Prof. Dr. Özer OZANKAYA


ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE, AKP İKTİDARININ YAŞATTIĞI ACI GERÇEKLERİ ATATÜRK BİLİNCİYLE AŞACAĞIZ!


Osmanlı Devleti, Türk halkının % 90´dan çoğunu, kadın nü­fusun ise % 99´dan çoğunu okur-yazar bile yap(a)madan ve yap(a)madığı için yıkılıp tarih sahnesinden silinip gitmişti.

4 Kasım 1920 günü, Balıkesir (o zamanki adı Karesi) milletvekili Vehbi Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi´nde şu düşündürücü tabloyu çizmişti: "Bir kasabada yalnızca birkaç yüz hane gayr-ı müslim ve buna karşı­lık binlerce hane müslüman yaşadığı halde, gayrımüslimlerin dü­zenli ilkokulları, ortaokullları, yüksek öğrenim görmüş öğretmenleri olduğunu görüyoruz. Buna karşılık onbinlerce müslüman nüfusun bir tek okulu yoktur." Aynı toplantıda kimi milletvekilleri kendi illerinde hiçbir okul bulunmadığını, yüksek öğrenimli iki kişi bulmaya olanak bu­lunmadığını acı acı dile getiriyorlardı.

Cumhuriyet kurulduğunda,   başta İstanbul olmak üzere bir kaç kent dışında, il merkezlerinde bile orta ve mesleki öğretim kurumu yoktu. Bir tek ortaokulu bulunmayan il merkezleri pek çoktu. Ülkenin tek üniversitesi, İstanbul´daki "Dar-ül Fünun" idi. Tüm yurttaki öğretmen sayısı 3.000´i geçmiyordu; bunların da yarısı öğretmen okulu çı­kışlı değildi. Erkek öğretmen okullarındaki toplam öğrenci sayısı 400, kız öğretmen okullarında ise 300 kadardı.

Yeterli sayıda öğretmen, doktor, veteriner, hukukçu, subay, mühendis, iktisatçı, tarımcı .. bulmak şöyle dursun, duvarcı, marangoz, terzi, şoför, nalbant ..bile bulmak olanaksız durumdaydı. Osmanlı Devleti´nin sömür­geleşmesine koşut olarak, müslüman Türk halkı artan bir ölçüde savaş­larla uğraşmış, çiftçilikten başka bir sanat öğrenme fırsatı bulamamıştı. Dahası, gerçek zenginlik ve güç kaynağı olan bu tarım dışı sanat ve mes­lekler, Türk halkına, biraz da kasıtlı olarak ve geri kafalı yalancı hocaların da desteğiyle, "gâvur mesleği" olarak tanıtılmıştı. Namık Kemal, CEZMİromanında, İstanbul´da bile, oğlu doktor olmak istediği için "Hemen beni diri diri gömün de, bu ayıbımı kimse görmesin" diyen mahalle imamından yakınıyordu! Kurtuluş Savaşı sırasında ordunun gereksinimi için nalbant yetiştirme kursları açmak gerekmiş, kursu bitirenlere belgelerini bizzat Mustafa Kemal Paşa vermişti! Büyük Taarruz öncesinde sağlanabilen 100 Fransız yapısı kamyonun ancak 20´sini çalıştırabilecek sayıda araç sürü­cüsü bulunabilmişti. 

Bugün demokratik meşruluğun gereklerini şaşırtıcı biçimde unutup Osmanlı alalaması yapmakta olan,  BOP eşbaşkanlığını da düşündürücü biçimde sürdüren      AKP iktidarı, Türk ulusunu yeniden Osmanlı´nın bıraktığı bu düşkün duruma sürüklemek istemektedir. Bu niyetini,  üniversitelere bile  ulusumuz ve Cumhuriyetimiz için en uygun   eğitim düzeninin  halkın hiç  öğretim ve eğitim görmemesi olduğunu açıkça söyleyebilen rektörler   atayarak ortaya dökmektedir.

Bu anlayış, Cumhuriyetin ilk yıllarında çağdaş  eğitimi  baltalayıp engellemeye çabalayan  Osmanlı artığı eşraf-ağa takımının  sömürgeci  anlayışını anımsatmaktadır. Hamdullah Suphi Tanrıöver´den okuyalım:       

"(Zorunlu giderler = masarif-i mecbure) olan eğitim gider­lerini saptayıp dağıtan İl Genel Kurullarına gelenler kim­lerdir? İl Genel Kurullarının şimdiki örgütlenişine göre üyelerin bir bölümü, halkın okumasından korkan, mide­sini ve kesesini bütün asalaklar gibi büyük kitlenin bilgi­sizlik ve aymazlığı sayesinde dolduran kimselerdir. .. Köylünün alın terini ve emeklerinin bütün ürününü hiç­bir zahmet çekmeksizin elinden alan bu ağaların, halka eğitim veren bir işte içtenlikle çalışabilecekleri nasıl dü­şünülebilir? Bunlar için bir çare vardır: Bütün okulları kapatmak ve yerlerine eski sıbyan okullarını ve medrese­leri koymak. Kastamonu´nun açıksözlü bir gericisi Hacı X ve Hoca Y efendilerin sözleri elimizin altında birer değreli örnektir: Hangi yıl var ki okul öğretmenlerini kaçırtmak için adamlar her yola başvurmaz? Geçen yıl İl Genel Ku­rulu´nda öğretmen maaşlarının 300 kuruşa indirilmesini öneren ve kabul ettiren Hacı X efendi, amacını bir özel eğlence toplantısında şöyle açıklamıştı: "Maaşlarını 300 kuruşa indirdiğimizde işten ayrılacaklarını biliyorduk. Nitekim öyle oldu. Yerlerine biz istediklerimizi koyaca­ğız." 

Cumhuriyet, eğitimin demokrasi ve gelişmenin hizmetinde bir eğitim olabilmesi için, eğitim kurumlarının giderlerinin ulusal bütçeden karşılanması ve programlarının ulusal Eğitim Bakanlığı´nca saptanması gereğini de gör­müş ve bunu sağlamıştı. 

Atatürk´ün TBMM´nde verdiği ilk yasa önerilerinden birisi öğretmen maaşlarının yükseltilmesi önerisiydi! 

"Öğretmenler! Yeni kuşağı, Cumhuriyetin özverili öğret­men ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz! Yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır!" 

diyen Başöğretmen Atatürk´ü saygı ve sevgiyle, gönülborcu duygularımızla anıyor, Öğretmenler Günümüzün kutlu olmasını diliyorum.

 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92