Gündemdeki en önemli konulardan biri de başarı söylemleri. Seçimlerin ardından, her seçim döneminde olduğu gibi, her parti lideri durumunu, konumunu kendince yorumlayarak, bir şekilde başarılı olduğunu belirtti. Kendi açıklamalarına göre de haklı gibi görülüyorlar. Peki, başarı kişiden kişiye değişen bir olgu mu?
Nedir başarmak?
Başarmak, farklı tanımlarda anlamını bulurken, Türk Dil Kurumu sözlüğündeki tanımı; bir işi istenilen biçimde bitirmek. O halde bu tanıma uygun olarak başarı, kişiden kişiye değil, belirlenen hedefe göre değişir. Hedef seçimleri kazanmak ise, başarıya ulaşmak için, izlenmesi gereken yöntemlere geçmeden önce, sormak lazım. Seçimden istenilen şekilde kim, hangi parti çıktı?
Şimdi iki parti hariç, liderlik tartışmaları başladı. Lider kimdir? Lider, bir grup insanı belirli amaçlar etrafında toplayabilen, bu amaçlar için onları etkileme, harekete geçirme bilgi ve yeteneğine sahip kişidir. Lider; bireyleri ortak hedeflere yönelten, hedefleri benimseten, dağınık güç ve bilgiyi bir araya toplayıp, ortak ve daha kuvvetli güç yaratan kişidir. Liderlik ise; insanları peşinde götürebilme ve onlardan yapmalarını istediği şeyleri kendi istekleri ve işbirliği ile yaptırabilme sanatıdır.
Lider, başarı için hedefi belirler ve bu yöndeki gayretleri organize ederek, lideri olduğu kitlenin hedefe ulaşması için, gerekli motivasyonu sağlar. Hedefe ulaşabilmek için; bu konudaki tüm detayların ortaya konulması; başarıya götürecek olan hedef kitlenin, çok iyi analiz edilerek, öncelikle temel ihtiyaçlarının belirlenmesi, geleceğe yönelik beklentilerinin saptanması ve planlamanın bu esaslar üzerine oturtulması gerekir. Bu yönde vazgeçmeden, umutsuzluğa kapılmadan, yılmadan hedef kitle üzerinde çalışılmalıdır. Unutulmamalıdır ki hedef kitle insandır. İnsanlar, temel ihtiyaçları karşılanmadan, diğer ihtiyaçları çok da fazla önemsemezler. İnsan ihtiyaçlarını sıralarken, en alt seviyelerde fizyolojik (yeme, içme, barınma, cinsellik) ardından güvenlik (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) gelir. En alt seviyelerdeki ihtiyaçlar karşılanmadan, diğer ihtiyaçlara yönelirseniz, başarı şansınız azalır. Bunu değerlendirmek için, ülke nüfusunun, yani hedef kitlenin, sosyal analizini yapmak gerekir.
Demokrasilerde her bireyin, eşit olarak bir oy hakkı vardır. Bu durumda ülkemizde, asıl olan hedef kitle, gelir seviyesi düşük, nüfus yoğunluğu fazla olan kitledir. Partilerin hedeflerine ulaşabilmeleri için, orta gelir ve daha çok alt gelir seviyesinde olan kişileri etkilemesi gerekmektedir.
Hedef kitleye ulaşmada, önemli etkenlerden biri de inançlardır. Yüzlerce yıl inançları doğrultusunda, taviz vermeden hareket etmeye alışmış bir kitlede, doğal olarak öğrenilmiş çaresizlik gelişmiştir. İnancı doğrultusunda, büyük olarak kabul ettiği dini liderleri, aile büyükleri ve yakın çevresinin davranışlarını benimsemiştir. Okuma alışkanlığı da olmadığından, değer verdiği kişilerin söyledikleriyle yetinir ve davranışlarını buna göre yönlendirir.
Siyasi partilerin, böyle bir hedef kitlesi varken ve seçim süresince, algı operasyonları bu ihtiyaçlar üzerine yoğunlaşmışken, suskun kalan, bu gerçekleri göz ardı eden, hedef kitlenin seviyesinin üzerinde söylemler yapan, her konuda hayır anlayışıyla, zaten bulanık olan kafaları daha çok karıştıran kişilerin, tanımlanan liderlikten ve tanımlanan başarıdan uzak oldukları bir gerçektir.
Düzenlenen organizasyonlarda, yarışı sadece bir kişi veya gurup kazanır ve başaran, başarılı olan da odur. Diğerlerinin, bu mücadele kapsamında, yaptıklarını yeniden değerlendirerek, yapılan hata ve eksikler ile hedef kitleyi doğru ve net olarak belirleyip, yeniden organize olması gerekir. Aksi halde başarısızlık bir alışkanlık haline gelecek ve öğrenilmiş çaresizlikle, ana muhalefet veya muhalefet hedeflenerek, başarı olarak değerlendirileceğinden, yanlış hedef seçimiyle, baştan yenilgi kabul edilecektir.
Can UĞURATEŞ
