Prof. Dr. Özer OZANKAYA


ÇANAKKALE´Yİ MUSTAFA KEMAL´SİZ ANMA HAİNLİĞİNİ ATATÜRK´ÜN KENDİSİ BOŞA ÇIKARIYOR!

Çanakkale Zaferini anma günlerinde bu üstün komutanlığıyla Mustafa Kemal´i gözardı etmenin, gerçekte O´nun kişiliğinden çok, Türk ulusunun bağımsızlık ve yurduna yönelik bir hainlik olduğu düşünülürse, büyük kurtarıcının Çanakkale savaşlarının s


Ulusal bağımsızlığımıza ve Ulusal And´la belirli yurdumuzun bütünlüğüne yönelen ve BOP eşbaşkanı AKP iktidarı döneminde özellikle yoğunlaşan iç ve dış sömürgen saldırıları,  Çanakkale    Zaferinin yıldönümlerini  Mustafa Kemal´siz   anma hainliğiyle daha da çirkinleşip sırıtmaktadır.   Bu sömürgenler, Çanakkale Zaferinin, yalnız İstanbul´u    işgalden değil,  gerçekte tümüyle Türk bağımsızlığını ve Türk yurdunu     daha 1915´te yok edilmekten kurtarmış olduğunu pekiyi bilmekte, bunun hıncıyla ölçü ve kuralı göz ardı etmektedirler.

Oysa aldığı görevlerin hiçbirinde başarısızlığa uğramayan tek Osmanlı paşası olan Mustafa Kemal, bütün I. Dünya Savaşı´ndaki tek gerçek zafer  de olan Çanakkale savunmasıyla, dünya tarihinde yeni bir çağın açılmasının etkeni olduğu gibi, Osmanlı başkentinin düşüp işgal edilmesini önlemiş, dostlarından yardım alamayan Çarlık Rusya´sının çökerek savaş dışı kalmasını kolaylaştırmıştır. Bu savaş, aynı zamanda Türk ordusunun ve Türk ulusunun Mustafa Kemal´le tanışmasını ve O´nu önder olarak benimsemesini sağlamıştır.

Çanakkale´nin geçilememesi üzerine Rus Çarlığının çökmesi, Doğu Anadolu´nun Ermenistan yapılmasını da, böylece Kurtuluş Savaşında daha korkunç koşullarda kalmamızı da önleyen ana etken olmuştur. Daha sonra Türk Bağımsızlık Savaşı da, bu önderlik temelleri üzerinde başlatılıp yürütülebilmiştir.

Çanakkale´nin 100. yıldönümünde    Atatürk´ün engin derslerle dolu      belge  niteliğindeki açıklamalarını, kimi dostlarım uzun   bulacak olsalar da,  ana bölümleriyle   paylaşıyorum:

"Ben, yarbay Mustafa Kemal, Sofya´da askeri ataşe olarak bulunuyordum. .. Osmanlı Devleti, müttefiki Alman İmparatorluğu ile birlikte bu savaşa girdi. Alman Düzeltim (ıslahat) Kurulu Başkanı Liman von Sanders, Çanakkaleyi savunmakla görevli ordunun başına geçmiş..

Osmanlı ordusunda hemen seferberlik yapılması bile incelenmeğe değer bir konu iken, .. Karadenizde hâlâ nasıl olup bittiğini öğrenemediğim bir olay üzerine savaşa girildiğinden yakınıyordum. O zaman yakınmalarım nasıl mevsimsiz görünmüştü! Çünkü ben yalnız yakınmakla yetinmiyordum; ´Almanlar ve Almanlarla birlikte olanlar yenileceklerdir´ diyordum.

Bu sözlerim, gerçekten de elverişsiz bir zamana rastlıyordu: Çünkü Alman kuvvetleri büyük ve dev gibi adımlarla Paris üzerine yürümekteydiler. .. Sonunda dev gibi adımlarla ilerleyen Alman kuvvetlerinin Paris üzerinde uğradıkları sonu herkes gördü.

..

Başkomutanlık Vekâletine bir yazıyla başvurdum; ordu içinde rütbeme uygun herhangi bir görevin verilmesini rica ettim. Uzun bir süre karşılık gelmedi. Bu günlerde çektiğim acıları anlatmak güçtür. Ben, gerekirse bir er gibi, herhangi bir savaş cephesine koşmaya karar vermiştim. ..Sofya´daki evimden ayrılmak üzereyken bir telgraf aldım: "Ondokuzuncu Fırka Komutanlığına atandınız. Hemen İstanbul´a geliniz." diyordu telgraf.

? Beni 19. Fırka´ya kimin atadığını sordum. "Enver Paşa´nın kendisi!" de(n)di.

Başkomutanlık Genel Kurmayına başvurup kendimi "Ondokuzuncu Fırka Komutanı Kaymakam Mustafa Kemal!" diye tanıttım.

Kendilerine başvurduğum her kişi, şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu; Başkomutanlık Genel Kurmayında böyle bir fırkanın varlığından haberi olan bulunamadı. ?

Sonunda bir akıllıcası dedi ki:

- Belki böyle bir fırka Liman von Sanders Paşa´nın ordusunda bulunacaktır; bir kez de O´nu görünüz.

Liman von Sanders Paşa, büyük bir incelik ve güler yüzle beni karşıladı. .. Tam karşısına oturttu. Bir giriş yapmadan:

- Bulgarlar hâlâ savaşa girmeyecek mi? diye sordu.

-Benim gördüğüme göre daha girmeyeceklerdir, dedim

- Niçin?

- Benim anladığıma göre Bulgarlar, Alman ordusunun başarıya ulaşacağına inandıracak açık kanıt görmedikçe ya da savaş eylemleri kendi topraklarına değmedikçe, savaşa girmezler.

Bu karşılığa Liman von Sanders birdenbire öfkelendi; sağ yumruğunu kaldırarak önce güldü ve ekledi:

- Bulgarlar hâlâ Alman ordusunun başarısına güvenmiyorlar mı?

- Hayır ekselans.

- Siz ne kanıdasınız?

Karşılık vermek mi, vermemek mi gerektiği konusunda bir an durakladım. Son dakikaya dek Bulgarların akıllıca davranışlarını beğenmekten kendimi alamamıştım. Bir an vicdanımın sesini dinleyip, kısa bir karşılık verdim:

- Bulgarları görüşlerinde haklı buluyorum!

Liman von Sanders hemen ayağa kalktı ve bana izin verdi."

Mustafa Kemal, askeri dehası ve kahramanlığıyla tarihin akışını ve Türklüğün yazgısını değiştireceği Çanakkale Savaşlarındaki Alman komutanıyla böyle tanışır.

2 Şubat 1915´te Tekirdağ´a gelir ve daha ancak kâğıt üzerinde var olan 19. fırkayı kurma çalışmalarına başlar.

27 Şubat günü, İngilizlerin Seddülbahir´e asker çıkarma girişimi üzerine o bölgedeki 26. Alay Komutanına telefonla şu komutu verir:

- "Şimdi bizzat yanınıza hareket ediyorum. Benim oraya gelişime dek, sahile çıkmış olan düşman kesinlikle denize dökülecektir!."

Mustafa Kemal bu komuttan sonra Maydos (Eceabat)tan Kirte´ye, oradan da Seddülbahir´e gelir; düşmanın süngüyle yok edildiğini, öteki birliklerinin bu kez Kumkale´ye yöneldiğini görür. Daha sonra bu çıkarma girişimini de İngilizlere ağır kayıplar verdirerek püskürtecektir.

25 Nisan 1915 günü Arıburnu´ndan çıkarma yapan İngiliz ve ANZAC birlikleri, Mustafa Kemal komutasındaki 19. Fırka tarafından durdurulur.

Mustafa Kemal, düşmandan kaçan az sayıdaki Türk askerinden çıkarmanın başladığını ve kendisinin de Türk birliklerinden çok, düşman kuvvetlerine yakın yerde bulunduğunu anlar anlamaz, kaçan askerlere:

""Düşmandan kaçılmaz!" der; "Cephaneniz yoksa süngünüz de mi yok! Süngü tak! Yere yat!"

komutunu verir. İlerleyen düşman da, önemli bir güçle karşılaştığını sanarak duraklar. Mustafa Kemal, bu duraklama için, "Kazandığımız an, bu andır" diyecektir. Bu zaman içinde öteki birliklerinin bir bölümünü hızla Bigalı´dan harekete geçirerek Kocaçimen tepesi üzerinden Conkbayırı´na yöneltir ve düşmanı geri çekilmeğe mecbur bırakır. Kendisine bağlı komutanlara verdiği emir, dünya askerlik tarihinin kaydettiği en ilginç ve anlamlı emirdir:

"Ben size düşmana saldırmanızı emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye dek geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir!"

Düşman saldırılarının arkası gelmemekte, ama hepsi geri püskürtülmektedir. 3 Mayıs 1915 günü Mustafa Kemal´in 19. Fırka Birliklerine verdiği komut şudur:

"Bütün çarpışmalarda gerek subayların, gerekse erlerin gösterdikleri kahramanlık gerçekten şan ve namus örneği olacaktır. Subaylar ve erlerin, karşımızdaki düşmanı tek kişi kalıncaya dek denize atabileceğine tam inancım vardır.. Karşımızdaki düşmanı tümüyle yok etmekten ibaret olan görevimizi yapmak için ... benimle burada savaşan bütün askerler kesinlikle bilmelidirler ki, bize verilen yurt ve namus görevini tam olarak yapmak için, bir adım geri gitmek yoktur. Bu sırada uyku ve dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün ulusumuzun, sonsuzluğa değin yoksun kalmasına neden olabileceğini hepinize hatırlatırım! Bütün arkadaşlarımın benimle aynı düşüncede olduklarına ve düşmanı tümüyle denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine kuşku yoktur!"

29 Mayıs 1915 günü birliklerine yaptığı uyarıda da şunları belirtir:

"Herkes ve bütün erler iyi bilmelidirler ki, siperler yalnız savunma için değildir; saldırı sağlamayan siperler, zararlı ve başarısızlığa uğratıcıdır. Hazırlıklar yalnız düşman ateşinden korunup az kayıp vermek görüşüne dayanmayacak, düşmanı ezip saldırmamızı kolaylaştırabilecek mükemmel biçime sokulacaktır."

Mustafa Kemal, Ordu Komutanlığına cephenin ve birliklerin düzenine ilişkin önerilerde bulunmakta, ama başvuruları karşılıksız kalmaktadır. 8 Ağustos 1915 günü Conkbayırı´nda durum çok tehlikeli bir durum almıştır. 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, kurmay başkanı Albay Kâzım (İnanç) tercümanlığıyla Mustafa Kemal´e telefonda durumu nasıl gördüğünü sorar.

Mustafa Kemal:

"Durumu nasıl gördüğümü çoktan size ulaştırmıştım. Önlemlere gelince, bu dakikaya dek çok elverişli önlemler vardı; ama bu dakikada bir tek önlem kalmıştır: bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri emrime veriniz; önlem budur!"

Liman von Sanders alaylı bir karşılık verir 

"Çok gelmez mi?"

Mustafa Kemal, duraksamadan:

"Az gelir!" der. Telefon kapanır.

Ama sonunda Anafartalar Grup Komutanlığı Mustafa Kemal´e verilir. Ve kendisine Anafartalar bölgesinde 9 Ağustos sabahı şafakla birlikte düşmana saldırması emredilir.

Mustafa Kemal, 7. ve 12. tümenlerin saldırısını, Anafartalar´daki bir tepeden başından sonuna dek yönetmiş, düşmanı, durmaksızın denizden takviye almasına karşın, ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bununla da yetinmemiş, 10 Ağustos sabahı yine tan yerinin ilk ağarma anında saldırmak üzere geceden bütün hazırlıklarını yapmıştır.

Bu saldırıyı Mustafa Kemal´in kendisinden dinleyelim:

"Tanyeri ağarmak üzereydi. Çadırımın önüne çıktım. Gecenin karanlığı kalkmıştı. Artık saldırma anıydı. Birkaç dakika sonra ortalık büsbütün ağaracak ve düşman, askerlerimizi görebilecekti. Düşmanın piyade, mitralyoz ateşi başlar, kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı düzende duran askerlerimizin üzerinde bir kez patlarsa, saldırının olanaksızlaşacağına kuşku duymuyordum. Hemen ileri koştum. Çok çabuk ve kısa bir teftiş yaptım. Önlerinden geçtiğim askerlere yüksek sesle selam verdim ve dedim ki 

"Askerler! Karşımızdaki düşmanı yeneceğimize hiç kuşku yoktur. Ama siz acele etmeyin. Önce ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!"

Ondan sonra saldırı çizgisinin önünde bir yere dek gittim ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak saldırı işaretini verdim.

Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, gözlerini, yüreklerini verilecek işarete saplamışlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız, kırbacım aşağı iner inmez, çelikten bir yığın gibi arslanca ileri atıldılar. Biraz sonra düşman siperleri içinde "Allah, Allah"tan başka ses duyulmaz oldu. Düşman silah kullanmaya vakit bulamadı. Boğaz boğaza, kahramanca savaş sonunda, ilk çizgide bulunan düşman tümüyle yok edildi. Dört saat boğuşmadan sonra 23. ve 24. alaylarımız Conkbayırı´nı düşmandan temizlediler ve 28. alay da Şahinsırt´ın en yüksek yerini geri aldıktan sonra önüne rastlayan düşman birliklerini yendi ve bozdu.

Conkbayırı tepesi elimize geçtikten sonra, düşman karadan ve denizden yönelttiği hızlı ve yoğun topçu ateşi ile Conkbayırı´nı cehenneme çevirmişti. Gökten şarapnel, demir parçaları yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam vuruşlu taneleri yerin içine girdikten sonra patlıyor, yanımızda büyük çukurlar açıyordu. Bütün Conkbayırı dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkes tevekkülle sonunu bekliyordu. Çevremiz şehitler ve yaralılarla doldu. Olan bitenleri seyrederken bir şarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimdeki saati parça parça etti."

Çanakkale cephesindeki İngiliz kuvvetleri komutanı General Hamilton da hükümetine şu açıklamayı yaptı: "Türkler, bizi Conkbayırından atmak gerektiğini anladılar ve öyle yaptılar!"

Çanakkale´de savaş artık siperlere saplanıp kaldı. Mustafa Kemal, düşmanın çekileceğinden kuşkusu kalmadığı için, bir saldırı ile hepsini denize dökmeği önerdiyse de üstlerine anlatamadı. Yok edilmeyen bu düşman güçleri, daha sonra Mısır´da, Aden´de, Filistin´de, Suriye ve Irak´ta Türk´e saldırma olanağı buldu. Mustafa Kemal, büyük bir fırsatın kaçırılmakta olduğunu görmenin üzüntüsüyle 10 Aralık 1915´te görevinden istifa etti. Ne var ki Mustafa Kemal´e saygı gösteren Liman von Sanders bu istifayı hava-değişimine çevirmişti.

------------------------------------

(Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Mustafa Kemal´i ?Atatürk? Yapan Uygarlık Tasarımı, CEM Yay.)

 

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00