Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


YAZLIK SİNEMALAR, SULAR VE ALTINKOZA

Pamuğun, beyaz altın olarak anıldığı o yıllarda Adana, bir sinema kentiydi. O zamanlar sayılarının çok rahat yüzü aştığı söylenen bu sinemalar, bir dönem çocukluğunun ve ilk gençliğinin en gözde mekânlarıydı.


Yaz aylarında, bulundukları semtte, sıcacık bir şehrin kendi gibi gönlü de sımsıcak insanını ağırlayan yazlık sinemalar ise sanata ve sanatçıya verdiği değerle ünlenen bu bereketli toprakların can simidi gibiydi.

Telaşla yenen akşam yemeklerinden sonra, alelacele evlerden çıkılır, birbirine tutturulmuş tahta sandalyelerin üzerinde iki film birden izlemek ve yıldızların altında dalınacak hayallere kavuşmak üzere, yasemin kokularının uçuştuğu sokaklara doğru yola konulurdu.

Yeşilçam’ın ve dünya sinemalarının vizyona yeni girmiş filmlerinden hangisine gidileceğine gündüzden karar verilir ya da akşamları, yan yana dizilmiş sinemaların önünde aceleyle film beğenilir, aile yerinden veya locadan bilet alınırdı.

Çocuğunu, bebek arabasına koyduğu bebeğini alan Adanalıların civarda oturanlarının büyük bir çoğunluğu ise, çay bahçelerinin, sinemaların dip dibe sıralandığı, belli saatlerde trafiğin kapatıldığı Sular’da toplanırdı.

Akşamüzerleri, filme girmeden önce bu kocaman meydandaki çay bahçelerinden birinde -Kilim, adını en net hatırladıklarımdan biriydi- oturulur, sonrasında, filmin başlamasına yakın, Sular, Köşk, Dünya, Bahar, Site sinemalarından birine koşturulur, hatta bazen, her iki film farklı sinemalarda izlenirdi.

Duruma göre, kapı önlerindeki tablacılardan Antep fıstığı alınarak teşrifatçı eşliğinde içeri girilir, çaktırmadan etraf incelenir, mutlaka çok tanıdık vardır, otururken, kim gelmiş, kim gelmemiş şöyle iyice bir süzülür, film başlamadan veya iki film arasında soğuk meşrubat, illâ ki Zaman gazozu ve günebakan satan satıcının sesi beklenirdi.

Ve o zamanlardan bu tarafa da Adana’nın adı tüm yurtta, Altınkoza Film Festivali ile birlikte anılırdı.

Sanatçıların katıldığı, filmlerin yarıştığı, kültürel etkinliklerin yapıldığı, altmışlı yılların sonundan itibaren başlayan, yetmişli yılların başında en şaşalı dönemini yaşayan bu festivalin düzenlendiği yılların birinde,

Dedesi, babamın birlikte iş yaptığı bir kişi ve küçük ağabeyimin kirvesi olan, -yanlış hatırlamıyorsam- Renk Sineması’na geleceği söylenen Salih Güney’e çiçek verecek çocuklardan biri olarak düşünülmüş olsam da, çok basit bir sebeple sahneye çıkmayı reddedişim ve o tahta sandalyelerin birinde gözleri yaşlı, bir başka çocuğun çiçek verişini izleyişim, Altınkoza’yla ilgili çocukluktan kalma bir anı olarak hâlâ daha hafızamdaki yerini korur.

Benzer yaşanmışlıklarla çocukluğunu ve gençliğini yaşayan tüm Adanalılar olarak, her ne kadar yazlık sinemalarımız elimizden alınsa da, bir dönem, çeşitli nedenlerle kesintiye uğramış ve yakın zamanda içinden Altınkoza adı çıkarılmış olsa da, uluslar arası niteliğe kavuşmuş film festivalimizle daima gururlandık ve Büyükşehir Belediyesi’nce yeniden Altınkoza ekiyle özüne dönüştürülmesine ziyadesiyle sevindik.

Gönül istiyor ki aynı sevinç, günün birinde yazlık sinemalara da kavuşarak pekişsin.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92