Hayat serüveni annesiyle bizi farklı yollara düşürdüğünde, neredeyse Efe´nin şimdiki yaşlarındaydık. Kaderin çizdiği yolda ne mutlu ki yıllar sonra yeniden kavuştuğumuzda, ikimiz de birer anneydik. Öyle bir hikayeden bahsedeceğim ki sizlere, aradan geçen bunca zamandan sonra karşılaştığım Zülal Öçkaç İnan´dan biricik oğlu Efe İnan´la ilgili dinlediklerim, okuduklarım, izlediklerim karşısında nasıl gururlandıysam, inanıyorum ki yazımın sonunda daha fazlasını hissedeceksiniz. Bir annenin, babanın, ilk ve tek göz ağrılarına verdikleri emeğin karşılığının onlara mutluluğun en güzeli olarak geri döndüğünü göreceksiniz. Bir evladınsa gencecik yaşına rağmen hayatıyla ilgili verdiği kararların, gösterdiği çabaların ona başarıların en anlamlısını yaşattığını fark edeceksiniz. Ve eminim ki çok sevdiği Atatürk´ün ilkeleriyle yetişmiş, aydınlık düşüncelerle beslenmiş, çağdaş bir dünya insanı olarak tüm yaşıtlarına, hatta hepimize örnek olmuş, ülkesine sağladığı onurla çok hayırlı işlere imza atmış bu genç adamın yaptıkları karşısında o kocaman, pırıl pırıl yürekten öpmek isteyeceksiniz.
2005 yılında, İzmir´de doğuyor Efe. Evlendikten on yedi yıl sonra kucağına aldığı oğlunun bebekliğinden itibaren farklı biri olduğunu hemen anlıyor Zülal. Nitekim daha sonraki yıllarda üstün zekalı olarak tanılanıyor. Ve ailece, bu tip çocukların ülkemiz şartlarında yetiştirilmesinin ne kadar zor olduğu, eğitim yöntemlerinin, öğretmen kadrosunun yeterli olamadığı, bu yüzden bu tür çocukların potansiyellerini kullanamadığı, birçoğunun yıprandığı, hatta kolaylıkla hiperaktif, sorunlu, yaramaz gibi etiketlerle sıfatlandırıldığı gerçeğiyle karşılaşıyorlar. İlk işi oğluna, kendisine ?yaramaz? dedirtmemeyi öğretmek oluyor annesinin, bütün çocuklar ?yarar? diyerek. Bilinçli bir davranış sergileyerek, California Üniversitesi´nin Üstün Yetenekli Öğrenci Eğitim programına katılıyor. Oğlunun, hayatı boyunca akademik başarı anlamında sorun yaşamayacağını öngörüp, onun yetenek alanlarını destekliyor. Donanımlı bir dünya vatandaşı yetiştirmeye çalışıyor.
Öyle de oluyor. Bahçeşehir Koleji´nde, 6.sınıfta eğitimine devam ediyorken, aynı zamanda hem konservatuar hem de ülkemizde çeşitli illerde mevcut olan üstün zekalı ve yetenekli çocukların bir sınava tabii tutularak gittikleri Bilsem Okulları öğrencisi Efe. Üç yaşındayken her türlü klasik müzik aletinin adını biliyor, hepsini çalmak istiyor, dört yaşında piyanoya başlıyor, beş yıldan sonra daha üst bir eğitim almak için konservatuar sınavlarına girip, kazanıyor. Üç yıldır, haftada üç gün, akşam, Akdeniz Üniversitesi Devlet Konservatuarı´na gidiyor. Oldukça yetenekli olduğu bu alanda da müzikallere, oyunlara, konser etkinliklerine katılıyor. Bilime, ayrıca çok özel bir ilgi duyuyor. İki yıldır, haftada iki gün devam ettiği Antalya Bilim Ve Sanat Merkezi´nde de yurt içi, yurt dışı çok çeşitli proje çalışmaları yapıyor. Pek çok dalda Avrupa Birliği yarışmalarına katılıyor. ?Multiple Intelligence On The Path To The New Minds? adlı projede yer alıyor. Avusturya´da düzenlenen Scichallenge STEM yarışmasında, tek ve çift sayılarla ilgili yazdığı -henüz sonucun açıklanmadığı- Matematik Teorisi ile finale kalıyor. Robotik, mekatronik konusunda önemli tasarımlar yapıyor, pek çok yarışmadan ödüller alıyor. Aynı zamanda lisanslı satranç oyuncusu olduğundan, Türkiye Satranç Federasyonu´nun düzenlediği turnuvalardan başarılı sonuçlarla ayrılıyor. Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği ?Sevgi? konulu fotoğraf yarışmasında Antalya 2.si oluyor. Caretta Caretta´ları korumaya yönelik projesiyle dikkat çekiyor. Bütün bunların yanında duygusal zekası da o kadar yüksek ki sevgi dolu, iletişime açık, pozitif enerjisiyle girdiği her ortamda ışığı yakalayabiliyor. Ailesinin kendisine verdiği değerlerle, gerçek başarının iyi insan olmaktan geçtiğini biliyor. Beş yaşındayken katıldığı bir resim yarışmasında aldığı derece sonucunda kendisine verilen hediyeleri, ?Ben nasılsa yarışmayı kazanıp, derece alarak mutlu oldum, arkadaşlarım da mutlu olsun? diyerek onlara veriyor. İlkokuldayken öğretmeninin sorduğu tüm soruları bildiği halde, ?Arkadaşlarımın da şansı olsun? deyip öğretmeninin kulağına söylüyor. Kimseyi kendi avantajıyla ezmiyor.
Günler günleri kovalıyor. Kendisine ait Youtube kanalında çalışmalarını gören, alanında ülkemizin önemli isimlerinden biri olan Orhan Çevik, Çin´de düzenlenen, dünyanın prestijli yarışmalarından biri olan Robotchallenge 2017´ye Efe´nin katılması yönünde okulu ikna ediyor, derece yapacaklarına inandığını söylüyor. Okul da on altı yaşında iki öğrenciyi daha ve bilgisayar öğretmenini de dahil edip, bir ekip oluşturuyor. Böylece aylar süren proje hazırlığı dönemi başlıyor. Bu gençler tüm emeklerini, zamanlarını ortaya koyup üç proje gerçekleştiriyor. Her bir çocuk bir projenin lideri, diğerleri ekip üyesi oluyor. Ve ortaya zihin gücüyle çalışan akıllı ev, tekerlekli sandalye ve uzaktan el projeleri çıkıyor. Efe, zihin gücüyle çalışan tekerlekli sandalye yaparak bir buluşa imza atıyor. Fakat son bir haftaya kadar en başta sponsor arayışı olmak üzere, vize işlemleri gibi konularda dahi büyük güçlüklerle karşılaşılıyor. Neredeyse vazgeçilmek üzereyken, bir sponsor görüşmesine bizzat Efe´nin kendisinin gitmesiyle, kendi kaynağını bulmasıyla, arkasından Antalya Ticaret ve Sanayi Odası´nın ana sponsor olmasıyla ekip apar topar Pekin´e doğru yola çıkıyor. Yarışma boyunca başarılı projeleriyle ve sunumlarıyla ilgi odağı oluyor. Akıllı Ev projesiyle altın, Zihin Gücüyle Kontrol Edilen Tekerlekli Sandalye projesiyle gümüş madalya alıyorlar. Uzaktan El projesi ise dördüncülüğü alıyor. 50 ülkeden ve 1976 katılımcı arasından üç derece birden alarak, dünya birinciliğini ve ikinciliğini kazanıp yurda dönüyorlar.
Efe´ciğim, bütün bunları yazarken her cümlemde ?Aferin oğlum, aferin, bravo sana ve arkadaşlarına? dedim içimden ve daha bi´ sürü şey. Ve öyle istedim ki karşında olup gözlerinin içine bakarak bu ülkenin geleceğini sizlere emanet etmeyi. Işıldayan gözlerinden sevgiyle öpüyorum.
