Armageddon, mahşer ya da kıyamet günü, iyilik ve kötülük ordularının savaşacağı alanın adıdır.
25/26 Ağustos 1922. Gece, saat 2.50.
Yüzbinlerce piyade, topçu, süvari, istihkam, muhabere, ulaştırma; er, erbaş, astsubay, subay ve kurmaydan oluşan Türk orduları, Gemlik Körfezi´nden B.Menderes Nehri ağzına kadar uzanan 650 km. uzunluğunda bir cephe hattında, hücum yerinde sabahın olmasını beklemektedir. Türk ordusu; büyük ve usta savaşçıların cesur ve korkusuz dinginliği (sakinliği) içinde o gece uyumamıştır.
O unutulmaz sıcak ağustos gecesi, gün ağarınca kopacak kıyamet öncesinin ölüm ve kalım, şehitlik ve gazilik, cesaret ve korkusuzluk düşüncesi içeren onurlu beklentisi, ağır ve derin bir sessizliğe dönüşerek, yüzlerce kilometre uzunluğunda bir cephe hattı boyunca uzar gider.
Ordular, kolordular, tümenler, alaylar, taburlar, bölükler, takımlar, mangalar, Türk Orduları Başkomutanı Atatürk´ün yaptığı Büyük taarruz planı gereğince, günlerdir büyük bir gizlilik içinde cephe hattına yaklaşmıştır.
O gece Türk ordularının yalnız süvari güçleri hareket halindedir. Süvari kolordusu mahşerin binlerce atlısı gibi, Ahırdağları´nın sarp ve karanlık geçitlerinden sessiz geçerek düşman ordusunun yanlarına ve gerisine akmaktadır.
Türk orduları; Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanlığı, Birinci Ordu Komutanlığı karargahları, Afyonkarahisar´ın güneyinde, Kocatepe´nin güneybatı yamaçlarında, çadırlı ordugahta, aşama sıralı yan yana bir konumdadır. Dört yüksek komutanlık karargahının savaş alanı içinde bulunması, savaş tarihlerinde benzeri olmayan bir olgudur. Başkomutanlık karargah çadırının savaş alanı içinde olması Başkomutanlık Meydan Savaşı´nın onur göstergesidir.
Türk Orduları Başkomutanı Atatürk´ün karargah çadırı, düşman hatlarından beş kilometre uzaklıktadır. Atatürk her zaman savaşta yaptığı gibi ateş hattında savaşacaktır. Atatürk, hem savaş alanında savaşa doğrudan komuta edecek hem de buyruğundakilerin ölüm ve kalımını, şehitlik ve gaziliklerini eşit koşullar içinde paylaşacaktır. Bu davranış düşüncesi, Atatürk´ün savaş ve barış felsefesidir.
On yıl boyunca; Trablus´ta, Büyük Sahra´da, Balkan dağlarında, Adriyatik Denizi kıyılarında, Sırbistan´da, Karadağ´da, Arnavutluk´ta, Bulgaristan´da, Yunanistan´da , Sarıkamış´ta, Çanakkale´de, Galiçya´da, Romanya´da, Kafkaslar´da, Baku´da, Hazar Denizi kıyılarında, Hicaz´da, Kızıldeniz kıyılarında, İran içlerinde, Irak´ta, Körfez´de, Yemen´de, Hint Denizi kıyılarında, Van´da, Bitlis´te, Sina´da, Filistin´de, Lübnan´da , Suriye´de dövüşen Türk ordusu, bu kez Anadolu´nun bağrında dövüşecek ve kesin savaş Dumlupınar´da yapılacaktır. İki bin beş yüz yıllık ?Türk Savaş Baltası´, Türk savaşçılarının elinde bir kez daha görünecektir.
Bu savaşları yapan Türk orduları, Osmanlı devletinin yönetimindeki Türk ordularıdır. Fakat, 25/26 Ağustos 1922 gecesi Batı Anadolu´da kuzeyden güneye uzanan bir hat uzantısında, Başkomutan Atatürk´ün hücum buyruğunu bekleyen Türk orduları, Türk ulusunun yönetimindeki Türk ordularıdır. Bu ordular, Atatürk önderliğindeki Türk devrim ordularıdır. Çünkü, savaş hattının düşman tarafında; yayılmacı ve sömürgeci devletlerin temsilcileri olan Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Amerika, ulusal Türk devletini yok sayan ve tanımayan Osmanlı devleti, Türk ordusunu lanetleyip düşman Yunan ordusunu kutsayan saltanat ve hilafet ve Çerkez Etem´in düşman ordusu ile işbirliği yapan güçleri vardır.
Düşman Yunan orduları; bir ucu Gemlik Körfezi, öbür ucu B.Menderes Irmağı ağzında başlayan ve öbür iki ucu Afyonkarahisar´ın doğusunda, doksan derecelik bir açıda birleşen bir ?cephe hattı konumu´ndadır. Bu cephe hattı, derin hendekler, sayısız dikenli tel örgü engelleri, mayın tarlaları, ağır makineli tüfek yuvaları ile berkitilerek geçilmez hale getirilmiştir. Yabancı askeri uzmanlar, ?Türkler bu hattı beş ya da altı ayda ele geçirebilir? diye yazmışlardır.Bu berkitilmiş cephe hattının en geçilmez yeri Afyon´un güneybatısı ve Afyon´un kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Amacı, düşman Yunan ordularını çembere alıp yok etmek olan Başkomutan Atatürk, Türk ordularının taarruzunun, bu cephe hatlarından yapılmasını saptamıştır.
1.Türk Ordusu, güneyden kuzeye doğru taarruz edecek. 2.Türk Ordusu doğudan batıya doğru taarruz edecek. Asıl taarruzu yapacak olan 1.Türk Ordusu´nun taarruz hedefi; düşman cephe hattının yarılması ve 1.Türk Ordusu´nun düşman ordularının batıya çekilme yollarını kesmesidir. 2.Türk Ordusu´nun taarruz hedefi; düşman ordularını güney-kuzey doğrultusunda cephe hattında tutmak ve 1.Türk Ordusu´nun sağ yanını korumaktır. Türk Süvari Kolordusu´nun taarruz hedefi; düşman ordularının yan ve gerilerine taarruz ederek düşman güçlerini yakın savaşa zorlamaktır.
Yunan ordusu, Anadolu´da bulunduğu üç yıl boyunca, savaş kurallarına uygun olmayan her tür cinayeti, vahşeti, kıyıcılığı, soygunu, ırza geçmeyi, toplu öldürmeleri, soykırımı, sivil Türk halkına uygulamıştır. Düşman Yunan ordusu, onurlu askerler ordusu değil, caniler, katiller, cellatlar ordusudur.
Başkomutan Atatürk ve karargahı, öbür komutanlar ve karargahları, gece karanlığında atlarına binip Kocatepe´ye çıkarlar. Çok uzaklarda ilk hedefler olan Kalecik sivrisi, 1 numaralı tepe, 1310 yükseltili (rakımlı) tepe, Toklutepe, Belentepe, Tınaztepe, Çiğiltepe, Poyratepe, Kılıçarslantepe karanlıklar içinde, belli belirsiz görünür.
Saat 4.30´da topçu ateşi ile başlayacak olan büyük taarruz, yoğun sis nedeni ile , saat tam 5.00´te, bütün cephe hattında; ağır, orta, hafif topçunun ateşi ile başlar. Ağır topçunun ateşi, berkitilmiş Yunan cephe hattının üstünde yoğunlaşır. Saat 5.30´da Türk piyadeleri karanlıkta ilerlemeye başlar. Saat 6.20´de Türk hücum taburları, önleri aşılmaz engelli Yunan cephe hattına iki yüz metre yaklaşır. Saat 6.30´da topçu ateşi, berkitilmiş Yunan hattından Yunan cephesi içine geri kaydırılır. Saat 6.45´te Türk hücum taburları, yabancı askeri uzmanların ?Beş, altı ayda geçilmez? dediği ?geçilmez Yunan cephe hattını? geçerler. Saat 6.55´te 10.Alay 1. hücum taburu 1 numaralı tepeyi, 10. alay 2. hücum taburu Poyratepe´yi, 9. alay 3. hücum taburu Kalecik Sivrisi´ni süngü hücumu ile ele geçirir.
26, 27, 28, 29, 30 Ağustos 1922 günleri süren çok şiddetli savaşlar sonunda Türk orduları İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Amerika, Osmanlı saltanatı ve hilafeti destekli Yunan ordularını kesin olarak yener. Başkomutanlık Meydan Savaşı´nı; büyük bir asker olan Atatürk, Türk ulusu ve eşsiz bir savaşçı olan Türk askeri kazanmıştır. Türk tarihlerinin ?Anadolu Savaşı? Yunan tarihlerinin ?Küçük Asya Felaketi? dedikleri trajedinin en kanlı bölümü bitmiştir.
Türk ulusu; 26 Ağustos 1922 günü savaşanları, bu kıyamet ve mahşer gününün ölümsüz şehitlerini ve gazilerini asla unutmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti devletini; büyük bir asker ve büyük bir devlet adamı olan Atatürk kurmuştur. Bu kuruluş sırasında, Atatürk´ün yanında, çoğunluğunu askerlerin oluşturduğu; asker, sivil bir kadro vardır. Kuruluş ve sonrasında hiçbir zaman asker-sivil ayırımı yapılmamıştır. Şimdi; asker toplum-sivil toplum ayırımı yapanlar provokatör-gladyatörlerdir. Kışkırtıcı gladyatörler, dövüşmek istemeyen gladyatörleri dövüşe zorlayan gözde gladyatörlerdi. Türkiye Cumhuriyeti devleti, beş yıldızlı otellerin lobilerinde cicili bicili giysiler içinde viskiler içilerek ya da, çağdışı giysiler içinde Türkçeden başka bir dilde zikirler edilerek kurulmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, kan ve ateş içinde, bütün dünya ile meydan savaşları yapılarak, binbir zorluk ve yoksulluk içinde kurulmuştur.
Atatürk düşmanlığı, Türk düşmanlığıdır. Atatürk düşmanlığı yalnız Türk düşmanlığı da değildir. Atatürk düşmanlığı ?baba? düşmanlığıdır. Baba düşmanlığı; erkek çocuğun anneye bağlılığı ve babadan nefret etmesi nedeniyle, bilinçaltı oluşan ve cinsellik niteliği taşıyan bir komplekstir.
Bazı insanlarda saklı, gizli, örtülü olarak bulunan ?baba? düşmanlığı hastalığının bilinçaltı köklerini ilk bulan, tanımlayan ve psikiyatri biliminin temeli yapan, büyük bilgin Sigmund Freud´dur. Grek mitolojisinin en trajik kişisi Kral Oidipus´un babasını öldürmesinden, Musa Peygamber´in kendi topluluğu tarafından öldürülmesinden, Dostoyevski´nin ?Karamazof Kardeşler? romanında Dimitri ve İvan Karamazof kardeşlerin babaları Fiodor Karamazof´u öldürme tutkularına kadar, sayısız ?baba? düşmanlığı üstünde araştıran ve düşünen S.Freud, psikiyatri bilimini , yarısı ?baba? düşmanlığı, yarısı ?anne? aşıklığı olan Oipidus karmaşası (kompleksi) üstüne kurmuştur. Atatürk düşmanlığı, Atatürk karşıtlığı ya da büyük bir bilge olan Atatürk´ü yalnız sıradan bir asker olarak algılamak saplantısı; psikiyatri biliminin sınırları içinde düşünülmesi gereken ruhsal bir hastalıktır.
Sevgili okuyucular; yukarıdaki anlatımlar yakın bir geçmişte yitirdiğimiz değerli sinema ustası Metin Erksan´a aittir ve 25 Ağustos 1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin 2.Sayfasında ?ARMAGEDDON? başlığı ile yayınlanmıştır. Çok beğendiğim ve etkilendiğim, her sözcüğüne aynen katıldığım ve altına imzamı atacağımı beyan etmekten onur duyduğum bu değerli yazıyı keserek mütevazi arşivimde saklıyordum. Yeni Adana Gazetesinde yayınlanmış olan bazı yazılarımda bu yazıdan alıntılar yapmıştım. Şimdi ise; Son zamanlarda azgınlaşan Atatürk düşmanlarına ve haddini bilmeyenlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin ?Kurucusu?nun ve Türk Ordularının ebedi ?Başkomutanı?nın Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olduğunu unutmamalarını hatırlatmak amacıyla virgülüne dokunmadan yayınlanmasını Yeni Adana Gazetesi´nin İmtiyaz Sahibi Sayın Çetin Remzi Yüregir´den rica ettim. Ricamı kabul ettikleri için kendilerine teşekkür ediyorum.
Türk Ulusu; 26 Ağustos 1922 günü savaşanları, bu kıyamet ve mahşer gününün ölümsüz şehitlerini ve gazilerini asla unutmayacaktır. Metin Erksan ustaya saygıyla.