Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


EMPERYALİZMİN KISKACINDA TÜRK TARIMI ? 12


TARIM ÜRÜNLERİMİZ ÜZERİNDEKİ OYUNLAR / 3 

TÜTÜN

Ülkemiz tarihinde tütün kadar, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik derin izler bırakan ve tartışılan başka bir tarımsal ürün yoktur. Türkiye Cumhuriyeti´nin kurulması ile birlikte 1925 yılında Osmanlı´dan kalma tütün tekeli ?Reji Şirketi? dört milyon TL bedelle satın alınarak Devlet Tekeli oluşturulmuş, tütün ve tütüncülüğümüz yeniden yapılandırılmıştır. Reji´nin millileştirilmesi ekonomik bağımsızlığın sağlanması yolunda önemli bir gösterge olarak kabul edilmiştir. 

Tütün, sağlığa verdiği zararlar nedeniyle hep tartışılmış; karşı olunmuş ama aynı zamanda sigaralardan alınan yüksek vergilerle hazineye yüksek gelirler kazandırdığı için de, bizzat devletler eliyle alımı, işlenmesi ve pazarlaması yapılmıştır. Reji sonrasında ülkemizin yeniden inşasında da tütünün sağladığı sözü edilen gelirlerinin büyük rolü olmuştur. 

Reji İdaresi 1924 yılında 4 bin ton kadar tütün satabilmişken; bunun yaklaşık değeri 10 milyon TL´dir. Hemen iki yıl sonra Tekel İdaresi yaklaşık değeri 30 milyon TL olan 9 bin ton tütün satabilmeyi başarmıştır. Devlete kazandırdığı net kazanç yalnızca 1928 yılında 22 milyon TL dir. Reji İdaresi´nin faaliyetini sürdürdüğü 30 yıl boyunca devlete ödediği ise sadece 1,5 milyon TL idi. 

Önemli bir ihraç ürünümüz olan tütün, 1960 yılı öncesinde dış satış gelirimizin yaklaşık %25-40´nı karşılamıştır. Bu örnek bile tütünün ülke ekonomisi açısından değerini ve kolayca terk edilemeyecek bir ürün olduğunu göstermeye yeterlidir. 

Tütün, yaklaşık 400 yıldır bu ülke topraklarında üretilen geleneksel bir ürünümüzdür. Tütün ülkemiz topraklarıyla tanıştıktan sonra, topraklarımızdan hoşlanmış ve bu topraklara has, uygun, yeni tatlar ve kokular kazanmış, dünyanın aranılan önemli tütünlerinden biri haline gelmiştir. Öyle ki; uluslar arası dev sigara şirketleri bile ürettikleri sigaraların harmanlarında; onlara tatlılık, yumuşaklık gibi ıslah edici özellikleri kazandıran Türk tütünlerini %7-15 arası kullanmak zorunda kalmışlardır. FAO kaynaklarına göre, oriental (şark) tipi tütün üretiminde 2003 yılı itibariyle 148.207 ton ile Türkiye birinci sıradadır. 2004 yılında ise 152 bin ton toplam üretimiyle 6. sıradadır. 

Tütün üretmek için 14 ay gereklidir. Önce tütünün fidesi hazırlanır, sonra dikilir, çapalanır, dip sıyrılır, bir daha çapalanır; birinci el, ikinci el, üçüncü el, dördüncü el olmak üzere yaprakları toplanır; yapraklar dizilir, kurutulur, basarak balyalanır ve tütün elde edilir. Tütüncülük bir aile tarımı olduğundan bütün bu çalışmalara ailedeki 7 yaşındaki çocuktan, 70 yaşında ihtiyara kadar herkes katılır. Onun için tütüncüler arasında sıkça kullanılan bir deyim vardır. Derler ki, ?tütünün dalı küçük ama derdi büyüktür.? 

Ülkemizin yaşadığı sorunların başında yoksulluk ve işsizlik sorununun geldiği herkes tarafından kabul edilen önemli bir gerçekliktir. Ailede ne kadar kişi varsa hepsinin çalışmak zorunda olduğu tütün üretiminde; 2000 yılında, ?Tütün Kanunu? çıkmadan önce 583.474 üretici bulunuyordu. Aileleriyle birlikte hesapladığınız zaman neredeyse 3 milyona yakın insan. Uygulanan politikalarla üretici sayısı 2004 yılında 285 bin´lere, aileleriyle birlikte 1,5 milyon kişiye geriledi. Yani, yaklaşık üç-dört yılda, tütün üretimiyle uğraşan 1,5 milyon kişi kentlerin varoşlarına yeni işsizler, yoksullar ve aç insanlar olarak katıldı. 

1991 yılında küresel şirketlere Türkiye´de sigara üretme ve satma yetkisi verildi. 

2002 yılında, 4733 sayılı kanunla, tütünde destekleme alımlarına son verildi; TEKEL özelleştirmesinin önü açıldı. Tütün Kanunu´nun çıktığı 2002 yılında TEKEL; bünyesinde 25 Yaprak Tütün İşletmesi Müdürlüğü, 8 Sigara Fabrikası, 28 Alkollü İçki Fabrikası ve imalathane, 80 Başmüdürlük, 20 Tuz İşletmesi bulunan güçlü bir kuruluştu. 500 büyük sanayi kuruluşu arasında TEKEL; çalışanlarda birinci, brüt katma değerde üçüncü, dönem karı yönünden dördüncü, net aktiflerde beşinci, öz sermaye yönünden yedinci, üretimden satışlarda sekizinci, satış hasılatı yönünden onuncu sıradaydı. TEKEL A.Ş. 2003 yılında 6 katrilyon TL ciro ve 250 trilyon TL net kar elde etmişti. 

3 Haziran 2003 itibarıyla Tekel İçki Sanayi A.Ş. ve ona bağlı Tekel İçki Pazarlama A.Ş. İle Tekel Sanayi Sigara A.Ş. ve ona bağlı Tekel Sigara Pazarlama A.Ş.nin ticaret siciline tescilleri yapılmıştır. Bu şekilde, bağımsız şirket kimliği kazanan Tekel´in sigara ve içki bölümlerini ayrı ayrı özelleştirmenin de yolu açılmış oldu. 

Sonuç olarak; ülkemizin zenginliği olan Tekel´in önce alkol bölümü Nurol-Limak-Özaltın- TUTSAB konsorsiyumuna 292 milyon dolara satılarak, özelleştirildi. Bu birleşme Mey İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş adını alarak 2004´ün Şubat ayında faaliyetine başlamış ve içki pazarının %80´lik bölümünü elinde tutmuştur. 2006 yılında Mey İçki, önde gelen özel yatırım fonlarından Amerikan Texsas Pacific Group´a (TPG) yüzde 92 payını 810 milyon dolara satmıştır. Amerikan firması da Mey´i 2,1 milyar dolara İngiliz Diageo´ya devretti. TEKEL´in alkol bölümünün değerinin çok altında özelleştirildiği bir yana, bu satışlarla TEKEL´in ?tekelliği? yok edilirken, çok uluslu dev şirketlerin önü açılmıştır. 

?Tütün Kanunu? olarak bilinen 4733 sayılı kanun, 3 Ocak 2002 tarihinde kabul edilmiş; bu yasa ile tütün üretiminde coğrafi sınır sona erdirilmiş, tütün ve tütüncülüğümüz çok uluslu şirketlere ve onların temsilcilerine bırakılmıştır. Daha doğrusu onların insafına terk edilmiştir. 

Zamanın Cumhurbaşkanı, bir tarım uzmanı bilimselliği ve hukuk insanı duyarlılığıyla, sosyal devlet ilkesi ve Anayasal kurallar kapsamında 4685 Sayılı Kanun´da;  Anayasa´nın 2., 5., 45., 166. ve 167. Maddelerine aykırılık tespit etmiş; Anayasa´da, hiçbir  düşünce ve görüşün Türk Ulusal Çıkarları karşısında korunma göremeyeceğinin belirtilmesi ve Ulusal çıkarların her şeyin üzerinde tutulması gerektiği gerekçesiyle, kanunu veto etmiş ise de siyasal iktidarın, kanunu aynen, yeniden Meclisten geçirmesi üzerine kanunlaşır. 

Kanun çıkartılmasında ısrar edenlerin gerekçeleri, uyguladıkları bu yöntemin üreticilere fiyat ve pazar garantisi oluşturduğu iddiasıdır. Gerçek ise, sözleşme koşullarının belirlenmesinde tütün üreticilerinin hiçbir söz hakkı olmadığıdır. Sözleşme koşulları, çiftçi ve tüccar arasında karşılıklı uzlaşma sağlanarak değil, tüccarın isteğine göre belirlenmektedir. Örneğin fiyat, sınıflandırma, çeşit tanımlamalarında üreticinin hiçbir söz hakkı yoktur. 

Küresel Güç Odakları (KGO) tarafından 130 milyar dolar dış borca sokulmuş  Türkiye´de, tütün sektöründe buraya kadar anlatılan sürecin parçaları bir araya getirildiğinde, ortaya tüm çıplaklığıyla şu sonuç çıkmaktadır: 

Tütün Kanunu ile Türkiye Tütün Sektörü, küreselleşme ideolojisine uygun olarak, IMF´nin ?İstikrar Programları? ve Dünya Bankası´nın ?Yapısal Uyum Projeleri? ile küresel kapitalist sermayeye eklemlenmiştir. 

Sonuç olarak: 2003 yılında ülkemizde işlenen tütünün %42,07´si yani 45.992 tonu yerli üretim, %57,93´ü yani 63.338 tonu ithal iken; 2016 yılında yerli üretim 15.479 tona yani %13,33 oranına gerilerken, ithal tütün ise 100.673 ton yani %86,67 oranı ile pazara egemen olmuştur. 

Bu politikanın yerli ve milli olduğunu hiç kimse iddia edemez! 

2000´li yıllarda 36 il, 155 ilçede tütün üretimi yapılırken bugün sadece 21 il, 92 ilçede üretim yapılmaktadır. Tütün artık üvey evlattır. Üreticisine hiçbir destek verilmediği gibi, tütün üretimine dayalı yatırımlar da desteklenmemektedir. 2002 yılında 405.882 olan üretici sayısı 2015´te 56.000´e gerilemiştir. Yerli tütün üretimi 2002 ? 2015 arası dönemde 159.521 tondan 62.000 tona gerilerken aynı dönemde tütün ithalatı 55.800 tondan 93.627 tona ulaşmıştır. 2012 yılından itibaren net ithalatçı pozisyonuna geçilmiştir. 

Adıyaman, Bitlis, Malatya, Diyarbakır, Muş, Siirt gibi illerde dünyanın en kaliteli ?şark tipi tütün? üretilirken, PKK terörü ile bu üretim neredeyse sonlandırılmıştır. KGO nun, tarımda dünya hakimiyeti için terörü de bir araç olarak kullandığına dair yazdıklarımı hatırlayınız. 

Yerli sigara üretiminde yerli tütün miktarı %43´ten %13´e gerilemiştir. 

2013 TÜİK verilerine göre ülkemizde tütün ürünleri üretiminin %89,3´ü yabancı kontrolüne geçmiş bulunmaktadır. Bu oran yabancıların en yüksek olduğu imalat dalıdır. 

?Erdoğan kararlı bir sigara savaşçısıdır? algısı pompalanırken; nüfus başına tütün kullanımının 2011 yılındaki 1,11 kg.´dan, 2016 yılında 1,46 kg.´a ulaşmış olduğu saklanmıştır. 

Sigaradaki yüksek Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranı sebebiyle kaçakçılık en üst düzeye ulaşmıştır.  Halka alıştırılan tütündeki GDO´dan ve kimyasallardan hiç bahsetmiyorum. 

1986 yılından beri ithal tütünden 3 dolar/kg. ve 40 cent/paket tarifesi ile alınan Tütün Fonu kademeli olarak 0.60 dolar/Kg.´a indirilmiş olup, 2018 yılında sıfırlanacağı açıklanmıştır. Sırf bu uygulama dolayısıyla ülkemizin 2010-2017 arası zararı 2,3 milyar dolardır. 

Bu uygulamalara ?milli siyaset? denilebilir mi? 

DEVAM EDECEK.

 

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00