Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


2B LER VE HİKÂYESİ


         Yolun kenarındaki kanepeye oturana kadar etrafımı seyrettim. Hangi yöne baksam ayrı manzara. İnsan baktıkça içi açılıyor. Bir tarafta yemyeşil çam ağaçları, bir yanda fundalıklar. Karşıdaki cami ve kubbeleri ise ayrı bir güzellik. Cıvıl cıvıl kuş Sesleri arasında Savrun çayının şırıltısı. İnsanın tüm yorgunluğunu alıp götürüyor garbi yeli.

       Bu köy, ilçenin en büyük köyü. Atalarımız bu köye bin sekizyüzlü yılların sonunda gelmişler. Daha önce ova köylerindeymişler. O günün hükümetleri birazda Ağaları insanlarımızı bu yörelere yerleştirirken, göçebe kültüründen kurtarma amacı gütmüşler. Çünkü daha önce aşiretler arası kavgalar varmış. Gücü yeten gücü yeteni yutuyormuş. Aşiretlerden kurtulmak ve göçebe insanları yerleşik düzene geçirmek gayesiyle, her tepeye bir aile yerleştirmişler. Ağa düzenini bozmamak için de su kenarlarını Ağaların üzerine tapulamışlar. Gelmeseler de gitmeseler de icar öder gibi Ağalara para ödemişler. Onların adına tarla açmışlar, yol yapmışlar. Ermeniler ülkeyi terk edince, Ağa düzeni de zayıflamış ve bu toprakları  bizimkiler sahiplenmişler.

        Kurak tepelere yerleşen aileler, ormanları tarla yaparak yaşamaya çalışmışlar. Bu issiz dağlarda davar yetiştirmişler, inek yetiştirmişler, koyun kuzu yetiştirmişler. Göçebe düzenini bırakarak yerleşik düzene geçmişler. Herkes kendi tepesinin egemenliğine sahip çıkarken, Ağalar onlara karışmamış, ya da karışamamış.

         Devlet ise onları Ağaların zulmüne karşı görmemezlikten gelmiş. Onlar yine de devletin çıkardığı her savaşa asker göndermişler. Her ailede şehit ve gaziler oluşmuş. Birçokları

da gitmiş ve geri gelmemiş.

        Etraf Çanakkale de, Yemende, Kafkaslarda hatta Trablusgarp ta, Kosova´da şehit düşmüş ya da gazi olarak dönmüş sakat insanlarla dolmuş. Aç kalmışlar, susuz kalmışlar yine de yerleştikleri alanı kimseye bırakmamışlar. Boyun eğmemişler. Ağaların yarattığı eşkıya düzenine karşı savaşmışlar.

        Çocukluğum gazilerin hikâyeleriyle geçti. Her hikâye bana bir efsane gibi gelirdi. Sonra anladım ki hepsi fazlasıyla gerçek. Hepsi de yaşanmış hikâyeler. Hem de olayın kahramanlarından duyulan yaşanmış hikayeler.

        Mesela Gucur Ali diye bir komşumuz vardı. İngilizlere esir düştüğünü, aylarca işkence gördüğünü, sonunda bir yolunu bulup kaçtığını, anlatırdı. Garip garip davranışları vardı. Biz onu delirmiş bilirdik. Sonunda öğrendik ki adamın anlattıkları  tamamen gerçek.

       Bilal İbrahim derler başka bir amca vardı. Çanakkale savaşına girdiğini anlatırdı. Baştaki komutanın denizdeki bir gemiye taarruz emri verdiğini, elli kişiden üç kişi kurtulduklarını, sonra başka bir birlik oluşturup tekrar taarruz emri verildiğini, ondan da kurtulan iki kişi kaldıklarını, üçüncü sefere ise askerden kaçtığını, saldıranların ise hepsinin öldüğünü söylerdi. Ve Enver Paşayı hiç sevmezdi. Ona:

     ?Asker düşmanı.? derdi. Onun anlattıklarını can kulağı ile dinlerdik.

       Yine bir Topuz Dede vardı. Babayiğit bir adamdı. Kapısında yüzlerce davarı, koyunu ve sığırları bulunurdu. Fransızlara postacılık yaptığını, herkes bilirdi. Kapısındaki davarları Fransızlardan kaçırdığını söylerlerdi. Doğru yâda yanlış ama kendine göre bir övünç tarafı vardı.

       Babamın Amcasının Trablusgarp´a gittiği, bir daha geri dönmediği, diğer Amcasının da Ermenilerle yapılan savaşta öldüğü, Annemin babasının da sıtma hastalığına yakalandığı, ahırda yatarken askerlerin geldiği ve zorla askere götürdükleri ve bir daha da geri gelmediği bütün aile tarafından bilinirdi.

        Devletin bunca savaşlarıyla tarumar ve çaresiz kalan Atalarımız, devletin boşluğunda da Ağalarla ve Ağaların dağlara bıraktığı eşkıyalarla aynı mücadeleyi yapmışlardır.

        Bütün bu dramatik hikâyelerden sonra yaklaşık on sene önce Devletin Kadastrosu Müdürlüğü tarlaları ölçmüş, biçmiş, hepsine tapu vermiştir. Asırlardır ekip biçtikleri tarlalara tapu verilmesi köylüleri çok memnun etmiş, kendi aralarında düğün bayram yapmışlardır. Aradan çok geçmeden Orman işletme Müdürlüğü uyduruk gerekçe ve raporlar ileri sürerek, verilen tapulara iptal davası açmıştır. Köylüler avukat bile tutmadan ya da tutamadan kendi haklarını savunmuşlar fakat Devletin yüce Hâkimi onların ne şahitlerine inanmış, ne bilirkişilerine güvenmiş, tarlaların tahlilini yapmadan, hatta başına bile gelmeden dağın tepesinden bakarak rapor düzenleyen orman mühendisinin söylediklerine inanmış ve mahkemeyi kaybettirmiştir. Davada yapılan avukatlık Masraflarını da vatandaşa yüklemişlerdir.

       Daha sonra Ak Parti hükümeti bir komisyon oluşturmuş Mahkeme kararıyla Ormana geçen arazileri 2B kategorisine almışlar ve kira talebinde bulunmuşlardır. Köylülerin kira ödeyemediklerini görünce de satışa sunma kararı verilmiştir.

       Önce Ağalara, sonra eşkıyalara, şimdi de devlete  karşı direnen zavallı köylüler yıllardır ekip biçtiği kendi tarlasını satın alarak mücadeleden kopma noktasına gelmişlerdir. Bu onların pes ettiklerinin bir işaretidir.

         Oturduğum kanepede köylülerle bunları konuştuk.Bir çokları şikayet ederken,şöyle diyorlardı.

          ?Köyden bazı kişiler Ormanın bilir kişisine yol göstermiş,sevmediği adamların tarlasını orman yazdırmışlardır.?

          Hepside bu kişilerin kimler olduğunu bildiklerini söylemişlerdir.Yalan yada doğru.Bu tarlalar yazılırken taraf tutulduğu ortadadır.Ama insanların ellerine fırsat geçince neler yapabileceklerini hepimiz bu olayda görmüşüzdür.

           Sirç´ü lisan ettik ise af ola.İsterim ki insan önce insan ola.     

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05