Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


ENERJİLERİN KULLANIMI VE YENİ DÜNYA DÜZENİ


Bir zamanların hayal ülkelerini kapsayan, zenginliğin ve gizemin simgesi Uzakdoğu´da, binli yılların ikinci yarısından itibaren uzak denizlere açılma, yeni kıtalara/topraklara, yeni zenginliklere ulaşma hırsıyla başlayan keşiflerin ardından, Avrupalıların uygulamaya koyduğu uzun vadeli planların etkileri, bu gün tüm şiddetiyle etkisini gösteriyor.

1900´lerin sonlarına doğru, ikinci bin yılın savaşlarının din üzerine olacağı öngörüleri yapılırken, tahminlere dayalı söylemlerin tamamı, aslında binli yılların ortalarında ve dünyayı şekillendiren kapitalist düzenin emperyal istekleri sonucu gelişen, sömürge sisteminin, demografiler üzerindeki düzenlemelerine dayanıyordu.  Birinci Dünya Savaşının ardından imparatorluklar ortadan kalkarken, ortaya çıkan yeni terimlerle/kavramlarla oluşan düzende kendine etkin yer bulan ve Küresel Güç olarak adlandırılan ülkeler, tarihselliklerinden hiçbir ödün vermeyerek, farklı isimli ideolojik temelli çalışmalarla, imparatorluklarını sürdürmeye devam etti. Bu ülkelerin başında Birleşik Krallık (United Kingdom) geliyor ki kurulmasının ardından, ismini hiçbir zaman değiştirmedi.

Günümüzde Ortadoğu ve Uzakdoğu´da yaşanan kanlı olayların neredeyse tamamı, sömürgeci anlayışla bölgeye giren emperyalistlerin, coğrafyalarda yaptığı demografik düzenlemelerin bu güne yansımasından kaynaklanıyor.

Ortadoğu´da, Birinci Dünya Savaşının ardından, elle çizilerek hazırlanmış haritalarla belirlenmiş sınırlar içinde kalan halkların, demografik yapıları da istekleri de dikkate alınmadı. İslamiyet´in ilk yıllarından itibaren gelişen Büyük İslam Devletinin, Arap İmparatorluğu olarak lanse edilmeye çalışılmasıyla, İslamiyet´in etkin olduğu bölgelerin, özellikle Bereketli Hilal´i kapsayan kesimi ile eski Osmanlı topraklarının önemli bir bölümü, Mekke Emiri Şerif Hüseyin´in oğulları arasında pay edildi. Şerif Hüseyin Kral olmakla aldatılırken, bundan güdülen amaç oradaki halkların mutluluğu, refahı değil, zengin yer altı kaynaklarının kullanılmasında, küresel güçlerin her zaman kontrolü elinde bulunduracağı bir yapı oluşturmaktı.

Bunu başardılar ve günümüzde yer altı kaynaklarının zengin getirisi küresel güçlerin kasalarını doldururken, bölgesel demografiyi oluşturan unsurlar da isimsiz mezarlıkları doldurmaya devam ediyor.

Uzakdoğu´da bulunan ve bilinen eski adı Burma ya da Birmanya olan Myanmar Birliği Cumhuriyeti´nde de aynı uzun vadeli politikaların sonuçları görülüyor. Aslında Myanmar´ın Arakan Bölgesindeki gelişmeler, bölgeye İngilizler tarafından işçilik maksatlı getirilmiş, demografik yapının yabancısı Bangladeş kökenlilerin yaşadığı, şiddete varan sorunları içeriyor ve bu yerleşimcilerin Müslüman olması da ayrı bir olgu.

Myanmar´da yaşanan gelişmelerde akılları karıştıran ise Budistlerin şiddete nasıl izin verdiği sorusu. Çünkü Budizm´in temel ilkesi, ?Nirvana´ya Ulaşmak? ve bu da tamamen, ?İçindeki Ateşi Söndürmek? anlamına geliyor. Budistler, M.Ö. 500 civarında Himalaya Krallığının varisi olan Siddhartha Gautama´nın, acının insanın iç örüntülerinden kaynaklı olduğunu kabul ederek koyduğu kurallarla, insanların, gerçek deneyimlere odaklanmalarını isteyip, onların çeşitli istek ve fantezilerin peşinden gitmesini engellediği bir inanca sahip. Bu anlayışla Budizm inananlarına öldürmek, gelişigüzel seks ve hırsızlık yasaklandı. Çünkü bu eylemlerin arzuları şiddetlendirdiği, bireyi sonsuz huzurdan uzaklaştırdığı biliniyordu ve Buddha =Aydınlanmış kişiydi. Budistlerce Dharma olarak kabul edilen Doğanın Evrensel Yasası, ?Arzular acı çekmeye sebep olur. Acı çekmekten kurtulmanın yolu arzulardan kurtulmaktır.? ilkesini benimser.

Her türlü acının karşısında olan Budist düşünce yapısında olan Myanmar´da, bu gün insanlık dramlarının yaşanmasının ardındaki nedenler, bizi, birinci binyılın ikinci yarısında gelişen ancak insanlığın yaratılışındaki şifreler arasına gizlenmiş, ?önce ben? duygusuyla yeşeren, insanın kendi türüne uygulamaktan çekinmediği şiddete götürüyor. Aksi halde, aydınlanmış insan = şiddet bağlamı bizi çelişki batağına sürüklüyor.

Myanmar´ın Uzakdoğu´da bir ülke olmasının yanında dikkatleri çeken, bilinmesi gereken önemli bir özelliği de var: Dünyanın en büyük onuncu, Asya´nın ise birinci doğalgaz ihracatçısı. Myanmar, 32 milyon varil ham petrol ve 90 trilyon tcf gaz rezervine sahip. Aynı zamanda Çin ile yaptığı planlamayla, Çin´e doğalgaz boru hattı yapımı da gündemde.  

Her durumda masum insanların yaşadığı şiddet karşısında, şimdi gelelim esas soruya: Myanmar´da yaşananlar dini bir sorun mu, etnik bir sorun mu, yoksa tamamen enerjilerin kullanımı ve Yeni Dünya Düzeni için bir kurgu mu?

Can UĞURATEŞ

    

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51