Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ DESTANI


/resimler/2018-9/12/1005482089016.jpg"Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında son toprak parçasına kadar karış karış kahramanca ve namuskarane müdafaa etmiş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk Ordusu, o cevherde böyle bir ordudur. Yeter ki onu kumanda edenler, kumanda edebilmek evsafına haiz bulunsun. Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerden, şahsıma düşmüş olan vazifeleri yapabilmişsem çok bahtiyarım. Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söylemeliyim ki: Benim ordularımı ve sevk ve tevcih ettiğim hedefler, esasen ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, mefkûrelerinin yönelmiş olduğu hedeflerdi."

?Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur: Türk Ordusunu bir kıtası muadilini behemehâl mağlup eder. İki mislini durdurur ve yerine çiviler?

Bundan tam 97 yıl önce bugün Yunan Ordusu´nun Anadolu işgalini kilitleyen ve Türk Milleti´nin dünyanın en büyük meydan muharebesi zaferini kazanmasını sağlayan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları ile Türk Ordusu´nu bu vesileyle gurur ve saygıyla anıyoruz.

Bundan tam 97 yıl önce, 1921´de, İstanbul´da yayımlanan Tevhid-i Efkar Gazetesi adeta Çanakkale´den Sakarya´ya bir "Atatürk köprüsü" kurup çok şaşırtıcı bir öngörüyle Çanakkale´de İstanbul´u kurtaran Atatürk´ün, Sakarya´da da vatanı kurtaracağını yazıyordu.

Belli ki, Tevhid-i Efkâr Gazetesi, Sakarya Savaşı öncesinde "Çanakkale ve Atatürk" vurgusu yaparken "21 Ağustos" tarihini de bilerek seçiyor. Çünkü Atatürk, 6 yıl önce, 21 Ağustos 1915´te Çanak-kale´de II. Anafartalar Zaferi´ni kazanmıştı. Atatürk, Çanakkale´de 25 Nisan 1915´te Arıburnu´nda, 9 Ağustos 1915´te Anafartalar´da, 10 Ağustos 1915´te Conkbayırı´nda ve 21 Ağustos 1915´te ikinci defa Anafartalar´da düşmanı durdurarak en az iki defa İstanbul´u kurtarmıştı.

İnsanların, Kurtuluş Savaşı´nın artık kaybedildiğini düşündüğü, umutsuzluğun kol gezdiği Sakarya Savaşı öncesinde, 21 Ağustos 1921´de, Tevhid-i Efkâr Gazetesi çok iddialı bir şekilde manşetten, "Mustafa Kemal Paşa mutlaka muzaffer olacaktır" diyordu. Tevhid-i Efkâr haklı çıktı. 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı sonunda Mustafa Kemal muzaffer oldu. Tevhid-i Efkâr´ın ifadesiyle "Mustafa Kemal Paşa, düşmanları Anadolu´nun harimi ismetinde boğdu." Böylece vatan kurtuldu.

Atatürk´ün "Çanakkale kahramanı olmadığını" iddia edenler... Atatürk´ün Kurtuluş Savaşı´ndaki "kurtarıcı" rolünü reddedenler... Azılı Atatürk düşmanları... Yalancı tarihçiler... Neredesiniz? Bakın! 21 Ağustos 1921 tarihli Tevhid-i Efkâr Gazetesi burada...

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa yönetiminde gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi zaferi, düşmana son darbeyi indirecek olan 26-30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk Ordusunun moral motivasyonunu ve kendine güven duygusunu aşılamıştır.

/resimler/2018-9/12/1006330998081.jpgKÜTAHYA-ESKİŞEHİR MUHAREBELERİDE YENİLEN TÜRK ORDUSUNUN SAKARYA NEHRİ DOĞUSUNA ÇEKİLME NEDENLERİ NELERDİR?
İkinci İnönü muharebesinden sonra üç ay kadar bir zaman geçti. Bu süre içinde Yunanlılar, genel seferberlik yapmışlardı. Cephedeki kuvvetlerini takviye etmişlerdi. İnsan, tüfek, makineli tüfek ve top bakımından Türk kuvvetlerine üstün durumdaydılar. 10 Temmuz 1921´de yeniden ve genel bir taarruza geçtiler.

10 ? 17 Temmuz 1921 tarihleri arasında devam eden muharebeye düşman 9 Tümen birden soktu. Türk Ordusu Kütahya Cephesinde çekilmek zorunda kaldı.nihayet Kütahya da terk edildi. Yunanlılar o sırada "Her şey bitti ve netice alındı" gibi bir hava içindeydiler. Mustafa Kemal´e gelince, Altıntaş-Kütahya hareketindeki gelişmelerin de etkisi altında 18 Temmuz 1921´de İsmet Paşanın Eskişehir güneybatısında, Karacahisar´daki karargâhına koştu. Vaziyeti inceledi. Bozgun tamdı.

Altıntaş bozgunu sıralarında Garp Cephesi Karargâhında bulunan Yakup Kadri, her tarafından geriye akan o perişan insan seli ortasında İsmet Paşa´nın Şöyle dövündüğünü nakleder.

?Her şey bitti Yakup Kadri! Hayale yer yok! Hakikat bu!?

Mustafa Kemal, İsmet Paşayı işte böyle bir günde buldu. Fakat Mustafa Kemal bir hesap adamıdır. Bozgunlar, belirsizlikler onun başını döndüremez. Ortada mademki bir vazife vardır, o halde bu vaziyetin, herhalde bir çözüm yolu olacaktır.

Mustafa Kemal, İsmet Paşayla karşılaşınca onu, gene İnönü Muharebelerinden sonra olduğu gibi, muzaffer bir kumandan olarak değerlendirir Sanki bir bozgunun ortasında değil, bir zafer arifesindeymişler gibi davranır. İsmet Paşayı tebrik eder:

"? Deja (işte şimdiden) kazandın!" der.

Bu vaziyetler içinde ancak böyle hareket edilebileceğini, böyle emirler verilebileceğini söyler. Sonra hemen ilgili kurmay şeflerine döner. Onları da cesaretlendirir. Çünkü vaziyetin telâşa ve ümitsizliğe tahammülü yoktur. Bu vaziyeti ancak uzun vadeli, büyük, stratejik kararlar kurtarabilecektir. Hele bu kararları alırken birtakım ince hissiyat hesaplarına katiyen yer verilmemelidir. Hulâsa o an, emir, karar ve kumandan anıdır.

Ama bu uzun vadeli ve geniş ufuklu kararı ancak o verebilirdi, Ordu derhal bütün mevzilerini bırakacaktı. Fakat usulü dairesinde çok gerilere çekilecekti. Ta Sakarya´nın şarkına kadar!... Bu kararını şöyle anlatır Mustafa Kemal:

"Vaziyeti yakından inceledikten sonra, İsmet Paşaya umumi olarak şu direktifi verdim:

"? Orduyu Eskişehir kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla araya büyük bir mesafe koymak lazımdır. Öyle ki, ordunun tanzimi, düzenlenmesi ve kuvvetlendirilmesi mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya´nın doğusuna kadar çekilmek caizdir. Düşman, duraklamadan bizi takip ederse, hareket üslerinden uzaklaşacaktır. Yeni menzil hatları (ulaştırma sistemi) tesisine mecbur olacaktır. Herhalde önceden beklemediği birçok zorluklarla karşılaşacaktır.

"Buna karşılık bizim ordumuz, toplu bulunacak, daha elverişli şartlara malik olacaktır. Bu tarzda hareket edişimizin en büyük mahzuru, Eskişehir gibi mühim mevkilerimizi ve çok araziyi düşmana terk etmekten hasıl olabilecek manevi sarsıntıdır. Fakat az zamanda elde edebileceğimiz muvaffakiyetli neticelerle bu mahzurlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Diğer başka mahzurlara ise mukavemet edebiliriz.?

/resimler/2018-9/12/1007403966272.jpgMUSTAFA KEMAL BAŞKUMANDAN
Mustafa Kemal´in orduya, tâ Sakarya gerilerine çekilmek gibi, bir bakışta baş döndürücü bir direktif verirken düşündüğü ve hesapladığı mahzurlar derhal meydana çıktılar. İlk tepkiler Büyük Millet Meclisinde belirdi. Bilhassa muhalifler harekete geçtiler:

"? Ordu nereye gidiyor? Millet nereye götürülüyor? Bu hareketlerin elbette bir sorumlusu vardır! O nerededir? Onu göremiyoruz! Bugünkü elim halin, feci durumun, hakiki amilini ordunun başında görmek isterdik!... Nerededir?..."

Nutuklarda haykırılan, aranılan bu sorumlu elbette ki Mustafa Kemal´di. Mustafa Kemal şöyle anlatır:

"? Bu türlü konuşan zatların ima ve ifade etmek istediklerinin ben olduğuma şüphe yoktu."

Nihayet muhaliflerden bir mebus, kürsüden onun adını söyleyerek:

"? Ordunun başına geçsin!..." Diye bağırır.

Hava durmadan gerginleşti. Onu ordu başına çağıranların bir kısmı iyi niyetlerle gene de onun askeri kudretinden başka dayanak olmadığını düşünerek, ona yapışıyorlardı.

Mecliste felâketin yakın, kaçınılmaz olduğu fikir ve havasını uyandırdı.

Tam o zaman Mustafa Kemal kürsüye çıktı. Meclis üyelerinin, hakkında gösterdikleri teveccüh ve güvene teşekkür ettikten sonra, meşhur takririni sundu. Bu takririyle o, Meclis azasının umumi arzu ve isteği üzerine Başkumandanlığı kabul ediyordu. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün yetkilerini de fiilen kullanabilmek yetkisini istiyordu:

Tartışmalar çok şiddetli oldu. Muhalifler:

"? Meclisin yetkilerini kullanmak gibi bir imtiyaz asla söz konusu olamaz!..."

diye bağırıyorlardı. Hatta "Meclisin yetkilerini kullanacak bir şahıs etrafında mebusların şahsen emin olmamaları ihtimali"nden bile bahsedildi. Fakat Mustafa Kemal diretti. Bütün söylenenleri kabul etmekle beraber, teklifinden ve şartlarından hiçbir fedakârlık yapmadı ve şahıslarından korkanların telaşlanmasının yersiz olduğunu belirtti. Neticede Mustafa Kemal´in takriri, kendisinin hazırlayarak Meclise verdiği şekilde kabul edildi (5 Ağustos 1921).

Onun vereceği hükümler ve emirler artık kanun hükmündeydi. Başkumandanlık Kanunu´nun kabulü üzerine Mecliste yaptığı kısa hitaptan şu cümleler çok ilgi çekicidir:

"? Meclisin hakkımda gösterdiği emniyet ve itimata lâyık olduğumu zamanla göstermeye muvaffak olacağım. Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları mutlaka mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım, bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada, bu tam güvenimi, hem yüksek heyetinize, hem bütün millete ve bütün dünyaya karşı ilân ediyorum. . ."

Bu, büyük bir sözdü. Büyük bir taahhüttü. Ama yerine getirilecekti...

BU MUHAREBEDE TARARFLARIN MUHAREBE GÜCÜ ŞÖYLEDİR

Sakarya´ya çekilen Türk kuvvetleri hakkında anlatılanlar çeşitlidir. Bazı yazarlar, Kütahya-Eskişehir hattında 70.000 kadar hesap edilen Türk kuvvetinden Sakarya gerisine ancak 15.000 kadarının ulaşabildiğini yazarlar. Fakat Sakarya muharebesi izlenince, bunun doğru olmadığı görülür. Çünkü bu muharebeye fiilen katılan kurmaylar ve mesela Garp cephesi karargâhında vazife gören Cevdet Kerim (İncedayı, mebus-vekil) Sakarya harbinde Türk gücünü 55.000 tüfek, 241 makineli tüfek, 164 top olarak yazar. Diğer yazarlar bunu doğrulayıcıdır. 100 kilometrelik hareketli bir cephe üstünde daha başka türlü dayanmak imkanı da yoktur. Yunan kuvvetine gelince, onların savaşa 75.000 kadar tüfek, 300 kadar top ve Türklerinkinin birkaç misli fazla makineli tüfek çokluğu anlaşılmaktadır.

/resimler/2018-9/12/1008532092811.jpgATATÜRK SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİN SAVUNMA PLAN VE STRATEJİSİNİ NASIL TESPİT ETTİ VE MUHAREBEYİ NASIL SEVK VE İDARE ETTİ?
Baylar, 12 Ağustos 1921´de, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Hazretleri´yle birlikte Polatlı cephe karargâhına gittim.

Düşman ordusunun cephemize doğru ilerleyerek sol kanadımızdan kuşatacağı yargısına varmıştık. Önlemlerimizi çekinmeksizin, bu görüşe göre aldırdım ve düzenlemelerimizi sağladım. Olaylar görüşümüzün doğruluğunu gösterdi. Düşman ordusu 23 Ağustos 1921´de bütün gücüyle cephemize doğru ilerlemeye ve saldırıya başladı. Birçok kanlı ve bunalımlı evre ve dalgalar oldu. Düşman ordusunun üstün birlikleri, savunma hattımızın birçok parçalarını kırdılar. Bu ilerleyen düşman birliklerinin karşısına güçlerimizi yetiştirdik.

Meydan Savaşı 100 kilometrelik bir cephe üzerinde oluyordu. Sol kanadımız Ankara´dan elli kilometre güneyine değin çekilmişti. Ordumuzun cephesi batıya iken güneye döndü, arkası Ankara´ya iken kuzeye verildi. Yön değiştirilmiş oldu. Bunda bir sakınca göremedik. Savunma hattımız bölüm bölüm kırılıyordu. Ancak kırılan bölüm, hemen, en yakın uzaklıkta yeniden kuruluyordu. Savunma hattına çok umut bağlamak ve onun kırılmasıyla, ordunun büyüklüğüyle orantılı çok gerilere çekilmek kuramını.çürütmek için yurt savunmasını başka bir biçimde anlatmayı ve bu anlatmamda direnmeyi ve daha çok üstelemeyi yararlı ve etkili buldum. Dedim ki:

SAVUNMA HATTI YOKTUR, SAVUNMA ALANI VARDIR

"Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır. O alan, bütün yurttur. Yurdun her karış toprağı, yurttaş kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz. Onun için, küçük büyük her birlik bulunduğu dayangadan atılabilir; ancak, küçük büyük her birlik ilk durabildiği noktada yeniden düşmana karşı cephe kurup savaşı sürdürür. Yanındaki birliğin çekilme gereğinde kaldığını gören birlikler ona uyamaz. Bulunduğu dayangada sonuna değin dayanmak ve direnmek gereğindedir."

İşte ordumuzun her bireyi, bu düzen içinde, her adımda en büyük özveriyi gösterip düşmanın üstün güçlerini yok ederek ve yıpratarak sonunda onu, saldırısını sürdürme güç ve yeteneğinden yoksun bir duruma getirdi.

Savaş durumunun bu evresini sezer sezmez, hemen özellikle sağ kanadımızla Sakarya ırmağı doğusunda düşman ordusunun sol kanadına ve daha sonra cephenin önemli yerlerinde karşı saldırıya geçtik. Yunan ordusu yenildi ve geri çekilme gereğinde kaldı. 13 Eylül 1921 günü Sakarya ırmağının doğusunda düşman ordusundan iz kalmadı. Böylece 23 Ağustos´tan 13 Eylül´e değin, bugünler de içinde olmak üzere, yirmi iki gün ve yirmi iki gece aralıksız süren Büyük ve Kanlı Sakarya Savaşı, yeni Türk Devleti´nin tarihine, dünya tarihinde pek az olan, büyük bir meydan savaşı örneği yazdı. Mustafa Kemal Paşa´nın tespit ettiği bu savunma konsepti gelişmiş devletlerin Harp Akademililerinde doktora tezi olarak araştırılmaktadır

Daha sonra Çin´de Mareşal Çan Kay Şey, "Hattı müdafaa da yoktur, sathı müdafaa vardır!" emrini aynen tekrar edecektir.

ZAFERDEN SONRA İSMET VE FEVZİ PAŞA´LARIN ÇEKTİKLERİ TEBRİK TELGRAFLARI

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa´nın zaferin kazanılmasına müteakip 13 Eylül´de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya gönderdiği telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

/resimler/2018-9/12/1010019906470.jpg         Başkomutanlığa, "23 Ağustos´tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu´nun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Üç gündür süren genel karşı taarruzun etkisiyle bugün öğleden sonra düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya ırmağı batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız izliyoruz". 13.9.1921.( Batı Cephesi Komutanı İsmet)

         12 Eylül 1921´de Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa´nın (ÇAKMAK) Basri Tepe´den Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne gönderdiği tarihi telgraf. Bu telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

"Anadolu´nun Yunan ordusu için bir mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin tahakkuk eylemekte olduğunu arz ederim. 

TARAFLARIN BU MUHAREBEDEKİ ZAYİATLARI ŞÖYLEDİR

Sakarya Meydan Muharebesi sonunda, Türk ordusunun zayiatı; 5.713 şehit 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.258 kayıp olmak üzere toplam 49.289´dur. Yunan ordusunun zayiatı ise 3.758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.067´dir.

TBMM TARAFINDAN ATATÜRK´E MAREŞAL RÜTBESİ VE GAZİ ÜNVANININ VERİLMESİ

Sakarya Meydan Savaşı öncesinde Mustafa Kemal´e, Millet Meclisi, 5 Ağustos 1921´de "Başkomutanlık" verdi. Savaşın, 13 Eylül´de kazanılmasının ardından, "Garp Cephesi Komutanı" İsmet (İnönü) Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, cepheden, "Edirne Mebusu İsmet ve Kozan Mebusu Fevzi" imzalarıyla Meclis´e 15-16 Eylül 1921´de gönderdikleri tarihi önergeyle, Mustafa Kemal´e "Müşirlik" rütbesi ile "Gazilik" unvanı "tevcihini" önerdiler.

Meclis´in Kanunla bu önergeyi kabul etmesiyle ?Mareşal? rütbesi ve "Gazi" unvanı verilen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Meclis´e şöyle teşekkür etti:

"... Kazanılan bu başarı, Yüksek Heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin kırılması suretiyle belirmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordumuzdur."

MUSTAFA KEMAL PAŞA ?SAKARYA SUBAY SAVAŞIDIR? DİYORDU. BU GÖRÜŞÜNÜ NEYE DAYANARAK İFADE EDİYORDU?

Birinci Dünya Savaşı´nın başında seferberlik ilan edildiği zaman 640.000 kişilik orduya kumanda edecek 24.000 subay varken, 5 yıl sonra milli mücadelenin başında 70-80 bin kişilik orduya komuta edecek subay kadrosunu tamamlamak için çok sıkıntı çekilmiştir. Bu kadroyu tamamlamak için 3 yol denenmiştir: 1.İstanbul´dan kaçan subaylara komuta görevi vermek,

2.Anadolu´da terhis edilmiş yedek subayları tekrar silâhaltına almak,

3. Ankarada bir talimgâh açarak burada subay yetiştirmek.

Ankara´da açılan talimgâhta çok kısa süre içerisinde yedek subaylar yetiştirilerek cephelere sevk edilmiştir. Bu kısa süre içerisinde yetişen subaylar meslek bilgisi ve tecrübesi bakımından çok yetersizdi. Bu nedenle Sakarya Muharebesinde en büyük zayiatı subaylar vermiştir. Zayiat oranı %80´dir.

Bu konuda en güzel açıklamayı ve gerçeği; grup komutanı Albay İzzettin (Çalışlar) Bey´in bir cümlecik raporu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. "hücum taburunun yalnız 2 subayı kalmıştır. 42. Alay´da komutanlık vekâleten bir yedek subayı elindedir.?

SONUÇ OLARAK:

/resimler/2018-9/12/1010453973791.jpg         Milli mücadeleyi başlatan ve en büyük rolü oynayan Mustafa Kemal´e olan güvenini ve inancını ifade etmek için Eşref Edip, Mehmet Akif ile ilgili şu şu hatırayı naklediyor: ?Sakarya Muharebesi sırasında, düşmanın Ankara´yı tehdit etmeye başlaması üzerine Ankara´dan göç etme tartışmaları başlar, Mehmet Akif bu sırada şöyle der:

-Telaşa mahal görmüyorum. Evvel Allah, ana (Mustafa Kemal´e), onun askerliğine güvenilir. Ordumuz inşallah galip gelecek, buna imanım var.?

         Ünlü tarihçi Toynbee diyor ki: ?Bu savaş 20. yüzyılın en büyük savaşlarından biridir.?

Gazeteci Claire Price da şöyle diyor: ?Batı 200 yıldan beri ihtiyar Osmanlı Devleti´ni parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya´da Türk´ün kendisiyle karşılaşmış ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişmiştir. Tarih bu olayı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.?

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´nın 16 Ağustos 1921 tarihinde attan düşüp çok ağır bir şekilde yaralanmasına ve bütün doktorların iyileşmesi için mutlaka dinlenmesi gerektiğini, aksi taktirde ölüm tehlikesinin mevcut olduğunu önermelerine rağmen, vatan aşkı uğruna, onları dinlememiş, bir aya yakın uzun bir zaman süresince muharebeyi sedye üzerinde azim ve iradesi ile yöneterek 13 Eylül 1921 tarihinde Sakarya Meydan Muharebesi zaferini kazanmıştır. Dünya tarihinde böyle yaşamı hayati tehlikede olan ve ağır şartlar altında muharebe kazanan komutan görülmemiştir. Görüleceği de hiç yoktur.

Kahraman Türk Ordusunu ölüm pahasına cesaretle ağır yaralı olarak muharebeyi komutanlık özel yetenek ve vasıfları ile başarılı şekilde yöneten Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusundaki bütün komuta kademesine örnek olmuştur. 

SAKARYA SAVAŞI
YÜREKLERDE BİTMEYEN O VATAN AŞKI,
MEHMET´İ COŞTURUYORDU DÜŞMANA KARŞI.
UNUTULUR MU? TARİHİN BU ALTIN SAYFASI,
BİR DESTANSIN ARTIK, SAKARYA SAVAŞI.

DÜŞMANA ?DUR? DEDİ, ÇEKTİ HATTI,
MUSTAFA KEMAL´İN TAKTİK ANLAYIŞI.
KANLA SULADI MEHMET, TAŞI TOPRAĞI,
BİR DESTANSIN ARTIK, SAKARYA SAVAŞI.
                                                   BİRKAN SOYLU 

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDE ŞEHİT OLAN KAHRAMAN MEHMETÇİKLER BU KUTSAL GÖREVİ ŞÖYLE İFADE EDİYORLAR

Biz burada Yunan´a mezar kazdık,

Can verdik Türkiye yaşasın diye.

Al kanla Sakarya tarihi yazdık,

Millete bir vatan ettik hediye.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDE ŞEHİT OLAN KAHRAMANLARIMIZIN TÜRK ÇOCUKLARI VE GENÇLERİNDEN BEKLENTİLERİ NELERDİR?

/resimler/2018-9/12/1013559911357.jpgŞEHİTLERİMİZ TÜRK ÇOCUKLARI VE GENÇLERİNDEN BEKLENTİLERİNİ ŞÖYLE İFADE EDİYORLAR.

"Ey Türk Çocuğu!

Bizlere olan minnet ve şükran duygularını unutma. Nurdan örülmüş şehadet gömleğine sarılmış meleklerin diktiği kaftana bürünmüş, Tanrı´nın huzurunda yatıyoruz. Meleklerin;"Tanrı uludur, yurdunu seven yine uludur, ulusu uğrunda can verenler, Tanrı katında daha uludur." Yüceltme söylemleriyle uyuyoruz. Bize kabul ve izzet kapılarını açan Tanrıya yalvarıyoruz.

Türk çocuğu, Türk Ulusu´nu sev, onun yükselme alanındaki çalışmalarına yardım et, kudretli yurdunu feyizli kıl.

İstiklal sancağını ve şerefini yüksek tut! Tanrı´nın rahmeti bize, selameti size olsun!"

SAYGIDEĞER VATANDAŞLARIM VE ASLİ TÜRK GENÇLERİ

Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, bizlere özgürlük ve egemenliğimizi bağışlayan, ay yıldızlı bayrağımıza kavuşturan ulu önder ATATÜRK ve silah arkadaşları ile şehit ve gazilerimizin manevi huzurunda saygı ve hürmetle eğiliyoruz. Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. NUTUK MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  2. TEK ADAM C.2 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  3. ANITKABİR KOMUTANLIĞININ ALAGÖZ KARARGÂH MÜZESİ BROŞÜRÜ
  4. ŞU ÇILGIN TÜRKLER TURGUT ÖZAKMAN
  5. BAYRAK MÜCADELEMİZ VE İSTİKLAL MARŞI YAŞAR ÇAĞBAYIR
  6. İHANET BASINI AYDIN KELEŞOĞLU
  7. İSMET İNÖNÜ VE YAKIN TARİH SIRLARI KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  8. GAZİ PAŞAM CEVAT ŞENOL
  9. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  10. ASKERİ DEHA KAHRAMAN YUSUFOĞLU                                    
  11. GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  12. 20 AĞUSTOS 2018 TARİHLİ SÖZCÜ GAZETESİNİN SİNAN MEYDAN İLE TARİHTEN GÜNÜMÜZE KONULU YAZISI

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92