Ardından, gece saatlerinde Akçakale ve Ceylanpınar üzerinden sınır ötesine geçilerek, Tel Abyad ve Rasulayn istikametinden, 120 Km. genişliğinde ve muhtemel 30 Km. derinliğinde bir bölge, adım adım temizlenmeye başlandı. Operasyonun ilk gününde, on bir köy teröristlerden arındırıldı ve 3-5 Km. derinliğinde ceplerde kontrol sağlandı.
Operasyonun başlamasıyla birlikte, Fırat doğusunda, 480 Km boyunca uzanan sınır hattının farklı noktalarından, sınır bölgesindeki ilçelere yapılan havan atışlarıyla görüldü ki YPG/PYD/PKK terör örgütü de kendince ve kural tanımaksızın hazırlık yapmış. Bu doğal bir gelişme. Çünkü Türkiye, uzun zamandır, ısrarla bölgeye gireceğini söylüyordu. Terör örgütü, tüm sınır boyunca yerleşim yerlerine yaptığı atışlarla, Türkiye sınırları içinde, bölge halkı üzerinde psikolojik baskı kurmaya ve 120 Km. genişlikte fakat belirli istikametlerde ve harekâtın niteliğine ve kuvvet kullanımına uygun ilerleyen TSK ve SMO (Suriye Milli Ordusu, eski ismiyle ÖSO) birliklerini cephe genişletmeye, böylelikle de operasyonu yavaşlatarak, zaman kazanmaya çalışıyor. Esasen YPG/PYD/PKK, ABD’nin tüm uluslararası legalleştirme, meşrulaştırma çabalarına rağmen, sivil halk üzerine doğrudan havan atışlarıyla, terör örgütü olduğunu bir kez daha ispatladı. Terör örgütünce doğrudan sivil halk üzerine yapılan atışlarla çocuklar ölürken, sivil yaralıların sayısı önemli. Üstelik terör örgütü, etkin dezenformasyon girişimiyle, sınır ötesinde de Hristiyan topluluğun üzerine havan atışları yaparak, TSK’nın sivil halkı vurduğu izlenimini vermeye de çalıştı. Bu arada, yerleşim yerlerinde büyük ateşler yakarak çıkardığı dumanlarla, dışarıdan bakan gözlere, yerleşim yerlerinin de TSK tarafından ve hedef gözetilmeksizin vurulduğu izlenimini vermeye çalışıyor. Bu dumanların, bölgenin hava ve arazi yapısı nedeniyle, hava araçlarınca yapılan gözetleme ve atışlara büyük çapta olumsuz etkisi olamayacağı bir gerçek. Ancak, ulusal basında yer alan görüntülerde dahi bu dumanların Türk jetleri ile birlikte verilmesi ve görsel medyada, hemen tüm görüntülerde bu manzaraların yer alması, teröristlerin vermeye çalıştığı imajı destekleyerek, operasyonun haklılığına ve Türkiye’nin bölge halkının güvenliğine yönelik söylemlerine zarar veriyor.
MSB’den yapılan açıklamalarla, YPG/PYD/PKK’nın, operasyonun başından bu yana üç yüz civarında kayıp verdiği ve kayıplarının artan oranla ve oldukça hızlı arttığı anlaşılırken, TSK ile SMO’nun, oldukça başarılı bir operasyona imza atmaya başladığı ortaya çıkıyor.
Gelişmeler ve terör örgütünün artan kayıplarıyla, ABD’nin, çok da uzun sürmeyecek bir süreçte, örgütü, TSK’nın hedef bölgesinin dışına çekmesi muhtemel. Çünkü bunca yatırım, önemli derecede silah ve malzeme yardımı yaptığı ve eğiterek düzenli ordu aşamasına getirmeye çalıştığı terör örgütünün, imhasına müsaade etmeyecektir. Böyle bir gelişme ortaya çıktığında, ABD’nin, tüm bölgesel planlarının yeniden yapılandırıldığı değerlendirilebilir.
Operasyonun uluslararası yankıları da beklenenden farklı olmadı. AB ülkeleri ile Arap Birliği ülkelerinden gelen açıklamalar şaşırtmadı. Ancak, BM Genel Kurulundan çıkarılmak istenen operasyonu kınama kararının, ABD ve Rusya tarafından, AB tarafından çıkarılmak istenen kınama kararının ise Macaristan tarafından veto edilmesi dikkat çekici. ABD ile Rusya’nın, karar metninde anlaşamadıklarından bu yola başvurdukları iddiası da var. Bu iki ülke, kuvvetle muhtemel yeniden bölgesel oyun değişikliğine giderken, bir yandan da bunca eğitip silahlandırdıkları ve düzenli ordu haline getirmeye çalıştıkları terör örgütünün, sahada, güçlü bir ordu karşısında ne yapabileceğini denedikleri de düşünülebilir ki ABD tarafından, terör örgütünün İran’a karşı bir koz olarak tutulduğu da ciddi bir realite.
Bu arada, Türkiye dışında uluslararası destekte yalnız kalan Filistin ile bölgesel gelişmelerde Türkiye ve Rusya ile birlikte hareket ettiği gözlenen ve ABD yaptırımları karşısında Türkiye’den destek bulan İran’dan da operasyona tepki gelmesi dikkat çekiciydi. Ancak Filistin yetkilileri, kendileri tarafından yapıldığı öne sürülen bu açıklamayı yalanlarken, İran’dan sert bir açıklama yapılmaması da önemli. Macaristan, Pakistan ve Katar’dan ise destek açıklaması geldi. Tüm eleştirel açıklamalara rağmen Türkiye’ye yönelik etkin bir yaptırım olmayacağı da net olarak görülüyor.
Bu gelişmeler sürecinde, belirli kesimlerce, biraz da iç siyasete yönelik yapılan yanlış söylemler, her nedense, hemen her sınır ötesi operasyon sürecinde değişmeksizin devam ediyor. Fetih kavramının bu operasyon ile birlikte dile getirilmesi, Türkiye’nin bölgesel hedefleriyle uyuşmuyor ve uluslararası arenada Türkiye’yi zora sokuyor. Belki de heyecanla, duygusallaşan söylemlere yansıyan bu kavramın, özellikle devleti yönetenlerce dile getirilmesinin karşıdan yansıması, doğrudan işgalci suçlaması oluyor. Öyleyse, bu söylem operasyonun maksadını aşarak, uluslararası arenada, Türkiye aleyhinde dezenformasyona yol açıyor ki kesinlikle kullanılmamalı. Türkiye, bölgesel müdahalelerinde, kesinlikle Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün, kendi bekası için gerekliliğinin de farkında.
TSK, sahada etkin ve elinden geldiğince titizlikle, dikkat çekici büyüklükte bir operasyonu başarıyla yürütürken, tüm siyasilerin de konuyla ilgili söylemlerinde, çok daha fazla dikkatli olması gerekiyor. Bu operasyon sürecinde ortaya çıkan bir gerçek daha var. Lobi faaliyetleri, uluslararası arenada büyük önem kazanıyor ve etkin olarak kullanılması, mutlak gerekli.
Hiç kuşkusuz ki bu operasyon da TSK tarafından hedeflendiği şekliyle sonuçlandırılarak, Türkiye için büyük bir gurur kaynağı olacak ve Türkiye’nin, hem sahada hem de masada elini bir kez daha net olarak güçlendirecek.
Can UĞURATEŞ
