Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


ANKARA´DA SUİKAST


19 Aralık 2016 gecesine, yine terör damgasını vurdu. Türkiye, Almanya ve İsviçre terörün hedefinde yaşananlarla kayıplara sahne oldu. Türkiye, Rusya Federasyonu Büyükelçisine düzenlenen ve başarılı olan suikast ile sarsıldı. Günümüz teknolojisinin imkânlarıyla, olay, ilk anından itibaren görgü tanıklarının açıklamalarıyla ve müdahaleye yönelik hazırlıklarla ekranlara yansıdı.

Olayın duyulması ile birlikte ilk akla gelen, bu eylemin, doğrudan Türkiye-Rusya ilişkilerini sabote etme maksatlı olduğu. Türkiye´nin son zamanlarda yaptığı söylemler ve dış siyasetteki yönelimleriyle, doğrudan güç odaklarının etki alanı halinde bir savaş alanına döndüğünü görmüşken, bu son eylemle Türkiye, her ne kadar Rusya Federasyonundan üst düzeyde yapılan açıklamalarda farklı mesajlar verilse de, kendine emanet edilmiş konumda olan üst düzey bir diplomatı koruyamadığı görünümüyle, uluslararası arenada zor durumda kaldı.   

Farklı bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Türkiye, terör imajıyla yapılan bu eylemle, çuval vakası benzeri bir durumla karşılaştı. Bu suikastla Türkiye, bir kez daha itibar sorunuyla karşı karşıya kaldı.

Suikastçının kimliğinin açıklanmasıyla, ülke bir kez daha sarsıldı. Suikastçının, Devletin Emniyet teşkilatının bir mensubu olması, tek başına önemli bir sorun. Resmi açıklamalar dışında ve olayın hemen ardından yapılan değerlendirmelerde, bu şahsın FETÖ elemanı olduğu dile getirilmeye başlandı ve söylemlerde kullanılan ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla da bu oldukça kuvvetli bir ihtimal.

Türkiye, beş aydır OHAL uygulamasıyla karşı karşıya. Ülkenin neredeyse tüm kritik, hayati öneme haiz kurumları, bu kanun adı altında ve Meclis çatısı dışında, yani halkın iradesi dışında yeniden şekillendirilirken, Ankara´da, tüm Devlet erkânının bulunduğu ve yoğun kordiplomatik bir ortamda, çevik kuvvet bünyesinde halen FETÖ elemanlarının bulunması düşüncesi, ülkede, tüm kesimlerde önemli psikolojik etki yaratmaya yetti. Olayın hemen ardından ekranlarda yapılan uzman açıklamalarında, halen Emniyet Teşkilatı ile TSK bünyesinde bu örgüt elemanlarının yoğun olduğu söylemleri, sadece ve sadece terör örgütünün amacına hizmet eden, şüphe ve korku yaratan bir propaganda niteliğinde kalıyor.

Suikastın yapıldığı yer, Ankara´nın en fazla güvenlikli olması gereken bölgelerinden birinde. Böyle bir organizasyonda ve katılımcılar arasında üst düzey yabancı diplomatlar da varken, alınan tedbirlerin yeterli olmadığı, hatta kurumun kendi özel güvenlik elemanları dışında, herhangi bir önlem alınmadığı da görülüyor. Üstelik FETÖ´nün yurt dışına kaçmış önemli seviyedeki elemanları tarafından, olay öncesinde yapılan sosyal medya paylaşımlarında ve bizzat terör örgütü liderinin bir süre önce yaptığı açıklamalarda, bu yönde emarelerin de ortaya çıktığı iddia edilirken, tedbirlerin artırılmamış olduğu algısı, sıkıntılı bir süreci beraberinde getirdi.

Yine karşımızda önemli bir istihbarat zafiyeti dururken, bunun emniyet zafiyetiyle bütünleşmesinin sonucunda, Türkiye´nin, bölgesel etkinliğini henüz yeniden artırmaya başlamışken sıkıntılı bir süreçle zora sokulduğunu görerek, tedirginlik hissetmemek elde değil.

Bu oylayın arkasından çıkacak görüntülerle, bölgesel ve belki küresel dengelerde yeniden değişimler yaşanacak. Bunun bölgesel jeopolitiğe etkisiyle, hemen güneyimizde yaşananlar daha keskin çizgilerle ayrımlara dönüşerek giderek sertleşip, yeniden oluşmaya başlayan küresel bloklaşmanın, 1990 öncesi konumuna yakınlaşmasına neden olacak. Suikastı gerçekleştiren kişinin FETÖ elemanı olduğu kesinleşir ve var ise ABD ile bağlantıları kanıtlanırsa, doğal olarak Rusya, FETÖ elebaşının derhal yargılanmasına yönelik uluslararası en sert tedbirleri uygulamaya koyacak ve bu suikastın karşılığını da bir şekilde ABD´ye verecek. 

Bu yeni bloklaşmada, Türkiye´nin konumu ne olacak? Önümüzdeki süreçte, bizi en fazla meşgul edecek soru da bu. Çünkü Türkiye, bölgesel gelişmelerle birlikte, Rusya´nın yakınlaşmasını doğal olarak kabullenip, masadaki konumunu kaybetmemek için yakaladığı fırsatlardan vazgeçemeyecek ve Şanghay istikametinde gelişmeler kaydetmiş, bu yönde de tarafını açıklamışken, AB ve NATO boyutlarında yapılan sorgulamaların ardından, yeniden konum belirleme zorunluluğunda da kalabilir. Aslında bu konumunu, yeni gelişmelere açık olarak, avantaja çevirme imkânı da çok yüksek.

Önümüzdeki süreç belirsizliklerle dolu ve öngörülere dayalı değerlendirmelere açık ama önemli bir realite var: Türkiye, sırat köprüsü tanımıyla anlamını bulan bir süreçten geçiyor. Bu durum ise, çok dikkatli ve bilinçli, iç siyasette güç kazanımına yönelik kullanılma maksadı gütmeyen bir dış siyaset gerektiriyor.

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00