Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ADİL AĞA-1


            Yetmişli yıllardı. Liseyi yeni bitirmiştim. Gündüz muhasebede, gece de Güney sinemasının gişesinde çalışıyordum. Hafta sonları MEM dershanesine gitmek istiyor, üniversite imtihanına hazırlanmak istiyordum. Ama gücüm yetmiyordu.

          Zor yıllardı.

          Hem yaşamaya çalışıyor, hem de okumanın gayretini tek başıma çekiyordum. Çalıştığım iki işten aldığım para yetmiyordu bile. Tek amacı okumak olan bir öğrencilik hayatım vardı. Ama dayanılmaz sıkıntılar içindeydim. Çalıştığım pasajın içinde berber Yusuf vardı. Beni çağırdı.

           ?Gel Ahmet,  dedi.?Sana bir iş ayarladım.?

            Berber Yusuf beni severdi. Ona iş aradığımı daha önce söylemiştim. Yanına vardım.

           ?Bak Ahmet,?dedi.  ?Adil Ağa sana iş verecek onunla konuş.?

          ?Tamam.?dedim. Doğruca söylediği yere gittim. Bizden iki sokak arkada büyükçe bir yazıhaneydi. Beyaz saçlı, orta boylu, kendine çok güvenen, bir adamdı Adil Ağa. İçeri girdim;

           ?Beni Yusuf Ağabey gönderdi.? dedim.

            Beni tepeden tırnağa iyice inceledi ve

           ?Bu işi yapabilecek misin?? dedi.

           ?Ne yapacağım?? dedim. 

           ?Yazıhanede duracaksın, buranın temizlik işlerini yapacaksın. Gelen misafirlere ikramda bulunacaksın. Ayrıca yazıhanenin önüne araba durmasını önleyeceksin.?

             Ağa´nın söylediklerine göre fazla iş yoktu. Bunlar basit işlerdi. Yapmada zorlanmazdım. O´na;

            ?Ben Üniversite imtihanlarına hazırlanıyorum, boş zamanlarda ders çalışmamda bir sakınca olur mu??

            ?İşini aksatmazsan olur.?dedi.

            ?Tamam, dedim. Kaç para vereceksiniz? ?

             Adam şöyle bir yüzüme baktı. ?Para önemli değil.? der gibi,

             ?İki bin lira alacaksın.?dedi.

              İki bin lira, altı yüz lira alan biri için büyük paraydı. Birden afalladım. Çok memnun oldum ifadesini gösterdikten sonra, yerime geçtim. Ağa´nın büyük yazıhanesinin hemen yanında, cam çerçeveli, masasında telefonu olan, küçük bir oda bana verilmişti. Hemen kapı çıkışında, köşede büyükçe bir demir kasa vardı. Ağa önemli eşyalarını ve parasını o kasaya koyuyordu.

             O gün akşamüzeri etrafı güzelce temizledim. Masaları sildim. Yerime oturdum. Patronu takip ediyordum. Zil çalar çalmaz içeri giriyor, talimatlarını dinliyor, gerekeni yapıyordum. Görünüşte zor iş değildi. Zor olan zil çalınca karşısına geçmek, verilen siparişleri iyi anlamak, gerekeni yapmaktı.

           Ağa Malatyalıydı. İki oğlu İngiltere´de okuyordu. Şehrin dışında bir çırçır fabrikaları vardı. Gündüzleri oraya gidiyor, gelince, bol bol telefonla konuşup, birilerine talimatlar yağdırıyordu. Gelen giden insanlara karşı şirin bir adamdı.

          Her gün erkenden geliyor etrafı temizliyor, masaları siliyor, sonra da oturup ders çalışıyordum. Patron gelince de kahvesini söylüyor, daha sonra misafirlerine çay, kahve, soda, ikramında bulunuyordum. Masrafları cebimden karşılıyor, akşam Ağa´dan alıyordum. İşim zor değildi. Parası da iyiydi. Maddi olarak bayağı düzelmiştim. Hatta MEM dershanesine kayıt olmuş ayda yedi yüz lira ödeme vaadinde bulunmuştum. (Devam edecek)

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22