AĞRI DAĞI´ NDAN UÇTUM ( 2 ve son ) (210)

            Yurdumuzun uzak bir ucunda da olsa yüce dağın varlığı huzur verir insana. Orda ya sanki her yerden gelecek her türlü tehlikeden koruyacaktır bizi o koca heybetiyle, başı karlı zirveleriyle. Varsın baharda eriyen karlar eteklerinden aşağı pınarlar olsun çağlasın ya da yamaçlarındaki ağaçlarda kuşlar barınsın ötsün yanık yanık  biz duymasak da vardır elbet duyan o güzellikleri gören...
 
" Ağrı Dağı ´nda  çınar,
Hep kuşlar ona konar.
Bugün yâri görmedim,
Yüreğim ona yanar."
 
          Keşke yüreğimizi tek yakan birkaç zamandır görmediğimiz sevdalımız olsa, tek endişemiz tek tasamız, başka üzüntümüz olmasa hiç  ama öyle değil işte... Dağın tepesinde yılın 365 günü taht kurmuş buzlar bile serinletmiyor yüreklerimizi. Bir burukluk var içimizde, yarınların endişesi. Önümüzdeki günler neler getirecek? Bir belirsizlik ki sormayın gitsin.
 
        Tek bildiğimiz ağrı dağ değil tabii. Bir de hiç istenmiyen ağrılar var. Baş ağrısı, diş ağrısı, eklem ağrıları, karın ağrısı, kulak ağrısı,erkeklerin hiç tanımadığı bilmediği  doğum ağrısı, böbrek ve safra kesesi taşı ağrıları, bel ağrısı, sırt ağrısı v.b... Hastanelere baş vuran her üç hastadan birinde ağrının bir türü kesinlikle vardır.  Doktorlar çalıştıkları zamanların çoğunu hastalarının  ağrılarına derman olmak için  harcarlar. Ağrı sevilmez, ağrı istenmez..."Hekimden sorma çekenden sor " diye anlamlı bir söz de üretilmiştir bununla ilgili. Hekim de bilecek elbette ve ona göre çaresini bulacak, tedavi önerecek.
 
      Ağrının en arzu edileni  gençliğin en güzel yıllarında şöyle göğsün sol yanından doğru tatlı tatlı vuranıdır ve adına da aşk denir  bildiğiniz üzere. Onu da çeken bilir ama hiç şikayeti olmaz ve ne kadar çok olursa olsun doktora başvurmaz... Ağrının böylesi herkesin başına olsun sevgili okurlar... Esen kalın hepiniz hayatınızdan sevgi hiç eksik olmasın...
 
Dr. Belkıs Dilmen Uçaroğlu.