Dünyanın yönetimsel maksatlı kullanılabilecek en önemli güç araçları, para ve din. Bu ikisini kontrol altında tutabilen, yönlendirebilen, korkmaksızın şekillendirebilen güç odakları için, geriye sadece, en güçlü silah olan, inanmış insanı kullanmak kalıyor.
Her ne kadar tartışmalı olsa da bu gün Dünyayı şekillendirdiğine inanılan ve yönetimsel etkileriyle kimi zaman illuminati, kimi zaman derin Dünya devleti veya farklı ezoterik kavramlarla tanımlanılmaya çalışılan iki aile var: Rockefeler ve Rothschild aileleri. Bu iki ailenin, doğrudan tanımlanamasalar da küresel ekonomiyi kendi istemleri doğrultusunda yönlendirdikleri ve bu güçleriyle, Dünyayı şekillendirdikleri düşünülüyor.
Aslında her iki ailenin de aynı zamanda inanç üzerinde kesinlikle etkin oldukları ve ezoterizm ile olan bağlarıyla da inanç retoriğini şekillendirdikleri tartışılıyor. Bu kesin doğru mudur bilinmez ama anlaşıldığı kadarıyla strateji uzmanları, inanç bilimciler ve komplo teorisyenlerinin elinde önemli kanıtlar var. Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda öldürüldüğü artık kesinleşen Cemal Kaşıkçı´nın, olaydan kısa süre önce Rothschild´ler ile görüştüğü de ortaya atılan bir iddia. Cemal Kaşıkçı, her ne kadar gazeteci kimliğiyle gündemde olsa da ailesi önemli seviyede ekonominin içinde ve Cemal Kaşıkçı, Ortadoğu için önemli ve etkin bir karakter olan, silah tüccarı Adnan Kaşıkçı´nın yeğeni. Adnan Kaşıkçı, 1970´li ve 80´li yılların silah ticaretinde ya da kaçakçılık seviyesinde önemli bir isimken, aynı ismin İrangate ya da İran-contra olayı ile bağlantılı olduğu da iddia edildi ve hapis yattı. Bu bağlantı günümüz Ortadoğu gelişmelerinde önemli. Kaşıkçı cinayeti için neden Türkiye seçildi, bu da ayrı ve kapsamlı bir konu.
Diğer iki aileye dönersek, Rockefeller RA-KA Firavunları, Rothschild RA Kalkanı anlamına geliyor. RA, eski Mısır´ın baş Tanrısı iken, aynı zamanda Sümer-Babil yönetici Tanrılarından Enlil, eski Yunan´ın baş Tanrısı Zeus ile özdeşleştiği iddiası var. Yani mitolojide Ra, Dünyayı yöneten Tanrı olarak anlamını buluyor. Her ikisi de Yahudi kökenli olan bu ailelerin gizemi tam olarak çözülememişken, bir yandan parayı yönlendirirken bir yandan da ezoterik olarak inançlar üzerindeki etkileriyle, binli yılların ikinci yarısına damga vurdukları iddia ediliyor. Bu yönde verilerin çokluğundan hareketle, günümüzdeki etkinlikleri tartışılıyor.
Günümüzde, Ortadoğu gelişmelerinin her safhasında bir şekilde etkinliği olan İsrail Devletinin mitolojideki açılımı: İS-RA-EL. Bu isim üç tanrının adından oluşuyor: İSİS, RA ve EL. Tevrat anlatısında ise İsrail, Tanrıyla güreş tutan Kral Yakup´a (Yakup peygamber), Tanrı tarafından verilen isim. Tanrıyla güreş tutan İsrail´den, 1620´de İngiltere´nin Plymouth limanından Amerika´ya göç için hareket eden Mayflower gemisinin yolcularının kimliğiyle bunların ailelerinin devamından (Bu ailelerden: George Washington, Millard Fillmore, Franklin Pierce, Abraham Lincoln, Ulysses Grant, Rutherford B. Hayes, James Garfield, Grover Cleveland, Tedy Roosevelt, William Howard Taft, Calvin Colidge, Herbert Hoover, Franklin D. Roosevelt, Richard Nixon, Geral Ford, George H. Bush, George w. Bush olmak üzere, 17 ABD Başkanı çıktı) bu gün, ekonomik güçleri ve ezoterik yapılanmalarıyla, Dünyaya şekil veren Yahudi ailelere geliyoruz ve amaç Abraham´dan (Hz. İbrahim) bu yana hep aynı: Vaat edilmiş (Arz-ı Mevud) topraklar.
İsrail, krallar (peygamberler) döneminden bu yana, kutsal sözleşme ile Tevrat ya da yaşayan Tanrısı Rabbin emirleri doğrultusunda, yani inancı gereği, Ortadoğu coğrafyasında acımasızca kan dökmekten çekinmiyor. Bunu yaparken kullandığı enstrümanlar değişirken, bölgesel çıkarlarla devreye giren Avrupa ve ABD´de bölgesel kaosa destek veriyor. Önemli olan, İsrail´in yaşaması için her dönem savaş ve büyüyebilmesi, etkinliğini artırabilmesi için, bölgedeki ülkelerin küçültülmesi ki bu da BOP ile anlamını kazanıyor.
Ortadoğu tarihi bilinmeden, anlaşılmadan günümüz gelişmelerini değerlendirmek mümkün değil ve her gelişmenin temeli dönüp, ezoterizm ile mitoloji ile din kavramı ve inanç retoriği ile anlamını buluyor.
Dünya yeniden şekillenirken, bölge insanlarının tarihsel süreçte verdikleri amansız mücadeleyi derinlemesine okumak ve bölgenin, tarihsel süreçte gelişen jeopolitikle nasıl şekillendirildiğini, hakların nasıl değişime uğratıldığını; kimin, kim ve hangi etnik kökene ait olduğunu; Arap devletlerinin davranış şekillerinin, dönemsel olarak neden şaşırtıcı seviyede değişime uğradığını kavrayabilmek önem kazanıyor. Bunları çözümlemek için de doğal olarak, mümkün olduğunca okumak gerek.
