?19.YÜZYIL´DA HARPUTLU İKİ ŞAİR
MUSTAFA ÂSIM VE ÇERİBAŞIZÂDE ALİ BEY´LER?-1
Ali Taş Adn.
Kökeni Yeniçeri ocağına dayanan Çeribaşı ailesinin bireyleridirler Harputlu iki kardeş şair Mustafa Asım ile Çeribaşızâde Ali Bey? Mustafa Âsım Adana ve Mersin yöresinde görev yaparken ve bu yörede şiirlerini de yazarken, Çeribaşızâde Ali Bey (Serseri Ali) ?Olaydı Yâr Olaydı? türküsünün güftesiyle tanınmaktadır. Her iki şair ise, şiirleri de bulunan Adanalı Av. Ali Şahin Vural Atal´ın babası İsmail Hakkı Atal´ın babası ve amcasıdırlar.
*?MECMUA-İ YÂDİGAR?
Araştırmacı-Yazar Nesime Ceyhan Çeribaşızâde Ali Bey (Serseri Ali) ve Mustafa Âsım olan iki şair kardeşin şiir ve mektuplarının bulunduğu ?Mecmua-i Yâdigâr?adlı defteri inceleyerek sekiz ay gibi bir zamanda elimizde bulunan ?19. Yüzyılda Harputlu İki Şâir Kardeş-Mustafa Âsım ve Çeribaşızâde Ali? adlı kitabı hazırlamış.
Mustafa Âsım´ın ortanca oğlu İsmail Hakkı´nın Elazığ eşrafından Nazmi Bey´in izin verdiği kadarıyla, babasının asıl defterinden alınan şiir ve bilgiler olduğu belirtilmiş. Asıl deftere gelince? Mustafa Âsım´ın ortanca oğlu İsmail Hakkı, babası ile amcasının şiirleriyle belgelerinin bulunduğu defteri Nazmi Bey´den istese de alamamış, Nazmi Bey, babasının defterini oğluna vermemiştir.
TECNÎS-İ SERSERİ
1-Kimse bilmez Tuna gibi başımı
Akan ırmaklara coşkun selim ben
Dört ırmağa verdim çeşmem başını
Şât, Murâd, Ceyhûn, nehr-i Nîl´im ben
2-Sevdâ ile nice yerler dolaştım
Nice dağlar, nice, nice çöl aştım
Katre idim deryâlara ulaştım
Deryâlar içinde teşne dilim ben
3-Serserim miskinim Harput´tur hayfâ
Öter mi her dalda bülbül-i şeydâ
Bir viran bağçede olmuşum peydâ
Kimse bilmez ne nevreste gülüm ben (s.203-204)
Serseri Ali
?Mecmua-i Yâdigâr?daki defterden yararlanılarak yaşam öyküsü ve şiirlerine erişildiği belirtilirken; bunların asıl defterden alınan şiir ve bilgiler olmadığına yer verilmiş. ?Mustafa Âsım´ın küçük oğlu Mehmet İsmet, 14 yaşında iken, babasının dağınık hâldeki belgelerini toplayarak (1920) babası ile amcasının şiir ve mektuplarını bir araya getirdiği ilk defterden alınabildiği kadar yazılan ikinci deftermiş?. Asıl defter ise Elazığ eşrafından Nazmi Bey´de ortaya çıkmış.
*?Gazel-i Fehmî-i Tarsus, Tahmîs-i Âsım Hayrelbuyûtî?
1-Hançer-i müjgânına olçeşm-i rindânım beni
Sînemi kıldı nişangâh urdu hûbânım beni
Ağlatır dağ-ı derûnumdan akan kânım beni
*Yakdı cânım, bükdü kaddim, yıkdı cânânım beni
*Hoştîmar etdi o şâhım, derde dermânım beni
2-Olmayınca bir zaman rindân-ı aşk içre mürîd
Kesmeyince lutf hallâk-ı teâlîden ümîd
Her belâ-yı derde râzı olmayan olmaz ferîd
*Yakmayınca seyf bırak, olmaz ol tîre hadîd
*Ol sebepten firkatiyle yaktı hâkânım beni
3-Dâme düştü bülbül-i şeydâ dahi hayli zemân
Gül yüzünden ettiğiyçün zâr ü feryâd ü figân
Kurtulur bir gün o, nûr gülşende eyler hoş mekân
*Bükmeyince vâsıl olmaz yeter maksûda kemân
*Nükte-i ma´hûda döndür büktü sultânım beni
4-Şem´-i hüsnünde dolaştırdı nice pervâneyi
Aldatup şevk-i çerağında gezen pervâneyi
Yandırır âhır visâlinde dil-i sûzâneyi
*Çün yapılmaz yıkmayınca hâne-i vîrâneyi
*Yıkdı îmar eylemekçün mâh-ı tâbânım beni
5-Sevdiğimden gayrı, dünyâda sitemkâr yoğimiş
Sormadı birgün perîşân hâlimi âr yoğimiş
Âsım-ı şeydâ gibi mehcûr-ı dildâr yoğimiş
*Çün bu cânım çıkmayınca vuslat´ı yâr yoğimiş
*Fehmiyâ çıksın bu tenden terk edip cânım beni (s.181-182)
Mustafa Âsım
Defter, Mustafa Âsım´ın Adana´da yaşayan ortanca oğlu İsmail Hakkı´nın kızı Prof. Dr. Nadire Yüksekışık´da uzun yıllar kaldıktan sonra, rahatsızlandığında kız kardeşi Av. Zeynep Ünlüeser´e verilmiş. Yazarın, Mustafa Âsım´ın küçük oğlu Nurettin´in kızı Birten Gökyay´la tanışmasından sonra da defter yazar tarafından incelemeye alınmış.
Nurettin´in ortanca kızı Birten Gökyay ?Mecmua-i Yâdigâr? adlı, dedesinin 227 sayfalık defterini Yrd. Doç. Dr. Nesime Ceyhan´a vermiş. Yazar Yrd. Doç. Dr. Nesîme Ceyhan, sekiz aylık çalışması sonucu kitabı tamamlayabilmiş. Nesîme Ceyhan, 19. yüzyılda yaşamış iki kardeş şair olan Mustafa Âsım ile Çeribaşızâde Ali´nin yaşadıkları dönemden uzak kalmadıklarını; devrin taşra şiirini temsil eden iki kardeşin ortanın üzerinde şiir yeteneğine sahip göründüklerini; Mustafa Âsım´ın, değişen ve dönüşen Divan şiirinin yeni şiire yönelen yerinde ve devrin insanı gibi şiirinin de değiştiğinin farkında olduğu; Çeribaşızâde Ali Bey´in ise, Divan ve Halk şiirinin birleştiği yerde durduğu; her iki şâir de de yenileşen şiirin izlerini takip etmenin mümkün olduğu notlarını düşmüştür.(s.9)
GAZEL-İ SERSERİ
1-Aşkınla senin şöyle diğer-gûn olurum ben
Sahrâya düşüp âhırı nMecnûn olurum ben
2-Ey gonca dehen lâ´l-i şîrin uğruna billâh
Sır vermeden Ferhâd´dan efzûn olurum ben
3-Göz yaşı döküpağladığım gam değil ammâ
Korkum bu ki müstağrık Ceyhûn olurum ben
4-Gel atma nolur tîr-i müjen gamzelerinden
Bağrım delinir birdil-i pürhûn olurum ben
5-Ey şûh-ı cihân Serserî uşşâkın unutma
Bu hasret ile yanmağa memnûn olurum ben (s.99)
Serseri Ali
Tarihçi arş.-yazar Fikret Memişoğlu, Yeni Fırat dergisindeki yazısında (1962) Mustafa Âsım ile Çeribaşı Ali Bey hakkında yazdığı yazıda,yetenekli ve halk içinde çok anılan bu iki kardeşin şiirlerinin kaybolduğundan da söz etmiş. (s.31)
*MUSTAFA ÂSIM VE ÇERİBAŞIZÂDE ALİ BEY
Çeribaşızâde Ali (1830-1866) ile Çeribaşızâde Mustafa Âsım (1858-1919) Harput´lu iki şair kardeş. Haleb vilâyetinde maiyet memurluğu yapan Ferhad isimli bir de kardeşleri var. Üç kardeşin babaları Miralay Mehmet Bey. Askerbaşı anlamına gelen Çeribaşı ailesinin kökeni Yeniçeri Ocağı´na dayanıyor?
*Mersin´den Haleb Valisi Nâzım Paşa´ya yazdığı terfi etmesi için şiir?
1-Adl ü âsârın ile eylesin ehl-i şehbâ
Zât-ı aliyyâlarına dâima binlerce duâ
2-Halk-ıMersin ediyor hâliyâ tezyîn-i lisân
Çünkü âsâr-ı güzîdenle buluptur umrân
3-Mersin´e geldiğim esnâda görünce derhâl
Bergüzâr kıldığınız mektebe fevren fi´l-hâl
4-Yazdığım tarihi arz etmeye kıldım cüret
Bu mübâhât ile tasdîa da buldum fırsat
7-Abdinize ederim leyl ü nehâr hamd üsenâ
Hakkı-ı nâçizi de beş defa yazıldı inhâ
8-Olmadı hiçbiri is´âfa karîn
Resmî günlerde olur kemteriniz kalb-i hazin
9-Aldı dördüncü nişân nice nice mâdûnum
Bir beşinciyi dahî vermediler mahzûnum
10-Abd-i nâçizleri oldukça da kıtmîri edîbim
Dahî îfa-yı vezâifçe de pâk-i merd-i necîbim
11-Hep berâatlidir her yerdeki istihdâmım
Emr-iâliye muvâfık bilirim ikdâmım
12-Oldu on altı sene meslek-i jandarmadayım
Emr-i terfîimi kuvvetli ümîd etmedeyim
13-Çün edilmişti mukaddem köleniz isti´lâm
Vâli-i âli-i Seyhan tarafından da yazıldı i´lâm
14-Hâliyen gelmedi tesrîrime bir emr-i beşîr
Kaldım emsâlim arasında hacâlette esîr. (S.130-131)
Mustafa Âsım
Tarihin akışına koşut yukardan aşağı doğru geldiğimizde 1688´de Osmanlı devletindeki isyanda (Büyük bir olasılıkla Patrona Halil İsyanı) öldürülen Yeniçeri Ocağı Ağası Harputlu Ali Ağa´nın oğlu Yeniçeri Ocağı Ağası Mustafa Ağa, onun oğlu Yeniçeri Ocağı Harput Ağası Ali Bey, Ali Ağa´nın oğlu ise; Çeribaşızâde Ali ile Mustafa Âsım ve Ferhad beylerin babaları olan Miralay Mehmet Bey.
Çeribaşızâde soyadı aile fertlerinden bir kısmının Yeniçeri Ağası olması nedeniyle verilir. Aileye uzaktan akraba olanlar Subaşı ve Başçeri soyadlarını almışlar. İshak Sunguroğlu, ailenin kökeninin Fatih Sultan Mehmed´e kadar taşır. (s.32) Miralay Mehmet Bey ve onun babası olan Yeniçeri Ocağı Harpur Ağası Ali Bey´e ait mevcut fermanların kaybolduğu da defterde yer alan bilgilerdendir.
GAZEL-İ SERSERİ
1-Gönlümce benim dönmedi devrân dönecek mi Rahm eyleyüp ahvâlime bir ân dönecek mi
2-Ey bâd-ı sabâ müjde-i ihsânı yetiştir
Râyiha-i kâkülleri reyhân dönecek mi
3-Mecrûh sînem hicr ile cerrâha kaluptur
Bir gün ola mı vuslata hicrân dönecek mi
4-Mahrûm eden olyâr kûyundan beni yâ Rab
Eşkimle anun başına tûfan dönecek mi?
5-Dil nâr-ı şeb-i gamında kalup Serser oluptur
Şolyüzleri hurşid dırahşân dönecek mi (s.100)
Serseri Ali
*Mustafa Âsım, Mersin jandarma tabur kitabetinde iken, Halep´de hava değişiminde bulunduğu süre, mezuniyet maaşının Adana alayından verilmesi hakkında Adana Valisi Bahri Paşa´ya yazdığı şiir.
1-Eylesin adlin ile belde-i Seyhan fahri
Eşkıyânın bu havâlîde bozuldu sihri
Ehl-i târih arasın haşre kadar bu dehri
Okusun bülbül bağ-ı Adana bu asrı
Sizsiniz âsıf-ı devrân-ı adâletbahri
*Sâmi-i ehll-i niyâz lâmi-i nûr-ı vüzerâsın
*Nazar-ı şevket-i şâhânede hurşid-i ziyâsın
2-Şeref ü âtufetün cümleye oldu siyyân
Asrınızda bu havâlîde bulunmaz giryân
Adliniz kılmadadır dilleri şâd u handân
Ediyor elsine-i vird-i umûmî şükrân
İki âlemde sizi eylesin âlî, rahmân
*Ve lehû
3-Ey velîü´n-niğme silsile-i pâk-i nesîb
Bendegân sâhibi zü´l-kadir necîb ibni necîb
Künc-i mihnetteki bîçârelere, lutf-i tabîb
Kadr-i ulviyetiniz söyletiyor, nazm-ı edîb
Çünkü âsâyiş içinde yaşıyor, yerli garib
*Ve lehû
4-Kemterin gelmiş idim emir sipehdârı ile Bağdad´tan
Şehr-i şehbâya kadar semt-i behişt-i âbâddan
Âile gâile beşaltı nüfus efrâddan
Harçlığım kalmadı şehbâya üç zâtdan
Aldım on beşlira güçhâl ile karzıyâtdan
*Sâmi-i ehl-i niyâz lâmi-i nûr-ı vüzerâsın
*Nazar-ı şevket-i şâhânâde hurşid-i ziyâsın
5-Abdiniz belde-i şehbâya olundum terhîs
Olıcak münkazıyye iznim edildimteşhîs
Altı mâh medd izin kıldı etıbbâ tahsîs
Fırkadan gitti rapor mazbatası bîtenkîs
Gelmedi emri düyûnattan olaydım tehlîs
Ve lehû
6-Maâşâtımı Haleb´de gözetirken gûyâ
Şîve-i âb u kader Mersin´e kıldı isrâ
Hâk-i pâkinden inâyet dileyip itmiştim istidâ
Tarf-ı sâmilerinden üç ay evvelce yazıldı inhâ
Gelmemiştir ne maaş ne de cevâbı hâlâ
*Sâmi ehl-i niyâz lâmi-i nûr-ı vüzerâsın
*Nazar-ı şevket-i şâhânede hurşid-i ziyâsın
7-Yok bir emlâk ü irâdım ki maaştan gayrı
Masraf, dağdağa-i fikr, hırâştan gayrı
Külfet-i âciz-i beyt telaştan gayrı
Tesliyem tebriye evrâk kumaştan gayrı
Başka yok fahr edecek merkad-ı nâştan gayrı
Ve lehü
8-Köleniz Âsım-i biçâre duânızda müdâm câhiddir
İnd-i dergâh-ı Hudâda umarım fâiddir
Cümle ahvâle âmirlerim hep şâhiddir
Husûsen dâder-i devletleri mîr-i âhidir
İşte o mîr-imüşâr en büyücek şâhiddir
*Ömr-i ikbâlinizi eylesin Allah mezîd
*İsterim celb-i maâşâtım için bir te´kîd (s.132-133-134)
Mustafa Âsım
Fikret Memişoğlu´nun ?Harput´ta Dalyan Boylu Çeribaşızâde Ali Bey? adlı makalesinde belirttiğine göre Çeribaşı ailesinin askeri hizmetlerine karşılık Harput´un ?Kuzey Ovası´nın? tımar olarak verildiği, bununla ilgili beratların İkinci Mahmud ve Sultan Abdülmecid tarafından da teyid edildiğine yer veren yazar Nesime Ceyhan, Başbakanlık Devlet Arşivi´nde bu konuda herhangi bir bilgi ve belge bulamamış. Memişoğlu makalesinde ayrıca Mustafa Âsım Bey´le ilgili Abdülmecid Han tarafından verilen son beratı yayımlayacağını önceden duyursa da, Yeni Fırat dergisinin ilerleyen sayılarında böyle bir belgenin yayımlanmadığı belirtilir? ?Hicrî 1256 tarihinde verilen bu berattan, Ali Bey´in babasının Miralay Mehmed bey olduğu anlaşılıyor. Bu Mehmed Bey´in Elazığ´ın ilk kuruluşunda eyalet valisi olan Mehmed Reşid Paşa ile Harput´a geldiği anlaşılmaktadır.?(s.33)
MEŞHÛR GAZEL-İ SERSERÎ
1-Yine bir şûh-ı şîrin yazmayı nevrestelemiş
Aldı aklım hele bilmem ne güzel bestelemiş
2-Finofes bir yana püskül karışup kâkülüne
Kara gözler ne yaman hasta bakar mestelemiş
3-Tîr-i müjgânını şol kaşı yâyından vâh kim
Sîneme doğru tutup atmağa şâyestelemiş
4-Göreli gül yüzünü aşkına yandım yanarım
Tütünüm baştan aşup göklere peyvestelemiş
5-Serserî sen gideli gurbete Harput güzeli
Şîve-i nâz u edâyı ne yaman üstelemiş (s.160)
Serseri Ali
Çeribaşızâde Ali ile Çeribaşızâde Mustafa Âsım´ın yaşadıkları 19. yüzyılda Elazığ´la birlikte bir kültür merkezi olan Harput´taki nüfusun 15.070 (1897) olduğundan da söz edilirken; Harput´un eyalet konumundaki önemli bir uygarlık merkezi olduğu için Diyarbakır´a atanan valilerin de Harput´ta ikâmet ettikleri vurgulanır.
İshak Sunguroğlu´nun ?HarputYollarında? adlı eserini kaynak gösteren yazar, ?Harput´un Yetiştirdiği Şairler? bölümünde 19. Yüzyılda yaşayan halk ve divân şairlerinin Hoğulu Hoca Ahmet Efendi Oğlu Rahmi-i Harputî, Hacı Abdülhamid Hazmî Efendi, Sunguroğlu Hacı Kerim Efendi, Çeribaşı Ali Bey ve kardeşi Mustafa Âsım, Ahmed Hamdi-i Harputî, Ali Haydar Çırpanî, Harputî Âşık Cefâî, Şâir Melûlî, Karacaoğlu Mustafa Sabrî, Köse Sefer Hacı Reşid Efendi, Şâir Veysî, Hacı Hafız Şeyh Yusuf Efendi, Muallim Sâdi ve İzzet Dede ve Meşhur Harputlu Şâir Hacı Hayri Bey gibi isimler olduğuna da değinir. Bunun dışında, Yrd. Doç. Dr. M. Nâci Onur´un ?Harputlu Dîvan Şâirleri? adlı çalışması olduğunu dile getiren Nesime Ceyhan; orda da Rahmi-i Harputî, Şirinzâde Muallim Sâdi, Köse Seferzâde Hacı Raif Efendi, Sungurzâde Hacı Abdülkerim Efendi, Kanbalakzâde Abdülhamid Hazmî, Hacı Hayri Bey, Mustafa Sabri Efendi (Karacaoğlu), Efendizâde Veysî, Çırpânîzâde Ali Haydar bey. M. Nâci Onur´un, Harputlu Hacı Hayri Bey, Harputlu Rahmî Dîvanı ve Harputlu Şâir Mustafa Sabri Efendi isimli şairlere yer verirken (s.13) ??Mustafa Âsım ve ağabeyi Çeribaşızâde Ali´nin hem aldıkları eğitim ve hem de köklü aile yapıları bakımından devirdaşları şöhretli şârlerden geri kalmadıklarını, şiirlerinin kayboluşu sebebiyle Hârputlu şairler arasında sadece anıldıklarını, zihinlerde kalan bazı şiirlerinin gündeme getirilebildiğini görüyoruz.? (s.12-13) notunu düşüp, isimlerini belirttiği Harputlu şairlerin birer şiirini de yer vermiş.
?Gazel-i Jandarma Miralayı Mîr Âhid Hasan Tahmîs-i Âsım Hayrelbuyûtî?
1-Gül bülbülü güldürmedi Tevfik Beyefendi
Göz yaşını sildirmedi Tevfik Beyefendi
Müjgân oku atmaklığı bildirmedi Tevfik Beyefendi
*Emsâlini göz görmedi Tevfik Beyefendi
*Reftârına aklermedi Tevfik Beyefendi
2-Cârına edâ-i kâmet bâlâsına hikmet
Seyreyleyen arâr dahi etmekte rekâbet
Ta´n eylemesin âşıkını işve-yi âfet
*Mahsûs sana, bu yosma reviş hüsn-i letâfet
*Gayrılara hak vermedi Tevfik Beyefendi
3-Yapma a begim âşığına nazlı kinâye
Bakdımsa ne var gerden-i billûr aynaya
Şâyetse kıluptur seni hak medh ü senâya
*Sen gibi bir âfet hele bu dehr-i fenâya
*Zannım ki daha girmedi Tevfik Beyefendi
Mustafa Âsım
Şiirleri yer alan şairlerin dışında Hacı Yunuz Remzî Efendi, halk şâri Âşık Cefâî, Fevzi, Melûlî ve İzzet Dede gibi şairlerin adlarından da söz eden yazar Nesime Ceyhan; HarputYollarında? adlı kitabın yazarı olan İshak Sunguroğlu´nun; ?Çeribaşızâde Ali Bey ve Mustafa Âsım´ı da halk şâri iki kardeş olarak zikretmiş, şiirlerinin güzelliklerinden ve kıymetinden bahsetmekle birlikte eserlerinin kaybolduğunu üzülerek ifade etmiştir?? (s.28)
İşte, yazar Nesime Ceyhan, kendisine verilen bu şiirler ve belgeler üzerinde çalışarak ?19. Yüzyılda Harputlu İki Şâir-Mustafa Âsım ve Çeribaşızâde Ali Bey´ler? adlı kitabı edebiyata kazandırmıştır.
GAZEL-İ ÂSIM
1-Sevdiğim aşkınişle ben iftihâr etmem mi ya
Zümre-i uşşâka her dem bahşeder hüsnünziyâ
2-Gamze atmak, şîve satmak âdet etmiş gözlerin
Böyle insafsızlık âhûlar da etmez zannıma
3-Gözlerin mestânesi oldumsa kâfir olmadım
Sen gibi bir şûha elbette olur dil mübtelâ
4-Ben nasıl olmam kızıl divânesi dildârımın
Gül yanağından kızıl elmalar cilâ
5-Bezm-i vaslın hastasıdır Âsım-i şeydâ senin
Bûs-ı lâ´l-i leblerin ümmîd eder subh u mesâ (s.142)
Mustafa Âsım
*Adanalı Sırrı (Efendi)nin Nazîresi
1-Damlamıştır kalbime hubbun ezelden ezelden âşıka
Kâni´ ol,Hakk´a kasemle yok derûnumda riyâ
2-Gamze şîve attırır elbet bana aşkın senin
Nasfet-i mesbûtemi atma sakın beyne´d-dücâ
3-Gözlerim gözler mülâkâtı fakat oldum redîf
Buk´a-i ta´lîme düştüm cismime verdiezâ
4-Gül zahmda kalmamıştır levn-i safbâ sevdiğim
Vakt-i vaslında utansam anıçokgörme banâ
5-Bûs-ı destin an-karîb etsen, ol zü´l-celâl
Etmesin, mahrûm-i didârın bu Sırrî´yi Hudâ. (s.142-143)
Mustafa Âsım
Sözlerini sürdüren yazar Nesime Ceyhan; ??Ali Bey halk şiirine daha yatkınken; Mustafa Âsım, yukarıda da anılan asırdaşı şâirlerin birçoğu gibi modern şiire doğru değişen klâsik şiiri temsil eder.? notunu da yazısının sonuna düşmüş. (s.28)
*?Mersin´de bir dilber-i rânâya hitâb gazel?
1-Sormadın zârımı bir kerre neden olmalıdır
Çıkan âhım yeli güneyde esen olmalıdır
2-Sana arz eyleyecek hâlimi hemdem bulamam
Hikmet-i aşkı mezâyâyı bilen olmalıdır
3-Hayli demdir ne çeker gamlı gönül gurbette
Bahtımın tev´emi ekdâr-ı mihen olmalıdır
4-Derdimi kilk-i hazîn ile kılardım teşrîh
Kanlı çeşmimden akan seyli silen olmalıdır
5-Gözlerin nev´i beşerden diyemem ey dilber
Aslınız mutlaka âhû-yı hıten olmalıdır
6-Şöhret-i aşkı lisanlarda kalan Mecnûn
Sebebi sen gibi bir gonce dehen olmalıdır
7-Ağlatan bülbül-i şeydâları her şâm u seher
Gül yanağın gibi ellerle gülen olmalıdır
8-Ben sana aşk-ı hakîki ile âşık oldum
Sana meftûn olan erbâbı sühen olmalıdır
9-Kimseye söylemedim dağ-ı derûnum 3ahır
Aks edip cismime mecrûh-ımüjen olmalıdır
10-Düştü cerrâh eline yârelerim insâf et
Merhemi, şehr-i leb-i lâ´lin emen olmalıdır
11-Gözetir ağlayarak Âsım-ı bîçâre seni
Ölmeden gel de suâl eyle neden olmalıdır /S.148)
Mustafa Âsım
?Serserî Ali, kardeşi Mustafa Âsım Bey´den teknik bakımdan daha kuvvetli gazeller kaleme almıştır. Serserî Ali Bey, 19. yüzyılın dîvan ve halk şiirini yaklaştıran kalem şuarasına daha yakındır.? (s.92)
Çeribaşızâde Ali Bey´in şiirlerinden otuz dördü aruz, altısı ise hece vezniyle yazılmış. Gazel, Tahmis Gazel, Muhammes-i Mütekerrir, Bahâriye ve Tecnis olarak kaleme alınmış. ?Mecmua-i Yâdigar´da yer alan 40 şiirden hareketle Serserî Ali Bey, 19. asrın mürekkep yalamış, klâsik şiiri tanıyan, halk şiirinin inceliklerine mûsikî noktasında da vâkıf usta bir şâiridir. Kaynaklarda halk şâiri olarak geçişi Harput yöresinden okuduğu türkülerden mülhemdir. Biz Mustafa Âsım Bey´e ait olan defter aracılığıyla Serserî Ali´yi dîvan şiirine yaslanan yanıyla da tanıma ve inceleme şansı bulduk.?
*ÇERİBAŞIZÂDE ALİ BEY (SERSERİ ALİ)
Çeribaşızâde Ali Bey´in hayatı hakkındaki bilgiler? Mecmua-i Yâdigâr ile İsmet Sunguroğlu ve Ziya Memişoğlu´nun notlarından alınmaktadır? 1830/31 yıllarında doğmuş,1866 yılında 35 yaşındayken vefat etmiş. Yeğeni İsmet Aktan, amcası Ali Bey´in, babası Mustafa Âsım´dan 15 yaş büyük olduğunu belirtse de, yazar Nesime Ceyhan, daha büyük olabileceğini vurgularken; bundan 5-10 yıl önce vefat eden 80/90 yaşlarındaki ihtiyarların onun adını ve şöhretini duydukları hâlde kendisini görememelerine dayandırarak, 1830´dan bir hayli önce doğmuş olabileceğinin altını çizmektedir. Bunun yanı sıra, Ali Bey´in ölünceye kadr sevdiği kadın olan Pembe Hanım´dan olan ve Çanakkale Savaşı´nda Topçu Binbaşısı olarak şehit olan (1915) oğlu Ali Ulvi´nin 1896 yılında 16/17 yaşlarında iken ona yazdığı mektuplardan doğum tarihinin 1843 olabileceğini çıkararak, Fikret Memişoğlu´nun verdiği bilgilerin doğru olmadığından da söz eder.
Çeribaşızâde Ali Bey´le ölene kadar birbirlerini sevdikleri Pembe Hanım´a gelince?
Hasta olduğunda topçu okulundaki oğluna yanına çağırıp:?Gel oğlum, sana bir sır vereceğim? diye söze başladıktan sonra, ?senin baban bu şehrin en yiğidi Ali Bey´di. Onun için senin adını da Ali Ulvi koydum. Ben öldükten sonra, sen onunla iftihar edeceksin. Bu sırrı gizledim ben. Sen sakın gizleme. Kader bu, bir dalda iki yaprak olamadık dünyada.. Ahrette Allah nasîb etsin./Şimdi babanın hayatta bir kardesi vardır. Onun adı Mustafa Âsım Bey´dir. Kendini ona tanıt, korkma, onlar asil insanlardır. Ölülerin hatırasına hürmet ederler. diyerek? gözlerini kapatır. Mustafa Âsım, Ali Ulvi´yi okutup, Harbiye´ye kadar göndermiş.
?Çeribaşızâde Ali Bey´in devrin şöhretli şâirlerine tahmisleri olduğu gibi,onun şiirlerine de tahmisler yapılmış, şöhreti devrini sarmıştır.? (s.43)
Çeribaşızâde Ali Bey Harput´ta eğitimini gördükten sonra, Harput´ta fazla kalmayıp diyar diyar dolaşmış? Harput´tan ayrılışına neden olarak, bir komşu kızının kendisini rahatsız etmesi ya da karısı ona âşık olan bir adamın ricası olarak da söylenir. Yakışıklı ve hovarda bir olan Ali Bey´in, şiirlerinde ?Serseri? mahlasını kullandığı, halk şairi olarak anılsa da divan şiirine daha yakın olduğu ifade edilmektedir. ??Harput makamlarının hepsine âşinâ olup sesi güzel ve etkileyicidir. Yaşadığı yerlerde kadın, erkek bütün insanları etrafına toplayacak bir cazibeye sahip olduğu söylenir. Bunun yanında mahcup hâli şöhretini arttırmıştır.?(s.41)
*ÇERİBAŞIZÂDE ALİ BEY´İN ŞİİRLERİ
Şiir yazan, beste yapan, güzel ve farklı sesiyle divan, türkü, hoyrat okuyan Çeribaşızâde Ali Bey, İstanbul´a gittiğinde bir camiden ezan okuyarak, güzel sesini tanıyan Harputlu hemşerilerini bulur. Harput´a döneceği zaman parası kalmadığında da bir dilenciyle elbiselerini değişip, dilencinin yerine oturup, dîvanlar, nevrûzlar, ibrâhimiyeler okuyarak yol parasını toparlayarak Harput´a döner.
GAZEL-İ SERSERÎ
1-O şuhun aklım alan şöyle finofes başıdır
Hem sebep ömrüme ol gözleri ile kaşıdır
2-Âh niçün ülfetini kesti benimle bilmem
Şimdi ağyâr iledir gayrıların yoldaşıdır
3-Çağlayan kan ile su cânâ ser-i kûyında
Ağlarım hasret-i hicrinle bu çeşmim yaşıdır
4-Kendine kalsa eğer yâr bu kadar cevr etmez
Tıfldır neylesin olettiren on dört yaşıdır
5-Serserî hoşgörüben, çekme gam yârimden
Atılan seng-i sitem, bize muhabbet taşıdır. (s.150)
Serseri Ali
Yeğeni İsmail Hakkı´nın; ?Asrındaki insanların en bahâdırı ve hem de gâyet tenâsüb-i âzâya ve muhrik bir sadâ ile beraber hüsn ahlâka mâlik emsâlinin nâdiri olduğu hâlde hazmen linefsihî mahlasını ?Serseri,´ yâd ettiren Mustafa Âsım´ın en büyük biraderi meşhûr Ali Bey´in mahsûl-i tabiatından gazel.? (s.42) diyerek takdim ettiği Mecmua-i Yâdigâr´da onun 41 şiiri yer alır.
Bestelenmiş şiirleri nedeniyle kısmen tanındığı belirtilen Çeribaşızâde Ali Bey, dostlukları da bulunan, döneminin Harputlu şairlerinden olan Hacı Hayri Bey´in redifli, ?Olaydı? adlı, türkü olarak çok tanınan şiirini de bestelemiştir.
Çeribaşızâde Ali Bey´in vefatından sonra da Mustafa Âsım İstanbulâ gittiğinde (Haziran 1917) tanınmış Harputlu şair Hacı Hayri Bey´le görüştüğünde Serseri Ali´den bahsedip ağlamışlar. Hacı Hayri Bey´le Çeribaşızâde Ali Bey gençliklerinde süreklibirlikte olup şiirler yazar, besteler yaparlarmış. Hatta birlikte yaptıkları, serseri Ali´nin bestesini yaptığı ve hâlen söylenen tanınmış bir türkü olan ?Olaydı?nın güftesi şöyledir:
Sînemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı.
Zülfün karanlığında bezme çerağ olaydı
Olaydı yâr oaydı yâr bâde dolduraydı
Şu benim gönlüm için nizam icâd olaydı.
?Urfalı Nâbi´den Osman Nevres´e ondan da Hacı Hayri Bey´e intikal eden ?olaydı? redifli gazeline Hacı Hayri´den sonra da nazîreleri yapılmıştır. Hacı Hayri Bey´in gazelinin aslı şöyledir:?
Sînemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı.
Zülfün karanlığında bezme çerağ olaydı
***
Meyhâneler kapısı bahtım gibi kapansın
Rindâne bâde içmek sensiz yasağ olaydı
***
Deşt-i cünûn içinde gezmezdi böyle gönlüm
Gîsûların kemendi boynumda bağ olaydı.
***
Terk-i cûnûn ederdi Leylâ gamıyla Mecnûn
Bir gün yüzün göreydi âlemde sağ olaydı
***
Efsâneler yazardım sevdâ-yı aşka dâir
Gamdan dilimde Hayrî hâl-i ferağ olaydı.
?M. Nâci Onur, Harput´ta Uşşak, İstanbul´da Hüseyni makamında bestelenen bu manzûmeye, bestelenişi sırasında, şâire ait olmayan ve ancak anoınim bildiğimiz şu beytin de nakarat olarak eklenmiş olduğunu belirtir:
Nolaydı yâr nolaydı yâr bâde dolduraydı
Şu garîb gönlüm için kânun icâd olaydı. (s.46)
?Harputlu şâirlerle ilgili yapılan çalışmalarda ve antolojilerde geçen, kulaktan kulağa aktarıldığı söylenen bilinen bir şiiri şöyledir:
*ÇERİBAŞIZÂDE MUSTAFA ÂSIM:
Mustafa Âsım; Diyarbakır Jandarma Alay İdare Eminliğinde bulunurken 1335/1919 yılı şubatının 23.günü vefat etmiştir. 1.72 boyunda, dinç, asker yürüyüşlü, gençliğinde güreşirmiş. Dersim isyânı dolayısıyla dersim vilayeti lağvedildiğinde memur olan Mustafa Âsım, daha sonra askeriyeye geçmiş, Sultan Abdülhamit döneminde 12 yıl sivil memuriyet, ardından 3 yıl Bağdat, 1 yıl Haleb, 8 yıl Mersin´de görev yapmış. 1906 yılından itibaren de 13 yılı geçkin bir zaman Diyarbakır´da görevde bulunmuş, 32 yıl Jandarma mesleğinde çalışmış. Diyarbakır´da Jandarma Alay İdare Eminliği yaparken Polis Müdürlüğü ve Divân-ı Harb ve İdâre-i Örfiye azalıklarında da bulunmuş. 1888´de ki Dersim isyanı nedeniyle Dersim vilayeti lağvedildiğinde sivil hizmetten askeriyeye geçen, bir yıl sonra teğmen olarak gittiği Bağdat´ta 3 yıl Sinâ´da kalınca sıcağa dayanamayarak tebdîl-i hava ile Haleb´e ordan da Mersin´e geçen Mustafa Âsım, şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla Haleb ve Diyarbakır´ın havasına vücudu uyum sağlayamamış. Mustafa Asım kendisini Diyarbakır halkına sevdirmiş, yazdığı şiirler Diyarbakır münevverleri üzerinde ilgi uyandırmış. Diyarbakır´daki14 yıllık vazifesi esnasında on alay kumandanı değiştiği hâlde, şehrin havasıyla uyum sağlayamadığı, ya serin bir yere ya da emekliye sevk edilmesi gerektiğini ısrarla talep ettiği hâlde bu dileği gerçekleşmemiştir.
?İstanbul´da Elazîz, Diyarbekir, Dersim, Ma´den, Mardin Meb´ûsîn-i Kirâmına İstirhâmı Mutazammın Takdîm Kılınan Manzûme?
1-Bugün siz devlet-i Osmâniyânın pertevindensiz
Dehâlet eyleyen mahzûnlarun saff-ı melce´indensiz
Husûsan eşref-i Hayre´l buyût-ı Âmidîdensiz
Bükülmüş rişte-i ikbâli cezmin yaverindensiz
*Niyâzım çeşme-i işfâkınızdan âb-ı rahmettir
Hayât-ı teşne-yâb-ı ömrümü sakye delâlettir
2-Karîb oldu otuz sâle devam-ı hidmetim heyhât,
Ezildi zinde-i cismim haber vermektedir mir´ât
Evâilde yazıldı gayretim hakkında takrîraât
Kuyûdât şâhidimdir olmadıu inhâde te´sîrât
*Meramım cümle-i eltâfınızdan bir inâyettir
*Üzülmüş gönlümü tesrîr için hasbî himâyettir
3-Kader itmezse yardım heyet içre lâl olur hâme
Huzûr-ı imtihânda bağlanır iz´an düşer dâma
Müsâid olmayınca istirâc erdirmiyor kâma
Dönüpdür subh-ı ikbâlim zalâm-ı vakt-i akşâma
*Benim sizden temenni ettiğim bilhassa rikkattir
*Acırsız hâlime elbette me´mûlüm mürüvettir
4-Havâsı dilgüşâ Hayre´l-buyût içre yetişmişken
Kaviyyü´l-bünyeden şübbânelerle çok güleşmişken
Sekiz Mersin´de üçsâl belde-i Bağdat´ta kalmışken
Mukadderle bilâd-i hârreyi bunca dolaşmışken
*Sene on üç Âmid´deyim kibence râhattır
*Velâkin ailem ma´lûl olup dûçâr-ı mihnettir
5-Sıkıldım onları İstanbul´a nakl-i mekân ettim
Dağıttım yurdumu, vîrâneler misli hazân ettim
Kalıpdır maskat-i re´sinde onlar, ben ziyân ettim
Tek ü tenhâda kaldım derdimi keşf-i nihân ettim
Niyetçe âsım´ın matlûbı sizden âlî himmettir
Alınsam Der-i aliyye şehrine naklen adâlettir (s.117-118)
Mustafa Âsım
Üç kez evlenen Mustafa Âsım´ın5 erkek, 2 kız evladı olmuş: Ali Şahin ve Ahmed Maruf ilk eşinden; İsmail Hakkı, 9 ay evli kaldığı Zeynep adlı ikinci eşinden; Mehmed İsmet, Nureddin ve Enîse ise 3. eşi olan İstanbullu Saffet Hanım´dan olduğu anlaşılıyor. Babaları öldüğünde. Ali Şâhin (Maraş), Marûf (Gaziantep), İsmail Hakkı ise Adana-Mersin cephesinde Kurtuluş savaşında silah altındaymış. Küçük oğulları İsmet ve Nureddin ise babalarının ölümünden sonra küçük yaşta anasız, babasız kalmışlar. Mustafa Âsım´ın Diyarbakır Hazreti Süleyman Camii duvarındaki levhada bulunan, Diyarbakır fatihi Hz. Süleyman hakkında yazdığı bir şiir bulunmaktaymış.
*?8 Teşrinevvel (Ekim) 1316/1900 tarihinde Mersin´de deniz ittisâlinde Tahtâni Mesiregâhda yüzlerce temâşasında bulunan bir dildânenin esnâ-yı raksında kayıkçılardan Zenci Selim´i cezbe tutarak üzerinde mevcut parasını rakkâsa doğru attığı bir sırada Mersince insân güzeli Şekerpâre yâd edilen Beşir Bey´in de oraya gelmesini müteakib denizden kurbağalar da mesîregâh kapısında oynamakta bulunmaları hengâmında söylenilen gazeldir.?
1-Saldı sevdâya cesîm mürg-i âb-ı oynatır
Sabr eder mi gönlü insanın türâbı oynatır
2-Gabgabı gül, lâle renginde misâl, ruhları
Bir kızıl elmaya benzer, şeyh ü şâbı oynatır
3-Oynadıkça mutrıbânın nağmesi dilsûz eder
Na´ralar eyler Selim Zencî şitâbı oynatır
4-Ansızın meydân-ı aşka geldi dildârım Beşîr
Döndü gitti mâhitâbım âfitâbım oynatır
5-Hikmet-i hubb (habîbullah)a mensûb kemterim
İçmişim rûz-ı elest, aşkın şerâbı oynatır
6-Nerde görsem bir güzel elbet sever medheylerim
Sanatullâh-ı teâlâ gönül nâyi oynatır
7-Rûz u şeb fikr ü hayâlim hüsn-i dildâr üzredir
Âsım-ı şeydâ gibi aşkın kitâbı oynatır (s.152-153)
Mustafa Âsım
?Tarsuslu Muhammed Naîm Bey´in ta´rîzli nazîre-i cevâbiyyesi?
1-Kilk-i kudret ezel her ne ki kılmış takdîr
Bozamaz cilve-i rabbânîyi yüzbin tedbîr
2-Şuarâ gönlü zamanlarca derin gamda kalır
Kadere ehl-i hüner olmamalıdır dilgîr
3-Tanzîm ü tahmîsini emrettiniz mersiyenin
Eyleyen doğrusu, püsküllü meraktır te´hîr
4-Bir de tahmîse ne hâcet ki müseddes gördüm
Sühen-i gevhere karşı da edilmez tanzîr
5-Evvel Allah füzelâya, üdebâya münkâdım
İtmezem gayrı tabasbusla tekâpû ta´bîr
6-Geleli Mersin´e bin türlücefâlar çektim
Peder-i âlîniz ahvâlimi vallâhi bilir
7-Sormadan hâlimi bir kere benim ey kardaş
Nükte-i şi´r ile lâyık mı edilmek tekdîr
8-Diliyor lutf u muâf zât-ı Naîm´den Âsım
Yine affeylemeli var ise de çok taksîr (s.152-153)
Mustafa Âsım
Ali Şâhin (1890 Harput-1924) Şeyh Said isyanı başlarında Mardin savur kaymakam vekili iken emrindeki 20 jandarma er ile isyanı bastırmaya giderken pusuya düşürülerek 34 yaşında isyanın bir numaralı şehidi olarak vurulmuş. Ali Şahin. Diyarbakır ve El-Aziz yöresinde çok güzel yazı (Hüsn ü hat) yazmakla ünlenmiş. Mustafa Âsım, gelenek olarak, doğan, ölen kişiler hakkında şiirler yazmış. Kendi çocuklarının doğumlarında da tarih düşülen, tarih-i tevellüdât denilen şiirler yazan Mustafa Âsım, oğlu Ali Şahin doğduğunda şu şiiri yazmış:
*?Hayre´l-buyût Kasabasında dünyaya gelen oğlum Ali Şâhin´in târih-i mevlûdu.?
1-Gonceler açtı? Hudâ bahş etti bir tıfl-fuâd 1386-1890
İsmini yazdım Ali Şâhin edilsin böyle yâd
2-Âlî olsun tab´ü ahlâkı güzel nâmı gibi
Âlim ü sâlih olup ilm ü kitâb insin küşâd
3-Hak teâlîden temennieylerim Âsım-ı müdâm
Vâlidîniyle yaşasın başa dek alsın murâd (s.186)
Mustafa Âsım
Ahmed Marûf (1896 Bağdat- ) İstiklâl Madalyası sahibi, Jandarma yüzbaşılığından emekli, İstanbul´da yaşamakta.Onun doğumun da ise şöyle bir dörtlük yazmış:
*?Bağdad´da dünyaya gelen mahdûmum Ahmed Ma´rûf´un târih-i tevellüdü?.
1-Geldi dünyâya Regâib gecesi şâd oldum
Müjdeyi verdi nefer Mustafa dilşâd oldum
?Gonce geldi? dedim Ahmed Mağruf 1312-1896
Şeref ü şâd ile olsun me´lûf (s.87)
Mustafa Âsım
Mustafa Âsım, Mersin´de dünyaya gelen oğlu Mehmed İsmet ile Diyarbeakır´da dünyaya gelen oğlu Nûreddin´in tarih-i tevellüdünü de şiir olarak not düşer. Özellikle, Nurettin´e daha çok sevgi beslediği de gözden kaçmaz.
*?Mersin´de dünyaya gelen mahdûmum Mehmed İsmet´in tarih-i tevellüdü.?
1-Neş´eli devr idi geldi dünyaya
Kundaklandı gehvâre-i zîbâya
2-Mirlivâ İsmet Paşa nâmını
Yâd edilsin emretti unvânını
3-Ezelden yazılmış murg-ı dilimde
1321/1905
Tarih-i ihsanı kalb-i selîmde
4-Hudâ kılsın sahib ü ilm ü kemâl
Yetişsin rütbe-i burc-ı ulyâya (s.190)
Mustafa Âsım
*?Diyarbekir´de dünyaya gelen Nûreddin oğlumun tarih-i tevellüdü.?
1-Âmidî şehrinde doğdu gönlümün eğlencesi Mâşallah demeli bâzusu, arslan cebhesi 2-Çeşm-i nûrum gibi Nûreddin dedim sevdim hemân Aldım âğûşa ciğerpârem yaşasun çok zaman 3-Zikr u tevhid eyliyordu zümre-i murgân-ı dil Tarih-i tevlîdini tebşîr kıldı zü´l-Celîl (s.191)
Mustafa Âsım
Adana vilâyetinin Payas Kasabası´nda dünyaya gelen torunu Muhyiddin için tarih-i tevellüdü düşen Mustafa Âsım´ın Mersin´deki ilk eşinden olan oğlu İsmail Hakkı´nın doğumunda şiir yazmayışı, onun için üzücü olur.
1-Sâhil-i Seyhan ilinde doğdu Muhyiddin hafîd
Müjdeler geldi sevindi ceddesi, ceddi mezîd
2-İzz ü câh devlet ü ikbâl ü ömr ü feyzini
Rahat ü sıhhatle dâim eylesin Rabbü´l-Mecîd
3-Gonce-i nevdir mâder-i âğûşa alsın koklasın
1318/1902
Vâlidi işitsin duâlar, Hâlıkı kılsın ferîd (s.192)
Mustafa Âsım
?Mersin´de nifâse hâlinde vefat eden ilk refîkamın ve ondan üç ay sonra da civar-ı vâlidesini arzu edip sefine-i mevte irkâb edilen üç aylık mahdûmum Mehmed-i mağsûmun merhûmeye komşu olmak teessürâtıyla merhûme lisânından kabir taşına yazılan tarihi.? (s.191)
1-Hamdu´llâh nifâsen
Şarâb-ı mevti ke´sen
2-Ömre hâtime verdim
Nûş eyledim nefîsen
3-Üç aylık yâdigârım
Mehmed tıfl-ı nâzım
4-Yanımda gonca nevdir
1318/1902
Cîrânımdır enîsen (s.194)
Mustafa Âsım
Mustafa Âsım´ın Mersin´de doğan oğlu İsmail Hakkı´nın üzüntüsünden söz etmiştik? İsmail Hakkı; Gaziantep ve Maraş´ta çete müfreze kumandanlığında görev almış. Jandarma bin bir numaralı başçavuşu iken Erzincan Kolordusu emrinde harekete katılmış, bir bölük seçme er ile isyan reisi Seyyid Rızâ´yı pusuya düşürerek diri olarak yakalamıştır. Atatürk´ten takdirnâme, umûm kumandanlıktan mükâfatlarıyla taltif edilmiş. Askerlikten ayrılarak Ceyhan´a yerleşmiş. İsmail Hakkı´nın, annesiyle evlenen babası Mustafa Asım´ın annesini hamile ve aciz bir halde terk etmesi gücüne gider... Doğum sancıları çekerken maiyetindeki bir zaptiye ile boşanma mektubu yollayan babasının kara haberini okuyan annesi kendinden geçer. İsmail Hakkı ninesine verilir.
*Mersin´de evlenmeye hazırlandığı sıralarda Mersin mutasarrıfı Hayri Paşa´ya yazdığı şiir?
1-Şân-ı ulviyyetin âlemce hüveydâdır efendim
Siz vezîr ibn-i vezîrsiniz ki rüveydâdır efendim
2-Görmedi mislini Mersin göremez hem gayrı
Adl ü insâf ile her şahsa edersin hayrı
3-Kalb-i ulyânıza ahvâlimiz ilhâm olmuş
Hasmımın nâzırına ukdemiz ifhâmolmuş
4-İşitince bu inâyâtı sevindim nâgâh
Başladım ez dil ü cân hayır duâya billâh
5-Merhem-i lutfun ile gönlümü mesrûr ettin
Re´fet-i âtıfetün sarf ile ma´mûr ettin
6-İnşallâh görürüm burc-ı vezarette sizi
An karîb ömr-i azîzinle sadarette sizi
7-Çok zamandan beri isteridim arz edeyim
Bâb-ı eltâfınıza hayır işimi arz edeyim
8-Düşünür durur idim zira bırakmazdı hicâb
Fıtratım kâil olup hâil olurdu âdâb
9-Haber aldım ediyor ed´iyenizde gayret
Leb-i ihlâs ile herleyl ü nehârı safvet
10-Anı Leylâ beni Mecnûn misâl addediniz
İki cân mühlikede kaldı nikâh akdediniz
11-Gerçi Leylâ´ya bizim Yusuf Efendi de vekîl
O bulunmazsa olur Yâver Efendi tevkîl
12-Kemterin Âsım-ı şeydâyı tamâm şâd ediniz
Üç maâş da veriniz kîsemi irşâd ediniz (S.134-135)
MustafaÂsım
Mustafa Âsım, kız istemek için Mersin mutasarrıfı Hayri Paşa´ya şiir yazdığı şiirden de algılanabileceği üzere, İsmail Hakkı´nın annesini ilk gördüğü zaman da etkilenir?
*Mersi´nde Fındık Pınar Yaylası´nda Güft-i Âsım
15 Ağustos 1917
1-Yaylalar içinde, Fındık Pınarı
Denilse sezâdır, sıhhatin yâri
Bu ferahfezâya, vardığım zaman
Temmuz evveliydi, gördüm baharı
2-Menba´-ı kırk gözde, kırk biri saymak
Mümkün değildir ki, buz gibi câri
Âb-ı hayat desem, şâyetse elhak
Çopur gediğiyle, Sıtma pınarı
3-Dizlerime takat, ağzıma lezzet