Cezmi DOĞANER


DEMOKRASİ VE DİKTATÖRLÜK(2)


Aşağıdaki bölüm, Demokrasiye ve Diktatörlüğe Dair, Prof. Turhan Feyzioğlu´nun 1957 yılında yazılmış kitabından alıntı.

Geçmişten bugüne değişen yok!... Kılık ve şekil değiştirerek sahneye çıkıyor Diktatör...

İktidarda tutunmak için diktatör bazı başarılar elde etmeye muhtaçtır. İlerde millete neye ve kaça mal olacağını hesap etmeden, gösterişli bazı ?zafer?ler kazanmağa çalışır.

 

Diktatör, eserlerinin ve başarılarının iç yüzüün ve gerçek değeri-                                                                                                 ni münakaşa ettirmeye asla yanaşmaz. Sadece tek tarafılı bir propganda ile zihinleri bulandırmadığa, kendi adı ve eseri etrafında bir efsane yaratmaya savaşır. Başarılarını en mübalağalı şekilde halka  aksettirir:   kurtuluş mucizevi hamle ?milletin kaderini değiştirme? gibi parolalarla  kütleleri büyüler. Millet uçurumun kenarına gelmiş olsa bile, hatalarını itiraf etmez ve kimseye de söyletmez.

 

       Halkı tek taraflı yalanlarla avutarak, haysiyetsiz kalemleri satın alarak dilediği neticeye ulaşamazsa, diktatörün torbasında başka kozlar vardır: hür düşünceye ve serbest tenkide karşı bütün cebir ve zor imkanlarını seferber eder.Gerekirse hayali tehlikeler ve güya millete karşı tertiplenmiş hayali suikastlar uydurur. Evvela kendisini tenkide cüret edenlerin, çok geçmeden de kendisini methetmeyenlerin ekmeği ile oynar. Mukavemet yuvalarını birer birer söndürür ve sindirir: hür basına, bağımsız adliyeye, muhtar üniversiteye, zincirsiz sendikaya tahammül edemez.        

                                                                     

        Çağdaş diktatörlüklerin özelliklerinden biri de, yüzlerin maske takarak, hakiki birer ?halk idaresi? olduklarını ileri surmelidir. Gerçi diktatör kendisini olağanüstü meziyetlere sahip bir insan olarak görmekten ve göstermekten geri kalmaz. O, milli ruhu ? Volksgeist?  en iyi şekilde temsil eden bir önderdir.                            

   

       Nesiller boyunca bir defa yetişen ve kendisinden azami derecede faydalanılması icap eden müstesna bir tarihi şahsiyettir. Milleti kurtarmak ve yükseltmek  misyonu ile dünyaya gelmiştir. Ona karşı sadakatsizlik millete karşı sadakatsizliktir; onun icraatını tenkit etmek, milletin kalkınmasına ve yükselmesine karşı cephe almaktır. Kanunlara riayet kafi değildir; vatan sever olmak, yani başka bir deyimle diktatörün ve şürekasının her yaptığını alkışlamak lazımdır. (s.8)        

 

Gerçek demokrasinin asıl kıstası  ölçütü, serbest münakaşa ve murakabedir; iktidarın  karşısında serbestçe ve eşit şartlarla siyasi faaliyette  bulunabilen teşkilatlı bir muhalefetin mevcuyetidir

 

 Demokrasi şu inanca dayanır hakikatın ve doğru yolun nerede olduğunu bilmek, hiç bir şahsın, hiç bir zümrenin, hiç bir partinin inhisarında değildir. Hakikat, fazilet, ahlak bir şahısta veya zümrede, hata ve ahlaksızlık onun karşısındakilerde  toplanmış farzedilemez. Hangi iddianın isabetli, hangi yolun doğru olduğu, kimin dirayetli ve namuslu sayılabileceği ancak hür münakaşa ve serbest tenkidle anlaşılabilir.

 

      İktidarda olmıyanların fikirlerinin tolerans (hoşgörürlük)  ile hiç değilse tahammülle karşılanmadığı bir memlekette demokrasiden bahsedilemez. İktidarda  bulunanların kudretini  sınırlandıran  bağımsız adliye, hür basın gibi müesseselerin bulunmadığı bir memlekette demokrasi barınamaz.(s.9)

 

         Fakat, heyhat! Diktatörlerin başarıları milletlere o kadar pahalıya mal olur ki!... İktidar sarhoşluğu, murakabe ve fren yokluğu diktatörü çok geçmeden çılgınca hareketlere, maceralara sürükleyebilir. Yıllardan beri söylediği mübalağalı yalanların esiri olan diktatör, karşılaşacağı güçlükleri halk efkarı önünde bir demokrat lider gibi açıkça münakaşa edemez.    

                    

İktidarda kalmak için eski yalanlarına daha  büyüklerini eklemek, sıkıntıları halktan gizlemek, birbirinden daha gösterişli hamlelere kalkışmak mecburiyetinde kalır. Skıntıların sorumluluğunu yükleyecek yerli veya yabancı bir ?abalı? ara ve bulur. (Eski Roma da hıristiyanlar, Hitler Almanyasında Yahudiler bu rolu oynamıştır. Cağdaş dünyada bu rol yerine göre kah komünistlere, kah ?Amerikan emperyalistlerine?, kah ?muhterist muhaliflere? düşer).  Nihayet , çaresizlik veya frensizlik yüzünden, diktatör memleketi sonu meçhul bir maceraya (harbe iktisadı keşmekeşe) sürükler. Napolyon gibi kendisini sürgüne götüren bir düşman gemisinin kamerasında düşünceye daldığı, Mussolini gibi kendi vatandaşları tarafından bir sokak fenerine baş aşağı asıldığı, Hitler gibi bir sığınakta kendi canına kıydığı, Peron gibi metreslerini, dolarlarını,  gardroplar dolusu elbiselerini bırakıp pijama ile bir yabancı gemiye sığındığı vakit, artık iş işten geçmiştir. Bir zamanlar alkışlamaktan avuçları patlayan kitlelerden lanet sesleri yükselmektedir.(s.10)

 

2)Demokrasiye ve Diktatörlüğe Dair, Prof. Turhan Feyzioğlu, İstanbul Matbaacılık, 1957
Cezmi Doğaner

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04