Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


KADINLAR BİRLEŞİN


Öncelikle şunu belirterek başlamalıyım sözlerime; ?8-Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü?, tüketim toplumunun ürünü olan bir kutlama günü değildir. Sadece ?kadın? oldukları için ezilen, sömürülen, ikinci sınıf insan sayılan, ekonomik, toplumsal, fiziksel şiddetin her türlüsüne maruz kalan, tecavüz edilip öldürülen kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların ?var oluş mücadelelerine? ithaf edilmiş bir gündür. Diğerlerinin ise en azından ?böyle bir gün neden var?? diye sorgulayıp, düşüneceği bir gün. Bilmeyeniniz yoktur ama dilerseniz tarihi geçmişinden kısaca bahsedeyim: 8-Mart-1857 tarihinde New York´ta 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulu istemişler ve çalıştıkları fabrikada grev düzenlemişler. Bunun üzerine saldırıya uğrayıp, fabrikaya kilitlenmişler. Ardından bir yangın çıkmış ve kaçamamışlar, çoğu kadın 129 kişi can vermiş. 191o yılında da ölen bu işçi kadınlar anısına 8-Mart´ın ?Dünya Kadınlar Günü? olarak anılmasına karar verilmiş. Ülkemizde ise bu gün, ilk kez 1921 yılında ?Emekçi Kadınlar Günü? olarak anılmaya başlanmış. Cumhuriyetin ilanıyla ve Atatürk´ün girişimleriyle birlikte kadınların kamusal alanlara, ekonomik ve siyasal hayata girebilmelerinin önü açılmış. Türk kadını çoğu Avrupalı kadından daha önce haklarını elde etmiş. 1924´de Öğrenim Birliği kanunuyla kız ve erkek çocuklar eşit haklarla eğitime başlamış. 1926´da erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin uygulamalar kaldırılmış, kadınlara da boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı, 1930´da belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı, 1934´de milletvekili olarak seçme ve seçilme hakkı tanınmış. Ve bu hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi Türkiye olmuş.

Yıl olmuş 2016. Şiddet herkes için var ama kadınlar ayrıca cinsiyetlerinden dolayı bunun her türlüsüyle karşılaşabiliyorlar hala daha. Dünyada, onun yarısı olan kadınlar kanunları yapan, kuralları koyan, global dünyanın erkek egemenleri tarafından yok sayılıyorlar. ?Önce benim hakkım? öğretisiyle yetişmiş karşı cinsle hayatın her alanında aynı mücadeleyi göstermelerine rağmen ?birey? olarak değerlendirilmiyorlar. Bilgisi, eğitimi ve yaşadığı yer neresi olursa olsun, şiddetin her türlüsüne maruz kalıyorlar. Kadına kullanılan en iğrenç silah olan tecavüzle başta savaşan ülkelerde olmak üzere hayatın her anında karşılaşıyorlar, fuhuşa mecbur bırakılıyorlar, aile içi şiddetin ve cinsel zorlamaların, kadın sünnetinin kurbanı oluyorlar. Türkiye´de ise insani temel değerlerin gün geçtikçe aşındığı bir ortamda özellikle kadınlar açısından daha büyük sorunlar yaşanıyor. Bırakın toplumsal eşit haklardan gerektiği gibi yararlanmayı bugün eskisinden daha fazla ölen, öldürülen, şiddet gören, tecavüze uğrayan kadınlar konuşuluyor ülkemizde. Son beş yılda 1.134 kadın en yakınları olan erkekler tarafından öldürülmüş. Güldünya, Özgecan, Cansel, Hilal ve diğerleri bugün konuşamıyorlar ne yazık ki ve her biri arkalarında istatistiklere sığmayan acıklı hikayeler bıraktılar ama eğitim hakkından yoksun, namusu yalnızca kadına atfeden bağnaz bir düşünceden baskı gören, doğurganlığı ve anneliği dayatılarak çalışma hayatından uzak tutulan, çocuk yaşta evlendirilen, ensest kurbanı, aile içi şiddetin mağduru olan herkese ses olabilselerdi keşke. Bakınız ?Toplumsal Cinsiyet Ve Kadın Algısı? üzerine bir araştırma sonucu açıklandı iki gün önce. Buna göre; Türkiye´de kadının en büyük sorunu ?şiddet? olarak ön plan çıkmış. İlginçtir ki bunu söyleyen erkeklerin oranı kadınlardan daha çokmuş. Kadınların erkeklerden daha yüksek oranla kadının en büyük sorunudur dediği bir başka konu ise ?eğitimsizlik? olmuş. Demek ki töre ve namus cinayetlerinde dünyada ilk sıralardayken mecliste yer alan kadınlar açısından en sonlarda olan ülkemizde, ekonomik özgürlükler ve gelir adaletsizliğiyle boğuşan, tecavüzcüsünün iyi halden çeza almayışına tanıklık eden ya da onlarla evlendirilen,  yasaların kendilerini koruyamadığını düşünen, birey olarak değil anneliğiyle kutsal olarak görülen kadınlar ?eğitimin öneminin? farkındalar. O halde, kadınlar, birleşin. Bırakın kendi aranızdaki mücadeleyi, elinizi değdirdiğiniz her şeyi güzelleştiren gücünüzü öncelikle çocukları eğitmede kullanın. Toplumun kadınlar üzerindeki algısının değişmesi, cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması için ilk adım iyi eğitilmiş çocuklar yetiştirmektir ki bunun için de öncelikle iyi eğitilmiş kadınlara ihtiyaç vardır. Bu bir zihniyet devrimini gerektiren aydınlanmayla, bu da ancak kadınların bir arada durmasıyla, haklarını bilmesiyle, başını dik tutmasıyla mümkündür.  Oysa ne anlamlıdır hayatın her alanında kadın ya da erkek fark etmez, kişisel tercihlerle, özgürlüklerle, düşüncelerle ?insan olmanın? önemli olduğunun altının çizilmesi. İşte bu gerçekleşene kadar ?Dünya Kadınlar Günü? kutlaması yapmak, karanfillerle anılmak anlamsızdır. Bunun yerine önemini içeren konferanslar, paneller düzenlenerek kadınlar aydınlatılmalı, haklarının anlatıldığı etkinlikler düzenlenmeli üniversitelerce, sivil toplum örgütlerince, derneklerce.

Bu amaçla, dip not olarak belirteyim; öncelikle üniversitede eğitim gören gençleri ve eğitim veren öğretim elemanlarını ?Kadın´ın Toplumsal Değeri? konusunda bir kez daha bilgilendirmek, ?Türkiye´de Kadının Üretkenliği, Verimliliği? konusunda önemini ortaya koymak hedefiyle Çukurova Üniversitesi´nin düzenlediği Kadın Çalışmaları Merkezi´nce  ?Teoloji ve Kadın? başlıklı bir konferans var 8-Mart´ta  ve öğrencilerin hazırladığı ?Çocuk Gelinler? isimli gösteri.  Aynı zamanda teması ?Kadın Ve Sevgi? olan uluslararası karma resim sergisi açılışı yapılacak Tıp Fakültesi Dekanlığınca.  

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00