Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


SAKLI VADİ, GİZLİ CENNET: ŞİRİNCE, ?BENDEN SELAM SÖYLEYİN ANADOLU´YA.?


?Şu yeryüzünde bir cennet varsa, bizim Kırkınca-Şirince, cennetin bir parçası olsa gerek.? demiş, çocukluğu burada geçen Yunan yazar Dido Sotiroyo, ?Benden Selam Söyleyin Anadolu´ya? adlı eserinde.

Hani şu 2012 yılında Maya takvimine göre güya çıkacağı rivayet edilip de, -dünya akın etmişti hatta o gün, Şirince´ye uğramayacağı söylenen kıyamet var ya, böyle bir saklı vadiye, gizli cennete kıyamazmış hakikaten. Öylesine güzel!

Uzun yıllardır gelir giderim, Çeşme´nin cıvıltısıyla, Alaçatı´nın neşesiyle, Urla´nın huzuruyla ve daha pek çok yerinin güzelliğiyle Ege´nin o tadına doyulmaz havasını burnuma çekerim ama Şirince´yi keşfetmek bu seneye kısmet oldu.

Selçuk´tan Şirince yönüne döndüğümüzde her tarafı yeşilliklerle kaplı, üzüm bağlarının, zeytin ağaçlarının, meyve bahçelerinin arasından geçtiğimiz, dar ve denizden yükselen bir yol karşıladı bizi. Tabii bayram dolayısıyla muazzam bir kalabalık da. Selçuk´un en güzel köylerinden biri olan Şirince´nin adı vaktiyle Kırkınca imiş, sonra Kirkince olmuş, ardından da Çirkince. Artık köye ilk girdiğimizde bizi karşılayan daracık taş sokaklarının sevimliliğinden mi, tarihe tanıklık etmiş şahane evlerinden mi, insanının cana yakınlığından mı, doğasının zenginliğinden mi bilinmez, Şirince adını almış en son, iyi ki de almış. Zira ismiyle müsemma derler ya sahiden de öyle.

Aslında eski bir Rum köyüymüş ve tarihi çok eskilere dayanıyormuş. Papazlar da yaşarmış. Nerden girip çıktığımızı anlayamadığımız sokakların arasında kurulmuş bulunan çarşıyı dolaşırken nerdeyse her evde şarap ve zeytinyağı üreten birilerinin olduğunu fark ettik ilk. Taze dağ kekiği ve kantaron otu kokusu arasında ilerlerken çalışkan Şirincelilerin, özellikle kadınlarının ürettiklerini de gördük. Üzerindeki renk cümbüşüyle el yapımı bez bebekler, yün çoraplar, el dokumaları,- karadut çok demek ki, karadut suyu, doğal undan yapılmış, kolay bayatlamayan ekmek ve elbette tadına doyamadığımız çeşitte şarap ile zeytinyağların arasında bulduk kendimizi.

 Yemyeşil, kocaman bir vadi düşünün önce. O yeşilliklerin arasında inci gibi sıralanmış bembeyaz evleri ve Temmuz sıcağına inat coşkuyla öten cırcır böceklerinin sesini hayal edin daha sonra. İşte bu manzarayla birlikte 350 yıl öncesinden kalmış bir papazın evini ve altındaki şarap mahzenini ziyaret ettik. Koyu ahşap renkli dik bir merdivenle yıllanmış mahzene indiğimde daha önceki ziyaretçiler tarafından şarap şişeleri üzerine bırakılmış, güzel dileklerin yazılmış olduğu kağıtlar gördüm. İçlerinden ?Adanalıyık, Allahın adamıyık? yazılı olan not ise benim gibi iflah olmaz bir Adanalıya kaderin hoş bir sürprizi oldu elbette. Her ne kadar imalathanesi kapalı olduğu için gezemesek de bu mahzende tattıklarımız  ve edindiklerimizle şarap hakkında oldukça bilgi sahibi olduk. Vaktiyle Bozcaada´da tatmış olduklarımızdan başka Şirince şarapları da kalitelerine takmış oldukları yıldızları fazlasıyla hak ediyordu.

Bir yorgunluk kahvesi için mola verip de yöresel yemekle de tanıştığımız restoranın sahibi mimar hanımın Adana´da yemiş olduğu kebabın ve ciğerin lezzetinden bahsetmesiyle öyle güzel bir sohbet ortamı yaşadık ki, konu bir ara Yeni Adana Gazetesi´ne kadar geldi. Diğer tüm yerli halk gibi kendileri üretiyormuş hemen her şeyi. Senenin belli dönemlerinde burayı tercih etmeleri uzun zamandır arayıp da bulamadıkları ?slow life? yaşam tarzını sunmuş. Pek çoğumuzun gönlünden geçeni yani? Hasat mevsimi olmadığı için kapalı olan zeytinyağı imalathanesini göremedim diye üzülüyorken bayırdan aşağı doğru sağ yamaçta, kocaman bir ağaçlık alan arasında bir yer daha gözüme çarptı ki bu da günün 2. sürprizi oldu. Bir çiftlikmiş ama şimdi 8 odalı bir otel olarak hizmet veriyormuş. Yıllardır görmediğim tulumbadan tutun, eyere, mibzere, değirmene kadar ne ararsanız var. Taş baskı yöntemiyle zeytinyağı üreten o eski sistem dahi mevcut. Gerçi şimdi köylü halk kontinü sistemle üretiyormuş yağını. Doğal yaşamı benimsemiş otel işletmecisinden geniş bilgi aldım zeytinyağının taş baskıda nasıl üretildiği hakkında. O kadar zahmetli ve uzun ki, bir başka yazı konusu olur ancak, ama kullandığımız zeytinyağının bir damlası bile altın değerinde diyeyim, siz anlayın gerisini.

Boşuna denmemiş yani  ?Benden Selam Söyleyin Anadolu´ya? diye. Anadolu insani üretkendir, zengin kültürüyle paylaşandır. Cenneti yaşayan, yaşatandır. Benden de selam olsun Anadolu´ya.

 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04