Ahmet DUMAN


Kim Yapmıştı O Binayı Acaba?

Eskiden, bizimkiler "zenzele" derlerdi


Eskiden bizimkiler “zenzele” derlerdi. Sonradan “zelzele” olduğunu öğrendik. Ama bizimkiler hala zenzele derler… Şimdi artık Deprem deniliyor ve hayatımızın önemli bir parçası, olumlu olmasa da her an korkusunu yaşıyoruz. Herkes korkuyor…

Ders kitaplarında ilk öğrendiğimiz deprem Erzincan Depremiydi… 27 Aralık 1939 da olan bu depremin anlatıldığı sayfalarda o yılların Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ağlayan bir kadını teselli ederken çekilmiş bir fotoğrafı vardı… Yanılmıyorsam o fotoğraftan bir de heykel yapılmıştı…

O yıllarda dünyanın evrende bir yıldız olduğu bilinmezmiş demek ki; ortalıkta Dünyanın, öküzün boynuzları üzerinde durduğu ve öküzün tam karşısında sığırlara musallat olan bir sinek olduğu ve iştahla öküze baktığına dair bir masal dolaşırdı. Sinek, eğri ve ucunda iğnesi olan kuyruğunu oynattığı zaman öküz huysuzlanır başını sallarmış, eee dünya da o sırada sallanıyor doğal olarak… Bu hikaye bundan yaklaşık 70 yıl önce duyduğum bir hikaye. Şimdi artık depremle ilgili daha başka hikayeler var bazılarının içinde öküz yok ama başka öküzler öyle şeyler anlatıyor ki; Allah bunlara inanan ve dinleyenlere akıl versin…

Sonraları Türkiye’nin çok önemli bir deprem kuşağı üzerinde olduğu, ayrıca kırılganlığı çok yüksek jeolojik oluşumların (bunlara Fay deniyor) dört bir yandan altımızda tehdit ve tehlike oluşturduğu anlatılmaya başlandı hala da anlatılıyor… İşte bu faylar nedeniyle sık ve kanlı depremler yaşadık…      1966 yılının Ağustos ayında yaşadığımız Varto depremi o yılların medyasında olağanüstü bir biçimde yer almıştı. Bol fotoğraf ve röportajlı haberler depremin boyutlarını gözler önüne sermişti.

O günlerden aklımda bir fotoğraf kalmış: Bu, ülke geneline yayın yapan gazetelerden birinde birinci sayfasının tam göbeğinde bir yıkık fotoğrafıydı; bina, anlatıldığına göre, 5 katlı bir yatılı ebe hemşire okulunun yurt binasıydı. Fakat tüm bina tüm katları üst üste yığılmış, olduğu yere çökmüştü. Aynen bir Akordeon gibi. Tuhaftır, binayı yapanlar yıkılmaması için değil muntazam bir biçimde yıkılması için yapmışlardı sanki. O günlerden bu günlere hep o soru aklıma gelir: Kim yapmıştı o binayı acaba?

Kesinlikle sizlerde farkındasınızdır: 5,8 lik son İstanbul depreminde de yıkılanlar ve ağır hasar gören binaların çoğunluğu, özellikle, okullar; devlet okulları… Başka başka depremlerde de aynı. Bu binaları yapanlar kontrol edenler kullanılabilir diye teslim alanları biliyor muyuz? Hayır. Hiç yargılanmadılar, teşhir edilmediler, ceza almadılar. Aramızdalar ve oralardan kazandıkları paraları harcamaktalar…

Eşim Bayındırlık Bakanlığından emeklidir. Yıllarca İnşaat Kontrol Mühendisliği görevinde bulunmuştur. 1998 Ceyhan Depreminde emekliydi. Depremden bir hafta kadar sonra Ceyhan’a gittik; durum korkunçtu bazı yerlerde taş üstünde taş kalmamış gibiydi bir meslek mensubu duyarlılığıyla hasarlı binaları uzun uzun inceledikten fotoğrafladıktan notlar aldıktan sonra “bir de Devlet Hastanesine gidelim” dedi. Gittik; hastane dışarıdan sapasağlam görünüyordu etrafındaki tüm binalar ya yıkılmış ya yıkılmak üzereydiler. Hastanenin içine girdik her yanını gezdi sonra dışarı çıktık tekrar etrafımıza baktık “hastanede boya çatlağı bile yok” dedi. Üzgün ve gururlu bir pırıltı vardı gözlerinde. Çünkü o hastanenin kontrol mühendisi kendisiydi. Konuya dair saptamalarını ve görüşlerini yazmış ve paylaşmıştı. Fazla bilgiçlik taslamayacak alçak gönüllü bir insandır, bu konuyu yazarken izin aldım. Bir yurtsever inceliği içinde “Boş ver be Duman ben işimi yaptım, biz işimizi yaptık şimdi içimiz rahat gönlümüz ferah bu bize yeter” dedi…

Ama geldik gidiyoruz ve yerlerimiz boş kalmış Müjgan Hanım!  

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22