Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


İYİ Kİ TARLADAYIM


          Bugün 3 Ocak Perşembe.

          Tarladayım.

          Hava güzel olmaya devam ediyor. Bahardan kalma bir gün derler ya, öyle bir şey. Havada rüzgâr bile yok. Gökyüzü masmavi. Yıldızlar sayılacak gibi güzel. Güneş ve ay açıkta dolaşıyor. Ufuklar gökyüzü ile kaynaşmış. İnsan bakmaya doyamıyor.

          Bu fırsatı değerlendirmek üzere zeytin tarlasını dolaşmaya çıktım. Zeytinlerim dört yaşında. Allah izin verirse bu sene nişan verecekler. Çok emek verdim onlara. Dört yıldır sulamasından, zehrinden, gübresinden gına geldi. Aldığım maaşı onlara sıvadım. Adam tuttum, kendim yaptım. Bozkır denen çalılıkları zeytin bahçesine çevirdim. Onların iştahlarını gördükçe bütün sıkıntılarım kayboluyor. Hele bir de ağacın çiçeklerini, meyvesini gördü mü insan, mutluluğuna doyum olmuyor. Yaptığı harcamaları, ettiği çabaları unutuveriyor. Dünyalar onun oluyor.

         Ben de artık bu sevdayı tatmak üzereyim. Onun için köye gelmekten, köylü olmaktan son derece memnunum. Yıllar öncesine döndürseler. ?tekrar gelmek ister misin?? deseler. Yine gelirim.

            Şehrin soba dumanı dolu yaşamından kendimi kurtardığımı sanıyorum. İnsan temiz havayı görünce bir daha dönemiyor sisli havalara. Şehirde kendimi sıkıntılı hissediyorum. Bazen;

        ? Nasıl yaşadım kırk beş yıl?? diyorum. Cevap bulmakta zorlanıyorum. Tabi ki mecburdum yaşamaya. Ve o zamanlar sisli havaları umursamıyordum. Ekmek derdi, yaşam derdi, iş derdi insanın gözünü kör ediyordu. Temiz havadan çok ayakta kalma mücadelesi vardı. İşsizlik korkusu aklımızı başımızdan alıyor, insanı pasifleştiriyordu. Boynumuz dik duramıyordu. İşten atılmamak için canımızı siper ediyorduk.

             Bu arada gecemiz gündüzümüz belirsizdi. Bankaya yeni girmiştik. Müdür yardımcımız cumartesi ve pazar günleri nöbet tutturuyor, pazartesi de işe gelmemizi istiyordu.? Tatilimiz yok mu?? dediğimizde, ?Müdürün emri böyle.? diyordu. Yıllarca devam ettik.

            Konya kışın soğuktur. İnsan sobanın başında bile dayanamıyor. Elektrikli sobanın başında oturuyoruz. Bacağımızın bir tarafı yanıyor, diğer tarafı donuyor. Soba sönüverse, kesin olarak donabiliriz. Kimseye bir şey söyleyemiyoruz.

Bu arada; gece nöbetindeyken, bankadan dışarı çıkmak bize yasak. İkide bir polis gelip denetliyor. İçeride seni göremezlerse, hemen Müdüriyete şikâyet ediyorlar.  Müdüriyet ise, Müdür yardımcısı. Hemen bizi tehdit etmeye başlıyor.

?İşten atarız da, işsiz kalırsınız da? falan filan.

          İnsan kişiliğini kaybediyor. Diyorum ya, soğuk, sıcak, çamur, duman, insanın gözüne görünmüyor. Ama bir yere kadar tabi. Bir yerden sonra artık dayanamıyorsun. Her şeyi göze alarak başını kaldırıyor, cevap vermeye başlıyorsun. Biz de bir gün Müdür yardımcısının karşısına çıktık.

           ? Çıktık.? diyorum.

            Herkes sen değilsin ki. Herkesin kendine göre dünya hesapları var. Müdürden, Müdür yardımcısından, hatta çevreden beklentileri var. Sen cepheye giderken bir bakıyorsun seni satıvermişler.

            Yedi kişiydik. Bir araya gelip, durumu anlatalım dedik. İsteğimiz nedir ki? Cumartesi, pazar nöbet tutan, pazartesi, salı gelmesin. İki güne, iki gün. Bunun tartışılacak bir tarafı yok.  Korkulacak yanı da yok. Durumu Müdür yardımcısına bildirdik. Müdür yardımcısı yüzünü azdırdı. Kızardı, bozardı.Sonra;

           ?Çocuklar.?dedi.?Bunu Müdür bey istiyor. Ben ne yapabilirim ki ??

           ?Tamam.?dedik biz de.?Durumu Müdür beyle konuşalım.?

            ?Olur.?dedi Müdür yardımcısı. ?Önce ben konuşayım, size haber veririm.?

            Çıktık meydana, belimizde silah, sırtımızda Üniforma. Herkes bize garip garip bakıyor. Yağcı takımları ne yanımızda, ne de uzağımızda. Ellerinden gelse böyle kalsın istiyorlar.

            ? Her şeyi Müdür yardımcısı halleder. Bizim Müdürle konuşmamıza gerek yok.?

               Fakat sosyal demokrat bir Müdürümüz var. Yapı olarak işçinin yanında olacağından eminim. Beni de çok sever. Bazen iş sonrası okey oynarlar. Ben de yanında otururum. İyi kötü bir sohbetimiz var. Böyle bir konuda, bize yardım edeceğine, sorunu çözeceğine eminim.

       Müdür yardımcısı bir süre sonra Müdürün odasına girdi. Daha sonra odacıyı çağırdılar. Banka da ne kadar yetkili varsa hepsinin gelmesini istediler. Odacı, yetkililere tek tek haber verdi. Onlar da Müdür odasında toplandılar.

       Bir şeylerin olacağı belli olmaya başlamıştı. Benim dışımda herkes, yan çizmeye çalışıyor. ?Nerden dediydik.? dercesine tavır koyuyorlar. Ama bir kere silah çekilmişti. Haklı olan talebimiz karşısında kendimizi savunacaktık. Bunun gocunacak, korkulacak, yanı yoktu. Ve bir süre sonra bizi de çağırdılar. Başta ben, arkada altı arkadaş Müdürün odasına girdik. İçeri girer girmez Müdür;

         ?Ne istiyorsunuz Ahmet ??dedi. Sesi kırıcı ve sertti.

         ?Bir şey istemiyoruz Müdür bey. ?dedim. ?Biz buraya kanunla geldik, kanunlara göre çalışmak istiyoruz. Yedi kişiyiz. Önce bize bir masa verin.?

         ?Masayı ne yapacaksınız??dedi.? Gel benim masamda otur.?

         ?Müdür bey.?dedim.?Bizim sizin masanızda gözümüz yok. Biz kanun ne diyorsa, onu istiyoruz. Hepimiz devletin memuruyuz. Devlet memurlarının cumartesi, pazar tatili olur. Herkes tatildeyken, biz nöbet tutuyoruz. Ona karşılık da pazartesi ve salı tatil istiyoruz. Diğer bankalar uyguluyor da, sen bizleri başka bir kanunla mı yönetiyorsun? Müdürsen, Müdürlük görevini bil. Bizim tatil hakkımızı yeme.?

          Sözlerim biraz sert olmuştu. Müdür kıpkırmızı oldu. Söyleyecek laf bulamadı. Etrafındaki yetkililere baktı ve

         ?Bu mu dertleri ??dedi.

         Hepimiz birden

         ?Evet.?dedik.

         ?Tamam, çıkabilirsiniz.?dedi.

          Biz cevap vermeden dışarı çıktık. Hemen muhasebeye çıktım. Bir tayin kâğıdı aldım ve Karaman´a tayinimi istedim. Akşam iş çıkışında Müdür yardımcısı yanıma yaklaştı;

         ?Ben sana küstüm Ahmet.?dedi.?Sen buradan gitmek için nöbeti bahane ettin. Ama ben yine de seni göndermeyeceğim. Al işte tayin dilekçeni yırtıyorum.?

          Dilekçemi yırtıp attı. Bir gün sonra öğrendim ki Müdür, Müdür yardımcısına;

         ?Bu çocuklar dürüst çocuklar. Onlara haksızlık yapmayın. Ne istiyorlarsa onu verin.? Demiş.

          Ve o günden sonra da istediklerimizi verdiler. Fakat gençlikten olmalı biz yine de iki gün tatil yerine, bir gün tatil kullandık. Herkes bu davranışımızdan memnun kaldılar

          Şimdi kendi kendime diyorum ki;

          ?Acaba o olay bugünkü çocuklarımızdan birinin başına gelseydi, ne olurdu? Hemen şirket sahibini çağırırlar, bunları derhal buradan alın, başka elemanlar verin.? derlerdi. Şirket sahipleri de;

         ? Sen Müdürle nasıl konuşursun? ?der ve İşime son verirdi. Onun için diyorum ki;

        ?İyi ki tarladayım. Allah şimdiki çalışan çocuklarımıza yardım etsin.?

          Sürç´ü lisan ettik ise af ola. İsterim ki insan önce insan ola.?

 

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04