                                                                                
Çok üzülmüştü bu olaya. Sürekli kendini suçlayarak, günlerce ağlamıştı.

            Şimdi artık daha dikkatliydi. Ne pahasına olursa olsun yuvasından ayrılmıyordu. Bir daha öyle bir acı yaşamak istemiyordu.

            Martının eşi de bu konuda çok anlayışlıydı?                                                
O da sık sık, ?yuvadan sakın ayrılma? diye eşini uyarıyordu. Dişi martıya elinden gelen kolaylığı gösteriyordu.

            Fakat erkek martının halinde son günlerde bir gariplik vardı?         
Gittikçe zayıflıyor, fazla uçamıyordu. Ayrıca, düşünceli ve yorgun gözüküyordu. Onun bu hali dişi martıyı çok kaygılandırıyordu.

            Çok geçmeden, dişi martının korktuğu başına geldi. Yavruların yumurtadan çıkmasına yakın erkek martı rahatsızlandı?                                   
Yuvaya konduktan bir süre sonra yığılıp kaldı.                                             
Hemen doktor martıyı çağırdılar.  

Erkek martıyı muayene eden doktor martı, midesinde yuttuğu bir plastik bulunduğunu söyledi.

Mesele anlaşılmıştı?

Midesindeki plastik hep tokluk hissi vermişti. Böylece, hiçbir şey yemeyen martı açlıktan ölmüştü.    

            Bebek beklediği bu günlerde böyle acı bir olay yaşaması dişi martıyı çok üzmüştü. Eşi varken, nöbetleşe kuluçkaya yatıyorlardı. Şimdi artık böyle bir şansı da yoktu. Yuvada yalnız başına kalmak zorundaydı.

            Martı, yavrularına kavuşacağı son iki günü aç susuz geçirdi. Her ne pahasına olursa olsun yuvadan ayrılmadı.                                                                      
Sonunda yavruları çıktı yumurtadan. Martı iki farklı duyguyu birden yaşadı?                                                                                                                                           
Bir yandan, eşini kaybetmenin verdiği acıyla hüzünlendi.                    
Diğer yandan, yavrularına kavuşmanın sevincini yaşadı. 

            Tüm martılar, yavru martıların aralarına katılmalarına çok sevindiler. Artık herkes onlara öksüz martılar diyorlardı.

***VEFALI DAĞ KEÇİSİ***                                                                             

            Avcılar köpekleriyle birlikte bir geyiğin peşindeydiler. Ellerindeki tüfeklerle geyiğe ateş ediyorlardı. Ama bir türlü geyiği vuramıyorlardı. Geyik ise, canını kurtarmak için hızla kaçıyordu. Sığınacak bir yer bulup, avcıların elinden kurtulmak istiyordu.  

            Tepe ve bayırları aşan geyik nefes nefese kalmıştı. Girdiği yolun sonunda uçurum olduğunu geç fark etti. Artık, geriye dönmesi imkânsızdı?

Sağa, sola bakan geyik ne yapacağını şaşırmıştı. Bir kaçış yolu yoktu?                                                                                                                                       
Ya uçurumdan aşağı düşecek; ya da, avcılara yakalanacaktı.

            Geyik, sol tarafındaki ağaçlık yere hızla daldı. Avcıların elinden kaçabilmesi için bir tek ümidi varsa, o da buydu. Sık ağaçların arasına belki saklanabilirdi.  

            Birkaç metre gitmişti ki, fısıltı gibi bir ses duydu:

-Geyik kardeş, geyik kardeş?

            Hemen durdu.                                                                                               
Sesin geldiği yöne doğru başını çevirip baktı.                                                  
Ses, yan tarafında bulunan ağaçlık yerden geliyordu. O yöne doğru birkaç adım attı. Sık ağaçların arkasında bir dağ keçisi olduğunu gördü.

            Dağ keçisi: 

-Gel, çabuk buraya gel! Avcılar gelmek üzere, acele et diyordu.

            Yüksek otların arasına dalan geyik, dağ keçisinin yanına geldi.

            Dağ keçisi, geyiği, tepenin sırtındaki oyuktaki yuvasına aldı. Yuvasının da kapısını sıkı sıkıya kapattı.                                                      
Geyik artık güvendeydi?

            Avcılar tüm aramalarına rağmen geyiği bulamadılar. Avcılar gidince, geyik bir süre dinlendi. Daha sonra, dağ keçisinin ikram ettiği bir bardak meyve suyunu içti.

Dağ keçisi:  

            -Beni tanıdın mı geyik kardeş dedi.

            Dağ keçisine dikkatle bakan geyik: 

-Kusura bakma tanıyamadım iyiliksever keçi kardeş dedi.

Dağ keçisi:

-Ben, hayatını kurtardığın dağ keçisiyim? Hani birkaç yıl önce kayalıklardan düşüp yaralandığımda sen bana yardım etmiştin. Kimse ziyaretime gelmezken, sen gelip, ilgilenmiştin. Sütünü vermiştin, yiyecek getirmiştin?

Geyik:

            -Tamam şimdi hatırladım dedi.  Aradan çok zaman geçti keçi kardeş, sen de çok değişmişsin. 

            Geyik ayrılırken, dağ keçisine teşekkür etti. Daha sonra da ormanın içinde kaybolup gitti.

   ***AVCI İLE AYI***                                                                                                          

            Ali´nin babası avcıydı. Her hafta sonu arkadaşlarıyla ava giderlerdi. Akşamları avdan eli boş dönmezdi? Avladığı tavşan, keklik ve tilki gibi hayvanları getirirdi. Hatta bir defasında kurt bile avlamıştı. Ali de babasının avladığı hayvanları görünce çok üzülürdü. 

            Ali, babasına her defasında:

-Babacığım bu hayvanları niçin öldürüyorsun, yazık değil mi? diye sormuştu. Ali´nin babası hiç umursamamıştı.    

            Ali´nin babası o pazar ava giderken Ali´yi de yanına aldı. Diğer avcılarla bir araya gelmek üzere yola koyuldular.   

            Bütün avcılar kararlaştıkları yerde buluştular. Avcılar hep birlikte ormana doğru yürümeye başladılar.   

            Avcılar ormana vardıklarında çeşitli yönlere dağıldılar.                                
Ali ile babası,  ormanın ıssız bir yerine doğru ilerlemeye başladılar. Ali´nin babası kayalık yerde bir in gördü. Elindeki tüfeğiyle oraya doğru yavaş yavaş ve dikkatle yürümeye başladı.                                                           
İnde bir ayı yavrusu vardı. Ali´nin babası ayı yavrusunu alarak, sevinçle arkadaşlarının yanına döndü. 

            Daha sonra yeniden oraya döndüğünde iri bir ayı ile karşılaştı. Bu,  yavru ayının annesiydi. Çok kızgın ve öfkeliydi.                                            
Homurdanan ayı Ali´nin babasına saldırdı. Ali´nin babası aldığı bir pençe nedeniyle yaralanarak, yere düştü. Ayı, Ali´yi kucağına alarak ormanda hızla kaçmaya başladı. Ayının kucağındaki Ali çok korkmuştu. Sürekli olarak bağırarak, yardım istiyordu.  

            Ali´nin babası düştüğü yerden kalkarak:

-Oğlumu kaçırma, Ali´mi getir diye bağırmaya başladı.    

Ayı:

-Sen de benim yavrumu getir. Ver gülümü, al gülünü dedi.      

Bu arada diğer avcılar da olayın olduğu yere gelmişlerdi. Ali, ayının elinde olduğu içim hiç kimse ateş edemiyordu. 

Ali´nin babası:

-Tamam dedi. Hemen gidip yavrunu getireceğim. Sen Ali´me sakın bir zarar verme. 

Ali´nin babası koşarak yavru ayıyı getirip, anne ayıya teslim etti. Anne ayı, kendisine doğru koşarak gelen yavrusunu kucaklayıp bağrına bastı.                                                                                                                                   
O sırada, Ali de babasına doğru koşmaya başlamıştı. Yaralı bir halde Ali´yi kucaklayan babası, Ali´ye bir şey olmadığına çok sevindi.                     
Ali´nin babası yaptığı yanlışın farkına varmıştı: 

-Bu bana bir ders oldu, bundan sonra artık avcılık yapmayacağım, dedi.

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51