Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


HENDEK SAVAŞI


             Hendek Savaşı Kureyşlilerin Müslümanlara açtığı üçüncü savaştır. Bedir´de bozguna uğramışlar, Uhut´ da durdurulmuşlar, Medine´de işi bitirmek istiyorlardı.

             Yaptıkları ihanetten dolayı bir Yahudi kabilesi olan Nadir Oğulları Medine´den çıkartılmış, Hayber Kalesine sığınmışlardı. Müslümanlardan öç almak için diş biliyorlardı.

              Esasen günden güne çoğalan Müslümanlar nereye varacaklardı. Bunu en iyi gören Yahudilerdi. Yetmiş kişilik bir Yahudi kafilesi Hayber´den kalkıp, Mekke´ye geldiler. Müşriklere savaşta iş birliği teklifinde bulundular.

             ?Kabilelerini Hayber´le Medine arasında bıraktıklarını, diğer Yahudi kabilesinden Kureyza Oğullarının ise Medine´de kaldığını, savaşta kendilerine içten yardım edeceklerini.? Söylediler.

Hatta Kureyşlilere;

              ?Sizin dininiz daha hayırlı ve sizin tuttuğunuz yol onlarınkinden doğrudur.? dediler.

             Kur´an da;

             ?Kendilerine kitap verilenleri görmedin mi? Tağut´a ve batıl ilahlara inanıyorlar. Sonra da kâfirler için; Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır.? Diyorlar-Nisa 51?

             Yahudiler bununla da kalmadılar. Mekke´ye yakın yerlerde bulunan Bedevi Kabilelerini de yanlarına aldılar. Böylece Mekkeliler ve Bedevilerle birlikte büyük bir düşman cephesi oluşturdular.

             Kureyşliler Ebu Süfyan başkanlığında bir araya geldiler. Dört bin kişilik bir ordu oluşturdular. Bunun üç yüzü atlı ve develi idi. Sancağı ise Osman Bin Talha taşıyacaktı. Orduya diğer müttefiklerde katılınca, toplamları on bin kişiyi geçiyordu. Bu büyük bir orduydu.

            Bu on bin kişilik ordu kendi aralarında üçe ayrılıyordu. Birinci kol Gatafan Kabilesi, ikinci kol; Esed Oğulları, üçüncüsü ise Kureyşlilerdi. Orduya Ebu Süfyan komuta edecek fakat Medine´ ye yaklaşınca, her kol bir günlüğüne komutanlık yapacaktı. Bu düşünce ile Medine´ye doğru çıktılar.

               Huza´a Oğullarından bir kimse, dört gece at koşturarak Medine´ye geldi ve Müşrik Ordusunun harekâta geçtiğini bildirdi.

               Peygamberimiz/sav) haberi alır almaz ashabını topladı ve durumu onlara bildirdi. Onlarla istişare yaptı. Onların fikirlerini almak âdeti idi. Birçok görüşler ortaya atıldı. İran´lı Selman´ı Farisi (ra), Medine´nin etrafına hendek kazılması fikrini teklif etti.

                Bu hiç görülmemiş bir durumdu. Arapların hendek kazma diye bir adetleri yoktu. Bu teklif uygun görüldü.

               Şehrin etrafı kazılarak hendek kazıldığı için bu savaşa, ? HENDEK Savaşı.? denmiştir.

               Medine´nin bir tarafı yalçın kayalıklı dağlarla çevrili, diğer tarafı taştan yapılmış evlerin dış duvarları ile kaplıydı. Ön tarafı ise açıktı. Açık taraf Sel Dağının doğusuna, Medine´nin kuzeyine düşüyordu. Düşmanın bu açık taraftan saldırması ihtimali büyüktü. Hendekler bu tarafa kazılacak, Sel Dağının eteği ordu merkezi olacaktı.

                Plan yapıldıktan sonra hendek kazma işine başlandı. Peygamberimiz(sav)´e kırmızı sahtiyandan bir Türk çadırı kuruldu. Hendek kazılması gereken yerleri bizzat kendisi tarif etti. Savaşa katılacak Müslümanların sayısı üç bini bulmuştu. Kadınlar, çocuklar, erzak ve içecekler kale ve hisarlara yerleştirildiler.

                 Medine´de bulunan Ensar, Muhacir, genç ve ihtiyar herkes hendek kazma işine katıldılar.

                 Hicretin beşinci yılı, Şevval ayı idi. Mevsim kıştı. Gayet seri bir şimal rüzgârı esiyor; hendekte çalışanların ellerini, ayaklarını donduracak hale getiriyordu. O yıl Medine´de şiddetli bir kıtlık vardı. Şehirde erzak yoktu. Üç gün yiyecek bulamamışlardı. Resulullah(sav)  bile açlıktan karnına taş bağlamıştı.

                Müslümanlar akşama kadar hendek kazıyor, akşam evlerine dönüyorlardı. Her an saldırıya uğrayacakları korkusu yaşanıyordu. Enes(ra) bu durumu şöyle tarif eder;

         ?Hendek kazmakta olan Ashab´a iki avuç dolusu arpa getirilir ve bu arpadan sıcak ekmek yapılarak önlerine konurdu. Herkes aç olduğundan kişi başına kırıntı denecek kadar az  bir ekmek düşer ve sadece onun kokusunu almış olurlardı.?

           Bu arada birçok da mucizeler oluyordu. Birisi bir sepet hurma getirmişti. Peygamberimiz(sav),   ?Hurmayı bana verin.? Dedi. Hurmayı aldı üzerine bir bez örttü. Sonra herkese; Örtünün altından hurma almasını söyledi. Herkes avuç avuç hurma aldı. Yine de bezin altındaki hurma bitmedi.

         Başka birisi bir oğlak kesti. Peygamberimiz(Sav´i ) yemeğe davet etti. O da etrafındaki herkesi yanında yemeğe çağırdı. Yemeğe çağıran adam gelenlere karşı, yemek az diye, yerin dibine battı. Fakat o yemek bütün Ashaba yetti ve artanı da evlerdeki kadın ve çocuklara da gönderildi.

          Hendek kazılırken büyük bir kaya çıktı. Selman (ra), Resulullah(sav)´e durumu bildirdi. O da balyozu eline aldı. Kayaya öyle bir darbe indirdi ki, kaya çatladı. Kayadan çıkan çıngı bütün Medine´yi aydınlattı. Üç defa vurdu. Üçünde de aynısı oldu. Herkes;

        ?Allah´u ekber, Allah´u ekber.?diyerek tekbir getirdiler. Bunu Peygamber(sav)´e sorduklarında;

           Birinci de Şam´ın kırmızı köşklerini gördüğünü, ikinci de Kisra´nın beyaz köşklerini ve üçüncüde de Sena´nın köşklerini gördüğünü söyledi.Bunların hepsinin bu taş gibi çatlayacağını bildirdi.

                 Mekke´den harekât eden Müşrikler Ordusu yolda müttefikleri ile birleştiler. Bir hamlede Müslümanları yok edeceklerini sanıyorlardı. Fakat Medine önlerine geldiklerinde hayallerinde bile görmedikleri hendeklerle karşılaştılar. Sağı, solu dolaştılar. Geçecek bir yer bulamayınca da Müslüman Ordusunun karşısında saf bağladılar. Onlara, ok atarak, taş atarak kinlerinden kuduruyorlardı.

               Müslümanlar küçük birlikler halinde dağıldılar. Hendeklerin etrafında devriye geziyorlardı. Hava soğuktu. Bileziğin kolun her tarafını sardığı gibi, Müşriklerde Medine´nin her tarafını sardılar. Fakat bir adım dahi ilerleyemiyorlardı.

               Müslümanların en zayıf noktası gerilerde Yahudilerin bulunduğu yerdi. Kureyza Yahudileri, Mekkelilerle birleşirlerse kazılan hendeklerin bir emniyeti kalmayacaktı. Onlar arka tarafta kalelerde oturuyorlardı. Peygamberimizle anlaşmaları vardı. Ve bir tehlike anında Müslümanlara yardım edeceklerdi. Ayrıca Peygamberimiz(sav)´in haberi olmadan hiçbir askeri harekâta katılmayacak, başvurmayacaklardı.

              Kureyşliler bu Yahudilere büyük maddi değerler teklif ettiler.

               ?Muhammed´in kökünü kazımadan buradan ayrılmayacaklarını.? bildirdiler. Onlarda bu teklifi reddettiler ve şöyle dediler;

            ?Siz bize en büyük kötülüğü müjdeliyorsunuz. Yazıklar olsun size. Yakamızı bırakın. Ben sözümde durayım. Çünkü ben Muhammed´den hep iyilik ve dürüstlük gördüm.?

             Böyle dedi ama müşrikler Yahudileri kandırdı. Kureyza oğulları antlaşmayı bozdular. Bekledikleri fırsatın o an geldiğini sandılar. Müslümanlar çok zor durumdayken arkadan kuşatacak, bütün Müslümanları kılıçtan geçireceklerdi.

             Yahudi´lerin fesatlıkları Müslümanları telaşlandırdı. Peygamberimiz(sav)  adam gönderip, Nadir oğullarının durumuna düşmemelerini söyletti. Fakat onlar bunu dinlemediler. Müslümanlara düşmanca davranmaktan caymadılar.

              Peygamberimiz(sav) onların üzerine iki yüz kişilik bir güç gönderdi. Gidenler, Safiye Binti  ve Abdulmuttalip ?in de içinde bulunduğu hisarı ok yağmuruna tuttular. Hz. Safiye(ra) onlardan birini yakalayıp kafasını kesti. Başını aşağıya attı. Yahudiler bu olay karşısında dehşete kapıldılar ve kaçtılar.

             Müşrikler geçemediği hendeklerin arkasında fitne yağdırıyorlardı. Moral bozacak her türlü eylemi deniyorlardı. Kuşatma bu durumda aylarca sürdü.

           Hendeğin dışında olanlar, uzayıp giden bu kuşatmadan bıkmaya, hendeğin etrafında dolanmaktan usanmaya başlamışlardı. Diğer taraftan da yakıcı bir soğuk etrafı kasıp yine kavuruyordu.

            Müşriklerden üç kişi hendeği geçmeyi başardılar. Bunlardan biri tepeden tırnağa zırh  olan Amr bin Abd´i Vüdd´dı. Bu adam  çok güçlü ve kuvvetli birisiydi. Arabistan da onun için;

           ?Bir orduya bedel.? diyorlardı. Hendeği geçince karşısına bir yiğit verilmesini istedi. Hz. Ali(ra) ileri atıldı. Peygamberimiz(sav) ona müsaade etmedi. Amr  üç defa meydan okudu. Üçünde de Ali tekrar ileri atıldı. Sonunda peygamberimiz(sav)  kendi kılıcını Ali´ ye verdi. Zırhını da ona giydirdi. Sarığını onun başına sardı.

             ?Allah´ım Bedir´de Ubeyde´yi, Uhut´da Hamza´yı benden aldın. Bu Ali ise benim kardeşimdir. Amcamın oğludur. Beni yalnız başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın.? diye dua etti.

           Hz.Ali(ra) Amr´ın karşısına çıktı. Amr ona;

          ?Sen kimsin ??dedi.

          Hz. Ali(ra);

          ?Ben Ebu Talibin oğlu Ali´yim.?dedi.

         Amr;

          ?Ben seninle dövüşmem.?dedi. ?Baban benim dostumdu. Senden başka yaşlı amcan yok mu ??.

          Hz.Ali(ra);

        ?Vallahi ben senin kanını dökmek isterim.?dedi.

          Amr buna çok kızdı. Kılıcını çekerek atını Ali(ra)´un üzerine sürdü. Hz.Ali(ra);

          ?Ben seninle nasıl çarpışayım. Sen atlısın ben ise yayan.?dedi.

           Amr bunun üzerine atından aşağı indi. Hz.Ali(ra)´ye şiddetli bir darbe indirdi. Öyle ki Hz. Ali(ra)´nin kalkanı parçalandı ve başından yaralandı.

           Sıra Hz.Ali(ra)´ye gelmişti. Amr´ın boyun köküne zülfükarla öyle bir darbe vurdu ki; kafasını uçurdu, gövdesini yere düşürdü. O anda bir çığlık koptu. Her taraf toz duman oldu. Hz.Ali(ra);

 ?Allah´u Ekber? Allah´u Ekber?? diye tekbir getirip zafer işareti yaptı. Bütün Müslümanlar ona eşlik ettiler. Diğer hendeği geçenler ise kaçmak mecburiyetinde kaldılar.

           Ertesi gün savaşın en korkunç günü oldu. Arkadan Yahudiler,önden Müşrikler Müslümanları ok yağmuruna tuttular.Savaş bütün gün aralıksız devam etti. Daha sonra kuşatma günlerce sürdü. Birçok çatışmalar oldu. Fakat Kureyşliler de artık dayanamaz olmuşlardı. Yahudilerden Müslüman olanlar oldu. Onlar Kureyşlileri de yalnız bıraktılar. En son Ebu Süfyan şöyle dedi;

             ?Ey Kureyşliler topluluğu; Demek ki, ben maymun ve hınzırın kardeşlerinden yardım talep ediyormuşum.?

             Mekkeliler günlerce kuşatmadan sıkılmışlardı. Herkeste bir bıkkınlık hâsıl oldu. Ve Şevval ayı sona ermek üzereydi. Zilkade ayı ise başlamaktaydı. Bu ayda Mekkeli hacılar geliyorlardı. Onu da düşünerek Medine´yi terk ettiler. Böylece büyük bir savaş daha sona ermişti.Müslümanlar müşrikten kalan yüklü develere el koydular.Onların bıraktığı yiyecekleri paylaştılar.

                 Sürçü lisan ettik ise Af ola. İsterim ki, insan önce insan ola.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04