Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


KÖYDE BİR SABAH


                  Camiden gelen ezan sesiyle uyandım. Etraf hafif puslu, İnsanlar daha uyanmamış, Karşıki evlerin ışıkları akşamdan kalma, yeni bir kıpırdama yok.

                  ?Her gün sabah namazına kalkıyorum.? diyen insanlar hala uyuyor, Evlerinin yanan ışıkları aynı, hiç değişmemiş. Belki evde değiller, belki hastalar, belki de ışıklarının ayarlarıyla oynamamışlar. Bunlar beni hiç ilgilendirmiyor. Neden ilgilendirsin ki? Namaza kalkan kendi için kalkmıyor mu? Benim ya da başkasının kıldığı namazdan diğer insanlara ne? Yaptıkları ibadetin sevabı başkalarına yazılacak değil ki? Ben kalkınca onlara sevap mı yazılacak?

                  Elbette yazılmayacak. Ama insanız işte. Gündüz yapılan bu kadar konuşmalardan sonra, insan etkileniyor. Kimseye hayrı olmayan bu düşünceleri kafamızdan atamıyoruz. Belki de böyle düşünmekle bile günah işliyoruz. Amacımız Namaz kılmak iken bekli de başkalarının arkasından gıybet yapıyoruz.

                Çok ayıp ediyoruz aslında. Dürüst olmalıyız, doğru olmalıyız, yalan söylememeliyiz. Onun, bunun, malına, mülküne, ırzına, namusuna yan gözle bakmamalıyız. Bunun için kalkmıyor muyuz Namaza. Namaz Allahın huzuruna çıkmak değil mi? Allahın huzuruna çıkmak isteyen insan; onun bunun gıybetini yapar mı? Yapmamalı. Müslümanlık bunu ister, Kuran bunu ister, Peygamber ve Allah bunu ister.

                  Yataktan kalkıp, doğruca lavaboya gittim. Abdest alırken gece gördüğüm rüya aklıma geldi. Korkunç bir rüyaydı. Kalkınca yastığı ters çevirmem gerekirdi. Yâda ellerimi kaldırıp tövbe etmem gerekirdi. O rüyayı kimseye anlatmamam gerekirdi. Bir sürü düşünceler olsa da rüya rüyaydı. Ben onu bir kere görmüştüm ve yerimden fırlayıp kalkmıştım. Beni Namaza kaldıran beklide o rüyaydı. Kurbanı olduğum Allah beni namaza kaldırmak için o rüyayı göstermiş, beni korkutmak istemişti.    

                   İnsan böyle de düşünebilir. Çünkü o isterse her şey olur. Bir rüya gösterir Namaz kıldırır. Bir rüya gösterir yardım ettirir. Bir rüya da gösterir başka şeyler yaptırır. Onun yaptırdıklarından sual sorulmaz.

                 Namaza durduğumda hala o rüya gözümün önüne geliyordu. Namaz dualarını okurken hatırlamamaya çalıştım. Ne kadar hatırlamak istemesem de bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Hele o Çingene karısının ayaklarıma sarılarak beni yere düşürmesi çok korkunç bir şeydi. Nasılda haykırmıştım korkudan. Karanlık bir sokağa girmiştim. O sakakta normal insanlar yoktu. Etrafta öcü gibi bakan yaratıklar vardı. Yanlış bir yola girdiğimi hissediyordum ama bir türlü başka yol aramak aklıma gelmiyordu. Beklide başka yol yoktu. Hızlı hızlı gidiyordum bilmediğim sokaktan.

                Bir şeye acelem vardı.

                Belki de birinden uzaklaşmaya çalışıyordum.

                Nerden bilebilirim ki?

                Namazı kılana kadar rüya gözümün önüne gelip gelip gitti. Namaz bitince teşbihimi çektim. Daha sonra dualarımı yaptım. Geçmişlerime, çocuklarıma, komşularıma ve bütün İslam âlemine güzelliklerde bulundum.

                  Namazdan sonra; ya bir iş yapıyorsun ya da tekrar yatağına yatıyorsun. Tekrar yatmak hiç iyi olmuyor ama iş olmayınca ne yaparsın ki? Ya oturup kitap okuyacaksın, Ya da televizyon seyredeceksin. Ya da ayakkabılarını giyip biraz dolaşacaksın. Aslında hepsi de yapılabilir, ama ben yürümeyi çok istiyorum. Hem sıhhatim için, hem de rahatlayıp uykuyu üzerimden atmak için. Bazen kitap okumak istiyorum ama hemen uykumu getiriyor. Bazen de televizyon seyretmek istiyorum. O saatte eften püften programlar oluyor. Onlarda vakit geçirmene değmiyor.

                 Ben yinede içeri girdim.

                 Dolaptan bir meyve aldım. Onu yerken televizyonu açtım. Bu arada eşimde uyanmıştı.

                 O uyanınca ilk işi ocağa çayı koymak olur. Sonra abdest alır namaz kılar. Çay hazır olunca, dışarıdaki masaya kahvaltıyı hazırlar ve beni çağırır. O zamana kadar bana dokunmaz. Ne yaparsam yapayım ses bile vermez. Bende alıştım artık. Soru sormuyorum.

                 Televizyonda doğru dürüst bir program yok. Elime bir kitap aldım dışarı çıktım. Bu defa da hava muhalefeti yüzünden yazılar görünmüyor. Kitabı dışarıdaki masaya koydum tekrar içeri girdim. Bu defa bilgisayarı açtım. Her gün yazı yazmak âdetim değilse de gördüğüm rüyayı unutmamaya çalışıyorum. Çünkü rüya beni geçekten çok etkiledi. Aslında ilk işim Eşime anlatmaktı rüyayı. Fakat o Namazı kılıp, çayı demleyip, kahvaltıyı hazırlayana kadar yüzüme bile bakmazdı. Belki de ben; o ana kadar rüyayı unuturdum. Unutmamak için kafamda görüntüleri tekrar yaşatmaya çalıştım.

         Rüyamda bir de kayın birader vardı. Olaylar onun yanında başlamıştı. O bana kızıyordu. Bende saygısızlık yapmamak için, ondan uzaklaşıyordum. Ondan uzaklaşırken, Bizim Mustafa´nın yanına gidecekmişim. Mustafa zor durumdaymış. Yardım etmek için acele ediyorum. Yanına giderken de kestirme bir yolu tercih etmişim. Üzerimde takım elbise var. Yürürken pantolonun paçaları ayaklarıma dolaşıyor. Telaşlı telaşlı bir sokağa giriyorum. Sokak girişinde teorisi kılıklı insanlar var. Hepsi bana ters ters bakıyor, saldırıcı davranışlarda bulunuyorlar. Sanki Türkiye de bir sokakta değil de Amerika´nın zenciler sokağında dolaşıyorum. İnsanlar bana Zencinin beyaza baktığı gibi bakıyorlar.

             Kimseler bana dokunmasa da az ileride şişko kılıklı zenci suratlı bir kadın yanıma yaklaşıyor. Arkamı döndüğüm anda ayaklarıma sarılıyor, beni yere yatırıyor ve altına almaya çalışıyor. Hiçbir şey yapamıyorum kadına. Kadın iki ayağımı yakalamış harekât ettirmiyor. Ondan kurtulmak için, çığlık atıyorum. Ve o çığlıkla birlikte uyanıyorum. Uyandığımda sabah olmuş ve Namaz vakti gelmiş. Rüya gördüğüme ilk anda çok seviniyorum.

                 Rüya bundan ibaretti. Saat dokuz´u bulmuş hala kimseye anlatamamıştım. Kimse yok ki yanımda. Eşim hala kahvaltı ile uğraşıyor. Bu arada bir misafir geldi. Dışarıda ki masaya oturmuş beni bekliyor.

              Yazı yazmayı bırakıp dışarı çıkıyorum. Gelen bizim arka sokakta oturan Kemal amca. Yaşlı bir adam. Elinde bir kosa var. Bana;

              ? Bunu nasıl iyeleriz ?? diye soruyor.

                 Ben ne anlarım kosa iyelemesinden. Ben; 

               ?Yok? deyince;

            ? Senin birader iyi biliyordu .? diyor.

            ?O şimdi yaylada.? diyorum. Hiç bir şey demiyor. Hatta duruyor, duruyor bir soru soruyor, bende ona karşılık bir cevap veriyorum. Sonra susuyor. Cevap vermiyor. Bir süre sonra başka bir soru soruyor. Bende aynı uzaklıkla ona cevap veriyorum. Saat on ikiye kadar karşılıklı sorularla geçiriyoruz. On ikiye doğru eşim çay getiriyor. Birlikte çay içiyoruz. Bana göre Kemal Amca yemek yiyene kadar yanımda durmak istiyor.  Hanıma;

         ? Yemek yok mu ??diyorum. Hanım;

          ? Çayı yeni içtin be adam, yemek hazır değil.?diyor. Bunu duyan Kemal amca da çekip gidiyor. Arkasından eşime;

            ?Keşke bir yemek yedirseydin, adama.? Diyorum. O da yüzüme ters ters bakıyor. O bakışından dolayı bende soru sormuyorum. Rüyamı da anlatmaktan vazgeçiyorum.

                  Rüyamı yorumlamak okuyucularıma kalıyor. İnşallah hayırlı bir rüyadır. Allah kimseye böyle rüyalar göstermesin. Burası köy. Bizim köy. Bu da benim birkaç saatlik anım. İşte böyle yaşayıp gidiyorum. Beni ananlara selam olsun.Yaşamak yine de güzel.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22