ABD, bölgesel oyunda uyguladığı strateji ile elde ettiği kazanımlarla elini güçlendirmeye çalışırken, küresel boyutta değişen stratejik konumlanmalarla, ağırlığını Pasifik istikametine kaydırmak zorunda kalınca, kuvvet tasarrufu sağlamak ve sıklet merkezini etkin oluşturabilmek için, yeni planlamalarla, yeni stratejiler geliştiriyor. ABD, yeniden belirlediği strateji konusunda elini güçlendirmeye çalışırken, bir anda ve devlet boyutunda, diplomaside iyi polis-kötü polis oyunu oynamaya başladı. Başkan Trump farklı konuşurken, Devlet organları ve diğer üst düzey yetkililer farklı konuşarak, uluslararası diplomaside alışılmadık dengeler yaratılmaya çalışılıyor. Esasen, ABD iç siyasetinde de değişimler gözlenirken, maksat: Yeniden güçlü ABD.
Başkan Trump´un spontane çıkışlarını, bu yönde değerlendirmekte fayda var. Aksi halde, sadece iç siyasette kazanım uğruna kandırmacadan öte gidilemezken, gerçekte, uluslararası siyasette kaybeden taraf olmaktan da kaçınılamaz. Bu arada Trump´ın, Meredith Mclver ile birlikte hazırladığı ve ülkemizde, ?Trump 101 Başarıya Giden Yol? adıyla yayınlanmış kitabını bir kez okumakta fayda var. Trump´ın, hiç de düşündüğünüz ya da lanse edildiği gibi bir kişilik olmadığına karar verebilirsiniz.
Herhalde hiç kimse, küresel bir gücün, yönetiminin dengesizliğiyle, uluslararası arenada, diplomaside kaybetmeye mahkûm edileceğini düşünmüyordur. Muhtemelen, Trump´ın davranışlarının bir kısmı, yapılan gizli toplantılarda belirlenen ve ereklenen şekillenme için gereken zamanı kazanmaya yönelik planlı hareketlerdir.
Bu arada Trump, dolayısıyla ABD, Türkiye üzerinde daha önce ekonomik oyunlar oynadığını ve gerektiğinde oynamaya devam edeceğini de tehditkâr bir şekilde gayet rahat açıklarken, bir yandan da Kürtler tanımıyla kastettiği, YPG/PYD oluşumunu korumakta kararlı olduğunu, Türkiye´nin tüm haklı, ısrarlı baskılarına rağmen tekrarladı. Türkiye, bu açıklamalara gereken cevabı, aynı sertlikte verdi. Ayrıca, gündeme getirilen güvenli bölge kavramıyla, hiç de yabancı olunmayan, bölgesel bir oyunun tekrarlanmasının da hedeflendiği ortaya çıktı.
Suriye gelişmelerinin başından bu yana, ortaya farklı yeni yapılanma senaryoları atılmış olsa da Suriye´nin ikili bir yapılanmaya yönlendirildiği oldukça açık görülebiliyordu ve günümüz konjonktüründe, bunun gerçekleşmesi için son rötuşların yapıldığı önemli bir realite. Yani ABD, Suriye´nin belirli bölgelerinde kuvvet eksiltme veya konum değiştirme davranışı sergilese de esasen, bölgesel çıkarlarından kesinlikle vazgeçmediği gibi, bu konuda önemli boyutta bir tavizi de söz konusu değil.
Yeri gelmişken, Trump tarafından açıklanan 20 millik güvenli bölge taktiğinin, Irak´ta, 36. Paralel kuzeyinde oluşan de facto duruma benzer gelişmelere yol açması, hiç de şaşırtmaz. YPG/PYD´den arındırılan bu bölgenin hemen güneyinde, mevcudiyetini korumaya devam eden bir terör oluşumunun, Türkiye üzerinde etkisi azımsanamayacak şekilde devam ederken, YPG/PYD ile anlaşması muhtemel Suriye rejim kuvvetlerinin, bir af ile terör örgütü mensuplarına Suriye vatandaşlığı verip, Suriye ordusu üniformasıyla bölgede bulunmasını sağlaması da öngörülmesi gereken, muhtemel bir davranış şekli.
Zaman içinde, demografik yapının tamamen değiştirilmesi ve nüfus oranlarının artırılarak, tolere edilemez seviyede milliyetçilik akımlarının körüklenmesiyle, mevcut kamufle edilmiş silahlı kuvvetle, aynı bölgede, istenilen zamanda ve kuvvetle muhtemel çok daha güçlü, üstelik halk destekli hareketlerin başlatılabileceğini değerlendirmek, kesinlikle yanlış olmaz.
ABD, bölgesel gelişmelerde sergilediği davranış şekliyle, esasen şaşırtmaksızın, makyavelist yaklaşımını sürdürüyor. Aynı zamanda, bölgesel gündemi de belirlemeye devam ederken, realpolitik neyi gerektiriyorsa, anlık değerlendirmelerle gelişen taktiksel davranışlarla, çekinmeksizin uygulamaya devam ediyor.
