Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ANKARA


Şair der ya;

?Ne zaman bir köylü türküsü duysam, şairliğimden utanırım.( B.Rahmi Eyüpoğlu)?

Ben şairliğimden utanmadım ama şairleri utandıran meseleler nedeniyle Ankara´ya doğru gitmeye karar verdim.

Baharın pırıl pırıl , ne soğuk, ne de sıcak olduğu bir havada, şehre doğru harekete geçtim. Vakit akşam. Gece otobüse bineceğim. Ver elini Ankara. Hani bir filmde şöyle diyorlardı ya;

? Ankara Ankara güzel Ankara

Seni görmek ister her bahtı kara??

Benim ev şehrin dışındadır. Bir köyde yaşıyorum. Ağaçların, çiçeklerin, cıvıl cıvıl kuşların uçtuğu bir köyde. Telefonum var. Elektriğim, suyum var. Ekecek tarlam, yumurta alacak tavuğum var. Üstelik emekliyim de. Köy hayatı karın doyurmasa da bana yetecek bir emekli maaşım var.

Bunlar şehirde yaşayan insanların hayalidir.

Altmışiki yıllık hayatımın yaklaşık kırkbeş yılını şehirde yaşadım. Bilirim o hayatı. Hafta sonu geldiğinde piknik yerlerine koştuğumuzu unutmadım. Bir ağacın dibinde tavla oynamayı çok isterdim. Kebap kokularını hiç duymazdım. Yeşilliğin içinde kaybolur giderdim. Ben bunları unutmadım.

?Bu yaştan sonra Ankara´ya gitmek neyin, nesi?? diyebilirsiniz.

Haklısınız. Bu yaştan sonra Ankara´ya gitmek basit bir olay değil. Ama şartlar zorlarsa, başka yollar kalmamışsa, gitmek mecburiyetindeyseniz, başka çözüm yok.

Atatürk diyor ki;

?Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.?Atatürk Kuvayı Milliyenin başıdır.

Size biraz Kuvayı Milliyeden bahsedeyim;

Padişah ve yandaşları Sevr Antlaşmasını imzalamışlar. Yürürlüğe girmesi için meclisin onayı gerekmektedir. Meclis,karar vermeden önce, bir İngiliz Yüzbaşısı tarafından kapatılır. Bunu fırsat bilen üyelerin bir kısmı Ankara´ya gitmek üzere yola çıkar. Tıpkı benim gibi.

Padişah ve yandaşlarından onay alan sevr antlaşmasının taraftarı; Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler ve onların maşası olan Yunanlılar Anadolu´ya çıkarlar. Halk ikiye ayrılır. Bir kısmı şöyle der;

?Padişahımız efendimiz halifemiz devletimizin başıdır. O yanlış iş yapmaz. İngiliz´i, Fransız´ı ,Yunan´ı buralara göndermişse bir bildiği vardır. Onlara gerekli misafir perverliğimizi göstermemiz icabeder.?

Gerçekten de böyle olur. Yunanlılar İzmir´e çıkınca bazı devlet yönetenler onları mehter marşıyla karşılarlar. Çocukların eline bayraklarını verip sallatırlar.yEn güzel evleri onlara tahsis ederler. Üstelik asayişi sağlamak için gönüllü Jandarma olurlar.

Bir kısım halk ise şöyle der;

?Biz Çanakkale´de düşmanı yendik. Onlara, ? ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.? dedirttik. Öyle olduğu halde Almanlar yenildi diye bizim ülkemizi işgal etmeye hakları yoktur. Padişah esaret altındadır. Etrafındaki yandaşlar kendini kurtarmak için düşmanla işbirliği peşindeler. Bu asla kabul edilemez.?

O günün gazetecilerinden olan Hasan Tahsin tabancasını çıkarır ve ateş eder.

Savaş başlamıştır. Dağdaki eşkıyalardan başka kimsenin elinde silah yoktur. Onlar da halkı soymaktadırlar. Bir gazimiz bu konuda şöyle diyor;

?O gün yedi düvele karşı savaşıyorduk. Karşımızda Yunan vardı, İngiliz vardı, İtalyan vardı. Fransız vardı. Ermeniler, Ruslar vardı. Bir de içimizdeki ağalar, hocalar, şeyhler ve dervişler vardı. Hepsiyle savaşıyorduk. Onların topu, tüfeği, arabası her şeyi mevcuttu. Bizimse; Bir Allah´ımız, bir de Mustafa Kemal Paşamız vardı.?

İnanır mısınız bu konuşmayı duyunca hüngür hüngür ağladım. Onları şimdi daha iyi anlıyorum. Ellerinde silah yoktu. Padişah ve yandaşları toplattırmıştı. Asker yoktu. Padişah ve yandaşları terhis ettirmişti. Onlara yön gösterecek bir önder devlet büyüğü de yoktu. Onlar da gelen düşmanların danışmanlığına soyunmuştu.

Bu durumda olan isyancı halk, elinde ne varsa,orak,çekiç,kazma,kürek vs. alarak dağlara çekildi. Düşmana baskın yapıp tüfek çaldılar, cephane çaldılar, araba çaldılar. Esir aldılar. Kazanmak için ne gerekli ise onu yaptılar.

Onlar açlardı. Dağlarda pancar pişirip yiyorlardı. Ağaçların pürçüklerini yiyerek yaşıyorlardı. Çiriş topluyorlardı dağlardan.

Çocuklarının yarıdan fazlasını sıtmadan, tifodan, kızamıktan, salgın hastalıklardan kaybetmişlerdi. Doktor yoktu. Ebe, hemşire, sağlıkçı yoktu.

Bir Allah´ları vardı bir de Mustafa Kemal Paşaları.

Evet sevgili okuyucularım, yukarıda ?İsyancı HALK .?dediğimiz o insanlara herkes

?Kuvayı Milliyeci.? diyordu. Onların tek umudu vardı, Ankara.

?Ankara Ankara güzel Ankara,

Seni görmek ister her bahtı kara.?

Bu düşüncelerle Ankara´ ya doğru yola çıktık. Gittiğimiz her durakta insan dolusu otobüsler vardı. Hepsi, ? Ankara, Ankara.? diye yola çıkmışlardı. Hepsi de güler yüzlü, sevecen, yiğit ve kibar insanlardı. Arada sırada oy toplamaya çalışan takım elbiseliler de yok değildi. Ama bu insanların içinde sırıtıyorlardı. Kimse onlara itibar etmiyordu.

Ankara Kapalı Spor salonuna vardığımızda neredeyse her yer dolmuştu. Giriş alanındaki boş alanda nereden baksanız binbeşyüz otobüs dizilmişti. Her birisi onlarca insan getirmişti. Polis kayıtlarına göre o gün Ankara´ya 123.000. İnsan gelmişti. Hepsi de Kuvayı Milleye kadar kutsal ve değerliydi.

O gün Ankara´da çok güzel şeyler oldu. Çok güzel konuşmalar yapıldı. Yüzbinlerce insan bir araya gelmiş bağırıyordu. Vatandan, Milletten, emperyalist uşaklarından bahsediliyordu.

Ama gazeteciler gelmemişti. Haber yapan bir iki kahraman muhabirden başka, kimse yoktu. Belediye Metroyu kapatmış temizlik yaptıklarını sanıyorlardı. Devletin Televizyonları görmemiş, duymamış, bilmemişti. Belki de şaşalı toplantılarda şeker fabrikalarının satışını takip ediyorlardı. Belki de satılmış bazı televizyonlarla birlikte aids olmuş ünlü İngiliz yanlısı tarihçiyi ziyarete gitmişlerdi. O tarihçi ki;

?İstiklal harbini keşke Yunan kazansaydı.?diyenlerdendi. Tıpkı Kuvayı Milliyecilerin düşmanları gibi.

Sürçü-lisan ettik ise af ola.İsterim ki insan önce insan ola.

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05