Yaklaşık üç yıl önce, tam da bu vakitlerde yazmış olduğum bir yazının bu sütunlarda da yer almasını istedim bu hafta. Öyleyse hadi gelin, yine Adana sokaklarına karışalım sizinle.
Dinelme abla, geç otur şöyle diye altınıza plastik taburelerin kendince en şık gördüğü kırmızı olanını getirir Abidinpaşa esnafı size.
Parçacılardan birinde gördüğünüz top top kumaşlara içeriden bakmaya karar verdiğinizde, üşenmez, hepsini tezgâhın üzerine indirir de bu yeğni, gelmez size diyerek hafif bulduklarını sermez önünüze.
Çakmak Caddesi´ndeki tatlıcının önünde mola verirseniz, şiresi hallice Karakuş ikram edilir önce. Kaç tane yediğinizi söylemek sizin vicdanınızadır, o, ne bakar ne de ardını arar, şireye bulaşmış parmaklarıyla para üstünüzü sayar.
Abooo, dayı n´ettin, oraya durma, çekerler valla, şooo sokağı görüyon nu, deyha, aha oraya park et deyiverirse yanınızda duran bir çakmakçı, kış günü gömleğinin üst düğmelerini iliklemeyecek kadar bağrı yanmış bir ihtiyar delikanlıya, bilin ki Küçüksaat´e varmışsınızdır.
Dörtyolağzı´ndan Atatürk Caddesi´ne doğru yürürken kebapçı tablacılarının dumanına karışmıştır artık kestanecilerinki. Belli, kaç zamandır bu mevsimi beklemiş hamile kadın için gazeteden yaptığı küçücük bir külaha dumanı üstünde kestaneleri doldururken, daha acelecidir içlerinden bir tanesi.
Şehrin bir ucundan ötekine, hem yüzler hem sözler hem de vitrinler değişmişse bir anda, yeni nesil pek bilmese de bir zamanların gençliğinde unutulmaz anıları olan, kulakların ilk deldirildiği, en gözde takıların bulunduğu, adını, Pandora´nın Kutusu efsanesinden alıp, sokağa veren o mağazayla birlikte anılan Pandora Sokağı´na dönmüşsünüzdür yönünüzü.
İlk nergisler gibidir, şık şıkıdım, alımlı hanımlardan yayılan koku. Tam yılbaşı ağzı sohbetlere yaraşır, o meşhur kafelerde dostlarla içilen kahvenin tadı. Her bir köşesinden selam vereceğiniz bir tanışın çıkacağı, ışıl ışıl telaşlardadır her zaman Ziyapaşa Bulvarı.
Hep o bilindik sıcaklıktır içinize çektiğiniz, Aralık´ta bir kış günü dahi olsa. Ve evinize dönerken, sağdan soldan toparladığınız gönül yoldaşıdır Adanalı çoğunlukla.
Çocukluğunuzdan, ilk gençliğinizden ayaklarınızın izi karışmıştır her bir sokağına. Üşümüşken, sırtınıza sardığınız bir dost, içinde yaşayanına da, uzakta olanına da bir sevda gibidir, anlatılmaz yaşanır kış gününün Adana´sı, hey gidinin Adana´sı.
