Ülke içinde gelişen gündemin ağırlığıyla, bölgesel gelişmeleri medyadan takip etmek oldukça zorlaştı. Her geçen gün, iç siyaset söylemlerinde yer alan konular beyinleri o kadar meşgul ediyor ki sokaktaki insanın aklı, giderek karışmaya başladı.
ABD´de yürütülen Sarraf davası devam eder, maksadı ve sonuçlarının etkisi tartışılırken, bir anda ortaya çıkan KHK´yla, 15 Temmuz sürecinde, darbeyi önlemek için sokağa çıkan sivillerle ilgili maddenin tartışmaları gündeme düştü. Diğer yandan, masumiyet karinesi esasıyla, mahkemelerde tek tip kıyafet uygulaması da tartışılan konular arasında yer aldı. Bir yandan Man Adası iddiaları ve Kılıçdaroğlu´nun kızına ait dairenin spekülasyonları devam ederken, taşeron işçilerin kadroya alınması çalışmalarında, işçilerin açtıkları davalardan feragat etmesi şartı getirildi. Bu arada yine küçük çocuklara yönelik bir yurtta yaşanan pedofili vakası gündeme gelirken, Diyarbakır´da aynı eylemi yaptığı iddia edilen öğretmenin, görev yerini değiştirerek ve küçük cezalarla tedbir alındığını ancak aynı şahsın, kendisinden davacı olan aileye, şeriata yönelik ve tehditvari mesajları üzerine açığa alındığını öğrendik. Bu arada, darbe/iç savaş girişimi sonrası madalya verilen bir askerin, kendini FETÖ üyesi olarak ihbar ettiğini görünce şaşırdık. Üstelik bu şahsın, Kuvvet Komutanı koruma müdürü görevinde olması, daha da ilginçti.
Bir zamanların, kendi kendine yeten ülkesinin, tarım ve hayvancılık üzerine kurduğu ve başarılı olan projelerinin, aynı titizlikle oluşturulan politikalarla devam edilmediğinden artık boşa çıktığı, bir zamanların 70 sente muhtaç söylemlerinin, artık samana muhtaç halinde yeniden kurgulandığı zamanlara gelindiği, hayretle izleniyor. Afrika ülkelerinden, Balkanlardan ve hatta Dünyanın diğer köşelerindeki ülkelerden et ve tarım ürünleri getirildiğini görmek, bir zamanların yerli malı haftaları düzenleyen çocuklarını, şaşkınlıkla duygulandırdı.
Halk, seçim vaatlerinde ağırlıklı olarak üstünde durulan, ülkenin kendi teknolojisindeki yenilikleri görmek isterken, farklı ülkelerden, uzun vadeli teknoloji ürünleri siparişi verilmesine, hem şaşırdı hem de üzüldü. Halen sipariş edilen uçaklar ve S-400 Füze sistemleri konuşuluyor. Üstelik herkes kendince çok haklı görünümünde ve fikirleri için savaşmaya hazır ruh halinde.
Yine halk, eğitim sisteminin, ilköğretimden ortaöğretime geçiş aşamasında yapılması gereken düzenlemede, çember tekniği diye, sorunu çözmekten uzak ve kafaları karıştıran bir açıklamayla, akıl tutulması yaşıyor. Aynı zamanlamayla, ülke tarihinde önemli yeri olan bir partinin liderinin, önümüzdeki seçim döneminde, kendi partisini iktidara taşımaya yönelik hiçbir projesi veya beklentisi olmadığını, yaptığı açıklamayla ortaya koyarken, şaşkın gözlerle izlendi. Bu açıklamayla, muhalefet tanımında yeni bir sayfa açıldı.
ABD´nin Kudüs kararı ardından, Türkiye´nin girişimiyle, İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı ve sonrasında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan çıkarılan ancak yaptırımı olmayan kararların ardından, önemli bir değişim olmazken, bu kararın yaptırımını, yine bir İslam ülkesi olan Pakistan, ABD yardımlarından mahrum kalarak yaşıyor. Bu arada kimi ülkeler, Kudüs´ü İsrail´in başkenti olarak tanımaya hazırlandığını açıklıyor.
Farklı açıdan bakılırsa, ABD, PKK´yı İran üzerinde de etkin hale getirmeye çalışırken, Irak´taki yapılanmasını güçlendirmeye de devam ediyor. YPG/PYD dolayısıyla PKK/KCK, Suriye kuzeyinde de ABD yardımlarıyla, teşkilatlanmasını güçlendirmeye devam ediyor. Buralarda sular artık duruluyor gibi görülürken, değişmeyen bir şeyler var: Türkiye´nin beka sorunu devam derken, bu yaşananların İsrail üzerindeki etkisi de olumsuz yönde olduğundan, İsrail, zaman zaman Suriye´de kendince kritik ve tehdit olarak algıladığı yerleri vurmaya devam ediyor. İran, kendince yaptığı değerlendirilebilecek olan, protestolarla başlayan iç karışıklığa yönelik bir denemeyle, rejimin iç gücünü bir kez daha ortaya koyarken; Irak´tan petrol ithaline de başlayıp, ambargolara meydan okuyor. Kendi inanç sisteminin etkinliğinde, devrim sonrası en güçlü dönemine ulaştığı söylenebilir.
ABD tarafında değişen bir şey yok. ABD, kendi idealleri ve planlamaları doğrultusunda, yüzyılın ikinci çeyreğine daha dinamik girişin, projelerinin temellerini atmaya devam ederken, teknolojide ulaşılan seviye, Güneşi gözlemlemeye yönelik misyonda, saniyede 700 kilometre sürate ulaşan uzay aracı. Dünyanın düz olduğu tartışmaları ülke gündeminde şaşırtıcı olarak yer alır, Nuh peygamberin, oğluyla cep telefonuyla görüştüğü yönünde iddialarla tartışmalar devam ederken, ABD, diğer uzay çalışmaları yapan ülkelerle birlikte Ay, Mars, Venüs, Güneş ve Asteroitlere yönelik misyonlarına devam ediyor.
Görüyoruz ki esas mücadele beyinler üzerinden, teknolojiyle, stratejik her konumu elde bulundurma doğrultusunda yapılırken, biz, daha başlangıçta, eğitimin temellendirilmesini yapmaya çalışıp, iç siyasette güç kazanımıyla meşgul oluyor, esasen Dünya gündemi dışında ve çok gerilerde kalıyoruz.
