Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


OSMANLININ ÇAĞDIŞI MUTLAKİYET YÖNETİMİNDEN YÜCE TÜRK ULUSUNUN ÇAĞDAŞ CUMHURİYET YÖNETİMİNE KAVUŞMASININ 95. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMASI


/resimler/2018-10/25/1004023009743.jpgATATÜRK UYARMIŞTI

?BİR CUMHURBAŞKANI REJİMİ DEĞİŞTİREBİLİR?

?Cumhuriyet müesseselerinin bir müstebit (baskıcı/diktatör) eline geçeceğini mezarımda bile duysam millete karşı haykırmak isterim? Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir.?

(Atatürk, 1930)

Bundan tam 95 yıl öncesi bugün, Osmanlı İmparatorluğunun 625 yıllık tarihinde insan haklarından yoksun, çağdışı mutlakıyet yönetiminin sona erdiği ve ?benim en büyük eserim Cumhuriyettir.? Diyen Atatürk´ün 29 Ekim 1933 de verdiği ?Onuncu Yıl Nutku?nda, en büyük bayram olarak nitelediği ?29 Ekim Cumhuriyet Bayramı,? ülkemiz ve milletimiz için kutlu ve mutlu olsun! Türkiye´de Cumhuriyete bir anda ulaşılmış değildir. 29 Ekim 1923´de cumhuriyetin ilanı, sosyal ve politik bir gelişmenin sonucudur. Cumhuriyet 29 Ekim 1923´de ilan edildikten sonra da, muhteva (öz) bakımdan demokratik bir nitelik kazanarak, modern anlamı ile değerini bulabilmek için gelişmeler göstermiştir.

Münir Hayri Egeli, Mondros Mütarekenamesinin imzasından sonra İstanbul´a gelen Mustafa Kemal Paşa´nın Padişah Vahdettin´le yaptığı görüşmeyi ve Padişahın Mustafa Kemal Paşanın sorusu üzerine verdiği cevaba ve Mustafa Kemal Paşa´nın padişahlar hakkındaki teşhisini kitabında kısaca açıklamaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Padişahla olan konuşmasını naklettikten sonra şöyle söylemiştir:

- "O gün anladım ki padişahlar, milletlerinin kaderini değil ancak şahıslarının huzurunu düşünürler. O gün, Türkiye´yi ancak Cumhuriyetin kurtaracağına tamamıyla iman ettim."

Atatürk 26 ? 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesini kazandıktan sonra 10 Eylül 1922´de İzmir´e girer. İzmir´de Latife Hanım´ın evinde Halide Edip Adıvar ile karşılaştıklarında Halide Hanım: ?Paşam artık en büyük zaferi kazandık bundan böyle sizinde dinlenmeniz gerekir.? Der demez 20. Yüzyılın en büyük komutanı ve devlet adamı olan Ulu önder Atatürk ?Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan bir gayeyi elde etmek için vasıtadır. Gaye fikirdir. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer yaşamaz. Yoksa başlı başına zafer, boşa gitmiş bir gayrettir.?  "Benim için tek bir hedef vardır, o da cumhuriyettir." diyordu. Bu hedefin tespitinde Mustafa Kemal Paşa´nın hem başarılı bir komutan olması hem de liderliğinin etkisi çok büyük olmuştur. Başarılı bir komutan olarak Cumhuriyetin tesisi için, harp prensiplerinin ilk ve en önemli olanı "HEDEF" prensibini çok iyi tespit etmiştir. Lider olarak ise daha genç bir subayken cumhuriyet rejiminin hayaliyle yaşamış, bilahare uzun yıllar bu özlemini gidermek için mücadelesini sürdürmüş ve nihayet ulusal kurtuluş mücadelesinden sonra 29 Ekim 1923´de Cumhuriyeti kurmuştur. Atatürk cumhuriyet rejiminin en uygun devlet yönetimi olduğuna olan inancını şöyle ifade etmiştir: "Türk Milleti´nin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir."

/resimler/2018-10/25/1004462229644.jpgCUMHURİYET NE ANLAMA GELMEKTEDİR VE NASIL BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR?

Cumhuriyet kelimesi Arapça kökten olup 18. yüzyılda Osmanlı Türkçesinde türetilmiş bir isimdir. Arapça cumhur kökü "bir araya toplanma, topluluk oluşturma", bu kökten türeyen cumh?r ise "cemiyet, toplum, kamu" anlamına gelir. 18. yüzyıl Avrupa´sında monarşi ile yönetilmeyen Hollanda, İsviçre (ve 1789 Devrimi sonrasında Fransa) gibi ülkeleri tanımlayan Latince respublica ile Fransızca république sözcüğünün Türkçe çevirisi olarak benimsenmiştir.

Latince res publica klasik kullanımda "kamusal olan" anlamındadır. Bir topluluğa onların birleştirmek suretiyle halk olma özelliğini kazandıran, kamusal nesne anlamına gelir. Bu hal monarşiye karşı, devlet başkanının halk tarafından seçildiği ve halk iradesince meşrulaştırıldığı devlet şekli anlamında kullanılmıştır. Osmanlı Devletinde cumhuriyet fikri ilk kez 1870´li yıllarda Genç Osmanlılar ve Mithat Paşa tarafından (açıkça savunulmaksızın) tartışılmıştır.

Cumhuriyet, Hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının zıttıdır.

YENİ KURULACAK DEVLETİN CUMHURİYETE YÜNELECEĞİ ATATÜRK NE ZAMAN VE NEREDE KARARLAŞTIRMIŞTIR?

?Neden mutlaka padişah fikrine saplanıyorsun. Halil diye bağırdı. Cumhuriyet yaparız."

Mustafa Kemal, Selanik´te arkadaşları ile yaptığı sohbetlerde geleceğe ait bu gibi tasavvurlarından bahsetmiştir. Mustafa Kemal´in Bulgar Türkoloğ İvan Manalof´a Meşrutiyetten önce 1906 tarihinde Selânikte söyledikleri de dikkat çekicidir.

- "Bir gün gelecek, ben hayal zannettiğiniz bütün, inkılâpları başaracağım. Mensup olduğum millet bana,  inanacaktır. Saltanat yıkılmalıdır. .Din ve devlet bir; birinden ayrılmalı, şarktan benliğimiz sıyrılarak batı medeniyetine aktarmalıyız. Kadın ve erkek üzerindeki farklar silinerek yeni bir içtimai nizam kurmalıyız. Garp medeniyetine girmemize mâni olan yazıyı atar Latin kökünden bit alfabe seçmeli, kılık kıyafetimize kadar her şeyimizle garplılara uymalıyız.?

Selanik´te, Beyaz kule karşısında askeri bir kulüpte verilen bir konferanstan sonra, Mustafa Kemal bazı arkadaşları kulüp lokantasında konuşmaya dalmışlardır. Konferansçının Atatürk hakkında konuşmaları kendisini çok duygulandırmıştır ve coşmuştur.

-   "İnkılâbı ikmal etmek lazımdır. Biz bunu yapabiliriz.  Ben bunu yapacağım". Devamla,

"Evet, inkılâp yapacağız. Bu güne kadar yapılan inkılâp kâfi sayılmaz. Fazlasını yapacağız".

CUMHURİYET NE DEMEKTİR?

CUMHURİYET...

Babadan oğla geçen bir saltanatın onursuzluğuna son vermek demektir. 

Cumhuriyet...

Rizeli bir kaptanın oğlunu da İslamköylü bir çobanın oğlunu da bu devletin en tepesine çıkarmak demektir.

Cumhuriyet...

Kan bağına bağlı bir asalet anlayışını yerle bir etmek demektir.

Cumhuriyet...

Gerekçeli ve gerekçesiz her türlü ayrıcalıkları ayaklar altına almak demektir.

Cumhuriyet...

Asalete dayalı her türlü böbürlenmeyi ve kibri tepetaklak etmek demektir.

Hiçbir şey yapmamış olsaydın...

Sadece Cumhuriyet´i ilan etmiş olsaydın... 

Bu vatan sana yine büyük bir minnet hissiyle dopdolu olurdu ey ATATÜRK.

En büyük kazanımlarından biri hayatımızı kolaylaştıran hukuk sistemidir.

Seçme seçilme hakkı kazanan kadının toplumdaki yeri Cumhuriyet´le güçlendi.

Cumhuriyet aynı zamanda bir eğitim seferberliğidir. Yeni bilginler, entelektüeller yaratmıştır.

Cumhuriyet kronik hastalıklardan kırılan Anadolu´ya sağlık sistemini getirmiştir.

 

ATATÜRK´Ü CUMHURİYETE YÖNELTEN SEBEPLER NELERDİ?

  1. Atatürk´ün Devletin şekli ve siyasi rejimi olarak Cumhuriyete yönelmesinin sebepleri pek çeşitlidir.

Atatürk´ün Cumhuriyeti, devletin siyasi rejimi olarak seçmesinin ilk sebebi, çok uzun bir süreden beri Atatürk´ün cumhuriyetin özlemini duymuş olmasındandır. Daha önce de açıklandığı üzere, Atatürk gençlik yıllarında cumhuriyetin aşıkıdır. 1908 İnkılâbı ile tatmin olmayan genç kolağası Mustafa Kemal, inkılâbı bizzat kendisinin tamamlayacağını ifade etmiştir. Atatürk gençlik yıllarında Türkiye´yi modern devlet ve modern toplum olarak gerçekleştirecek tek siyasi rejimin cumhuriyet olduğu inancı içinde yaşamıştır.

Cumhuriyet, Atatürk´ün ve Türk milletinin karakterine uygundur. Cumhuriyet hürriyet rejimidir, hürriyetlerin en iyi korunduğu ve savunulduğu bir siyasi düzeni ifade eder.

  1. Türk toplumunda bir asalet sınıfı ve batı feodalizmine benzeyen ayrıcalıklar da yoktur. Bu bakımdan Cumhuriyet, hürriyet ve eşitlik ilkelerine bünyesinde yer veren bir düzen olarak Türk Milletinin de tabiat ve adetlerine uygundur.

Atatürk´ün, "Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir" sözünün bir diğer dayanağı da tarihten gelmektedir.

Konunun tarihi açıdan önemi 7.IV.1924 de Yunus Nadi Bey´e verilen bir mülakat (söyleşi) vesilesiyle ortaya çıkmış ve dile gelmiştir.

"Ben Ankara´yı coğrafya kitabından ziyade tarihte öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuki idaresinin inkısamı üzerine Anadolu´da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken bir takım beylikler meyanında bir de Ankara Cumhuriyetini görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara´ya ilk defa geldiğim o gün de gördüm ki orada geçen asırlara rağmen Ankara´da hâlâ o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor. Türkiye´nin hemen bütün menatıkını gezdiğim ve gördüğüm için hükmettim ki o zaman isimleri cumhuriyet olmayan diğer yerlerin bugünkü halkı da aynı kabiliyetten asla uzak değildir" .

  1. Atatürk´ü cumhuriyete yönelten en önemli sebeplerden biri de, cumhuriyetin en ileri devlet ve hükümet şekli olmasındandır.

Atatürk´e göre, "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir."

Cumhuriyetin baş özelliği, millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Her demokratik rejim cumhuriyet olmamakla beraber, demokrasinin en gelişmiş şekli, en ileri hüviyeti ile görünümü cumhuriyetle sağlanır.

Atatürk´e göre, "Demokrasi prensibinin en asri ve mantıklı´ tatbikini temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir."

Cumhuriyet millet egemenliğini belirleyen ve millet egemenliği ile bağdaşabilen tek rejimdir. Türk Milleti için bundan daha güvenli, daha doğru bir yol olamaz.

  1. Atatürk´e göre Cumhuriyet, "milletin yüksek siyasi ve iktisadi müessesesidir. Asri bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir."

Medeniyet dünyasının çağdaş yönetimi Cumhuriyettir. Cumhuriyet ise insanca yaşamın düzenidir. İnsanlığı Cumhuriyetle mutlu kılmak, cumhuriyet idaresinde insanı kıymetlendirmek demektir.

İnsanca yaşamak ideali de Atatürk´ü Cumhuriyete yönelten sebeplerden biridir.

Anıl Çeçen´e göre, "Cumhuriyet, yeni bir devlet biçimi olduğu kadar çağdaş bir toplum ve insan demektir."

Cumhuriyet insanları mutlu kılacak, adil bir düzenin ifadesi olduğu için, Atatürk Cumhuriyeti hep savunmuş ve onun özlemini duymuştur.

/resimler/2018-10/25/1005376604467.jpgARKADAŞLAR YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDİYORUZ

Masada, İsmet Paşa, Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp Paşa, eski kolordu kumandanı Sinop milletvekili Kemalettin Sami ve Halit paşalar, Rize milletvekili Ekrem ve Afyon milletvekili Ruşen Eşref beyler bulunuyordu.

Yemek sohbet şeklinde geçiyordu. Atatürk, orada olanlardan ülkenin genel durumu hakkında fikirlerini alıyordu. Konu ülkenin rejiminin ne olması gerektiğine geldiği zaman, herkes bu rejimin Cumhuriyet olması gerektiğinde hemfikirdi. Atatürk konuyu uzatmadan, yemeğin sonunda şöyle demişti:

?Arkadaşlar! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz."

Atatürk yemekten sonra konuklarını yolcu ederken İsmet Paşa´nın Köşk´te kalmasını istemişti. Masada iki silah arkadaşı baş başa kalmıştı. İsmet Paşa Başbakanlıktan ayrılmadan önce, bu geceyi yani 28 Ekim gecesini Salih Bozok´a şöyle anlatmıştı:

Masa da Atatürk Hazretleri ile bas başa kalmıştık. Masanın üzerinde pek çok kâğıt ve kitaplar vardı. Paşa Hazretleri eli ile kâğıtları bir kenara ittikten sonra oturduğu koltuğun arkasına dayandı ve:

?İsmet, nereden nereye geldik görüyor musun??

İsmet Paşa:

?Paşam biz bir yerden bir yere gelmedik. Siz bizleri bir yerden bir yere getirdiniz.?

Atatürk:

?Öyle söyleme Paşam İnönüler olmasaydı, bugün burada bu şartlar içinde olabilir miydik??

İsmet Paşa:

?Paşa´m, İnönü´de zafer sizindir, imza benimdir.?

Atatürk:

?Barut kokusu, toz toprak, açlık, yoksulluk içinde Türk askerinin mücadele gücü inanılır gibi değildi. Şimdi onların ailelerine güzel bir gelecek hazırlamak bizim görevimiz İsmet. Zaten sen bu geleceğin temelini Lozan´da attın.?

İsmet Paşa:

/resimler/2018-10/25/1006557231080.jpg?Paşam, başımızda siz olmasaydınız, kırgın, bitkin, küskün, yorgun insanları bir çırpıda güçsüz iken kuvvetli, kaçak iken gönüllü, ürkek iken kahraman yapmasaydınız, biz bu akşam bu masanın başında olmazdık.?

Atatürk:

?Hadi Paşam çalışmaya başlayalım.?

ULU ÖNDER ATATÜRK ANLATIYOR. CUMHURİYETİ NASIL KURDUM

EFENDILER... Sırası gelmişken aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın.

OSMANLI hanedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk Milleti´ne karşı en büyük kötülüğü işlemekti. Çünkü millet her türlü fedakârlığı göze alarak bağımsızlığını kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale kazanılmış gözü ile bakılamazdı.

ARTIK vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin bağımsızlık ve haysiyetinin koruyucusu konumunda bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi.

TEMEL ilke, Türk Milleti´nin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.

ACİZ ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de bir kenara çekilmesine yol açarlar...

HÜKÜMET kurulması konusundaki temel ilkelerim şöyledir. 1 - Hükümet kurmak zorunludur. 2- Geçici bir devlet başkanı ya da padişah vekili ortaya çıkarmak uygun değildir. 3- Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin üstünde bir güç yoktur. Efendiler, bu ilkelere dayalı bir hükümetin niteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Bu, ulusal egemenlik temeline dayalı olan halk hükümetidir, Cumhuriyet´tir.

BAKANLAR Kurulu´nun her gün temelsiz birtakım nedenlerle düzenli çalışmaktan alıkonulduğunu görünce, uygun zamanını beklediğim bir düşünceyi uygulamaya sıra geldiğini anladım. Çankaya´daki yemekte ´Efendiler yarın Cumhuriyet´i ilan edeceğiz´ dedim.

EFENDİLER... Zavallı ulusumuzu tutsak etmek isteyen düşmanları, kesinlikle yeneceğimize olan inanç ve güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada bu tam inancımı, yüce kurulunuza, bütün ulusa ve bütün dünyaya karşı ilan ederim.

BUGÜN ulaştığımız sonuç, yüz-yıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı bilincin ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.

EY Türk gençliği!.. Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti´ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur...

 /resimler/2018-10/25/1008030357443.jpgATATÜRK CUMHURİYET DÜŞMANLARINA KARŞI TÜRK MİLLETİNİ VE GENÇLERİ UYARIYOR

Yer   :  Yalova

Tarih: Ağustos 1930

Atatürk tarihe bakıp geleceği görürcesine konuşuyor: Roma´da ?İmparator Ogüst? diye bilinen Oktav´ın (Augustus; Octavianus Sezar), 500 yıldır devam eden Roma Cumhuriyeti´ni ?sessiz sedasız, yavaş yavaş mutlak bir hükümdarlığa döndürdüğünü? belirtiyor. ?Oktav daima Senato´ya dikkat ve hürmet ederdi. Görünüşü kurtarmaya çalışırdı. Hürriyet taraftarlarını hoşnutsuzluğa sevk etmezdi? diyor.

Ne o! Roma´da Oktav´ın bu ?görünüşü kurtarma? siyaseti, size bugün Türkiye´de sürekli ?milli irade? diyerek ?görünüşü kurtarmaya çalışan? birilerini mi hatırlattı?

Atatürk, Oktav´ın ölene kadar konsüllüğü reddettiğini, diktatörlüğü kabul etmediğini, herkesin iyiliğine çalıştığını, kamuoyunun kendisiyle beraber olduğunu, Senato´nun sevgisini kazandığını, ne zaman iktidardan çekilmek istediyse Senato´nun ricasıyla iktidarını sürdürdüğünü ve sonunda Senato´nun kendisine-o güne kadar yalnız mabutlara verilen- ?Ogüst? unvanı verdiğini ve Oktav´ın böylece bir tür kutsallık kazandığını belirtiyor. ?Oktav sonunda bütün askeri ve sivil yetkileri kendinde topladı. 44 yıl süren Ogüst devri cumhuriyetin unutulmasına yetti? diyor. Böylece Ogüst´ten sonra Roma´da cumhuriyetin imparatorluğa dönüştüğünü hatırlatıyor. (ABE, C. 24, s. 16,17, İnan, s. 68-70).

Atatürk, tarihten aldığı dersle bizleri uyarıyor? Biz ise o uyarılara hep kulak tıkadık. Özetlersek; Atatürk Ağustos 1930´da Yalova´da şöyle diyor?

1. Gelecekte benim yerime geçecek bir partili cumhurbaşkanı ve onun partisinin kurduğu hükümet, meclisten aldıkları yetkileri eleştirisiz, denetimsiz kullanmaya alışabilirler.

2. O cumhurbaşkanı güçlü ve faal olup, kendi şahsına muhabbet kazandıracak işler yapar ve Cumhuriyete bağlı görünürse, tüm gücü eline geçirebilir.

3. Gücü eline geçiren o cumhurbaşkanı Roma´da Oktav´ın yaptığı gibi sessiz sedasız devletin gerçek şeklini (rejimi) değiştirebilir. ?Bu yeni şeklin yeni ismini takınması zaman meselesi olur.?

4. Şahsi yetkilere dayanan şahsi hareketleri önlemenin ve Cumhuriyeti korumanın yolu çok partili gerçek demokrasiyi kurmaktır. Türkiye´de maalesef gerçek demokrasi hiç kurulamadı. Evet, Türkiye 1946´da çok partili hayata 1950´de serbest seçimlerle demokrasiye geçti. Ancak bu ?özde? değil ?sözde? demokrasi, sandık demokrasisi oldu. Eğer Türkiye´de gerçek demokrasi kurulabilseydi her on yılda bir darbe olur muydu? 80 yıl sonra demokrasi kültürümüz bu düzeyde mi kalırdı? Atatürk´e kulak ver: Yalova´dan yükselen sesi dinle

Atatürk Cumhuriyet düşmanlarının tuzağına düşmemeleri için Türk Milletini ve gençlerini bakın nasıl uyarıyor:

?BİR CUMHURBAŞKANI REJİMİ DEĞİŞTİREBİLİR?

?Cumhuriyet müesseselerinin bir müstebit (baskıcı/diktatör) eline geçeceğini mezarımda bile duysam millete karşı haykırmak isterim? Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir.?

(Atatürk, 1930)

ATATÜRK´E TERTİPEDİLEN MENFUR (NEFRET EDİLEN) İZMİR SUİKASTİ:

/resimler/2018-10/25/1008532858254.jpgRize milletvekili Ziya HURŞİT yönetiminde İzmir´de Atatürk´e bir suikast tertip edilmişti. 14 Haziran 1926 günü İzmir´e gelmesi beklenen trenin gelmemesi sonucu Giritli Şevki durumu İzmir valisine ihbar etmiş ve suikastçılar 15 Haziran günü suikast tertipçilerinden Ziya Hurşit, Lopur Hilmi, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf  silahları ile birlikte yakalanmışlardır. Olayın meydana çıkması ve memlekete duyurulmasıyla beraber Gazi millete ilk beyannamesini yayınladı. Ona göre bu suikast, kendi şahsından ziyade, Cumhuriyete ve onun dayandığı yüksek prensiplere karşıdır. Beyanname şu sözlerle biter: ?Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacak. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Türk Milleti, emniyet ve saadetini zâmin (garanti eden) prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürüyecektir.? Kendisini ziyaret eden İzmirlilere karşı da sözleri açıktır: ? Ben ölürsem milletimizin, beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim. Bununla müsterihim. Hasımlarımızın mezbuhâne (Çırpınarak, son ümid ve son kuvvetle.) hareketleri, bizim inkılâp ateşimizi söndüremez.?

ATATÜRK TÜRK MİLLETİNİN İSTİKLALİNİ VE CUMHURİYETİ NEDEN TÜRK GEÇLİĞİNE EMANET ETTİ?

Atatürk Cumhuriyetin ebediyen yaşaması konusunda ne demişti? "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır." ?BİR CUMHURBAŞKANI REJİMİ DEĞİŞTİREBİLİR? ?Cumhuriyet müesseselerinin bir müstebit (baskıcı/diktatör) eline geçeceğini mezarımda bile duysam millete karşı haykırmak isterim? Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir.? Bu veciz ifadeleriyle kendisinin vefa-tından sonra doğabilecek tehlikelere dikkat çekmiş ve cumhuriyetin geleceğini güvence altına almak için özellikle Türk Gençliği´ne görev vermiştir. Gençlik her millet için önemli bir kuvvettir. Şuurlu ve sorumluluk sahibi bir gençlik o milletin umududur, geleceğinin güvencesidir. Bunun farkında olan Atatürk, Türk gençliğine hitabesini açıklayarak önemli mesajlar vermiştir. Atatürk, Gençliğe hitabe isimli konuşmasında gençliğin birinci vazifesinin Türk Milleti´nin istiklalini ve Cumhuriyet´i koruma ve kollama olduğunun altını çizmiş ve bunu ayakta kalmasının yegâne temeli saymıştır. Atatürk 20 Ekim 1927 tarihinde Meclis´te okuduğu nutukta gençliğe şöyle seslenir: "Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti´ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyeti´ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" diyerek Türk gençliğine bu kutsal görevi emanet etmiştir. Atatürk, Türk gençlerine verdiği bu kutsal görevi 5 Şubat 1933 günü Bursa´daki söyleminde tekrar vurgulamıştır.

SONUÇ OLARAK

Çanakkale, Milli Mücadele ve Cumhuriyet bir bütündür. Yakın tarihimizi oluşturan bu üç aşamalı dönemin tarihini iyi bilmek zorundayız. Yoksa bugünü anlayamaz, yarını kestiremeyiz. Çanakkale ve Milli Mücadele ruhu, bağımsızlık sevdası, yurt sevgisi, azim, sabır ve akıl Cumhuriyette kucaklaşıp birleşti, Türk Mucizesi oluştu. Bazı Batılı gözlemciler neden bu dönemi Türk Mucizesi diye nitelediler? Millet M. Kemal Paşa´nın açtığı istiklal, milli irade ve uygarlık bayrağı altında toplandı. Dünyaya egemen galiplere ve onların yardakçılarına karşı, yarı çıplak dört yıl daha dövüştü. Vatan düşmandan kurtarıldı. Ama 1923´te Türkiye 12 milyon nüfuslu, Anadolu´da tek fabrikanın bulunmadığı, geri, ilkel, yoksul, bütün nüfusunun sadece % 7´si okur-yazar olan bir köylü toplumuydu. Kadın-erkek eşitliği söz konusu bile değildi. Sıra milleti kurtarmaya gelmişti. Gazi M. Kemal Atatürk ve ideal arkadaşları ortaçağı yenmek, çağdaşlığı gerçekleştirmek için bir avuç bütçe, halkın desteği ve uygarlık öncülerinin özverileri ile birçok siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik devrimler, olağanüstü atılımlar yaptılar. On beş yıla destanlar, efsaneler, harikalıklar sığdırdılar. Bu tarihi doğru bilirsek aramızdaki birçok anlaşmazlık sona erer. Birçok sorunun kaynağı doğru tarihi kirleten yalanlardır. Doğru tarih kutup yıldızı gibi doğru, kurtarıcı yolu gösterir. Her alanda çağdaş uygarlığa ulaşmak, bunun gereklerini yerine getirmek zorundayız. Geri kalan dona kalır. Sözün özü, Atatürk´e yürüyelim!

SONSÖZ

ATATÜRK´ÜN TÜRK ÇOCUKLARI VE GENÇLERİNDEN BEKLENTİLERİ İŞTE BU

Sevgili gençler!

Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan´ı, Irak´ı, İran´ı, Pakistan´ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan´ı, Suriye´yi, Mısır´ı, Libya´yı, Tunus´u, Cezayir´i, Fas´ı, Müslüman Afrika´yı düşünün. Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkânlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlıdan borca batık bir miras kalmış. O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar. Mucizeler yarattılar.

Atatürk: "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler boğacaksınız. Ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şeyler bekliyoruz." Durdu, sordu: "Çok çalışacaksınız değil mi?" Çocuklar ayaz ayaz bağırdılar: "Söz!" "Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıksa sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir." Atatürk´ün bu duygu dolu nasihatini işiten Fevzi Paşa´nın gözleri yaşardı.

Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, Yüce ulusumuza kendi kendini yönetme yetkisi veren, çağdaş cumhuriyeti bizlere armağan eden başta ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları ile bu konuda emeği geçen dönemin değerli milletvekillerinin manevi huzurunda saygı ve hürmetle eğiliyoruz! Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. 1.  TEK ADAM CİLT 2 VE 3 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  2. 2.  GAZİ PAŞAM. CEVAT ŞENOL
  3. 3.  ATATÜRK HAKKINDA HATIRALAR VE BELGELER PROF.DR. AFET İNAN
  4. 4.  CUMHURİYET MUCİZESİ CİLT 1 VE 2 TURGUT ÖZAKMAN
  5. 5.  ŞU ÇILGIN TÜRKLER TURGUT ÖZAKMAN
  6. 6.  ATATÜRK VE İZMİR HARİKA YAMAK
  7. 7.  GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  8. 8.  ATATÜRK VE CUMHURİYET PROF. DR. HAMZA EROĞLU
  9. 9.  ATATÜRK´Ü ANLAMAK VE TANIMAK PROF. DR. CAVİT ORHAN TÜZEN

10. İSMET İNÖNÜ HATIRALAR SABAHATTİN SELEK

11. 15 HAZİRAN 2018 SÖZCÜ GAZETESİ

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51