Elimizde yeni ve önemli bir kriz var. Aslında yeni olduğu da pek söylenemez. Çünkü geçmiş yıllar boyunca bu konuda birçok uyarı yapılmışken, kimse pek fazla dikkate almadı. Bu görmemezlik, göz ardı etmeler, bu gün yaşananların önünü açtı.
Daha önce ABD ve diğer NATO ülkelerinde, çeşitli kurslara ve tatbikatlara katılan TSK personeli tarafından, tatbikat senaryolarında belirlenen hedef ülkenin Türkiye´yi tanımladığı belirtildiği halde, bu konuda yeterli girişimin yapılmadığı, bu son gelişmeyle ortaya çıktı.
NATO tatbikatında, hedef ülke olarak doğrudan Türkiye´nin gösterilmesi tepkilere yol açarken, bu gelişmenin ardından ortaya çıkan realite, küresel terörün geldiği son noktanın ürkütücü boyutu oldu.
NATO tatbikatında, hedef konumunda Atatürk´ün fotoğrafının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın isminin kullanılmasının ardından anında verilen tepkiyle, NATO Türkiye´den özür diledi ve adı geçen eylemi gerçekleştiren personelin işine son verildiğini açıkladı ama böyle bir olayın daha farklı ortamlarda yaşanabileceği ve sonuçlarının çok vahim olabileceği realitesi, hiçbir zaman unutulmamalı.
Küresel demografik yapının, günümüz konjonktüründe, farklı etnisitenin farklı konumlara erişebilmesine verdiği imkân, küresel terörün, bu gün olduğu gibi, her an, ülkelerin diplomatik kadrolarına ve daha da vahimi, silahlı kuvvetlerinde etkin konumlara ulaşabileceği gerçeğini ortaya koyuyor.
Küresel terörün ulaştığı konum, bu gün sadece bilgi sistemlerinde görüntülerle eyleme dönüşürken, önümüzdeki süreçte, bu kişilerin kitlesel imha silahlarından birinin tetikleme mekanizmasının başında olabileceği riskini de ortaya koyuyor. Daha önce Ege´de yapılan bir NATO tatbikatında, ABD uçak gemisi Saratoga tarafından atılan füze ile vurulan Muavenet Muhribi benzeri olayların her an yaşanabileceğinden hareketle tüm güçler motive edilerek, her boyutta sabotajlara karşı korunma konusunda derhal etkin bir strateji belirlenmeli. Ayrıca değişen demografik yapıların, milliyetçilik duygularını öldürmediği realitesi ve küresel terörün, bu gün, yeni yapıları çok daha etkin kullanabilme imkânları göz önüne alınarak, stratejik konumlarda ve sahada ülkeleri karşı karşıya getirebileceği muhtemel kanlı olaylar öngörülebilmeli. Bu konuda ülkeler arası işbirliği mümkün olduğu ölçüde etkinleştirilerek, vahim olayların önüne geçebilecek tedbirlerin alınması sağlanmalı.
FETÖ´nün küresel dağılımında ulaştığı boyut ve İŞID´in hemen her etnisiteden oluşturulmuş terörist yapılanmasının, kripto konumda hangi noktalara ulaşabileceği, istihbarat birimlerinin hassas değerlendirmeleriyle tespit edilerek, kritik konumlarda görev alan personelin takibiyle, gerektiğinde diğer ülkeler de ikaz edilmeli. Ülke içinde PKK´nın, kimi zaman kritik konumdaki personeli kullanma imkânına kavuşabildiği, YPG/PYD´nin, Türkiye´nin müttefiki konumundaki ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanmadığı gerçeği de göz ardı edilmemeli.
Aksi halde Muavemet olayında olduğu gibi, ABD tarafından verilmek istenen mesaj benzeri eylemler, Suriye açıklarında düşen F-4 savaş uçağının akıbeti veya düşürülen Rus savaş uçağının getirdikleri benzeri sıkıntılarla ülke zor durumda bırakılırken, iç siyasetin bir anlamı da kalmaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyanın kabul ettiği bir dahi devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri, değişmez başkomutanı ve Türk Milletinin bağımsız karakterinin en önemli simgelerinden biri olarak, Türkiye´nin müttefikleri tarafından düşman olarak görülemez. Aynı zamanda, iç siyasette haklı veya haksız ne kadar eleştirilse de, Türkiye Cumhuriyetinin bu günkü Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, kendi kişiliğinin ötesinde, işgal ettiği makamla Türk Milletini temsil ettiğinden, müttefik kabul edilen ülkelerce düşman olarak lanse edilemez. Bu olay basit özürler ve basit kınamalarla geçiştirilemez.
