Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


HİÇ KOLAY YETİŞMİYORLAR


Hiç kolay yetişmiyorlar.

Hiç kolay değil seçtikleri yol.

Çok küçük yaşlarda, insanlara yardım etmenin, onların yaralarını sarmanın kendilerinde oluşturduğu mutluluğu keşfettikleri gün belirleniyor. Zaman içinde, bu alanda okudukları çok çeşitli kitaplarla, izledikleri belgesellerle, araştırmalarla şekilleniyor. Ve lise yıllarının başında hedefleniyor.

O andan itibaren, hayallerinin gerçekleşeceği güne kadar oldukça zorlu bir çalışma dönemi başlıyor. Gelecekte şifa dağıtabilmek için günlerce, gecelerce masa başından ayrılamıyorlar.

Çocukluklarının, gençliklerinin getirdiği ne varsa erteliyorlar.

Sonra bir gün bu emeklerinin karşılığını alıp, o çok istedikleri Tıp Fakülteleri´ne adım atıyorlar. Daha ilk günden giydirilen beyaz önlükle onurlanıyorlar. Bu önlüğün sorumluluğunu, hayatları boyunca omuzlarında taşıyacakları bir şeref madalyası olarak hissediyorlar.

Belki de bir yurt odasında, ilk kez ayrıldıkları aile ocağından uzakta, ıslanmış yastığa başlarını koyup, hayalleriyle baş başa kalıyorlar.

Hastane ortamıyla, ameliyathanelerle tanıştıkları, Latince sözcüklerle dolu kalın sayfalar arasında kayboldukları, anatomi derslerinde kadavralarla, laboratuarlarda kan örnekleriyle, uygulamalarda hasta modellerle karşı karşıya kaldıkları, yurt içi, yurt dışı staj yaptıkları, projeler hazırladıkları, her bir branşta ayrı ayrı eğitim aldıkları, günün her saatinde ders çalıştıkları yılları art arda kovalıyorlar.

İlk steteskoplarını boyunlarına astıklarında gururlanıyorlar.

Gerçek anlamda hastaneye geçtikleri yıllarda ise sanki okula ilk kez başlamışlar gibi heyecanlanıyorlar. Hastayla yüz yüze geldikleri ilk anda, ilk iğne yapmada, ilk kan almada, ilk pansumanda, ilk serum takmada terliyorlar. Canı yanan bir çocuğu sakinleştirdiklerinde, bir yaşlının gönlünü okşadıklarında, kendilerine doktor hanım, doktor bey diye seslenen biri olduğunda çok mutlu oluyorlar.

Gün ışığını görmedikleri saatler süren nöbetlere kalıyorlar. Bu nöbetlerde, şanslılarsa bir koltuk kenarına kıvrılacak zaman buluyorlar. Yeni doğmuş bir bebeği kucaklarına aldıklarında, hayatı sorguluyorlar. Kalp masajı yaptıklarında, hayata döndürecekleri her yaşamla can buluyorlar.

Hayatla ölüm arasında yaşamanın, yaşatmanın ne denli önemli ve anlamlı olduğunu birebir tecrübe ediyorlar.

Ettikleri Hipokrat Yemini´ne sadık birer hekim olarak, o kutsal göreve hazır hale geliyorlar. Aslında bu altı yıllık zorlu eğitim hayatları, yaşamlarının bundan sonraki kısımlarında insan sağlığı için daima kendilerini geliştirecekleri bir yolun başlangıcını oluşturuyor.

Aynı zamanda, Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) gibi dünyanın en zor sınavına hazırlanıyorlar. Arzu ettikleri branşta uzman birer hekim olma şansını yakaladıklarında, sevinçten havalara uçuyorlar. Kariyerlerinin farklı devrelerinde, güzel ülkemizin herhangi bir bölgesinde zorunlu hizmetlerini yerine getirirken bunun, bir vatan borcu olduğunu gayet iyi biliyorlar.

Çabaları, emekleri bir ömür boyu devam ediyor. Saatler süren nöbetlerde, günün her anında sayısız hastayla ilgilenirken, bir başka canı kendilerinkinden öte görüyorlar. Vicdanlarını, merhametlerini yüreklerinde taşıyorlar.

O doktorlar şifa dağıtmak için ömürlerinden veriyorlar, ömürlerinden çalınması için değil.

YAZARLAR

  • Çarşamba 26.7 ° / 14.1 ° Güneşli
  • Perşembe 28.6 ° / 15.6 ° Güneşli
  • Cuma 30.8 ° / 18.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    10267,1%-0,1
  • DOLAR

    32,28% 0,14
  • EURO

    34,78% 0,09
  • GRAM ALTIN

    2412,09% 0,13
  • Ç. ALTIN

    3895,03% 0,00