Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ALİİİİİİİİİİİİ


               Şahinli´nin dar sokakları insan doluydu. Herkes kuyumcuya koşuyor, koşarken  ?kuyumcu vurmuş? diye bağırıyordu. Kuyumcu soldan vurmuş, kuyumcu sağdan vurmuş, dışarıda vurmuş, içerde vurmuş, kaçarken vurmuş, vurmuş da vurmuş.

               Belki de Emine´ye öyle geliyordu. Başka söz yoktu Şahinlide.

               Ali yatıyordu yerde. Kulağının arkasından kan akıyordu. Sabah giydiği elbise çamur olmuştu. Üzerine gazete kâğıdı örtmüşler, savcıyı, ya da ambulansı bekliyorlardı. Kimse yaklaşamıyordu yanına.

               İçin için kaynıyordu Şahinli.

              ?Kuyumcu zengin? diyorlardı.?Kuyumcu güçlü. Kuyumcu kurnaz. Kuyumcu korkmaz. Bilir işini kuyumcu.?

              Ali´nin ayağına baktı Emine. Yüzükoyun olmuş ayakkabısının ucu delikti. Kaç defa çorabının delinmesi belki de ondandı. Evlenmeden önce almıştı ayakkabıyı.

               ?Yeni ayakkabı alacağım.? demişti. ?Almanya´ya giderken pırıl pırıl olacağım.? demişti.?Çocuklara sonra alırım.? demişti.

              Demek ki içten söylemişti o sözleri. Düğünde takılan altınları bozdurup  ayakkabı alacaktı. Çocukların geçimini sağlayacaktı. Bozduracaktı o kadar altını. Sonra da ?Ver elini Almanya.?diyecekti.

            ?Beni boşadın? demesinin faydası olmadığı gibi, altınları bozdurma demesinin de faydası olmamıştı. Bir kere karar vermişti gitmeye. Boz bulanık sel gibiydi Ali. Ne dersen de, ne yaparsan yap, bildiğini okuyor yere göğe sığmıyordu. Dağı taşı delecekti kükremesi.

           ?Almanya uzak? demişti Emine.?Almanya acımasız. İnsanı yer bitirir Almanya. Hem candan eder hem yardan. Çile çekeriz sonra. Aç kalırız, susuz kalırız, kimse bize bakmaz.?

        ?Buradan iyi ?demişti Ali.?Şahinlinin tozlu sokaklarından iyi Almanya. Hasta olsan bakıyorlar insana. Çocuğuna bakıyorlar, karına bakıyorlar, işsizine bakıyorlar. Hem çalıştırıp hem aç bırakmıyorlar insanı. Almanya buradan iyi.?

           Gazete kâğıdının etrafına baktı Emine. Kan pıhtısının arasına düşmüş altın var mı diye?

            Bir avuç altına ne olmuştu?

            Neden kavga etmişti kuyumcuyla?

            Neden vurmuştu Kuyumcu,  Ali´yi?

            Neden Ali eli boş yatıyordu yerde?

            Altın bozdurmak için vurulur muydu insan?

            Yazık değimliydi Ali´ye ?

            Suçu neydi Ali´nin?

           Evlendiği günü düşündü. Nasılda oynamıştı koca salonda. Bütün arkadaşlarıyla tek tek ilgilenmiş, hepsiyle saatlerce dans etmişti. ?yoruldum?   dememişti kimseye.

          Şimdi yerde yüzükoyun yatıyordu Ali. Yorgundu. Halsizdi. Elini oynatamıyor, başını kaldıramıyordu. Bütün kanı akmıştı Şahinli sokaklarına. Şahinli kan kokuyordu. Şahinli toz duman. Şahinli vahşet.

        Yaslandığı duvarın dibinden ayağa kalktı Emine. Hiç derman yoktu dizinde. Parmakları uyuşmuş ayakları bir hoş olmuştu. Belki yorgunluktan, belki de korkudandı. Kimseye bakamıyor, kimseye;

    ? Ali öldü. ?diyemiyordu. Kan akıyordu içine gözlerinden. Kan akıyordu, yüreğinden. Hiçbir şey diyemiyordu.

          Ali çocuklarının babasıydı. Altınlar düğünden kalmıştı. Giderken   ?Hemen geliyorum? demişti. Şimdi yerde yatıyor yanına varamıyor, boynuna sarılamıyordu. Savcının, polisin,? Sende kimsin ?? demesinden utanıyordu.

          Birde Şahinlinin bakanlarından korkuyordu.

         Dünya âlem biliyordu ki Ali kocasıydı. Dünya âlem biliyordu ki Ali çocuklarının babasıydı. Ama Hâkime, Savcıya;

       ?İstemiyorum.? demişti. Polise de söylemişti aynısını. Hâkimde onları ayırmıştı. Karı koca değillerdi görünüşte. Ama yalandı hepsi. Sevmişti Ali´yi. Ali de Emine´yi sevmişti. Dar dünyanın mecbur ettiği bir yalandı ayrılık. İkiyüzlülüğün, geri kalmışlığın, vahşiliğin, yobazlığın, mahkûm ettiği bir yalan.

           Ali oruçluydu.?Peygamberimiz pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutuyormuş. Bende aynısını yapacağım, oruç tutacağım.?demişti.

         Yoksa öleceğini biliyor muydu Ali?

        Öğleyin namaza onun için mi gitmişti?

        Neydi Ali´nin içindeki telaş?

        Ne yapmak istiyordu Ali ?

        Neden yenik düşmüştü kuyumcuya?

        Bütün bunları düşünürken kendi kendini zorluyordu Emine. Gidiyor gitmiyor, yaşıyor, yaşamıyor düşünceleri kafasında dolaşırken,

        ?Ambulans geliyor.? dediler.

           Ambulansın acı düdüğü çınladı Şahinli sokaklarında. İnsanlar kıpırdadılar, homurdandılar. Arapça, Türkçe, Kürtçe sesler yükseldi etraftan. Herkes bildiği dili haykırıyor, sokaklar birbirine giriyor, yollar haykıranların ayakları altında eziliyordu.

            Güneş yoktu sanki. Sokaklar kapkara, karanlığa gömülmüş, toz duman içindeydi.

            Ipıl ıpıl su akıyordu yol kenarından. İçi kıpkırmızı olmuş ıpıl ıpıl su.     

            Yerinden Fırladı Emine. Ambulans düdüğüne doğru koştu. İçinden öyle bağırıyordu ki; yer, gök, dağ, taş, ova, ?Aliiiiiiiiiiiiiiii? diye inliyordu. Ali yerde yatıyor Emine gökyüzünde uçuyordu. Bir Ali vardı, bir Emine, birde ambulans düdüğü ,kalabalığın içinde.

                Ambulansın arkasından bağırırken yere yapışıp kaldı Emine. İnsanlar kolundan tutup kenara çektiler. Etrafında Âlinin arkadaşları vardı. ?Ali yaşıyor? diyorlardı.?Ali ölmedi? diyorlardı.?Ali ölemez? diyorlardı.?Ali yiğit çocuk bunu da atlatır? diyorlardı.

               Güldü Emine. Gözlerini güneşin ışıklarına doğru çevirdi. Bir ok parçası gibi gelen ışınların arasında Ali de vardı. O kadar parlaktı ki duruşu. Üzerinde ki beyaz gömlek gözlerini kamaştırıyordu. Bir nur gibiydi Ali. Şahinlinin bütün sokaklarına kadar uzanmış, kırmızı, sarı, yeşil rengârenk bir nur.

               Ellerini uzattı Emine. Tutmak istedi Ali´yi. Sarılmak istedi. Kucaklamak istedi.

              Güneş kayboldu o anda. Işıklar çekiliverdi etraftan. Zifiri bir karanlığa düşmüş gibi çırpındı Emine. Şahinlinin toz yollarına yapıştı elleri. Kanlı yolların çamuru geldi avuçlarına. Kan pıhtısı olmuş çamurlu suları geldi. Emine bakamadı kanlı ellerine. Yumdu gözlerini açamadı bir daha. Açmak istedi ama açamadı. Saatlerce Ali´yi bekleyen bedeni yıkılıverdi insanların tam ortasına.

              Uyandığında Hastanenin ranzasında yatıyordu. Başında ufacık bir yastık vardı. Kollarına serum takmışlardı. Boyu kısa hemşire ikide bir serumu ayarlıyor, başında duran anasına emanet ediyordu. Yaşlı anası kıpırdamadan tutuyordu serumun hortumunu. Anası ağlıyordu. Hem serumun hortumunu tutuyor hem de gözlerinden yaş akıtıyordu. Akan yaşlar koluna değince uyandı Emine.

          ?Ne oldu ??dedi.

           Anası gözlerinin yaşını silerek Emine´ye baktı.

           ?Bir şey yok. ?dedi.?Yere düştün buraya getirdiler. ?

           ?Ali nasıl? ?dedi Emine.

           ?İyi ?dedi Anası. ?Kurtulabilir? diyorlar. Sen iyi olmaya bak.?

            Bir süre konuşmadı emine. Eşarbının altından dışarı çıkmış sarı saçlarını yerine koydu. El bileklerine baktı. Parmaklarını oynattı. Ayaklarını somyanın üzerine doğru çekti. Hiç bir yerinde ağrı yoktu.

            ?Ben niye geldim ?dedi anasına.

            ?Yere düştün ?dedi Anası.?Bayılmışsın. Ayak altında ezeceklermiş seni.?

            ?Ali nerde Ana ??dedi.?Ali´yi görmek istiyorum.?

            Anası yere baktı. Akan gözyaşlarını göstermek istemeden yere baktı. Sonra dışarı çıkar gibi etti, kapının ağzından geri döndü.

              Emine anlamıştı. Anası kendinden bir şeyler saklıyordu. Oldu olası sevmemişti Ali´yi. Birden göğüs kafesi şişmeye başladı. Sanki soluk alamıyordu. Gözlerinin önü karardı elleri boğazına doğru çekildi. Boyu kısa hemşire geldi hemen. Takılan serum şişelerini kontrol etti. Hortumu inceledi. Emine´ye bir tokat indirdi. Emine kendinden geçti.

              Tekrar uyandığında karşısında Atatürk´ün resmi vardı. Yerini değiştirmişler başka bir odaya almışlardı. Başında kimseler yoktu. Kolundaki serumu çıkarmışlar, elinden ranzaya bağlamışlardı. Oda kapısı kapalıydı. Bir süre sonra bir hemşire geldi. Güler yüzlüydü. Uyandığını görünce sevindi. Sonra iğne vurması gerektiğini söyledi. İğneyi vurup gitti.

           Daha sonra Doktor geldi. Gencecik bir çocuktu. Gözlerinde incecik  beyaz gözlüğü vardı.

             ?Nasılsın Emine ??dedi.

             ?İyiyim ?dedi Emine. ?Ne oldu bana ??

             ?Çok iyisin.?dedi Doktor.?Daha da iyi olacaksın. Ne kadar uslu durursan o kadar çabuk iyileşirsin. Şimdilik uyumana bak. Hiç bir şeyi kafana takma.?

              ?Kolay mı? ?dedi Emine.

              ?Kolay değil elbette.?dedi Doktor.?Ama adalet gerekeni yapacaktır.?

              ?Adalet onlara işlemez.?dedi Emine.?Adalet ancak bize işler. ?

              ?Neden işlemesin ??dedi Doktor.

              ?Onlar zengin.?dedi Emine. ?Kocam altın bozdurmak için gitti kuyumcuya. Altın bozdurmak için adam mı öldürülür? ?

               ?Bana öyle demediler.?dedi Doktor.                

               ?Ne dediler ??dedi Emine

               Doktor Emine´nin derdini çözmeye çalışıyordu. Onu biraz konuşturmanın faydalı olacağını düşünerek.

                ?Seni üzmek istemem ama ?Altın çalacakmış? diyorlar.

                ?Gördün mü işte ?dedi Emine. ?Seni bile inandırmışlar. Camiye giden insan altın çalar mı doktor?  Altın çalacak insan camiye gider mi? Oruç tutan insan altın çalar mı? ?

                 ?Niye gitmiş peki Kuyumcuya? ?dedi Doktor.

                 Emine gözlerini tavana dikerek bir offf ?çekti. Sonra Atatürk´e baktı. Çakmak çakmak gözleri vardı. Üzerindeki elbise çok güzel ve temizdi.

                 ?Almanya´ya gidecekti.?dedi. ?Buraları beğenmiyordu Ali. Altın paralarını yol parası yapacaktı.?Orada insanı ezmiyorlar.? diyordu.?Orada açlık yok, fakirlik, yok.? diyordu.?Çalışıp, çalışıp aç kalmak olmaz.? diyordu.?İnsana, insan gibi davranmak var.? diyordu.?Önce insan olmak var.? diyordu.?

                  ?Buralarda yok muymuş ?dedi Doktor.

                  ?O biliyordu Almanya´yı.?dedi Emine.?Daha önce gitmişti Almanya ya.?

                  Doktor yerinden kalktı. Emine´nin baktığı Atatürk resminin yanına gitti.

Bir süre resmi seyrettikten sonra.

                  ?Sana layık olamadık paşam. ?dedi. Sonrada kapıdan çıkıp gitti.

                   Emine doktoru üzdüğünü hissederek yan dönüp yattı. Bir süre gözüne uyku girmedi. Daha sonra uyudu.

 

                

 

 

 

YAZARLAR

  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00