Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


BESİME TEYZE


              Yıl 1977 iyi hatırlıyorum.

               Lise son sınıfa gidiyordum. O yıl ilk defa üniversite sınavına girecektim. Ocak ayında giriş ücretini yatırmamız gerekiyordu. Bütün öğrencilerin telaşı buydu.

               Sınıf içinde çok fakir öğrenciler de vardı, çok zengin petrol şirketi olan öğrencilerde. Farklı bir sınıftık. Fakir öğrenciler bir birleriyle bu konuları konuşurken, zenginler ise hiç belli etmezlerdi. Onların parasal sorunu yoktu.

               Ben yarım gün ve Cumartesi günleri bir muhasebe de çalışıyordum. Ayda 300 lira maaşım vardı. Bu maaşın; yüz lirasını ev kirası verir, yüz lirasını yemek için ayırır, yüz lirasını da okul masraflarıma ayırırdım. Bir kuruş fazlam olmazdı.

               Sınıfta benden başka çalışan yoktu. Bu durumda bile etrafımdaki bir çok öğrenciye göre durumum iyiydi. Ayda yüz lira bulamayan o kadar öğrenci vardı ki, akıl işi değildi.

               Muhasebedeki işim yazıhaneyi beklemek, Dosya masraflarını toplamak, etrafın temizliğini yapmak ve misafirlere çay getirmekti. Burada 1973 den beri çalışıyordum. Patron bana güveniyordu. Onu hiçbir konuda mahcup etmemiştim. Müşteriler de beni seviyorlardı. Hatta etrafımızdaki esnaflar bile saygı gösterir bir işim düşse hallederlerdi. İçlerinde harçlık vermeye kalkanlar bile vardı. Fakat ben ona bile müsaade etmezdim.

               O günlerde Emlak beyannamesi doldurma işini ben yapıyordum. Kimin emlak beyannamesi işi olursa, doldurur parasını alırdım. Patron buna bir şey demezdi. Hatta

Üç kuruş almam için müşterilere tavsiye bile ederdi. O da biliyordu ki üç yüz lira çok az bir para. Normal bir insanın bu parayla çalışması mümkün değil. Ama ben öğrenci olduğumdan, yarım gün çalışarak, harçlık çıkarmak benimde, patronun da işine geliyordu.

               Bir gün çocukluk arkadaşım Karaca geldi. Arada sırada yanıma gelirdi. İyi bir arkadaşlığımız vardı. Ailesine Almanya´daki Ağabeyi bakıyordu. Onun gönderdiği havaleler sayesinde; iki erkek, birde kız kardeşleri okuyor, ayrıca evi geçindiriyorlardı. Başka da gelirleri yoktu. Bir çay söyledim. Çayı içerken;

               ?Üniversite parasını yatırdın mı ??dedim.

                Yüzüme garip garip baktı. Hiç neşesi yoktu.

                ?Nerdee .?dedi.

                ?Niye yatırmadın?? dedim. ?Şurada kaç gün kaldı??

                ?Para yok ki.? dedi. ?Ağabeyim daha para göndermedi.?

                 Karaca benim ortaokuldan arkadaşımdı. Ben normal liseye giderken, onu Ağabeyi sanat okuluna yazdırmıştı. Başarılı bir öğrenciydi. Okul bitince Ağabeyi Almanya´ya götürmeyi düşünüyordu. Karaca da Almanya sevdasına düşmüş, başka laf etmiyordu.

                   ?Bir yerden bulabilirsen yatıralım.? dedi. ?Bulamaz isen yapacak bir şey yok.?

                   Karacanın umutsuzca konuşması hiç hoşuma gitmiyordu. Hepimiz için Üniversiteye gitmek çok önemliydi. Onun da ilk şartı giriş parasını yatırmaktı. Sayılı gün içinde yatırmaz ise bir yılı boşa gidecekti.

                  Ona para bulmak için birkaç kişiden borç istedim. Hiç kimse benim gibi bir garibana borç vermek istemedi. Herkes biliyordu ki benim alacağım belli. Vereceğim belli. Bu iş kafamda bir takıntı oldu. Belki de Karacadan çok,parayı bulmayı ben istiyordum. Çünkü onun tahsilinin lise olarak kalması hoşuma gitmiyordu. Karaca gittikten bir süre sonra Besime teyze geldi. Besime teyze yufkacıydı. Her ay sigorta pirim borcunu bana getirir. Bende sigortaya yatırırdım. Eskiden öyle Bankalara sigorta pirimi yatırmak falan yoktu.

                 Onun gelişine çok sevindim. Yatması gereken sigorta primini elime saydı.  Tam aradığım rakam kadardı. Parayı alınca;

                 ?Besime teyze.? dedim. ?Allah senden razı olsun. Bu güne kadar senin primlerini hep ben yatırdımm. Bir gün dahi aksatmadım. Fakat bu defa senden bir şey isteyeceğim. Senin primlerini bu ay yatırmayacağım. Gelecek ay cezası ile birlikte  ben yatıracağım. Çünkü bu parayla üniversite harcı yatırmak mecburiyetindeyim.?

                Besime teyze bir tuhaf oldu. Bu güne kadar ona herhangi bir saygısızlık yapmamıştım. Her zaman da işini yapmak için özel çaba harcardım. Beni de severdi. Yüzüme baktı;

              ?Bilmem ki.? dedi. ?Yatmayınca başımıza bir şey gelmesin.?

               Ona dilimin yettiği kadar durumu izah ettim. Gelecek her türlü cezasının bana ait olduğunu söyledim. Ayrıca Patrona da bir şey söylememesini rica ettim.

                Besime teyze razı oldu.

              ?Tamam oğlum.? dedi. ?Ben sana güveniyorum.?

                O gittikten sonra Karacayı aradım. Üniversite harcını yatırdı. Bende memnun olmuştum. Karaca da memnun olmuştu. Ayrıldık.

                Bir hafta sonra Patron gittiği yerden geldi. O hafta yazıhanede işleri vardı. Defterleri hazırlayacak, Noterden onaylanması gereken evrakları tanzim edecekti. O çalışırken bende yanında oturuyor, gelene gidene çay söylüyor, yatması gereken makbuzları sigortaya Bağ-Kura ve vergi dairesine yatırıyordum. Bir ara Besime teyze çıkıp geldi. Patronla baş başa konuştular. Patrona bana verdiği parayı söylüyordu. Kendine ne kadar patrona söyleme dediysem de, sözünde durmamıştı. Çok zoruma gitmişti. O gittikten sonra patron beni çağırdı.

              ?Nedir bu olay?? dedi.

               Ben bulunduğum masada hüngür hüngür ağlamaya başladım. O kadar ağlıyordum ki ona cevap vermekte güçlük çekiyordum. Bu güne kadar bu yazıhanede hiç boynum bükük kalmamıştı. Dünyanın hırsızlığını, yolsuzluğunu yapmışım gibi, kendimi suçluyordum. Hâlbuki ben ona bir ay sonra cezası ile birlikte yatıracağımı defalarca söylemiştim.

                Daha sonra patrona durumu izah ettim. Arkadaşın Üniversite harcını yatırdığımızı söyledim. En kısa zamanda parayı getireceğini ve cezası ile birlikte yatıracağımızı izah ettim.

                 Patron yüzüme bile bakmadan.

                ?Sana ne oğlum başkasının Üniversite harcından?? dedi. ?Bir daha böyle olmasın.?

                 Ve kapıyı çekip gitti. Arkadaşım Karaca parayı getirene kadar etraftaki komşuların yüzüne bile bakamadım. Hatta yazıhanenin dışına bile çıkmayı göze alamadım. Boynum bükük bir hırsız gibi perdenin arkasında sessizce oturdum. Bir süre sonra Karaca parayı getirdi. Besime teyzenin sigortasını cezası ile birlikte yatırdım. Makbuzu Besime Teyzenin dükkânına götürdüm. Beni görünce sevindi. Ama ben sevinemedim. Yüzüne baktım ve ağlamaklı bir sesle;

                   ?Besime Teyze .? dedim. ?Ben sana ne demiştim.?

                   Besime teyze beni bir türlü anlayamadı. Onun gözünde Üniversiteye bir genç girmiş, yada girmemişin hiç önemi yoktu. Sadece verdiği üç kuruş paranın makbuzu vardı. Ve onu teslim ettikten sonra bir daha da sigortasını yatırmadım.

bekir dağsever
25.10.2017 18:31:27
ben hem karaca hemde ahmet oldum ve severek okudum. kalemine sağlık

YAZARLAR

  • Salı 31.1 ° / 13.6 ° Güneşli
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00