Türkiye´nin Afrin istikametinde başlattığı ve devamında Menbic, ardından Fırat doğusunda devam edeceğini açıkladığı Zeytin Dalı Harekâtı devam ederken, yapılan açıklamalar ve harekâta yönelik değerlendirmelerle, ekranlara yansıyan görüntüler eşliğinde, harekâtın halka yansımasında önemli bir eksik var.
Türkiye´de, son dönemde gelişen bir uygulamayla, gazeteciler her şeyi bilen konumunda, hemen her konuda elde edebildiği bilgi kadarıyla halkın önünde değerlendirmeler yapmaya çalışırken, bir tarafta da konuyla hiç alakası olmadığı açık olan akademisyenler ve hatta bir kısım emekli askerin, yaptığı harekât değerlendirmeleriyle, halkın kafası giderek daha fazla karıştırılıyor. Oysa halk, içinden çıkardığı öz evlatlarıyla, TSK tarafından yürütülmekte olan harekâtın gelişimi hakkında doğru ve yeterli bilgi almayı hak ediyor.
Ülkeler, yaptıkları kapsamlı silahlı müdahaleler veya operasyonel faaliyetlerinde, oluşturdukları enformasyon birimleriyle, yaptıkları harekâtı hem kendi halkına, hem hedef konumundaki bölgede bulunanlara, hem de Dünya ülkelerine, bilinmesini istediği kadar, istendiği istikamette, propaganda boyutlarında, psikolojik harp unsurlarını etkin kullanabilme inisiyatifini elinde bulundurarak aktarır. Bu konuda, Saddam dönemi Irak Enformasyon Bakanı Muhammed Es Sahaf´ın, ABD müdahalesi süresince yaptığı enforme işlemi muhteşem bir örnek olarak duruyor. Ayrıca, terör örgütlerinin kendi hedefledikleri istikamette yaptıkları çalışmalar, kimi zaman korkuya dayalı göndermelerle hedef kitlelere yansıtılıp, akıllara durgunluk veriyor. Hitler´in Propaganda Bakanı Goebbels´in çalışmaları halen incelenirken; ABD´nin İkinci Dünya Savaşı dâhil küresel coğrafya da girdiği tüm mücadelelerde yaptığı enformasyon çalışmalarının, etkin propagandayla bütünleşerek hedef kitlelere ulaştığı da bilinirken, Türkiye´nin bu yönde bir eksiği ortaya çıkıyor.
Türkiye´nin ve dolayısıyla TSK´nın Afrin bölgesinde başlattığı mücadelenin de halka ve hedeflenen tüm kitlelere istendiği istikamette, doğru, manipülasyondan uzak, dezenformasyonu önleyici ve akıllardaki soruları gidererek, gri veya kara propagandayı engelleyici bilgilendirmeyle ulaşması gerekiyor. Aksi halde, yapılan bu haklı müdahalede ve sonrasında gelişecek harekât süreçlerinde, daha şimdiden, hem YPG/PYD/PKK´nın ileri sürdüğü manipüle edilmiş, dezenformasyona uğramış söylemler, hem de bölgede çıkarına dokunulan güç odaklarınca yapılacağı değerlendirilen karşı propaganda faaliyetleri, Türkiye´yi, uluslararası arenada sıkıntılı durumlarla karşı karşıya bırakabilir.
Devletin farklı kademelerinden, çok da koordineli olmadığı anlaşılan açıklamalarla, içinde bulunulan ciddi ve riskli duruma rağmen, halen iç siyaset kazanımlarının hedeflendiği gözlenirken, bu harekâta getiren nedenlerin iç siyaset meselesi değil, ulusal bir mesele olduğunun unutulmaması gerekliliği ortaya çıkıyor. Zaten biri hariç, tüm siyasi partilerin açıklamaları da Hükümeti bu konuda destekler nitelikte. Bu durumda bir bilgilendirme açığı ortaya çıkarken, bu açık, doğal olarak, her zaman olduğu gibi, bilen bilmeyen, kıyıdan köşeden duyduklarıyla gündeme gelmeye çalışan, kendini bilgili veya önemli göstermeye çalışanların, ekranlarda büyük büyük ama içi boş anlatılarıyla, saatler süren kafa karıştırma sahneleriyle kapatılmaya çalışılıyor. Ancak, önemli bir realite var: Enformasyon ciddi ve uzmanlık gerektiren bir faaliyet.
TSK bünyesinde bulunan, Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığının görevlerinden biri de bu anlamda faaliyet yürütmek. Ancak, Zeytin Dalı Harekâtının üçüncü gününü tamamladığımız bu günde, halen, ekranlarda bu birim tarafından ve uzman ağızla bir açıklama yapıldığı görülmedi. Devlet bünyesinde, bu konuda çalıştığı anlaşılan bir birimin açıklamasına da henüz rastlanmadı. O halde ortada önemli bir eksik var ve bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gerekiyor.
Can UĞURATEŞ
