Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


EMPERYALİZMİN KISKACINDA TÜRK TARIMI - 10


TARIM ÜRÜNLERİMİZ ÜZERİNDEKİ OYUNLAR / 1

Bu bölümde beş ayrı yazı halinde, ülkemiz tarımının belli başlı ürünleri olan buğday, şeker pancarı, tütün, zeytin, pamuk, fındık ve çay üzerinde Küresel Güç Ocakları tarafından son çeyrek yüzyılda yazılan senaryolar ve uygulamalarını yani oynanan oyunları ele alıp inceleyeceğiz.
BUĞDAY
Dünyada ve Türkiye´de buğday tarımı insan beslenmesindeki temel besinlerin ham maddesi olması açısından, diğer tarımsal ürünlere oranla, ayrı bir önem arz etmektedir. Özellikle ülkemizde buğday ve buğdaydan yapılan gıda maddeleri tüketiminin birinci sırayı alması nedeniyle bu önem daha da artmaktadır.
Türkiye, dünya buğday ekim alanlarının %3,5´ine sahiptir. Ülkemizde buğday ekim alanı; toplam işlenen tarım alanlarının yaklaşık %33´ünü, tahıl ekili alanların ise yaklaşık %67´sini kaplamaktadır.
Buğday´ın anavatanı Anadolu´dur. Arkeolojik kazılarda MÖ 7000 yılından beri buğdayın Anadolu topraklarında kültüre alınarak üretildiğine dair izler bulunmuştur. Anadolu 23 yabani buğday türünün ve 400´den fazla kültüre alınmış buğday çeşidinin ev sahibidir.
Türkiye´nin yerel buğday çeşitlerinin dünyada buğday üretiminin gelişmesinde önemli rolü olmuştur. İkinci Dünya savaşı sonrası, Rockefeller Vakfı´nın katkılarıyla ve Meksika Hükümeti´nin izni altında Dr. Norman Borlaug ?buğday ıslahı? çalışmalarına başlamış; Kars´ın kıvılca buğdayı melezinden (norin) kısa saplı cüce buğday üretmeyi başarmıştır. Bu ilk F1 hibrid buğday tohumu idi. Geliştirilen bu buğday, kısa ve kalın sapları üzerinde büyük başakları taşıyabilecek özellikteydi.
ABD, 1970´li yıllarda kendi ulusal güvenlik ihtiyaçlarının sonucu olarak, ama farklı bir kılıf içerisinde, ?açlık on yıl içerisinde tarihe karışacak!? sloganı ile; ?aç yoksulların isyan edip iktidarı ele geçirmelerine engel olmak? gayesiyle BM Gıda Örgütü (FAO) üzerinden, hibrid tohumların tarımsal üretimde kullanılmasını sağladı. Takiben, Rockefeller´in Meksika´da geliştirdiği tohumlar küresel çapta yaygınlaştırıldı. Bu aslında ?ülkelerin bağımlı kılınmaları? demekti. Bunu ?Yeşil Devrim? diye yutturdular! ?Yeşil devim? kocaman bir yalandı. 1970 yılında dünyadaki açların nüfusu 460 milyon iken bugün 1,4 milyardır.
Doğal tohumlarla sağlanan verim artışları, hibrid tohumla sağlanandan kat be kat fazladır. Hibrid tohum gübre ve kimyasallara duyulan ihtiyacı, yani masrafları artırmıştır.
Geleneksel tohumun yerine ?verimli tohum? aldatmacasıyla önerilen melez (hibrid) tohum laboratuarda oluşturuldu. Ancak Dr. Borlaug´un yaptığı basit bir melezleme de değildi. Sonuçta buğday genine yabancı genler transfer edilerek ?transgenetik buğday? yaratıldı. Bu çalışma normal şartlarda milyonlarca yılda gerçekleşecek bir mutasyonun, laboratuar ortamında çok kısa bir zaman diliminde gerçekleştirilmesidir.
Son otuz yılda bu hibrid tohumlara alıştırıldık. Anadolu´nun siyez, kıvılca, zeron, şahman gibi tohumları kaybolmaya yüz tuttu. Çocukluğumda hatırlarım; köyümüzde ekmeklik ve eriştelik sert karakılçık ?akbuğday?, ekmeklik yumuşak ?boz buğday?, bulgurluk esmer ?kunduru buğdayı? ekilirdi. Şimdi hiç biri kalmadı. Buğday ekilen tarlalar tarım dışı kaldı ve hepsi de orman oldu.
Atadan kalma tüm tohumlar; Atatürk zamanında Cumhuriyetin idealist tarım uzmanlarınca melezleme suretiyle geliştirilen ?Ak 72?, ?Sertak 52?, ?Yayla 305? ve ?Melez 13? çeşitleri de kayboldu. Sonradan yerli Tarımsal Araştırma Enstitüleri´nce ıslah edilen ?Diyarbakır 81?, ?Dicle 74?, ?Köse Melez?, ?Cumhuriyet 75?, ?Gediz 75?, ?Ata 81?, ?Ege 88? türleri artık kullanılmamakta; daha doğrusu bu çeşitlere KGO sahibi olduğu küresel şirketlerin yönetimindeki Tohum Patent Kuruluşu (PCT-EPO) tarafından patent dahi verilmemektedir.
Buğday stratejik bir üründür. Eskiden TMO üretimin bir kısmını savaş ve diğer risklere karşı depolardı. 2006 yılında bu uygulamadan vazgeçildi. Ertesi yıl kuraklık sebebiyle 21,5 milyon ton olan üretim 17 milyon tona düşünce, sıfır gümrük vergisi ile aradaki fark kadar ithalat yapılmak zorunda kalındı.
1930 yılında 2,8 milyon ha ekim alanında 2,5 milyon ton üretim ve 921 kg/ha verim elde edilmişken; 2002 yılında 9,4 milyon ha ekim alanında 21 milyon ton üretim ve 2.234 kg/ha buğday verimi elde edilmiştir. Son on yılın buğday ekim alanları 7,5 ? 8,5 milyon hektar arasında, üretim miktarı ise 17,2 ? 22,6 milyon ton arasında değişmektedir.
2016 yılı buğday üretimimiz 20,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıl 4,2 milyon ton ithalat, 26 bin 500 ton ihracat gerçekleşmiştir.
Ülkemizde artan nüfusla birlikte buğday talebi de artmaktadır. Ekmek, bulgur, makarna, irmik, bisküvi, nişasta ve buğdaya dayalı diğer unlu mamuller tüketimi dikkate alındığında buğday tüketimimiz yıllık ortalama 18 - 18,5 milyon ton düzeyindedir. 2005-2010 dönemi üretim ortalaması ise yıllık 19 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılı buğday üretiminin 17,6 milyon ton olacağının tahmin edildiği açıklanmıştır. Buğday üretimimiz 30 yıldır yerinde saymakta; buğday üreticisi, hasat dönemlerindeki gümrük vergisi sıfırlamaları ile zarar ettirilmektedir.
2002 yılında 9,4 milyon hektar olan ekim alanı bugün 7,2 milyon hektara düşmüştür.
2003 yılında 1.234 olan un üreten tesis sayısı 670´e düşmüştür.
2002 yılında 129 ton, 2016 yılında ise 1.193 ton tohumluk buğday ithal edilmiştir.
2018 yılından itibaren 5 dekarın üzerinde tarım yapan bir çiftçi, ancak sertifikalı tohum kullanırsa, destekleme alabilecektir. ?Sertifika? kurnazlığı ile tohumu köylünün elinden alıp küresel şirketlerin egemenliğine sunanlar kime hizmet etmekteler?

Buna ?milli siyaset? denilebilir mi?

DEVAM EDECEK.

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22