Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


OLUR MU, OLUR


Özalp´te insanlarla kurduğum gönül bağı, iyi ilişkiler; PKK terör örgütünün planladıklarını yapamaması; kendi iç değerlendirmelerinde bir etki yaratmış olmalı ki, şahsımı korkutup yıldırarak sindirmeye yönelik bir çabaya giriştiler.

O dönemde benim devre arkadaşlarımdan pek çoğu bu şekilde saldırı ve tehditlere hedef oldular. Örneğin devrem Bingöl Solhan kaymakamı Ersin Ateş 28 Ocak 1991 tarihinde silahlı saldırı sonucu ilçe merkezinde şehit edildi. Aynı yıl devrem Cengiz Kalkandelen Bitlis Güroymak kaymakamı iken düzenlenen bir suikast girişiminden kendi dikkati ve uyanıklığı ile, suikastçıyı şahsen enterne etmek suretiyle kurtuldu. Bir diğer devrem Van Başkale kaymakamı Kaya Çıtak gecenin karanlığında kaymakam konutuna yapılan bombalı saldırıdan, yatak odasında değil de binanın korunaklı başka bir odasında yatıyor olması sonucu kurtulmuştu. Bir diğer devrem Orhan Mardinli´nin sekiz aylık hamile eşi Diyarbakır Hani kaymakamı iken teröristlerce rehin alınarak kaçırılmış; ?güvenlik kuvvetlerince takip edilmeyeceklerine dair söz verilmesi sonucu? serbest kalabilmişti.

Kaya Bey Başkale´de iken ben de Özalp´teydim. Onun: ?Yılmazcığım bizler bu işi bilerek seçtik. Ne gelirse kısmetimizdir, kaderimizdir. Ama çocuklarımız bu sıkıntıları hak etmiyorlar. Çünkü bu hayatı onlar seçmedi. Biz seçtiğimiz için yaşıyorlar. Bombalama olayından sonra 7 yaşındaki oğlum, her gece ağlayarak uyanıyor ve ayrı odada yatamıyor. Psikolojisi bozuldu. Artık her gece altını ıslatmaya başladı. Buna üzülüyorum. Bu durum çocuklarımızın geleceğinde mutlaka izler bırakacaktır,? deyişini hiç unutmuyorum.

1990 yılı eylül ayı olmalı. Kaymakamlık makam telefonundan kendisini ?PKK 5.nci bölge komutanı? olarak tanıtan biri: ?- Bak kaymakam bey, seni tanıyoruz. Çok koşturuyorsun. TC´nin diğer itleri gibi sen de bir gün çekip gideceksin. Boşu boşuna kendini yorma. Ayrıldıktan sonra kimse seni hatırlamayacak. Pılını pırtını topla hemen Özalp´i terk et! Bu sana ilk uyarımız,? mealinde bir şeyler söyledi. Cevap vermemi beklemeden de telefonu kapattı.

Düşündüm. Eşimle paylaşsam o panik yapar. Bir süre için ona söylememeye karar verdim. Van´a gidişimde Vali yardımcısı değerli ağabeyim Vedat Müftüoğlu ile paylaştım olayı. ?Ne yapabiliriz?? diye. ?Cumhuriyet Savcısı ile işbirliği yapıp, PTT Müdürlüğü´ndeki telefon bağlantı merkezinde teknik bir uygulama ile ?aramanın hangi numaradan yapıldığını´ öğrenmeye yönelik bir teknik operasyon yapılabileceğini,  bir daha arama yapılırsa, arayan kişinin yakalanabileceğini,? söyledi.

Sonra bir akşam ev telefonundan aradılar. Tesadüfen telefona ben bakmıştım. Dinledim sadece, evdekilere belli etmedim.

Bir gün, hükümet Konağı´nda iken eşim aradı. Heyecanlı idi. ?Tanımadığım biri aradı. Bilmem ne komutanlığından arıyorum, dedi. Ben de Saray Jandarma 5.nci Sınır Bölük Komutanı zannettim. Geçen hafta Jandarma Sınır Bölük Komutanları eşleri ile Saray´da toplanmıştık. Onları sandım ve ?eşinize selam söyleyin´ dedim. Adam bozuldu. Ne eşi hanımefendi ben PKK komutanıyım. Asıl siz eşinize selam söyleyin, bizim sabrımızı zorlamasın! Versin istifasını, defolup gidin! dedi,? diye anlattı.

Sakin olmasını söyledim ve konuta geçtim. Durumu, daha önceki aramalarını anlattım. Kim oldukları, ne istedikleri konusunu eşim ve çocuklarımla paylaşmak zorunda kaldım. ?Ben yokken böyle bir arama yapılırsa, nereden aradıklarını öğrenmeye çalışmalarını, sonra da telefonu, arayanın yüzüne kapatmalarını,? tembihledim.

Evdeki telefona bir paralel makine bağlattım. Ses kayıt cihazı aldım. Arandığımda, arayan kişi ile yapılan konuşmaları kaydetmek istiyordum.

İlçe Cumhuriyet Savcısı ile durumu paylaştım ve arayanın belirlenmesine yönelik tedbir alınmasını, istedim. Savcılığın yazılı talebi üzerine PTT Van Bölge Müdürlüğü´nden gelerek gerekli teknik çalışmayı yaptılar. Aramalar kesildi.   

Bir ay sonra yine aradılar. Ses kayıtlarını Cumhuriyet Savcısı ile paylaştım. Aynı teknik çalışma yeniden yapıldı. Yaklaşık bir ay süreyle yine aranmadık.

Bu böyle dört-beş defa tekrarladı. Onlar tehdit araması yapıyor; biz teknik tertibat aldırıyoruz. Bir ay sonra yeniden aranıyor, yeniden teknik çalışma. ?

Bir gün Van´da PTT Başmüdürü´nü ziyaret ettim. Bana: ?Mevcut teknik yapı üzerinde yapılan çalışmanın yaklaşık 20 gün sonra tuzak özelliğini kaybettiğini, bu alt yapıda başkaca bir şey de yapılamayacağını? anlattı. Ben de; ?Büyük ihtimalle arayan kişinin kendisi ya da işbirlikçisinin, sistemin bu özelliğini bildiğini ve PTT Özalp Şubesi´nde çalışanlardan biri olabileceğini?, ifade ettim. ?- Olabilir,? dedi.

Tehdit edeni bu şekilde yakalatamayacağımız, anlaşılmıştı. Ama onlar da benim bu tehditlerden yılmayacağımı anlamışlar, eskisi kadar fazla aranmaz olmuştum.

1991 yılının Mayıs ayında bir gün ilkokul ikinci sınıfa giden oğlum aradı, evden.

?- Baba, annem arkadaşlarına gitmişti. Telefonla aradılar. Arayan kişi, annemle görüşmek istedi. Evde yok, deyince; ?öyleyse annene söyle, babana söylesin artık sizi bu ilçede istemiyoruz. Defolup gidin. Yoksa seni de, anneni de, babanı da öldüreceğiz´, dedi. Ben de  ?kim olduğunu´ sordum; ?baban, annen kim olduğumuzu bilirler´, dedi. ?Hangi numaradan arıyorsunuz?´ diye sordum. ?? 4872 numaralı telefondan arıyorum´ dedi,? diye anlattı.

O yaşta bir çocuğun, sadece bir defa söylenen yedi haneli bir telefon numarasını ezberinde tutup, kayda alması takdir edilecek bir davranıştı. Bu durum, çocukların bile bu tehdit meselesinden ne kadar etkilendiklerini, ne kadar ciddiye aldıklarını göstermekteydi.

PTT Şube Müdürü Abdullah beyi arayarak, oğlumun söylediği numarayı verip ?bu numaralı hattı kimin kullandığını? sordum. ?Şubemizin önündeki ankesörlü telefonun numarası,? dedi.

Aslında nereden arandığımız belli olmuştu. Düşman, PTT Şube Müdürlüğü´ndeydi. Yapılan tüm teknik çalışmaları da biliyor ve yapılan çalışmanın etkili olacağı günlerde aramıyordu. Ankesörlü hattın numarasını, PTT çalışanları dışında birinin bilmesi mümkün değildi.

Mayıs ayında beklenmedik şekilde Diyarbakır Valiliği emrine görevlendirilince, tehdit edenler amacına ulaşmış; bense tehdit edeni yakalatamadan ayrılmıştım ilçeden.

Eylül ayında geçici görevlendirme asalete dönüştürülmüştü. Vedalaşmak ve evimizi toplamak üzere Özalp´e gittik. Eşim Belediye Başkanı´nın eşini veda için aradığında ulaşamamış. Soruşturduğunda, ailece köyde olduklarını öğrenmiş. PTT Şube Müdürlüğü´nden yardım almak üzere telefon hizmetleri bölümü görevlisini arayıp belediye başkanının köy telefonları numarasını öğrenmek istemiş.

Ben Hükümet Konağı´ndaydım, beni aradı: ?- Bize tehdit telefonu açan kişi vardı ya.? ?- Eee?? ?- İşte onu buldum!? dedi. PTT´yi aramasını anlattı.

Hemen, daireden ayrılıp konuta geldim. Olayı bir de yüz yüze dinledim. ?- Yanılmış olmayasın,? dedim. ?- O sesi aradan on yıl da geçse tanırım,? dedi.

PTT Müdürlüğü kaymakam konutuna yakındı. Konuttan, önce İlçe Emniyet Müdürü´nü aradım. Sokak devriyelerinin PTT Müdürlüğü´ne yönlendirilmesini istedim. Kendim de yürüyerek, doğruca PTT´ye gittim. Müdür beye dahi uğramadan içeriye, telefon bağlama servisine geçtim. PTT Müdürü görmüş, gelişimi. Arkamdan o da girdi içeriye. Nöbette olan görevliye; ?Ne zamandan beri nöbette olduğunu, nöbet yerini terk edip etmediğini sordum.? ?Sabah sekizden beri nöbette olduğunu ve hiç ayrılmadığını,? söyledi. Görevli, deşifre olduğunu anlamıştı. Benzi sarardı, titrediğini görüyordum.

O sırada polis devriye ekibi ulaştı. Polislere; ?- Alın bunu!? dedim. Onlar görevliyi alıp görürken, Abdullah bey, şaşkın; ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. ?- Müdürüm sana veda etmeye geldim. Bir çay söyle de içelim,? dedim. Odasına geçtik. Olanları anlattım. İhtimal vermedi. Eşim ve ben, bu sesi tanıyorduk.

????????????????..

Kişi İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi´nde sorguya alındı. İnkar etti. Sonrasını ben takip edemedim. Çünkü Özalp´ten ayrılmıştım.

Üç ay sonra Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı´ndan bir davetiye aldık. Eşimle gidip, olanları bir de orada anlattık.

DGM Cumhuriyet Savcısı; ?Suçlama ile ilgili delillerin yetersiz olduğunu, telefonun öteki ucundaki sesin insanı yanıltabileceğini, sanığın bu delillerle cezalandırılamayacağını,? anlattı. ?- Takdir sizin. Biz olanları anlattık. Bundan sonrası sizin vicdanınıza,? deyip ayrıldık oradan.

Sanığın beraat ettiğini ve idari tedbir olarak görev yeri değiştirilip, Van Merkez Postanesi´nde yeniden işe başlatıldığını, öğrendim çok sonraları.

???????????

1993 yılında Hakkari Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü ve bazı polis memurlarının, Hakkari Başkale yolunda pusuya düşürülüp şehit edildikleri, basına yansıdı. İlgili haberleri okuduğumda, ?il dışına tayin edilen şube müdürünün, Van Postanesi´nden arkadaşları ile telefonla görüştüğü; hareket günü ve saatinin bu konuşmada söylendiği; konuşmaya tanıklık eden bir PTT memurunun haber uçurması sonunda da menfur olayın planlanıp uygulandığı?; yazıyordu, haberde.

 ?- Olur mu olur!? dedim, kendi kendime.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22