Cumali KARATAŞ


ALİM KAZA GEÇİRDİ


Ali´nin ailesinin oturduğu ev küçük bir ahşap evdi. Duvarları çamurdan, üzeri çinko kaplı küçük bir kulübe?

Evin içini, üç-dört basamakla çıkılan ahşap merdivenin dayandığı ahşap zemin ikiye ayırıyordu. İkiye ayrılan bu ahşap zeminin üstünde oturuyorlardı. Burada bir kat yatak, sandık, ayna ve diğer eşyalar vardı.

Mutfak eşyaları ağırlıklı olan diğer eşyalar da aşağıdaki alt evde bulunuyordu. Kapı, ahşap merdivenin bulunduğu boşluğa açılıyordu. Kapının hemen arkasında ise zemini beton olan küçük bir banyo vardı. Tuvaleti ise, avludaki birkaç ev ortak olarak kullanıyorlardı.

Ali´nin baba ve annesinin oturduğu kulübe tipik bir köy evi tarzındaydı? 

Ahşap kulübenin önünde bulunan tulumba avludaki evlerin su ihtiyacını karşılıyordu.  Tulumbanın önünde kalan yer ise çamaşır yıkama ve çocukların oyun yeriydi. Avlunun dışında kalan geniş alan ise futbol oynamak için düzenlenmişti. Burada, özellikle hafta sonları sık sık futbol maçları yapılırdı. 

Dededen kalma bir evdi oturdukları avlu?

Avludaki herkes birbirleriyle yakın akrabaydılar. Beş-altı evden oluşan avlunun diğer evleri de ahşap olsa da, Ali´nin evinden biraz daha büyüktü. Avlunun her bir köşelerinde birbirine paralel olarak diziliydi sıra sıra bu evler.

Avlunun ortasında bulunan alan çocukların oyun alanı olarak yeterli değildi. Oynasalar da, fazla ses ve gürültü oluyordu. Bu yüzden, büyüklerinden sık sık uyarı alıyorlardı. Bir de bu dar alanda çamaşır yıkandığı günler oluyordu. Çamaşır sırası olan aile avlunun orta yerine çamaşır kazanını kuruyordu. 

            Geriye kala kala avlunun sokağa bağlanan ince uzun yolu kalıyordu. Bir de sokak tabii ki.

Çocuklar sokakta genelde top oynuyorlardı. Bir avuca sığan büyüklükteki lastik topun peşinde kaleden kaleye gol atmak için koşturup duruyorlardı. Bir de, uçurtma uçurmak, bilye ya da çelik çomak gibi oyunları oynamak için sokağa taşıyorlardı avlunun çocukları. 

İp atlamak, çizgi oynamak gibi oyunlar sokaktan uzanan avlu girişinde oynanıyordu. Erkekler de bazen oynasa da, genel olarak kız çocukları oynuyorlardı bu oyunları. Kızlar kırık kiremit parçalarıyla yere çizdikleri karelerin içinde seke seke sürdükleri oyunda, ayak uçlarıyla hamle yaparak sürdükleri ince kiremidi çizginin üzerinde kalmadan, bir kareden diğerine geçirmeye çalışıyorlardı. Diğer yanda ise kızlar sırayla ip atlıyorlardı. 

Ali de biraz büyüyünce avludaki akraba çocuklarının arasındaki yerini almıştı. Kendi yaşıtı olan çocukların oynadığı çeşitli oyunlarda artık o da bulunuyordu. Oyuna alınıp alınmaması ise genelde yaş guruplarıyla ilgili bir olaydı.  

Oysa sokakta, ya da çok dar olan avlu giriş yerinde bu oyunları oynamak doğru olan bir şey değildi. Fakat bırakın sokağı, koskoca mahallede bile çocukların oyun oynayabilecekleri bir tek yer yoktu. Oysa mahallelerde çocuk parkları ve oyun alanları olmalıydı. Böyle olsaydı ne güzel olurdu. O zaman çocuklar oyun alanlarında rahat rahat oyun oynayabilirlerdi. Hem de hiçbir tehlikeyle karşılaşmadan. 

Ama şimdi?

Oyun yeri olmadığından dolayı, çocuklar durmadan sokağa çıkıyorlardı. Bu da tehlikeli olduğundan dolayı sorun yaratıyordu. Bu yüzden, çocukların sokakta oynamalarına çocukların, anne ve babalarının gönlü pek razı olmuyordu.

Çocuklar ise, hiç düşünmeden, nerde olursa olsun, oyun oynamak için her fırsatı değerlendirmeye çalışarak yola çıkıyorlardı. Hatta bazen büyükleri tarafından engellenmek istendiklerinde de yaygarayı koparıyorlardı. Onlar da çaresiz olarak çocukların yolda oynamalarına izin veriyorlardı. 

Bu durumda dikkatli olmak gerekiyordu. Çocukları sık sık kollamak zorundaydılar.  Zaman zaman çocukların anne, abla ve ağabeyleri sokağa bakıp, onları dikkatli olmaları konusunda uyarıyorlardı. Avluya gelen tanıdık biri bile çocukların yanlış hareketlerini uyarıyordu. İçeri girdiğinde de, çocukların annelerinin sormaları karşısında sokaktaki durumu rapor ediyorlardı. 

Çoğu zamanda, sokakta oynayan çocukların başına, onları zaman zaman kontrol edecek abi ve ablalarını bırakıyorlardı. Abi ve ablalar, kendi aralarında çelik, çomak oynamak, ip atlamak gibi oyunlara dalsalar da, göz ucuyla küçük çocukları kontrol ediyorlardı. 

Tabii bir de sokağa bazen giren araçlar oluyordu. İşte bunlar asıl tehlikeydi. Çünkü kötü bir sonla sonuçlanan birçok kazalar oluyordu. Oyuna dalan çocuklar bir kazaya uğrayabilirlerdi. Hızla araçlar girebilirdi sokağa. Ya da, tüm kuralları çiğneyerek trafik terörü yaratan sarhoş ve ehliyetsiz sürücüler olabilirdi.

Bir de kötü insanlar vardı?

Hırsız, suçlu ve sabıkalı gibi kötü insanlar birçok kötülüklere neden olabilirlerdi. Çocukları kandırıp kaçıran kötü insanlardı bunlar. Çocukları kazalara olduğu kadar bu kötü insanlara karşı da korumak gerekiyordu.  

O günde öyle olmuştu?

Avluda oynayacak yer bulamayan çocuklar sokağa taşmaya başlamışlardı. Kızlar yere çizdikleri kareler arasında tek ayaklarıyla sekerek oynadıkları oyunda kiremidi sırayla sürüyorlardı. Erkek çocuklar da sokakta top oynuyorlardı. 

Top oynayan küçük çocukların arasında Ali de vardı. Oyunun heyecanına dalmış, arkadaşının kendine uzattığı topun peşinde koşuyordu. Amacı, topu kimseye kaptırmadan, kaleye doğru ayağıyla vurmaktı.

Ali oyuna o kadar dalmıştı ki, sokağa giren motosikleti önce hiç fark etmedi. Hızla üzerine gelen motosikleti fark ettiği zaman da vakit geçti artık. Üzerine doğru gelen motosikleti son anda fark eden Ali kendini kurtaramadı. Sonunda o korkulan kaza oldu?

Motosikletin çarptığı Ali iki metre kadar yolun kenarına fırlamıştı. Yere düştüğünde ise başından oluk oluk kan akıyordu.

Ali´yi hemen hastaneye kaldırdılar. Acil serviste yapılan tıbbi müdahale ve kontrollerin ardından filmleri çekildi. Birkaç saat için yoğun bakıma da aldılar. Ailesi ve akrabalarının kaygılı bekleyişi sonunda sona erdi. Doktorların dediğine göre kazayı hafif olarak atlatmıştı.

Ali´nin başından aldığı darbede şu an için hayati bir tehlike yaratmıyordu. Fakat kolunda ve kaburgasında birer kırık vardı. Hastanedeki doktor ve hemşireler hemen gereken şeyleri yaparak, Ali´nin kolunu alçıya aldılar. Daha sonra da Ali´nin evine götürülebileceği söylendi.

Bu kaza Ali´ye büyük bir ders olmuştu. Artık sokakta top oynamayacaktı. 

Tabii, değişen başka bir şey de vardı?

O kazadan sonra Ali´nin babası ona daha çok zaman ayırmaya başladı?

Ali´ni babası bazı günler işten çıkınca Ali´yi parka götürmeye başlamıştı artık. Evlerine uzak sayılabilecek bir mesafede olan çocuk parkına gidiyorlardı birlikte. Babası satın aldığı gazeteyi okurken, Ali de, salıncak, tahterivalli ve diğer oyun araçlarında gönlünce eğleniyordu. 

Ama bir sorun vardı şimdi de?

Ali yalnız başına eğleniyordu. Oysa yanında mahalledeki arkadaşları da olsa, onlarla birlikte oynasalar ne güzel olacaktı. Hem kendinin trafik kazası geçirmesinden sonra mahalledeki arkadaşları da sokakta oyun oynamaya son vermişlerdi.    

Bir akşamüstü Ali:

-Baba bizimle birlikte arkadaşlarım da çocuk parkına gelebilir mi? dediğinde,

-Tabi dedi Ali´nin babası neden olmasın.

O günden sonra her parka gittiklerinde arkadaşlarını da yanlarına almaya başladılar. Hep birlikte çok güzel eğleniyorlardı artık. Gülüp, eğlenerek salıncaktan tahterivalliye, tahterivalliden kaykaya doğru koşup duruyorlardı. Hem şimdi artık Ali, her çocuk parkından eve döndüğünde o gün çocuk parkında nasıl eğlendiğini anlatmak zorunda kalmıyordu.

Ali´nin babası, Ali ve arkadaşlarını hafta sonları da, yanlarındaki futbol sahasında bir araya getiriyordu. Ali´nin babası arkadaşlarıyla maç yaparken, çocuklar da bu daha geniş ve güvenli bu spor alanında rahatça top oynuyorlardı.

Ali´nin babası bayramda da Ali ve arkadaşlarını Lunapark´a götürdü. Onlara da bayram harçlığı verdi orada hemen. Çocuklar bayram nedeniyle çoğalan harçlıklarıyla iki-üç saat boyunca o dolap senin, bu uçak benim diyerek, lunaparkta doyasıya eğlendiler. Çocuklar Lunapark´ı çok sevmişlerdi.

Ali´nin babasının Ali ile bu denli ilgilenmesi, diğer çocukları da eğlenceye ortak etmesi, çocukların babaları için sanki bir ilham kaynağı olmuştu. Mahallede bunun bir süredir konusu oluyordu.

Ali´nin babasının kendi çocuğunun yanı sıra, diğer çocuklara karşı yaptığı bu güzel ve duyarlı davranıştan söz ediliyordu. Dolayısıyla da, bir etkilenme söz konusuydu.

Sonraki günlerde de bu etkileşim sonucunu vermeye başladı?

Ali ile birlikte parka giden Mustafa´nın babası da aralarına katılmaya başladı. Birkaç gün sonra Selçuk, Hasan ve Deniz´in babaları da aralarına katıldılar. En sonunda Kemal, Ahmet, Turgut, Süleyman, Onur, Alper ve Mehmet´in babaları da aralarındaydı.

Hep birlikte parkın yolunu tutuyorlardı. Çocuklar çocuk parkında oynarken, babaları da İçten ve sıcak bir dostluk havasında sohbet ediyorlardı.  

Böylece sevgi çemberi büyümeye başlamıştı?

Çocuk parkındaki manzara çok güzeldi? 

Yalnız koşa oynaya eğlenen çocuklar değil, büyükler de kendi aralarında koyu sohbetlere dalıyorlardı. Çocukların babaları birbirlerine yabancı olmasalar da çocukların bu oyun ortamında birbirlerini daha iyi tanımaya zaman ve ortam buluyorlardı.  

Peki? Babaların, çocuklarını çok iyi tanıyıp, kolladıkları söylenebilir miydi?..

Bu konuda verilecek bir yanıt mutlaka hayırdı? Onlar da çocuklarıyla ilgilenip fazla zaman ayıramıyorlardı. Çocukların da iç dünyasını da yeterince tanıdıkları söylenemezdi.

Babalar, evlerinin geçimini temin etmek için sürekli bir iş koşuşturmasındaydılar.. 

Çocukların babalarının yoğun bir iş ortamı ve sürekli bitmeyen işleri oluyordu. Bu nedenle?  Çocuklarıyla ilgilenmek için fazla zaman bulamıyorlardı. Bir gün de olsun böyle bir olumsuzluk yaşanabileceği akıllarının köşesinden geçmiyordu. Ama zaman da hızla akıp gidiyordu. Çocuklar ise geçen yıllarla birlikte çabucak büyüyorlardı.

Çocukların kendi çocukluk geçmişleri de sağlıklı büyüme için çok önemliydi?

Çocuklar için hayatı mutlu kılan şeylerden biri de çocukluk sürecinin sevgi dolu ve güzel geçmesiydi? 

Aile sevgisinin tam olarak alınıp, çocukluğun sorunsuz geçmesi çocuklar için yararlıydı. Çocukluk döneminin aile sevgisiyle dolu bir mutlu ortamda yaşanması gerekirdi. Bu, çocukların iç dünyasını güzelleştirdiği gibi, gelecekteki yaşamlarını da etkiliyordu. Çocukların geleceklerini yönlendiren bir olguydu. Psikolojik anlamda bu çok önemliydi. Bu olumsuzluk, insanın iç dünyasında derin bir uçurum gibiydi. Yabana atılacak bir şey değildi.  

Güzel olan şey? Çocukların ailelerinin şimdi artık bunun farkına varmaları olmuştu. Demek her şey sevgi ile oluyordu.

Ama şimdi onlar da çok mutluydular. Çünkü yaşamlarındaki bu boşluğu telafi etmişlerdi artık.

Tabii ki bu Ali´nin babasının sayesinde olmuştu. Ali´nin babası çocukları ilk anlayan kişiydi? Çocukların oyun yeri sorununu kendince halletmişti. Bu ara, sokakta oynayan çocukların trafik kazalarına karşı korunmasında da başarılı olmuştu. 

Çocuklarla ailelerinin arasındaki duygusal kopukluğun da ilk farkına varan Ali´nin babasıydı. Bu konudaki duyarlı davranışıyla çocuklarla arasındaki iletişimde öncü rolü üstlenmişti.   

Sonuçta sevgi yolu açılmıştı artık? Talihsiz bir trafik kazası sisli gönüllerin ufkuna sevgiyle doğmuştu.

Mutluluğun yollarından birinin de sevgiden geçtiğinin fark edilebilmesi çok güzel bir şeydi. Artık sevgi yolunun yüreklerdeki sıcaklığını sürekli taşımak ve sevgi ateşini hiç söndürmemek gerekirdi.
Cumali Karataş

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92