Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE DÜŞMANA AĞIR YENİLGİ YAŞATAN VE TÜRK MİLLETİNE ZAFER YOLUNU AÇAN "CONKBAYIRI SAVAŞI" NIN 104. YILDÖNÜMÜ KUTLAMASI

" Komutanların emirleri altında verilen millet evladını, memleket araçlarını, düşmana ve ölüme sürerken düşündükleri tek nokta, milletin kendilerinden beklediği vatan görevinin ateşle, süngü ile ve ölümle yerine getirerek sonuç almaktadır.


Askeri görev, ancak bu anlayış ve inançla yerine getirilebilir.Lafla, Politikayla, Düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz.Omuzlarında ve kafalarında askerlik sorumluluğunu yükleyecek kadar kuvvet bulamayanların feci sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır."

Mustafa Kemal ATATÜRK

Albay Mustafa Kemal, bundan tam 104 yıl önce bugün, kahraman Türk ordusunun zaferi ile gerçekleşen " CONKBAYIRI SAVAŞI " nın 104. Yılını, milli birlik içinde onur ve gururla anıyoruz.

Bu zaferin, ulusumuza ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlara vesile olması dileği ve temennisi ile kutlu ve mutlu olsun.

 

CONKBAYIRI SAVAŞI ZAFERİ ÖYKÜSÜ NE ANLAMA GELMEKTEDİR? 

Conkbayırı savaşı öyküsü, bir hikaye bir roman yada keyiften kurgulanmış bir film değildir. Gerçek bir kurtuluş savaşı anısıdır. Yazar Ayşe Cebesoy Sarıalp tarihin önemini bize bakın nasıl vurguluyor: " Tarihini bilmeyen bir toplum, kökü çürümüş, her an devrilmeye hazır bir ağaca benzer. Cumhuriyetimizin kıymetini anlayabilmek ve ona sahip çıkabilmek, ancak tarihini doğru ve iyi anlayabilmekle mümkündür."

            Her yıl Çanakkale muharebelerine ait zaferi 18 Mart'ta coşkuyla anıyor ve kutluyoruz. Çanakkale muharebeleri "Deniz" ve "Kara" muharebeleri olmak üzere iki ayrı mekanda ve tarihte gerçekleşmiştir.

            Çanakkale de ilk deniz muharebeleri, düşman savaş gemilerinin 3 Kasım 1914'te taarruzları ile başlamış ve daha sonra bu taarruzlar 5 ayrı tarihte devam etmiştir.

            18 Mart 1915 deniz muharebesinde düşman gemilerinin önemli bir kısmı boğazda önceden döşenmiş mayınlara çarpmış diğer bir kısmı Türk topçusunun atışlarından batmış ve bir kısmı ağır hasara uğramıştır.

            Bu durumda savaşma güç ve yeteneğini kaybeden düşman donanması muharebe meydanlarını terk etmiştir. Böylece Çanakkale Türk Deniz Zaferi gerçekleşmiştir.

            Bu deniz zaferinin gerçekleşmesinde, Nusret Mayın Gemisi'nin Kaptanı Tophaneli Hakkı yüzbaşı ve mayın gurubu komutanı yüzbaşı Nazmi Akpınar'ın 8 Mart 1915 gecesi Erenköy körfezindeki Karanlık Liman'a döktüğü 26 mayının ve kahraman deniz topçularının başarılı mücadelesi çok faydası olmuştur.

            Deniz muharebelerinde yenilen İtilaf devletleri, donanmanın savaş gemilerinin desteğinde 25 Nisan 1915'te başlayan ve 8,5 ay devam eden Kara muharebelerine başlamıştır.

ÇANAKKALE KARA MUHAREBELERİ NASIL BAŞLADI VE GELİŞTİ?

            Çanakkale kara muharebelerinin safhaları şöyle özetlenebilir: 25 Nisan'da Boğaz ağzının Anadolu köşesinde başlayıp tutunamayan çıkartmadan sonra, ilk esaslı çıkartma Boğaz'ın Rumeli ağzı köşesinde (Seddilbahir - Eskihisarlık - Tekeburnu) 6 kilometrelik bir sahaya yapıldı. 28 Nisan'da yapılan ve "Birinci Kitre Savaşı" adını alan bu çarpışmada düşman 300 kayıp verdi ve kıyı hattına sığındı. Aynı zamanda yarımadanın Batı kıyısında da Arıburnu çıkartması yapıldı. Her iki cephede düşmanı denize dökmek için Türkler üç gün içinde dört taarruz yaptılar. Fakat tam başarı alınamadı (Arıburnu'nda 1 Mayıs ve Seddilbahir'de 1-2 Mayıs taarruzları). 6-9 Mayıs'ta düşman Seddülbahir'den Alçıtepe'yi hedef tutan ikinci Kitre savaşını açtı. Buna 50.000 kişi ve donanma iştirak etti. 20.000 kişinin kaybına mal olan bu harekâtta düşman ancak yarım kilometre ilerleyebildi. 11 Mayıs'ta Enver Paşanın teftişinden sonra ve yazıldığına göre, hazırlıksız yapılan bir taarruzda, 300 şehit, 6000 yaralı verdik. 4-5 Haziran Üçüncü Kitre Savaşı, iki gün bir gece sürdü. Düşman 9000 kayıp veriyor. Türk zayiatı 7.900. 28 Haziran - 5 Temmuz arasında sekiz gün süren ve yarımadanın ucunun iki tarafına yöneltilen taarruz: Düşman zayiatı 14.000. Düşman takip ediliyor. 12 Haziran: Kerevizdere'de düşmanın en kanlı taarruzlarından biri. Bizim zayiatımız 10.000, düşmanın 3.340. 6 Ağustos: Hem Arıburnu, hem Seddülbahir cephelerinde savaşlar. Sonra 13 Ağustosa kadar bizim karşı saldırılarımız. Bilhassa Arıburnu cephesinde 7.500 zayiat

ALBAY MUSTAFA KEMAL'İN ANAFARTALAR GRUBU KOMUTANLIĞINA ATANMASI

            ARIBURNU / SAĞ KANAT 8 Ağustos 1915 Pazar, 3. Gün, saat 20,15.

            Telefon çaldı.

            Ordu Kurmay Başkanı Kazım Bey Albay M. Kemal'i arıyordu. Her zaman şakalaşan Kazım Bey çok ciddiydi. Resmi bir havada kısaca hatır sordu. Yanında Liman Paşa vardı anlaşılan. Durumu hakkında bilgi istedi.

            M. Kemal şu bilgiyi verdi:

            "19. Tümen bütün hatlarında ve sapasağlam duruyor. Fakat sağ yan gerisi çok fena. Conkbayırı ve Şahinsırtı'ndaki düşmanın geriden zarar vermesi devam ediyor. Bugün tümen karargahı bu yüzden bir kayıp verdi. Bütün gün süresince de bu durumun düzeleceğine dair belirti görülmedi. İngilizlerin biraz ilerlemesi Arıburnu'nu düşürebilir. Daha bir an var, bu anı da kaybedecek olursak bir genel felaket karşısında kalmaklığımız olasıdır"

            Kazım Bey M. Kemal'in yanıtını Liman Paşa'ya çevirdikten sonra sordu:

            "Peki, çare, siz ne düşünüyorsunuz?"

            "İlk yapılacak iş, yalnız Arıburnu'nun sağ yanını tehdit eden Conkbayırı'nı ve Kocaçimen'i değil, genel durum içinde Anafartalar'daki çıkarma hareketini de göz önünde bulundurmak ve ona göre önlemler almaktır. Bütün bu kesimlerdeki hareket ve kuvvetler birleştirilmeli, tek bir ele verilmeli, bir komuta altına alınmalı, başına da bu işi başaracak enerjik bir komutan getirmelidir."

            " Kazım Bey M. Kemal'in görüşlerini de Liman Paşa'ya çevirdi. Sonra bir soru daha sordu: "Bu komutanlık size verilirse, kabul eder misiniz?"

            "Evet"

            Kazım Bey konuşmaya kısa bir ara daha verdi. Belki yeni albay olmuş 34 yaşındaki genç bir komutana iki kolorduya yakın kuvveti teslim etmenin doğru olup olmadığını tartışıyorlardı. Grup bir-iki tümenle daha desteklenince 'ordu' düzeyinde olacaktı.

            Kazım Bey yeniden konuştu:

            "Liman Paşa Hazretleri 'Bu kadar çok kuvvetin birden emrinize verilmesi fazla gelmez mi' diye soruyorlar."

            M. Kemal sakin bir sesle yanıtladı:

            "Hayır, az gelir:'

            Kazım Bey'in sesinde gizli bir keyif titredi:

            "Anladım. İyi akşamlar"

            "İyi akşamlar"

            ORDU EMRİ Çamlıtekke ve Kemalyeri'ne aynı anda geldi.

            Liman Paşa Albay Ahmet Fevzi Bey'i Anafartalar Bölgesi Komutanlığından azletmişti. Görevini yeni komutana bırakarak İstanbul'a dönmesini emrediyordu. İngilizlerin dağınık, düzensiz, savunusuz oldukları bir sırada 24 saat kaybedilmişti.

            Kemalyeri'ne telefonla yazdırılan emir ise yeni Anafartalar Bölgesi Komutanı hakkındaydı.

CONKBAYIRI SAVAŞI (DEVLER ÜLKESINDE DEVLER SAVAŞI)

İngiliz gazetesi Times'in çanakkale cephesindeki harp muhabiri Aşmet Bertlet'in, bu savaş içinde gazetesinde çıkan mektubunda şu cümle vardır:

            "Bu muharebe, devler ülkesinde bir devler muharebesi idi...

            Evet, Conkbayırı muharebesi, devler ülkesinde bir devler muharebesi oldu ve muharebeyi, devler ülkesinin sahibi olan devler, yani Türkler kazandılar. Bu devlerin başında Mustafa Kemal vardı.

            Mustafa Kemal, Conkbayırı hücumunun yapıldığı 10 Ağustos saba-hına çıkan gecesini şöyle anlatır:

            "Bütün geceyi pek rahatsız ve uykusuz geçirdim. Bir taraftan Anafartalar mıntıkasından gelen raporlar, bir taraftan evvelki gecelerin karışıklıkları için de kıtasını, amirini kaybetmiş birtakım kumandanların doğrudan doğruya bana müracaatları bir dakika bile istirahate imkân bırakmadı."

            Evet, her rapor için bir karar almak, her tarafa emirler yetiştirmek, her müracaat edene cevap vermek, vazife göstermek ... Halbuki zaten dört gün dört gecedir uykusuzdu ...

            "Gecenin karanlık perdesi kalkıyordu. Hücum anı idi. Saatime baktım, dört buçuğa geliyordu. Fırka kumandanı ve beraberinde bulunanlar hep beraber hücum safının önüne geçtik."

            Tümen Komutanı çadır kapısından seslenerek birliklerin hazır olduğunu bildirdi.

            M. Kemal yatağın içinde oturdu. Uzunca zaman sessizce durdu. Sonra kalktı. Elini yüzünü yıkadı. Başlığını giydi. Tabancasını kuşandı, kırbacını alıp çadırın önüne çıktı.

            Çok güzel, yumuşak bir geceydi.

            Yıldız yağmurları sürüyordu.

            İki alay ile bazı küçük birlikler Conkbayırı ile 261 yükseltili tepenin sırtları arkasında sessizce hücum düzenine girmişlerdi. Tümen Komutanı, Kurmay Başkanı, yolu bulup da yetişen kur-maylar, alay komutanları ile birlikte birlikleri selamlayarak denetledi. Alçak sesle subayların hatırını sordu, askerlerle konuştu. Çorbalarını içmişler, birbirleri ve komutanlarıyla helalleşmişlerdi. Bir ayaklarını ve süngülerini ileri uzatmış, bekliyorlardı. Askerlerle birlikte ileri atılacak olan takım ve bölük komutanı subaylar da, kılıçlarını ve tabancalarını ellerine almışlardı.

             Hepsi hücuma hazırdı.

Ceketinin sağ üst cebindeki saatini çıkarıp çakmak ışığında baktı. Dört buçuğa geliyordu. Gün atacaktı. Ortadaki birliğin önünde durdu.

            "Askerler!" dedi, "..karşımızdaki düşmanı yeneceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Önce ben ileri gideyim. Siz benim kırbacımla işaret vereceğim zaman hep birden atılırsınız. Gazanız mübarek olsun!"

            Doğu ufku aydınlanıyordu. Uzakta okunan bir ezan dalgalanarak yansımaya başladı.

            M. Kemal yüksekçe bir yere yürüdü. Durdu. Askerlerine baktı. Soluk şafak ışığında binlerce çelik süngü ve demir yüz parlıyordu. Subaylar ve askerler de alacakaranlık içinde hayal gibi görünen Komutana bakıyorlardı.

            M. Kemal kırbacını havaya kaldırdı, bir süre öyle tuttu, bütün birlikler görmüş olmalıydı, hızla indirdi.

            Subaylar yüreklerini yerinden koparırcasına haykırdılar:

            "Haydiiiii!"

            Askerlik tarihinde bir daha eşine rastlanmayacak olan büyük süngü hücumu başladı. Binlerce subay ve asker, tek bir beden gibi hızla ileri atıldı.

            Lav gibi aktı. Yer gök subayların ve Mehmetçiklerin savaş çığlıkları ile sarsılmaktaydı:

            "Allah Allah Allah Allah Allah..:'

            Savaş alanı ölüm kuyusuna dönmüştü.

            M. Kemal gözetleme yerinde, savaşı izlerken, bir yandan da Anafartalar'daki durumla ilgileniyor, gerekli emirleri veriyordu. İngilizler ilerlemeye kalkmış, dört kez hücum etmiş, 12. Tümen ve Anafarta Müfrezesi birliklerince durdurulmuşlardı.

            Bu sırada kızgın bir mermi parçası M. Kemal'in göğsünün sağ yanına vurdu. Komutanı sarstı. İki yanında 24. Alay Komutanı, çocukluk arkadaşı Binbaşı Nuri Conker ile 64. Alay Komutanı Yarbay Servet Yurdatapan vardı. M. Kemal'in vurulduğunu sanarak telaşlandılar. Nuri Conker, "Efendim vuruldunuz!" dedi. M. Kemal bir eliyle Nuri Bey'in ağzını kapadı. Öteki elini dudaklarına götürerek herkese 'susun' işareti yaptı. Vurulduğunun duyul  masını istemedi.

Mermi parçası milyonda bir olasılıkla sağ cebindeki küçük demir saate çarpıp onu parçalamış, vücuduna ciddi bir zarar vermemişti. Birkaç santim sapmış olsa.. Nuri Conker bir mucizeye tanık olduğunu düşündü. Derin bir nefes alarak, "Allah seni millete bağışladı" dedi.

            10 Ağustos'ta ve Mustafa Kemal'in emri ile açılan taarruz: 5 gün süren harpte 6 950 zayiatımız var. Bu arada daha kuzeyde düşman Suvla'ya asker çıkararak 3ncü cephe "Anafartalar Cephesi" açılmıştır. Düşmanın Hedefi, yarım adanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen Tepesidir. 7 Ağustos'ta  başlayan bu taarruzlar 10 Ağustos'a kadar 4 gün devam ediyor. Karşılıklı taarruzlarda Türk zayiatı 20.000 ve İngiliz zayiatı 25 000 hesap edilmektedir. Fakat düşman ilerleyişi durdurulmuştur. Kocaçimen Tepesi korunmuştur. Yalnız o hatta bağlı ve daha güneye düşen Conkbayırı'nda iki tarafta 8 - 30 metre ara ile siperlerinde tutunmaktadır. İşte bu vaziyette ve Mustafa Kemal'in yönettiği 10 Ağustos taarruzundadır ki düşman Conkbayırı'ndan atılır ve sahile kadar kovalanır.

            Arıburnu'nda 13 Ağustos'ta ve takviyeler alan düşman ikinci Anafartalar muharebesini açar. Sonuç başarısızlıktır. 21-22 Ağustos'ta son Anafartalar saldırısını yapar. Gene netice alamaz. Ondan sonradır ki muharebeler siper, lâğım muharebeleri halini alır. Muharebeler bu şekilde 1915 Aralık ayı sonlarına kadar devam eder. Sonra düşmanın boşalmaları başlar. 19-20 Aralık gecesi Suyla (Anafartalar) ve Arıburnu cepheleri boşaltılır. 3-9 Ocak arasında Seddülbahir cephesinden son kuvvetler çekilir. Bu su-retle 8 ay 14 gün süren Çanakkale muharebeleri sona erer.

ÇANAKKALE ZAFERİNİN KAZANILMASINDA MUSTAFA KEMAL'İN BU MUHAREBEDE OYNADIĞI ROL, TÜRK TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ


            Çanakkale Zaferinin kazanılmasında, Mustafa Kemal´in üstün komutanlık vasfı, bu muharebelerde büyük rol oynamıştır.


            Komutanlık büyük bir yaradılış özelliğidir.Yalnız rütbe ve makam sahibi olmakla komutan olunmaz.Geniş bilgisi ile, kuvvetli iradesiyle, tutum ve davranışı ile, kıtasına kim sahip çıkabiliyorsa, zor şartlar altında, tehlikeli durumlar karşısında, kıtasını kim peşinden sürükleyebiliyorsa işte gerçek komutan odur.

            Atatürk, emretmek ve hükmetmek tabiat ve yaradılışında olan, bir komutandır. O, durumu çok iyi değerlendirir. Neticede doğru karar verir ve kararlarında genellikle direktif mahiyetinde verdiği bu emirler, o kadar veciz, o kadar anlamlıdır ki, o kısa emrin içinde, duruma göre yapılması gereken her şeyi bulmak mümkündür. 

            Çanakkale muharebelerine ait resmi İngiliz tarihi bir komisyon tarafından hazırlanmış olup, bütün belgelerin incelenmesi sonucu, Çanakkale muharebelerine iştirak eden General Aspinal Oglander tarafından iki cilt halinde kaleme alınmıştır. Kitap, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına 1932 yılında  şu hitabeyle sunulmuştur:

            "Büyük bir komutan, asil bir düşman, ve alicenap bir dost şerefine, Türkiye Cumhuriyeti  Reisi Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine, Haşmetli İngiliz Kralı Hükümeti tarafından takdim kılınmıştır."

            İngiliz Çanakkale resmi tarihinde Gazi şöyle değerlendiriliyordu;

            "Çanakkale´de geleceği elinde tutan komutan, üstün şahıs, Mustafa Kemal´di. Çanakkale muharebelerinde göstermiş olduğu çok yüksek sevk ve idare, fedakarlık ve feragat, her türlü övgünün üzerindedir. Ve bu konuda ne söylense azdır."

            Özet olarak, Mustafa Kemal " Çanakkale savaşlarının kaderinde tek tayin edici rolü oynamış, Çanakkale´nin kaderini tayin etmiştir. Kısacası; Gelibolu muharebeleri, bütünüyle Mustafa Kemal´in, üstün zeka, ve dehasının etkili olduğu bir öyküyü anlatır."

İşte böyle; yenilmiş düşman bile, Gazi´nin büyüklüğünü teslim ediyordu.

SONUÇ OLARAK

            KİBİRLİ VE ÇOK MAĞRUR İNGİLİZ DENİZ BAKANI WİNSTON CHURCHİL ATATÜRK´ÜN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ACI BİR ŞEKİLDE NASIL İFADE EDİYOR.

            Çanakkale yenilgisini şu acıklı ve anlamlı cümlelerle ifade etmektedir; "Şuan, mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm, Oldukça Mutluydum. Düne kadar, Çanakkale bizimdir diyordum, çünkü bu savaşı kazanmak için; askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım, hepsinden çok üstündük, mutlaka yenecektik, yalnız bir şeyi hesaba katmamışız. Mustafa Kemal´i, bağrımda İngiliz gururu olmasa, Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim?"

            Dünya Harp Tarihinde birçok örnek ve değerli komutanlar yer almıştır. Ancak ast komutanlarına ve birliğine Mustafa Kemal gibi; "Ben size ölmeyi emrediyorum, biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir" emrini vermiş, bu emir sonrasında düşmana taarruz eden 57. Alayın, başta Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni ve bilahere yerine geçen Ali Hayri bey olmak üzere en küçük rütbeli askerine kadar hepsi şehit olmuşlardır. Böyle bir emri harp meydanlarında vermiş ve verebilecek başka bir komutan tarih sahnesinde hiç görülmemiştir ve görüleceğide yoktur.

            Türk ulusu, milli varlığının kurtarılmasını Mustafa Kemal'e, Mustafa Kemal'i kazanmasını da Çanakkale muharebelerine borçludur. Kurtuluş Savaşı, Çanakkale muharebeleri sayesinde yapılmış ve kazanılmıştır.

            SAYGI DEĞER VATANDAŞLARIM, VE CUMHURİYETİN  SADIK BEKÇİLERİ ASİL TÜRK GENÇLERİ;

            Her Türk çocuğu Çanakkale Muharebelerini okuyarak ve bu kutsal vatan topraklarını zaman zaman ziyaret ederek atalarının, düşmana karşı bu güzel vatanı nasıl bir özveri ile koruduğunu, bağımsızlığı ve hürriyeti için ölümü nasıl hiçe saydığını öğrenmelidir ki, şimdi bağımsız ve hür yaşadığı ülkesi Türkiye´nin değerini daha iyi anlayabilsin.

            Bu gurur dolu mutlu günleri bizlere yaşatan,vatanı bayrağı için şehit ve gazi olan kahraman Mehmetçiklerimiz, sizleri minnet ve,şükran ve rahmetle anıyoruz. Seve seve canlarınızı verdiğiniz kutsal vatan topraklarında rahat uyuyunuz Aziz ruhunuz şad olsun.

KAYNAKÇA:

  1. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ÇANAKKALE CEPHESİ  GENELKURMAY ASKERİ TARİH VE STRATEJİ ETÜT  BAŞKANLIĞI CİLT 1,2,3
  2. DİRİLİŞ  TURGUT ÖZAKMAN
  3. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ  ALAN MOOREHAD
  4. ATATÜRK  LORD KİNROSS
  5. KURTARICININ DOĞDUĞU YER  İSMET GÖRGÜLÜ
  6. ÇANAKKALE MUHAREBELERİ  GENERAL ASPİNAL OGLANDER
  7. GEÇİLEMEYEN ÇANAKKALE  YRD.DOÇ.DR BEKİR SAMİ ÖZSOY
  8. TEK ADAM Cilt1-2 ŞEVKET SÜRREYYA AYDEMİR 

 

   

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00