Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


EŞKİYA VE KARETE (ÇUKURAĞALI-Roman)


                 Biraz düşündü. Bir türlü çeteleri hatırlayamadı. Hayatında kurtuluş günlerine hiç gitmemişti. Birinde Kara Bekir anlatmıştı.

                  ?Şehirde bayram var.?demişti. ?Çeteler bir araya gelirler Kaymakamın önünden sıra sıra geçerler. Her tarafa ateş ederek düşmanı nasıl kovaladıklarını gösterirler.?

                  Ama o eşkıya değildi. Elbisesi de eşkıya elbisesine benzemezdi.

                  ?Ne yapmış bu çeteler??dedi.                                                                                      

                 ?Vatanı kurtarmışlar, düşmanı yok etmişler.?

                   Köksal söze girdi.

                 ?Bu yöreyi düşmandan onlar temizlemiş. Benim dedemin kardeşi de çeteymiş. İstiklal madalyası bile varmış. Zamanında Atatürk´ün Paşalarından birisi vermiş madalyayı.?

                 ?Kim senin deden?

                 ?Buralı değil. Çiçekliden.?

                 ?Çiçekli buraya çok mu uzak? Aha şuracıkta. Sabah çıksan akşama varırsın.?

                  ?Eskiden varırlarmış.?

                 ?Şimdi de varırlar. Çiçeklide kim derler dedene??

                 ?Avşar Ali.?

                 ?Adını duyarım. Ama tam çıkaramadım. Bir sürü Avşar var.?

             ?Zaten öldü.?

               Ali:

              ?Sana kim derler??

               Düşündü. Elini beline dayadı. Bir ileri bir geri adım attı. Sonra yere çöktü. Biraz bekledi. Söyleyip söylememekte tereddüt ediyordu.

               ?Benim kim olduğumu bilmiyor musunuz??

                İkisi birden:

               ?Bilmiyoruz vallahi.?       

               Bir türlü söylemeye cesaret edemiyordu. Acaba söylese miydi? Söylese artık buralarda duramazdı. Söylemese çocuklar bekçiye benzetiyorlardı. Koskoca eşkıyaya bu lakap takılamazdı. Safiye Mehmet, Deli Hilmi gibi Çukurova da at koşturmuş,Yeri göğü birbirine katmış; adı, şanı herkes tarafından bilinmesi gereken eşkıyanın adı nasıl bilinmezdi? İçinden bozulur gibi etti fakat üstelemedi.

                 ?Beni boş verin.? dedi. ?Siz eşkıyalardan kimi tanırsınız??

                  ?Eşkıya mı??

                  ?Evet, eşkıya tabii. Hiç eşkıya görmediniz mi? Ben bir eşkıyayım.?

                    Çocuklar gülerek birbirlerine baktılar.

                   Ali:

                  ?Şehrin yarısı eşkıya.?

                 ?Şehrin yarısı eşkıya mı??

                  ?Evet ya. Şehrin yarısı eşkıya. Hem de ne eşkıya.?

                  ?Şehirde onları yakalamıyorlar mı??

                  ?Kim yakalayacak??

                  ?Cendermeler.?

                  ?Jandarmalar onlara karışamaz.?

                  ?Polisler var. Onlar da mı karışmıyor??

                  ?Onlar hangisini yakalasın be amca? Birini yakalasalar hemen çıkarıyorlar. Ancak bir gün içeride tutabiliyorlar eşkıyayı.?

                  ?Onların da mı mebusları var??

                  ?Eşkıya şimdi mebus falan da tanımıyor.?

                   Aklı karışmıştı. Bu durumda Ağa kendisini kurtaramazdı. Dağda hiç eşkıyanın kalmaması belki de bundandı. Hepsinin şehre inmiş olduğu belliydi. Belki de Ağa kendini onun için şehre indirmiş, bahçeye bakması için bahane etmişti. Korkmaya başladı. Şehirde eşkıyalık zor işti. Birisine bir kurşun sıksa etrafına binlerce insan çıkardı. Binlerce insanı vurmak için Safiye Mehmet gibi biri olmalıydı. O bile bu kadar insanın üzerine gidemezdi. Çocuklara sormaya devam etmeliydi. Şehir eşkıyalarının yaptıklarını iyice öğrenmeli ona göre harekât etmeliydi. Bir gün gelecek lazım olacaktı.Çocuklardan tarafa baktı. İkisinin de elleri arkadan direğe bağlıydı.

            ?Yoksa siz de mi eşkıyasınız??

              İkisi birden:

            ?Yok, amca.?dedi Köksal. ? Bizim onlara benzer bir tarafımız mı var??

             ?O zaman burada işiniz ne??

              ?Biz okula gidiyorduk.?dedi Köksal.

                 Çocuklar sorulara bir anlam verememişti. Adam ya kara cahilin biri, ya da kendileriyle dalga geçiyordu.

                Köksal:

               ?Bizim okulda da eşkıya var.?dedi. ? Ama onlar daha çocuk.?

                 ?Sizin okuldaki eşkıyalar şehirde nasıl yaşıyor? Onlara kim para veriyor, silah veriyor, mermi veriyor??

                 ?Onların silahları yok ki !?

                  Adam güldü.

                 ?Silahsız eşkıya olur mu be çocuk??

                  ?Onlar karate yapıyor, bıçak çekiyor.?dedi Ali.

                  ?Ne yapıyor ne??

                   ?Karate yapıyor.?

                   ?Karata ne?? Ali elini göstermeye çalıştı.

                   ?Elimiz bağlıyken biz sana karateyi nasıl tarif edelim??

                   ?Elinle ne ilgisi var onun? Karata mı neyse??

                   ?Olmaz olur mu? Karate bir el işi. Elim bağlıyken gösteremem.?

                  İhtiyarın aklı iyice karışmıştı. Silahsız eşkıya, karate falan neydi acaba? Yoksa yeni bir tüfek mi icat olmuştu? Bunu mutlaka öğrenmeliydi. Yıllarca dağlarda kalmaktan dünya nasıl da değişmişti. İnsan denen yaratık neler icat ediyordu da haberi yoktu. İlimden fenden çok geri kalmıştı. Bir eşkıyaya bu yakışmazdı. Bir karate bulup dağlara çekilmenin belki de zamanı gelmişti.

Çukurağalı Romanımdan bir parçadır.

              

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04