Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KUZEY SURİYE ŞEKİLLENİRKEN


Türkiye iç siyaseti, gün geçirmeksizin ortaya çıkan tartışmalarla yoğun bir gündeme yönelirken, Küresel ve bölgesel gelişmeler, hız kesmeksizin, üstelik artan bir ivme ile devam ediyor. Bilinçli veya spontane gerilimlerle ortaya atılan sözlerin ardından, her seferinde, yeterince gerilmiş ve geleceğinden endişe duyan oldukça önemli boyutta bir kitle, doğal olarak tepki vermeye başlıyor. Verilen tepkilerin yersiz olduğu yetkililerce açıklansa da gündeme giren konunun tartışmaları, bir anda, Türkiye kamuoyunun tek derdi, tek endişesi konumuna gelirken, ülkenin coğrafi konumundan Kaynaklanan ve bekasına yönelik önemli tehdit oluşturan konuların ise etkin değerlendirmesi yapılamıyor.

Türkiye, şu anda terör örgütleriyle etkin mücadelesine devam ederken, yeni devlet kuruluyor söylemi; halen devam eden yargı süreçlerinde, mahkemelerde tek tip kıyafet uygulaması; sosyal boyutta ise boşanmalarda nafaka bağlanması ve nafakanın süresi gibi konulara da haklı olarak kilitlendi. Ancak, sınırlarının hemen ötesinde de önemli ve bağlayıcı gelişmeler oluyor.

Suriye kuzeyinde gelişen yeni yapılanmalar, Türkiye´nin geleceğini doğrudan tehdit ederken, Türkiye´nin, yeni bölgesel siyasetle ve yeni konjonktürde yapabilecekleri, hem ABD hem de Rusya tarafından ortaya atılan söylemlerle test ediliyor. Bir taraftan da Türkiye, Rusya ve İran´ın, Suriye sorununun çözümüne yönelik çalışmaları devam ediyor. Astana toplantıları ile başlatılan çalışmalar, Tahran toplantısıyla yeniden etkinleşiyor.

ABD, tüm dikkatini Rakka Operasyonu üzerine vererek, kuzeyde, Fırat doğusunda oluşturduğu YPG/PYD koridorunun derinliğini sağlarken, bir sonraki hamlenin, İdlip olacağını da açıkladı. Bu durumda, Afrin bölgesinin de emniyeti tesis edilirken, Afrin´den, Fırat Kalkanı Operasyonu sonrası TSK ve ÖSO kuvvetlerinin ilerleyebildiği bölgenin hemen güneyinden, doğuya doğru sarkan bölgenin (Tel Rifat) de Membiç ile birleşmesi sağlanmaya çalışılıyor. Bu bölgenin, tamamen Arap etnik kökenine ait olduğu bilinse de halen YPG/PYD´nin kontrolü altında.

Türkiye Afrin´e, İdlip´e ve belki çok daha kolay olabileceği değerlendirilebilen bu uzantıya yani Tel Rifat bölgesine müdahale edebilir. Ancak her durumda, Rusya ve Suriye rejimiyle görüşmek ve anlaşma yapmak zorunda kalınacak.

YPG/PYD, halen Afrin üzerinden Azez- Mare hattını tehdit ederken, tacizden de kaçınmıyor. Türkiye´nin, bu hattın ve esasen Hatay üzerine kurgulanan senaryoların önünü kesmek için, Afrin ve Tel Rıfat bölgelerine operasyon yapması, neredeyse kaçınılmaz görülüyor.

Türkiye´nin, gelişmeler doğrultusunda, ABD söylemlerinde de belirtildiği gibi zorunlu olarak İdlip´e girmesiyle ortaya çıkabilecek tabloya yönelik senaryolar da endişe verici. Türkiye İdlip bölgesine müdahale ettiğinde, Fırat Kalkanı Operasyonu ile müdahale ettiğinin, yaklaşık üç katı büyüklükte ve yerleşim yerlerinin daha sık olduğu bir bölgenin sorunlarıyla uğraşırken, derinlikte ve geride, Afrin´in boş bırakılması büyük bir hata olur. Ayrıca bu bölgede, Türkiye´nin de destek verdiği ılımlı muhalifler de var ve bunlarla karşı karşıya gelme durumunda, Türkiye´nin bölgesel politikalarında önemli sıkıntılar başlayabilir, zor durumda kalınır. İdlip bölgesine yapılacak operasyon, kuvvetle muhtemel oldukça uzun süreçli olacak. Bölgenin yapısıyla, meskûn mahal muharebelerinin de daha yoğun yaşanabileceğinden yola çıkılarak, oldukça fazla kayıp da verilebilir. Türkiye, yapılacak uluslararası propagandayla, bir anda işgalci konumunda da kalabilir. Ancak oluşan konjonktürde, Türkiye´nin bölgeye bir müdahale yapması kaçınılmaz ve bekası için de gerekli görülüyor.

Muharebe harekâtları doğaldır ki her durumda risk barındırır ve bazen başlangıçta tolere edilebileceği değerlendirilen tehdit algıları, bir anda harekâtın seyrini değiştirebilir. Bu konuda yapılacak planlamanın, sahaya uygun ve gerçekçi olmasının, harekâtın başarısında önemli etkisi var. Bu da ancak iyi yetişmiş, liyakatli kurmay heyetiyle yapılabilir ve görev verildiğinde, TSK bunu başarabilir. 

Türkiye, her ne kadar bölgesel yapılanmalara karşı olduğunu açıklasa da kendine, ?Kuzey Suriye Demokratik Reformu? adını veren ve Rusya tarafından Cenevre görüşmelerinde yer alması gerektiği de savunulan yapılanma, 22 Eylül 2017´den başlayıp, 19 Ocak 2018´de son bulacak bir seçim takvimini açıklamaktan da çekinmedi. Yani tüm sert çıkışlara rağmen, bölgesel gelişmelerin, küçük sapmalar olsa da planlandığı gibi devam ettiği değerlendirilebilir.

Türkiye kamuoyu, Suriye sorunuyla daha çok, ülkeye yerleşen ve kimi zaman sorunlara yol açtığı iddia edilen göçmenler üzerinden ilgilenirken, sınırların hemen ötesinde, Türkiye´yi yakından ilgilendiren gelişmeler devam ediyor. Üstelik bu gelişmeler, Türkiye´nin geleceğini doğrudan tehdit ediyor.                                                       

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9698,89%0,56
  • DOLAR

    32,55% 0,03
  • EURO

    34,84% -0,06
  • GRAM ALTIN

    2431,37% 0,07
  • Ç. ALTIN

    4017,93% 0,00