Cumali KARATAŞ


ALİM KAYBOLDU


Ali ve arkadaşlarının sokak satıcısından aldıkları yiyeceklerle zehirlenmesi okulda ve mahalledeki tüm çocuklar tarafından duyulmuştu.  Okulda ve mahallede tek konu buydu?

Acaba nasıl olmuştu?..

Neden gıda zehirlenmesi olmuştu?

Nasıl zehirlenmişlerdi?

Herkes kendine bir fikir yürütüyordu. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Ama olayın nedenini bilen yoktu.

Sonuçta?

Çocuklar seyyar gıda satıcılarına karşı daha dikkatli ve duyarlı olmaya başlamışlardı.

Çünkü?

Bu gıda zehirlenmesi olayı tüm çocuklara ders olmuştu. Artık yiyecek bir şey almadan önce nasıl, nerede ve hangi koşullarda yapıldığını irdelemeye başlamışlardı.

Ali ve arkadaşlarının bu tehlikeli olayından sonra satın aldıkları yiyecekler hakkında bilgi edinme gereğini duyuyorlardı.

Oysa daha önceleri anne, baba ve öğretmenlerinin bu konuda sık sık uyarmaları bir kulaklarından girip, öbür kulaklarından çıkıyordu. Yaşadıkları gıda zehirlenmesi olayından sonra ise anne, baba ve öğretmenlerinin ne kadar haklı olduğunu düşünmeye başladılar. 

 Gerçekten, yerden göğe kadar haklıydılar?

Hatta onlara karşı, sözlerini dinlemedikleri için bir mahcubiyet duygusu duymaya başlamışlardı. Ya gıda zehirlenmesi daha tehlikeli bir boyutta olsaydı. Kendilerinin hayatları kurtarılamayacağı gibi, aileleri, yakınları perişan olacaklardı. Bunu hiç düşünmek bile istemediler.

Ali, Ahmet ve Kemal´le birlikte bu konuyu konuşurlarken anne, baba ve öğretmenlerine olan mahcubiyetlerinin giderilmesi için onlarla konuşma kararı aldılar. Böyle bir üzücü olayı yaşamasalardı eğer yapılan uyarının da değerini anlamayacaklardı kuşkusuz.

O gün hemen üçü bir araya gelip, sınıf öğretmenlerinin yanına giderek teşekkür ettiler. Öğretmenlerinin gözü doldu; üçünü de bağrına basarak sevgiyle sarıldı onlara. O akşam anne ve babalarına da teşekkür ettiler.

Gıda zehirlenmesinden sonra ateşler içerisinde kalan Ali ve arkadaşları bir-iki gün içinde tanınmaz hâle gelmişlerdi. Bu da çocuklar için büyük bir ders olmuştu. O kadar acı ilaçları içmekte kolay değildi doğrusu. Sonra o acı çeke çeke vurulan iğneler de cabasıydı. 

Ali ve arkadaşlarının gözü de korkmuştu. Yaptıkları hataların nelere mal olacağını anlamışlardı. Çok daha dikkatli olmaları gerekiyordu.  

Yiyecek şeyler satan satıcılardan uzak duruyorlardı artık ama bir de baloncu, düdükçü, gibi yiyecek şeyler satmayan diğer satıcılar vardı. Bunlar da zaman zaman sokaklarını ziyaret ediyorlardı. Ve her geldiklerinde çocuklarda yine bir dalgalanma oluyordu. Hareketlenen çocuklar para istemek için annelerine doğru koşuyorlardı.

O gün de baloncu gelmişti yine?

Kalınca bir ipe bağlı kırmızı, beyaz, sarı, mavi, yeşil gibi rengârenk uçan balonlar yine ipe diziliydi.  Gökyüzüne doğru yükselen bu renk cümbüşünden çocukların adeta gözleri kamaşıyordu. Parası olan çocuklar daha fazla dayanamıyordu.  Elini cebine atıp bir balon alıyorlardı. Parası olmayan çocuklar da soluklarını annelerinin yanlarında alıyorlardı.

Ali de öyle yaptı hemen?

Bu renkli balonlardan birini alabilmek için eve doğru koşmaya başladı. Annesi komşu evin sofasında çamaşır seriyordu. Komşu dediyse halasının eviydi sonuçta. 

Nefes nefeseydi.

-Anne annee? diye seslendi yukarıya.

-Efendim oğlum, ne var yine dedi Ali´nin annesi. 

-Baloncu anne, baloncu geldi.

-Oğlum simit ile darı aldın ya; daha kaç saat geçti aradan?

-Olsun yine alacam para ver anne.

-Olmaz dedi annesi Ali´ye. Daha fazla para veremem.

Ali ağlayıp, sızlamaya başlayınca bu kez:

-Bozuk param yok dedi.

Ali ise uçan balon alabilmek için ısrarla para istemeyi sürdürüyordu.

Uyarıcı bir ses tonuyla bu kez kızdı annesi.

Ali´ye:

-Yine ne parası Ali, bu kaçıncı? Harçlığından fazlasını zaten harcadın.

Ağlamaya başlayan Ali sesini yükselttiğinde:

-Daha demin para harcadın? Akşama kadar her geçen satıcıdan alacak mısın sen? diyerek Ali´ye kızgınlığını sürdürdü annesi. 

            Ali´nin annesi aslında doğru söylüyordu. O gün gerçekten parası yoktu annesinin. Gerçekten parası kalmamıştı. Çünkü o gün bir ödemeleri olduğundan, eşi eve çok az para bırakmıştı. O da bitmişti sonuçta. Ama bunu Ali´nin anlayabilmesi çok zordu. Bu yüzden de, param yok diyordu zaten.  

Annesi para vermeyince bu kez Ali ağlayarak, kendini yerden yere atmaya başlamıştı.  Üstündeki elbisenin toz toprak olmasına aldırmadan balon isterim diyerek avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Kadıncağız ne kadar kızsa da Ali bir türlü laftan anlamıyordu. Fakat, onun da verecek parası yoktu. 

-Yok? dedi Yookk? Olmaz? son kez. Ne yaparsan yap para vermeyeceğim.

Para almaktan umudunu kesen Ali´nin sesi ise yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Bir süre sonra da sesi hiç duyulmaz oldu. 

Ali, para alamayacağına aklı kesince yavaşça yerden kalkıp uzaklaşmaya başlamıştı. Daha sonra da sokağa çıkmıştı? Bir renk denizinin ardına takılmış gidiyordu?

Gökyüzüne doğru rengârenk yükselen sarı, yeşil, mavi, pembe, kırmızı renklerdeki balonlara hayranlıkla bakıyordu şimdi. O balonlar renkli düşlere götürüyordu Ali´yi. O balonların dünyasında saklanan düşleriydi sanki. Yitik düşlerinin kaybolan adresi gibiydi uçan balonlar.

Ali o balonlu düşlerin içinde koşuyordu durmaksızın? Sarı, kırmızı, beyaz, mavi, sarı, pembe balonlar dört tarafında uçuyordu.

Havaya dağılan rengârenk balonlara doğru coşkuyla koşuyordu. Yetiştiği balona bir kez vuruyordu. Vurduğu her balon ise o renk denizinin içine kendi rengiyle dalıyordu.  Balonsu düşler içinde dalıp gitmişti Ali. Ne kadar zamanda nereye geldiğini bilmiyordu.

Aradan geçen bir-iki saat içerisinde Ali´yi göremeyen annesi ise merak etmeye başlamıştı. Sokaktaki hangi çocuğa sorsa Ali´yi görmemişlerdi. Sormadık ne bir satıcı kalmıştı ne de bir çocuk. Belki bulurum diye her gelip geçene Ali´yi soruyordu. 

Onlar da:

-Yok diyorlardı. Yok görmedik? 

Her sorduğu insandan olumsuz yanıt alıyordu Ali´nin annesi. Zaman geçtikçe de sabrı tükeniyor; sabrı tükendikçe de daha çok meraklanıyordu.

Bütün aramaları boşa çıkınca, Ali´nin anne ve babası artık oldukça kaygılanmaya başlamışlardı. Kadınlar ve çocuklarla birlikte arayıp, sormadık bir yer bırakmamışlardı. Tüm aramalarına rağmen Ali´yi bulamamışlardı.

Bir süre sonra Ali´nin annesi artık daha çok paniklemeye başlamıştı.  Aklına hep kötü şeyler geliyordu. Ali´nin başına kötü bir şey gelmesinden korkuyordu. Ne kadar soğukkanlı olmaya başlarsa başlasın bunu başaramıyordu artık.

Daha sonra Ali´nin annesi ağlamaya başladı:

-Ben şimdi beyime ne diyeceğim, nasıl bulacağım Ali´mi. Keşke istediği parayı bulup buluşturup verseydim diye dizini dövmeye başladı.

Tüm aramalarına rağmen bir sonuç alamayınca, hemen Ali´nin babasına haber gönderdiler.

            Babası da geldikten sonra, Ali´nin annesi ağlayarak Ali´nin kaybolduğunu anlatmaya başladı. Daha sonra da, hep birlikte aramalarını sürdürmeye başladılar?

            Ali´nin babası, amcası ve diğer akraba ve komşu çocukları her yöne dağılmış onu arıyorlardı. Fakat bir türlü sonuç alamıyorlardı. Sanki yer yarılmıştı da Ali içine girip kaybolmuştu. İzi yoktu Ali´nin. Birden ortadan kaybolmuştu.

            Aramadıkları bir yer kalmamıştı ama ne yapsalar Ali´yi bulamıyorlardı. Daha sonra bunun böyle olmayacağını söyledi Ali´nin babası. Vakit çok geçmeden polise durumu bildirmeliydiler. En mantıklısı zaten buydu.

            Ali´nin babası hemen karakola giderek durumu bildirdi. Karakoldaki polis memurları da Ali´yi bulmak için seferber oldular. Ellerindeki telsiz ve telefonlarla diğer karakoldaki polislerle konuşarak, Ali´yi tarif ediyorlardı.

            Ali´nin anne ve babasının aklına her türlü şey geliyordu. Zaman kötüydü çünkü? Düşünmek istemedikleri binbir türlü kötü olaylar yaşanıyordu her gün. İnşallah bir kötüyle karşılaşmaz diye dua ediyorlardı.

            Dünyada neler olmuyordu ki?

            Bir zamanlar kaybolan bir çocuğun cesedini çok geçmeden nehir kıyısında bulmuşlardı. Kötü insanlar onu öldürüp bir kenara atmışlardı.

            Yine?

            Trafik kazası yapanlar çocuğu hastaneye götürecekleri yerde yol kenarına atıp kaçmışlardı.

            Dahası?

            Çocukları kaçırıp dilendiren dilenci mafyası vardı.

            Ya da?

            Kaçırılan çocukların böbreklerini pazarlayan böbrek mafyası.   

            Akıllarına bu tür kötü örnekler gelebiliyordu tabii ki?

Bütün bu olumsuz şeyleri düşündükçe kafaları karışıyordu.  İnşallah böyle bir şey yaşanmaz  diye Allah´a yalvarıyordu Ali´nin annesi. Yanlarında gelen babaanne de bunları düşündükçe:

-Allah´ım sen bizi kötü insanların şerrinden koru ya rabbim diyerek durmadan dualar okuyordu.  

Çok geçmeden bir başka karakoldan, küçük bir çocuk bulunduğuna dair bir haber geldi. Çocuğun ismi ve üzerindeki giysiler tarife uyuyordu. Polisler Ali´nin anne ve babasına da durumu bildirdiler.

Ali´nin bulunduğu yönünde haber alan anne ve babası, yanlarında diğer yakınları oldukları halde, Ali´nin bulunduğu polis karakoluna gittiler. Polis memuru onları hemen karakol komiserinin bulunduğu odaya aldı. Biraz sonra da Ali´yi getirdiler.   

Ali´yi gördüğünde annesi gözlerine inanamıyordu. Kalbi duracak gibiydi. İşte yine karşısındaydı Ali´si. Nihayet sağ salim yanındaydı. Gözü gibi baktığı oğluna sonunda kavuşmuştu çok şükür. 

Ali´nin elinde bir uçan balon vardı? Balonun ipini eliyle tutabilmişti sonunda, uçup gitmemişti daha öncekiler gibi. Sürekli anne diye ağladığından polisler ona bir uçan balon almışlardı. Şu işe bakın ki, Ali de o uçan balonlar yüzünden kaybolmuştu. 

Oğlunu karşısında görünce daha fazla dayanamadı Ali´nin annesi:

-Yavrum diye koşarak Ali´nin boynuna sarılıp, bağrına bastı. Sonra da ağlamaya başladı. Boynuna sarılmış ağlarken, bir yandan da doyası öpüyordu. Dünyalar onun olmuştu artık. Bir daha Ali´nin kaybolmasına fırsat vermeyecekti.  

Ali´ye gelince?

            Ağlaya ağlaya, uçan balonları satan satıcının peşine takılan Ali bir süre sonra kaybolmuştu. Eve dönmek istese de, evlerinin yolunu bulamıyordu.  Evlerinin yerini, adresini de bilmiyordu. Babasının, annesinin adını soranlara da olumlu bir yanıt veremiyordu.

Kaybolduğunu fark eden Ali ağlamaya da başlamıştı. Soru sorduklarında da daha çok sıkılıyor, korkuyordu. Artık hiç anne ve babasını bulamayacağını sanıyordu. 

Bir süre sonra, Ali´nin kaybolduğunu anlayan bir adam onu hemen en yakın polis karakoluna götürüp teslim etmişti. Neyse ki, Ali kötü insanlarla karşılaşmadan, başına bir şey gelmeden bulunmuştu.

Karakol komiseri ile polis memurlarına tek tek teşekkür eden Ali´nin anne ve babası, Ali´yi de yanlarına alarak, evlerinin yolunu tuttular.  Şimdi artık biraz önceki hüzünden bir eser yoktu yüzlerinde.

Anne ve babasını karşısında gören Ali çok sevinmişti? Ağlaya ağlaya onlara doğru koşarken ağlaması sevinç gözyaşlarıydı. Anne ve babasına sarılan Ali, bir daha evden izinsiz ayrılmayacağına dair anne ve babasına söz verdi.   

Cumali Karataş

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22