ALİ TAŞ ADN.


“BİLİM VE YAŞAM”(*)

GELEN KİTAPLAR


            Prof. Dr. Fikri Akdeniz’in “Yeni Adana” gazetesinde yer alan felsefi, akıl, aşk, akılcı felsefe, aydın, bilgi, bilim, teknoloji, bilimsel bilgi, bilimsel düşünme, bilgisayar, işletme analizi, veri,  hukuk, matematik, entropi,  metaverse, paradoks, ticari, ekonomik, insan, yaşam, zekâ, yapay zekâ, korku, tolerans, hoşgörü, sevgi, astroloji, Ay, Drake Denklemi, Samanyolu, ay, evren, içsel özgürlük, aydın, Atatürk, Köy Enstitüsü, şiir, resim, sanat gibi izleklerden oluşan bilimsel yazılarını “Bilim Dünyası” adlı yapıtından sonra “Bilim ve Yaşam”da kitaplaştı. Alanındaki doluluğu yansıtan rahat ve yetkin bir dille oluşturduğu kitabı hakkında; “Bu kitap hemen hemen tüm ilgi alnınıza giren güncel ve toplumumuzu bilgilendirmek amacıyla kısa ve ilgi çekici konulardan oluşmaktadır…” diyen Prof. Dr. Fikri Akdeniz; “…Kitabın her yaştan okuyucuya yeni ve yararlı görüş kazandıracağını, bilimle ilgili düşüncede yol gösterici ve analatik düşünmeye katkısı olacağını umuyorum.” demektedir. Geçmişten geleceğe uzanan bakir alanlara girdiği yapıtında insan ve toplumu bilgilendirmeye amaçlıyan Pof. Dr. Fikri Akdeniz; ”Aklın eğitimi nedir? Entelektüel erdemler için eğitilmek, öğrencilerin iyi bir düşünür veya öğrencinin derin kişisel nitelikleri ya da karakter güçlü yanları olan entelektüel erdemlerde büyümelerine yardımcı olmayı amaçlayan eğitim etkinliklerine bir yaklaşımdır.” vurgulamasıyla oluşturduğu bir bilim insanı kaynaklı yapıtında öncelikle bilimsel alana değinmek gerekir diyeceğim ama önce mutluluk, çok önemli… 

Ustaların bazı yaşam incileriyle Akdeniz’in “Bilim ve Yaşam”ı noktalayalım… 

            Mutluluk der “Aristoteles (MÖ 384-322);  “Mutluluk yaşamın anlamı ve amacı, insan varlığının tüm amacı ve sonudur”; Albert Camus (1913-1960), “Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.”; Lev Tolstoy (1828-1910) Mutluluğu ihtiraslarda değil, kendi kalbinizde arayın, mutluluğun kaynağı dışımızda değil içimizdedir.”; Albert Einstein, “Mutlu olmak istiyorsan bir amaca bağlan, insanlara ya da eşyalara değil”… “…Fiziğin en önemli yasalarından olan entropi, zamanla her şeyin yıprandığını anlatır. “…Büyük İngiliz Bilim Adamı Arthur Stanley Eddington’a (1882-1944) göre ‘Entropinin her zaman artması yasası, doğa yasaları rasında en üstün konumdadır.”  (Mutluluk Duygusu ve Hayatımızdaki Entropi-1-s.151-153) der. Prof. Dr. Fikri Akdeniz’in “Bilim ve Yaşam” adlı kitabında, “…Amerikalı felsefe Profesörü Roy Sorensen ‘paradokslar felsefenin atomlarıdır. Ben paradoksları bir bilmece türü olarak algılarım demektedir.” (Paradoks Nedir?” (s.177-179)

            

*BİLİM VE BİLİM İNSANLARI

“…H.T. Paşa bütün Osmanlı tarihinde temel bilimler alanında orijinal çalışma yapan ve yayınlayan ilk bilim insanımızdır…” (s.51) diye başladığı “Büyük Türk Matematikçisi Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901) adlı yazısında Avrupa’da çeviriler yapılmaktan ileriye gidilemediği 19. Yüzyılda “…Müşür (Mareşal) Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa’nın “Lınear Algebra” adlı kitabının ilk baskısı 1882’de 69 sayfa, ikinci baskısı 1892’de genişletilmiş ve düzeltilmiş olarak 188 sayfa olarak İstanbul’da basılmış. “…H.T. Paşa bütün Osmanlı tarihinde temel bilimler alanında orijinal çalışma yapan ve yayınlayan ilk bilim insanımızdır…/…Harbiye’de Cebir, Yüksek Cebir, Analitik Geometri, Diferensiyel ve İntegral Hesap, Mekanik ve Astronomi dersleri vermiştir…/…1868’de Kurmay Binbaşı olarak gittiği ve 1969’da Kurmay Yarbay olduğu Paris’teki Mekteb-i Osmani’ye müdür yardımcılığı görevi sırasında (1868) aynı zamanda balistik ve tüfek üretimi üzerine incelemelerde bulunduğu süreçte üniversitede matematik eğitimi görmüş, iki yıl içinde bazı makaleleri yayımlanmanın yanı sıra bilimsel toplantılara katılmıştır. 1872’de Albay, 1874’de Tuğgeneral, 1980’de Korgeneral olan H.T. Paşa 1872’de Amerikadakki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin üretimini ve şartnameye uyulup uyulmadığını kontrol etmek için ABD’ye gönderilmiştir. ABD’e kaldığı süre zarfında matematiğin en yeni alanlarından olan kuaterniyonlar cebiri üzerine araştırmalar yaparak “Linear Algebra” adlı orijinal bilim kitabı yazarak dünyada ilkler arasında yer aldığını vurgulanmakta.     

Diğer bir Türk bilim adamı olan “…gökbilimci, mühendis, matematikçi, mekanik bilimci ve Osmanlının en önemli astronomlarından…” olan Takiyuddin Efendi’nin öyküsü de hayli ilginç ve uygarlığımız adına gafilcedir… “…Mekanik saatler, güneş saatleri, kaldıraçlar, göller, ırmaklar ve kuyulardan su çekmekte kullanılan çeşitli araç ve gereçleri tasarlamıştır. Takiyuddin, bu gözlemevinde önemli gözlemevi yapmış ve kullanmıştır. Avrupa sanayi devriminin temeli sayılan Buhar Kazan sistemini Avrupalı bilim insanlarından çok önce geliştiren Takiyuddin Efendi Osmanlı Devletinin ilk ve tek rasathanesini inşa eden mucitti…/…özellikle trigonemetri alanındaki çalışmaları oldukça önemlidir. Devrini aşan bilimsel çalışmalarla Padişah 3. Murad’ın maddi manevi desteklerini kazanarak 1571 yılında müneccimbaşı (baş astrolog) olarak atanmıştır.” Sonrasında, Tophane sırtlarına (1575-1580) yılları arasında gözlemevini kurarak, Galata Kulesinde ilk gözlemlere başlayan Takiyettin Efendi, 1577’de 16 kişilik ekibiyle Tophane’de kurulan gözlemevine geçer. Gözlemevinin yıkılması ise hayli ilginçtir… Aslında çeşitli söylentiler vardır… 1577’de Kuyruklu Yıldız’ın gözükmesi, peşinden veba salgını ve deprem,  tarikat ve tutucu kesimin hedefine gözlemevini koyar. Hatta Takiyeddin Efendi’nin rasathanede cennet meleklerinin bacaklarını dikizlediği dedikodular bile çıkarılarak halk isyanı çıkar. “…İsyandan çekinen padişah 3. Murad, Takiyuddin Rasathanesinin denizden topa tutularak yıkılmasını emredince Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından topa tutularak 21 Ocak 1580 tarihinde yıkılır. 

Vidinli Hüseyin Paşa ve Takiyuddin Efendi’den sonra, “20.Yüzyılın en etkileyici fizikçisi Albert Einstein’i (1879-1955) “Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir…//…Akıl eğiterek zekâ elde edilemez. Aklın bilgi öğrenmenin ötesindeki önemli bir işlevi, düşünme ve bilgi üretme merkezi olmasıdır. Aklın, uygun çıkış noktaları ışığında ve doğru bilgiler eşliğinde eğitim ile kazanılan terbiye yoluyla geçerli kararları verebilecek potansiyele ulaşabileceği düşünülür. İnsan, düşüncelerini değiştirerek hayatını değiştirebilir…” (s.2-3) yaklaşımıyla akılla yaşam arasında bir köprü kurulur.   

“Albert Einstein’ın Beyni neden Çalındı?”, (s.5-7) başlıklı yazıda; Albert Einstein öldükten sonra otopsisini yapan nöbetçi patoloji uzmanı Dr.Thomas Harvey (1912-2007) beyninin toprağa karışmasını istemedi ve araştırma yapmak amacıyla kimsenin haberi olmadan Einstein’in beynini kendi evinde sakladı. Harvey, Einstein’in oğlu Hans Albert’ten babasının beyninin kendisinde kalması için izin aldı. Oğlunun tek koşulu, babasının beyni üzerinde yapılacak çalışmaların bilimsel amaçlı olmasıydı…//1.230 gramlık bir kütleye sahip olan Albert Einsatin’in beyni, normal bir yetişkin erkeğinkinden daha büyük değildi, ancak ölümden sonraki çekilen 14 fotoğrafın analizine göre, onu benzersiz kılan farklı bir yapıya sahipti…//…Einstein ayrıca beynin belirli bölgelerinde anormal derecede yüksek nöron yoğunluğuna ve diğer insanlara göre daha yüksek yoğunlukta glial hücrelere (ana işlevi nöronları desteklemek olan sinir hücresi) sahipti…//Ek olarak araştırmacılar Einstein’ın parietallarında lob (insan beyninin mekânsal yön belirleme, tatları algılama, acı ve dokunma hisleri gibi işlevlerinden sorumlu bölümü) anormallikler buldular. Bu loblar simgesel düşünme, dil becerileri, matematiksel akıl yürütme ve uzamsal yönelim ile ilgilidir. Yayın, ‘Belki de Einstein’ın görsel-uzaysal ve matematiksel yetenekleri için nörolojik temellerin bir kısmını sağladılar” diyor “.../… ” 1778-1999 yıllarında yapılan başka araştırmalardan da beyindeki nöronlara (sinir hücrelerine) destek sağlayan glial hücrelerin einstein’ın beyninde yüzde 73 daha yüksek bir orana sahip olduğunu göstermişti…/…Ayrıca, beynin alt paryatel (yan) bölgelerinde daha fazla nöron bulunduğu için Einstein’ın beyninin normal beyinlerle aynı uzunlukta olmasına karşılık normalden yüzde 15 daha geniş olduğu belirlenmişti…”diyerek belirten Prof. Dr. Fikri Akdeniz, yazısını Albert Einstein’in sözleriyle noktalar: “Unutkan insanlar daha zekidir. Çünkü bu insanların beyinleri önemsiz bilgileri hafızadan siler.”… (s.5-6) notları yansımaktadır.

*”Bilgisayar Biliminin Kurucusu Alan M. Turing’ı Tanıyalım” (s.27-29) adlı yazısında “Yaygın olarak teorik bilgisayar bilimi ve yapay zekânın babası olarak kabul edilen” Alan Turing’in (1912-1954) “II. Dünya Savaşı sırasında Alman şifrelerinin kırılmasında çok önemli bir rol oynadığı için savaş kahramanı sayıldığını; ayrıca Princeton’da beraber çalıştığı doktora tez hocası Profesör Alonzo Church (1903-1995) ile geliştirdiği Church-Turing Hipotezi ile de matematik tarihine geçmiştir…./…Adı anısına verilen ve bilgisayar biliminin Nobel’i sayılan Turing Ödülü verilmektedir. (s.28)

 

*ATATÜRK

“Atatürk’ün Rasyonalist (Akılcı) Felsefesi” (s.21-22) adlı yazısında “Atatürk’ü sizlere bilimsel düşüncesi ve araştırmacı kafa yapısı ile tanıtmak istiyorum…” diyen Prof. Dr. Fikri Akdeniz; “Atatürk hakkında 12 adet kitap ayzmış olan Arjantinli Jorge Blanco Villalta’ya (1909-2003) göre Atatürk, yalnızca tüm zamanların en iyi komutanlarından biri değil, aynı zamanda siyaset kuramının büyük filozoflarından biridir…” (s.22) vurgulamasına dikkat çeker.

 

*KÖY ENSTİTÜSÜ 

Sayın Prof. Dr. Fikri Akdeniz’in MEB Müfettişi olan babası öğretmenliği dönemindeki bir yaz tatilinde karşılıksız olarak 17 köy çocuğuna üniversite kazandıran Köy enstitülü öğretmenlerimizden biri. Hatta konuyu başka yönlere çekerek kendisinin valiliğe şikâyet edilmesi üzerine de, valilik tarafından da ilk kez olmak üzere  ödüllendirilen bir eğitim emekçisi. Burdan, Akdeniz’in “Köy Enstitüleri ve Gerçekler” (s.111-112) adlı yazısına geldiğimizde; Hasan Ali Yücel’in MEB, İsmail Hakkı Tonguç’un İlköğretim Genel Müdürü olduğu 17 Nisan 1940’da kurulan, 1948’e gelindiğinde sayısının 21’e ulaşan Köy Enstitülerinin 17 bin mezun verdiği belirtilirken önem ve yararları vurgulanmanın yanı sıra dönem koşulları oldukça zor olduğu bilinmektedir… 1930’lu yılların Türkiye gerçeğine Köy Enstitüsü yapıtını uyguladığımızda ve hatta çeşitli bahanelerle kapatma yoluna gitmediğimizde bu gün sosyo/ekonomik-sosyo/kültürel, gelişmişlik ve uygarlık olarak batılı ülkelerden geri kalmayacağımız ortadadır… “…1935 nüfus sayımına göre nüfusumuz 16 milyon 158 bin civarındadır…/… Nüfusun %83,42’ü köy ve kasabalarda yaşayanlardır. Okuma yazma oranı % 20’dir. Bu oran kadınlarda % 10’a ulaşabilmektedir. Köylerde çoğu üç yıllık öğretim yapan köy okullarda bulunmaktadır. Çiftçi ailelerinin enaz %15’i topraksızdır. Din baskısı bulunmaktadır. Üretim araçları ilkeldir. 1.680.000 çocuk okula gitmekten yoksundu.” (s.111) 

*UZAY-ASTROLOJİ

Astronomi ve astrolojinin birbirine karıştığı için kısaca astronominin “gök bilimi”, astrolojinin sözde bilim olan “yıldız falcılığı”, kozmolijinin evreni bütün olarak inceleyen bir astronomi dalı; astrofiziğin ise gök cisimlerindeki kuvvet ve enerjilerle ilgilenen bir bilim dalı olduğu yolunda açıklamalar getiren Prof. Dr. Fikri Akdeniz; “…Bize en yakın yıldız yaklaşık 4 ışık yılı (Bir ışık yılı yaklaşık 9,46 trilyon kilometre)” mesafede olduğuna değinmektedir. 

“61 Yıl Önce Uzaya Yapılan İlk Yolculuk Anısına” (s.9-11) adlı yazıda Sovyet Birliği pilotu ve kozmonotu Yuri Alekseyeviç Gagarin’in (9 Mart 1934-27 Mart 1968) 12 Nisan 1961’de Vostok-1 uzay aracıyla dünya yörüngesindeki 108 dakikalık turunu tamamlayarak başlattığı ve bu başarıyla öne geçtiği uzay yarışında, 27 Mart 1968’de bir uçak kazası sonucunda ölümünden 16 ay sonra ABD bir astronotunu aya göndermeyi başararak Sovyetleri uzay yarışında yendiğinden söz etmektedir… 

“Elli Üç yıl Önce Ay’a Ayak Basan İlk İnsan Kimdi?” (s.65-67) adlı yazıda ise dünyanın tek doğal uydusu olan ayın çapının 3.476 km., dünyanın çapının ise 12. 740 km. olduğu yer alırken; 384.403 km. uzaklıktaki olan aya Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins’in 1969 yılında Apollo 11 uzay aracı ile gitmiş, ayda ilk yürüyen kişi ise “İnsan için küçük, insanlık için ise büyük bir adım.” Atan Neil Armstrong olmuştur. Armstrong’u izleyen Edwin Aldrin ikisi ayın yüzeyinde 21 saat 36 dakika kalmışlar. 

”Drake Denklemi ve Samanyolu Gökadamızdaki Haberleşilebilir Akıllı Uygarlıklar” (s.57-61) adlı yazı Drake Denklemi ile evrendeki gökadalardan sadece bir tanesi olan ve Galileo Galileo’nun da 1610 yılında teleskopla incelediği çapının 100-120 bin ışık yılı (Bir ışık yılı 9 trilyon kilometre) olan en az 200 milyar yıldızın varlığının  hesaplandığı Samanyolu’nda yaklaşık dünya büyüklüğünde 17 milyar gezegen bulunduğu da ortaya konmuştur. Dr. Drake’nin içinde 10 bin kadar akıllı ve haberleşmeci uygarlık olduğunu tahmin ettiği Samanyolundaki yıldızların bulunduğu diskin ise 50 milyar ışık yılı olduğu düşünülmektedir. 

            

HUKUK

“Hukuk ve Matematik İlişkisi” (s.91-93) adlı yazısında; “Matematik, insanlara gerçeği ve doğruyu bulmada kılavuzluk yapar. Adaletin de bilimin de amacı gerçeği bulmaktır…” (s.93) diyen Prof. Dr. Fikri Akdeniz;  ve Adalet “Hukuk insanlığın ortak huzurunu güvence almaya dönük, evrensel ilkeler matematiğidir.” (s.27) yaklaşımıyla sözlerini sürdürken; “…2012 yılında Bilgi Üniversitesince İstanbul’da düzenlenen Oyun Teorosi Dünya Kongresi’ne katılan Ekonomide Nobel ödüllü matematikçi John Forbes Nash Jr’in (1928-2015) bir gazeteciyle yaptığı söyleşideki sözleri gündeme damgasını vurmuştu. John Nash, Türkiye’nin matematik sıralamasında dünyada sonlarda olduğunu duyduğunda, tepkisini ‘İyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur” diyerek göstermişti…” (s.93) 

 

*MATEMATİK

            “Matematik Nasıl Bir Bilim Dalıdır?” (s.121-126) sorusuna yanıt arayan Akdeniz; bilimi, matematiğin de yer aldığı “Formal Bilimler, Doğa Bilimleri ve Sosyal Bilimler” olarak üçe ayırıp; “…Bertand Russel/in (1872-1970) “Matematik, ne hakkında konuştuğumuzu veya söylediklerimizin doğru olup olmadığını asla bilmediğimiz tek disiplin dalıdır.” vurgusunun ardından; “O halde, birçok bilim matematik olmadan zar zor var olur ve diğerleri şu anda bulundukları şeyin sadece bir gölgesi olurdu. Kısacası matematik bilimlerin dilidir.” Kesinliğine ulaşır. (s.122) “…Matematik okuryazarlığı okuma ve yazma yeterliliği kadar önemlidir.” Diyen Akdeniz “…matematik okuryazarlığını:“Bir bireyin matematiğinin dünyada oynadığı rolü  belirleme ve anlama, sağlam temellere dayalı yargılarda bulunma, matematiği kendi yaşamında kullanma ve kullanabilme kapasitesidir.” Şeklinde tanımlar (s.124) Matematik öğrenmenin beyne çok iyi geldiğine değinerek, Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, matematik bilen çocukların, matematikte daha düşük performans gösterenlere göre belirli beyin bölgelerini daha güvenli bir şekilde çalıştırabildiklerini ve bu bölgelerde daha fazla gri madde (Beyindeki bilgileri işleyen nöronlardan oluşan doku) hacmine sahip olduklarını gösteriyor…” (s.127) ifadesinde bulunan Prof. Dr. Fikri Akdeniz; “Matematik evrensel dildir. Matematiğin evrenselliği, onu bu kadar güçlü bir araç ve aslında temel yaşam becerisi yapan birçok şeyden biridir.” Demektedir. (Matematik Yaşamda Nerede ve Nasıl Kullanılır?” (s.127-129) şeklinde de sözlerini noktalarken yazmak/yaşamak konusunda anlamlı bir özdeyiş olarak, yazınsallığın gerçekliği yanında iç benin söz sırası hükmüne ışık tutan, “Sessiz Yürüyüşün Felsefesi”ndeki (s.193-195) Amerikalı yazar, şair ve doğa bilimci “Henry David Thoerau’un (1817-1862) “Yaşamak için ayağa kalkmadıysan yazmak için oturmak boşunadır.” Tümcesine aklımızın bir köşesinde bulunmasın diyten olmaz. 

             Bir köprü de matematikle aşk arasında kurulur… Dr. Hannah Fry’ın “Aşkın Matematiği” adlı kitabına dayandırdığı notlarda İngiliz ekonomist ve matematikçi Dr. Peter Backus’un “…Drake denklemini kullanarak Britanya başkentinde aşkı bulma şansının yüzde 0.00034 olduğunu hesaplamış.  (s.19) Yazısını, “Umut çok önemlidir. Matematik de, ölüm de asla yanılmaz. Aşkı ‘A/ ile ölümü de ‘ö’ ile gösterirsek A=f (ö), yani aşk, ölümün bir fonksiyonudur.” Diyerek, Şair Özdemir Asaf’ın (1923-1981) sözleriyle yazısını tamamlayan  Akdeniz; “Aşkın –Matematiği farklıdır Lavinia, 2’den 1 çıkınca 0 kalır.//İşte gördüğünüz gibi şair ve matematikçiler böyle söylüyor” deyip (s.19); “Ormanın sırlarla dolu derinliğinde/……//…/Bulutların nefes alışını izlerken/…” (s.101)”…//…Çığlıklar yükseliyor uçurumlardan/Bin pınarlı antik İda’nın zirvesinde Sarıkız/El sallıyor Truva’ya, mavi bayraklı Ege’ye” (s.103) dizeleriyle doğayla/antik arasında kurduğu yaşam köprüsünü Kaz Dağları’na uzatır. 

            Özgürlükçü kişiliğin düşleriyle gelişmiş usum, 

            En yüce duygularla yaşamı simgliyorProf. 

            Sessiz ve karanlıkl gecelerde. 

            Yaşamayı seviyorum özgürce Metaverse Dünyada 

            Ormanların, nehirlenen, göllerin,

            Ovaların ve dağların yalnızlığında (Kaz Dağlarında Doğanın Gizemi (s.103) *

 

*SANAT

            Uygarlaşmanın önemli kaynaklarından biri de sanatsal üretimdir” diyen yazar “Sanat ve sanatçıyı susturmak demek toplumu nefessiz bırakmak demektir.” Sözlerinden sonra bilimle sanat arasındaki iletişimden vurgular yaparak: ”…Bilimin önemli bir niteliği özgür ve rasyonel düşünmenin değerinin öğretilmesidir. Bilimi sanatsız düşünemeyiz. Bilim de sanat da aynı gerçekliklerle ilişkilidir. Sanat gerçekliği betimler ve sergiler, nilim ise açıklar. Bilim de sanat da gerçeğe aynı noktada varmaya çalışır” deyip; sanatı tanımlandırıcı bir dayanak olarak da “Bilimsel Düşünme Sanatı” (s.45-46) adlı yazısını ileri sürerek; “Yaratıcılık, olmayan bir şeyi hayal edebilme, bir şeyi herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliştirebilme yeteneğidir…”; “…Sanat, hayal gücünün ve yaratıcılığın etkili olarak kullanıldığı duygu ve düşüncelerin estetik olarak ifade edildiği iletişim alanı…” (s.98) olduğuna değinir. 

            ”Gerçek, Gerçeklik ve Sanat Algısı” (s.89-90) adlı yazısında “…değişen gerçekliğe bağlı olarak, sanatın değişen gerçeklikle olan ilişkisinin sanat yapıtları aracılığı ile irdelenmesini amaçlayan” Prof. Dr. Fikri Akdeniz sözlerini şöyle sürdürür: “Gerçek, bilinçten bağımsız, somut ve nesnel olarak var olandır; …//… Gerçekliğin sanat eserindeki temsili zamanla değişen anlam ve biçimler kazanmıştır. İnsanın ve insan aklının ön plana çıkmasıyla nesnenin ve figürün temsil biçimleri ile gerçeklik algısının sanatsal ifadesi değişmiştir. Çoğu sanat eserinin tek amacı gerçeğin güzelliğinden zevk alamayan insanları az da olsa bilgilendirme olanağı yaratmak, anımsatma görevi yapmak, deneyimle ve anımsamayla bilgilenmiş insanların akıllarında güzelliğin anılarını yeniden harekete geçirmek ve canlı tutmaktır. Gerçekte güzel olan bir nesne herkes tarfından ulaşılabilir değildir, yeniden benzer üretimler sanat eserlerine herkesin ulaşmasını sağlar. Sanat yapıtı sanatçının ruhunu kattığı, bir gerçekliğin nesneye bürünmüş haliyle, ifade ediliş biçimi olarak ele alındığında günümüz sanatının yansıttığı ruh ve anlam üzerine düşünce sunabilmek, sanat ve gerçeklik ya da özne ve nesne arasındaki ilişkinin değişimini irdelemeyi gerekli kılmaktadır. Doğanın gerçekliğinden sanatın gerçekliğine uzanan süreç giderek daha karmaşık bir hal almaktadır. Sanat ve gerçeklik ya da yaşam ayrımının olmadığı bir başlangıçtan sanat ve yaşam arasındaki ayrımın büyüdüğü sürecin sonunda gerçeklik algısı da değişmektedir. Gerçekliğin insan bilincindeki yansımalarının büyük bir hızla değişiyor olması, çağımızda, yaşam ile sanat arasındaki sınırların sorgulanmasına neden olmaktadır.” (s.90) 

            “Matematiğin yalnız formüller içerdiğini düşünürseniz yanılırsınız.” (s.11/) diye uyarıp; “…Matematiğin dili genelde sanatıın dilinden daha az ulaşılabilir olarak düşünülür, fakat matematiksel bir fikri ifade eden resim ya da heykel üreterek birinden diğerine tercüme etmeye çalışırız.” (s.118) diye ifade eden Prof. Dr. Fikri Akdeniz; “Rönesans dönemi ressamı Leonardo Da Vinci’nin (1452-1519) geometrik taslaklarına ve altın oran (kutsal oran) uyumlu tablolarına ya da Hollandalı ressam ve grafik sanatçısı M. C. Escher’in (1898-1972) çizimlerine bir göz atarsanız, matematiksel modellemelerin dünyayı daha güzel bir yere dönüştürdüğünü fark edeceksiniz.” Diyerek estetiksel etkiyi vurgulayıp, Vinci’nin bilimle sanat uyumunu, ”…Leonardo’ya göre bilimle sanat, mantıkla hayal gücü arasında denge geliştirir.” (Nona Lisa Tablosunun Gizemi ve Altın Oran-s.147-149) şeklinde yorumlar.  

            “Matematik ve resim zaman zaman ayrı iki alan gibi gözükseler de ikisi de doğanın soyutlaması, yorumu ve sunumudur. Sayılar, denklemler bu halleriyle doğada yokturlar ama resimler ve heykeller gibi doğayı betimler ve yeniden sunarlar. İkisinin de amacı düşüncelerin akılda şekillenip üç boyutlu dünyaya aktarılmasıdır…//…Ayrıca, resim sanatı bilim ve akıl ile birlikte insanların doğayı öğrenmesini sağlamaktadır. Resim sanatının da, toplumsal bir olgu ve bilincin bir ögesi olduğu unutulmamalıdır. Nesnel olan bilim ve öznel olan sanat birbirinden ayrılamaz ikilidir” (Resim Sanatına Matematiksel Bakış/(s.181-183) yaklaşımına, “Resim ve matematiği eserlerinde birleştiren Hollandalı ressam ve grafik sanatçısı M. S. Escher (1898-1972) eserlerinde; perspektif, yansıma, sonsuzluk, paradoks ve metamorfoza (başkalaşıma) yer vererek resim ve matematiği birleştirmiştir.” (s.182) notunu da ekler. 

            “İngiliz düşünür ve matematikçi Bertrand Russel’in (1972-1970) sözleriyle; ‘Matematik sadece doğruyu söylemekle kalmaz aynı zamanda onun güzelliğini de ortaya çıkarır.’ Çünkü insanlar gerçeklere ihtiyaç duyarlar fakat güzel olana yönelirler. Gerçeklerin çekiciliği de estetikle yani hoşgörünmeyle sağlanabilir. İngiliz Matematik., G. H. Hardy’nin (1877-1947) sözleriyle ‘Dünyada çirkin matematik için asla daimi yer yoktur.” (Resim Sanatına Matematiksel Bakış/s.181) sanatsal düşüncelerinin sonuna gelen Prof. Dr. Fiklri Akdeniz: “Bize sık sık söylenen ve inanması kolay olan şey, soyut görüntülerin sanatı gerçek dünyadan alınmaz. En geleneksel görünümde soyut resim sanatçının kendi görünümünden özgür ifade arayışıdır.” Sözleriyle “Sanatsal Yeni Gerçekçilik Akımı” (s.189-191) hakkında düşüncelerine değinirken; “ABD’li sanat eleştirmeni Harold Rosenberg’in (1906-1978) ‘Sanattaki büyük an, boyamaya karar verildiğinde gelir.” Vurgusunu da yapmayı geriksinim duyar.

            

*(Prof. Dr. Fikri Akdeniz/Arş.-İnc./Akademisyen Yayınevi/2023/262 sayfa) 

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00