Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


İNANÇ, ÖĞRETİLER, ÖRGÜTLENME VE ŞİDDET (9)


İnsanlık, sosyalleşmeye başladığı zamandan itibaren gruplaşmayı, belirli toplulukların içinde bulunmayı güvence ve yaşam kolaylığı olarak benimserken, alfa insanların, kendi güçlerini ve etkilerini fark etmeye başlamasıyla, bunu kendi kazanımlarını artırmaya yönelik kullanmaya başlaması, aynı zamanlara denk geldi.

İlk dinlerde, doğrudan korkulan doğa olaylarıyla bağdaştırılan Tanrı kavramıyla iletişimin sağlanması için ortaya çıkan ve günümüzde garip karşılanabilecek davranışlarıyla trans haline geçerek, kimi zaman Tanrıyla kimi zaman da kötü güçlerle bütünleştiğini belirtip, bir nevi ruhban sınıf yaratan Şaman, Kam gibi kendisine ayrıcalıklı davranılan kesimler zaten mevcutken, paganizmin sert rüzgârları, rahipler sınıfını ortaya çıkardı. Ardından ve aslında eşzamanlı gelen politeist inançların panteonlarında, tanrısallaştırılan, insanüstü niteliklere sahip kişilikler öne çıkarken, monoteist dinlerin anlamlandırılmasında sorunlar yaşandığı savıyla, yeniden fakat farkındalıksız olarak, yeni ve tezat olsa da semavi dinlerin öğretileri altında, panteonlar oluşturulmaya başlandı. Günümüzdeki azizler ve şeyhlere yüklenen özelliklere bakıldığında, bu garip realite rahatlıkla görülüyor.

Yeniden oluşmaya başlayan panteonlarda, insanüstü özellikler yüklenen kişiliklerin önderliğinde oluşan örgütlenmeler ise, Yeni Dünya Düzeni oluşumunda, yüzyıllarca, Dünyanın farklı coğrafyalarında oluşturdukları sistemlerle ortaya çıkan kapitalist şirketlerin, Derin Dünya Devleti kavramını, etkisiyle kullanımında yaptıkları acımasız uygulamaları, aynı güçlerin devreye girerek, bu kez istihbarat örgütleri vasıtasıyla kurdukları etkin iletişimle ve doğrudan kontrol altında tutabildikleri müritleri aracılığıyla, yapmaya devam ediyor.

Başlangıçta tamamen korunma ve yaşam kolaylığı algısıyla gelişen gruplara katılma isteği, zaman içinde sermaye sahiplerinin kazan-kazan ilişkisiyle oluşan şirketlerini ortaya çıkarırken, günümüzde, var olan örgüt yapılanmalarının devletler üzerindeki etkisiyle, halen kariyer, yükselme, kazanç bağlamında ve ne acıdır ki çoğunlukla inanca dayalı biat kültürünün etkisinde, bir otoritenin kanatları altına sığınma isteğiyle devam ediyor.

Günümüzde, bilinen anlamıyla küresel terörün, yaklaşık olarak, Afganistan´ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından işgali ardından, ABD´nin vekâlet savaşlarına yönlenip destek verdiği El-Kaide ile başladığı ortada. ABD bu girişimiyle, milli duyguların yanında din kavramını da kurcaladı ve ortaya çıkan sonuç korkunç boyutlara ulaştı. Afganistan halen Taliban ile din bağlamında terörle uğraşırken, El-Kaide, El-Nusra olarak Suriye´de etkin ve bir de IŞİD olgusu var.

İşin garip tarafı, kendi iç sorunlarını engizisyon dönemiyle kısmi de olsa kapatan Hıristiyanlığın yanında, İslam inancının bölünmüşlüğü ve kim ne derse desin, Osmanlı dahil bölgenin tarihselliğindeki etkin güçlerin, bilimden ve bilimsel eğitimden uzak olmasıyla, toplumlar, inandıkları dinin istemlerinden de uzaklaşarak, yorumların farklılığında, birbirleriyle hasmane tutum içine girdi. Bu potansiyelin farkında olan kazanıma yönelik güç odakları da, bunu fırsat bilmekte gecikmeksizin, ortaya çıkardıkları veya destekledikleri yapılanmalarla şiddete yönelerek, kaos´un getirdiği belirsizlik ve korku dolu, tedirgin, gergin ortamda kişi, grup, örgütlerin şahsiyetinde hedeflerine ulaşmaya başladı.

Günümüzde her şey birbiriyle bağımlı gelişiyor. Evangelistler gibi kimi örgütlenmeler Dünyayı karıştırarak Tanrıyı kıyamete zorlarken,  IŞİD gibi bir örgüt, yaptıklarıyla ve yine dini imajlarla, güç odaklarının kurmaya çalıştığı yeni oluşumların, ortaya çıkması için mücadele ediyor. FETÖ yapılanması gibi örgütlenmeler ise, istihbarat örgütlerinin desteğiyle, devletler içerisinde paralel yapılanmalar oluşturarak, yine güç odaklarının istemleriyle, yeni düzenler, yeni yönetimlerle hedeflenene ulaşmayı amaçlıyor. Üstelik bunu oldukça kripto bir sistemle ve eğitimin etkinliğini kullanarak yapmayı ilke olarak benimsiyor. Böylelikle doğrudan üst seviye bürokratların ve lider düzeyindekilerin gücüne ulaşabilecek potansiyeli elinde tutabiliyor. Ayrıca dini dayanışma ve tanrıya ulaşmada birbirlerine destek olmak için bir araya gelmesi gerektiği düşünülen tarikat ve cemaatlerin, vakıflaşma ile hem yasal statüye bürünerek hem de insanların duygularıyla, inançlarıyla etkileşime geçerek, yapılan bağışlarla elde ettikleri kazanımları daha da geliştirerek, şirketleşmeye başlamasıyla ortaya çıkan görünüm, 19. yüzyıl kapitalist sisteminin şirketleşmesiyle, insanlığın yaşadığı dramı anımsatıyor. (Devam edecek)

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00