Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


ŞEYTANI GÖREN ÇOCUK


                Küçük Nedim daha önce de böyle şeyler yaşamıştı;

                Babası kulağının dibine tokadı indirince yere kapanmış, gökyüzünde yıldızların kaydığını görmüştü. Herkes O´nu delirmiş sanıyordu. Gidilmedik hoca bırakmadılar. En son Diyarbakırlı üfürükçüye gittiler. O da Nedim´i görünce çok sevindi. Annesine;

               ?Bu çocuk büyük bir adam olacak.? dedi. ?Herkes ona hürmet edecek el üstünde tutacaklar. Saygı sevgi görecek.?

               O günden sonra Nedim bayağı iyileşmişti.

               Okulda olsun, dışarıda olsun farklı bir tavır sergiliyordu. Çocukların arasına katılmıyor, öğretmelere fazla yaklaşmıyor, okuldan çıkınca doğru eve geliyor, arka pencerenin önünde bulutları seyrediyordu. Anne babası O´nu yakından takip ediyor, bir çılgınlık yapmasından korkuyorlardı.

                 Bir gün babası Haydar, Nedim´i sordu.   Annesi;

                 ?Nedim arkada.? dedi. ?Kendini dinliyor.?

                 Babası buna çok içerledi. İçeri girip bir tokat daha vurmak istedi fakat sonra vazgeçti.

                 ?Neden hep içerde O?? dedi.

                 Annesi Haydar´a ters ters baktı ve

                 ?Ne istiyon Nedim´den? dedi. ?Çocuk büyük adam olacak, aklını karıştırma.?

                 ?Ne adamı olacakmış bu? ? dedi Babası.

                 ?Hoca öyle dedi ya!? dedi kadın. ?Diyarbakırlı hoca´ya götürdüm çocuğu. Bir bakmayla bildi derdini. O´na dedi ki, bu çocuk büyük bir adam olacak. Herkes onun karşısında el ovalayacak.?

                  Babası ters ters baktı kadına;

                  ?O ne bilirmiş çocuğun adam olacağını?? dedi.

                 ? Herkes ona Cinci Hoca diyor.? dedi kadın. ?Bir sürü cinleri varmış adamın.?

                   ?Cincilere kaldıysak.?dedi Adam.?Vay anam vay!?

                   Daha sonra pencereden tarafa baktı. Nedim hala dışarıya bakıyordu. Bir şey söylemeden mırıldanarak evden ayrıldı. Doğru mahallenin çay ocağına gitti. Garsonun masaya koyduğu çayı içmeye başladı. Çay bitmeden Kambur Ese geldi. Sırtında kareli bir gömlek, ayağında beyazımsı krizet tipi bir şalvar vardı. Haydar´ın yanına oturdu. Haydar konuşmadan garsona çay vermesini söyledi. Kambur Ese sesini çıkarmadan gelen çayı içmeye başladı. Bir süre konuşmadılar. Sadece karşılıklı yılıştılar. Oldu olası Haydar´ın çayını içmeyi severdi.

                ?Nedim büyük adam olacak? dedi, Kambur Ese.

                 Haydar Kambur Ese´ye ters ters baktı. Bir şey söyleyip, söylememe arasında bocaladı. Daha sonra;

                 ?Sen ne biliyon lan gambur? dedi, ?Nedim´in adam olacağını??

                 ?Cinler cinler.?dedi. Kambur ese.?Onu cinler söyledi.?  

                 Aslında Kambur Ese ?Cinci hoca diyecekti.?  diyemedi.

                ?Cinler cinler? diyerek yanlışını kendi haline bıraktı.

                 Haydar bu Cin sözünden bir şey anlamadı. Ama nereye gitse biri karşısına çıkıyor. Cinlerden bahsediyor, sonra da;

               ?Nedim´in büyük adam olacak.? hikâyesini sıralıyordu.

                 Haydar Çay bitmeden masadan kalktı. Kambur Ese de ona arkadan baktı. Bir şey daha söyleyecekti ama vazgeçti. Garsona döndü bir çay daha istedi.

               Garson kuru İsmail´di. Herkes ona ?Kuruuu? diye hitap ederdi. Diğer mahallelilere göre, zayıf çocuksu bir hali vardı. Zamanında şehre gitmiş çay ocaklarında çalışmış. Çay yapmayı da, garsonluğu da orada öğrenmişti. Kahvenin sahibi Memiş dayı da iş yerini ona bırakmıştı. O´da geçimini bu kahveden çıkarıyordu. Haydar kalkınca, Kambur Ese´nin kulağına eğilerek;

              ?Nedir bu cin meselesi Kambur??dedi.

                Kambur Ese Kuru İsmail´e bakarak,

                ?Bunun bir çocuğu var.?dedi. ?Çocuğu öyle bir dövmüş ki, çocuk kafayı yemiş. Cinciye götürmüşler. O da çocuğa bakmış ki, akıllı biri. Anasına;

            ?Bu çocuk büyük adam olacak.? demiş. Şimdi herkes ona büyük adam olacak gözüyle bakıyor. Mahallenin diline düşmüş. Fakat bizim Haydar hala inanmıyor cinci Hoca´ya. Hâlbuki onun etrafında binlerce cin var. Birine;

           ?Git şu işi yap dese.? Anında işi bitirirler. Kimse elinden kurtulamaz.?

          ?İnanma bunlara.?dedi Kuru İsmail. ?Cin min? diye bir şey yok. O bir korkunun eseri.?

               ?Sen de mi inanmıyorsun cinlere?? dedi Kambur Ese. ?Bak sonra çarpılırsın. Cinler deyip geçme. İnsanı öyle bir çarpar ki şaşar kalırsın.?

                ?Ben inanmam.? dedi Kuru İsmail. ?Gelsin de çarpsın bakalım beni.? 

                  Kambur Ese cebinden bir elli kuruş çıkardı masaya koydu, oradan ayrıldı.

                  Haydar bu işe çok içerliyordu. Çocuğa tokat vurmasından olduğunu  biliyor, fakat cinci hoca´nın söyledikleri kafasından bir türlü gitmiyordu.

                Doğruca muhtarın evine gitti. Muhtar dışarıda oturuyordu. Yanında okulun öğretmeni Sami Bey vardı. Onların yanına gelince selam verdi. Bir süre oturduktan sonra muhtar,

               ?Hayrola Haydar Efendi.?dedi.?Bir sorun yok ya.?

                ?Yok, muhtarım .?dedi. Haydar.

                 ?Çocuk nasıl oldu.?dedi, muhtar.

                 ?Çocuk iyi de? dedi Haydar. ?Bir şey yemiyor, kimseyle konuşmuyor. Pencerenin karşısına geçmiş yıldızlara bakıyor.?

                   ?Cinci Hoca´nın dediğini biliyor musun ??

                    ?İşte muhtarım? dedi, Haydar. ?Ben de bu konuyu görüşecektim. Ben ne diyorum, hoca ne diyor? Yoksa biz çocuğu anlamıyor muyuz, neyiz??

                    ?Boş ver sen cinci hocayı? dedi Muhtar. ?Bir gün gelir çocuğa bakarım. Canı sıkılmıştır.?

                     ?Çok iyi olur? dedi Haydar,?Memnun olurum muhtarım.?

                      Sonra ayağa kaktı, muhtarın elini sıkarak oradan ayrıldı. Haydar gidince Öğretmen muhtara;

                   ?Hayrola muhtarım, nedir sorun ??dedi.

                     ?Bunun bir oğlu var.? dedi Muhtar.?Çocuk dayak yemiş. Yediği dayağı da bir türlü hazmedemiyor. Elinden gelse babasını ezip geçecek. Onu da yapamıyor. Kendini içeri hapsetmiş. Kimseyle konuşmuyor. Kimsenin yüzüne bakmıyor. Bu cinci hoca dedikleri adam daha önce Kaz Kazım´ın çocuğuna;

      ?Bu çocuk büyük adam olacak.?demiş.O çocuk da sonra Vali olmuş. Bunu bilen mahalleli de, çocuğun önemli biri olacağına inanıyor. Haydar da onun etkisinde kalmış. Kendi suçunu aklamaya çalışıyor.?

                     ?Yazık!?dedi öğretmen, ?Buna benzer çok çocuk var okulda. Dayak yemekten pısırıklaşmışlar. Ders çalışmaz, kitap okumazlar. Bol bol kavga çıkartıp ortalığı karıştırırlar. Bu çocuklara iyi davranmamız, onlara bir şans daha vermemiz lazım.?

                    ?Ben de öyle düşünüyorum.?dedi muhtar.

                     ?İyi olur.?dedi öğretmen.

                     Haydar, muhtarın ?Geleceğim.?demesine sevinmişti. Nedim´in bir an önce iyileşmesini istiyordu. Ama bir şey yapamıyordu.

                     Haydar´ın cami hocasıyla arası iyiydi. Bir de ona görünmek istedi. Yolun üzerindeki evine geldi. Hoca evde yoktu.

                   ?Camiye gitti? dediler. Oradan camiye uğradı. Hoca caminin önündeki çimleri suluyordu. Haydar´ı görünce;

                    ?Hayrola Haydar kardeş.?dedi.?Sen buralara gelir miydin??

                     Haydar camiye bayramdan bayrama geliyordu. Onun dışında vakit namazlarına gelmezdi. Hoca ile el sıkıştılar. Daha sonra bir kenara oturdular. Haydar;

                    ?Hocam.?dedi.?Bir sorunum var. Benim çocuk kafayı yedi. ?Cin min? görüyor diyorlar. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bana yardım ederseniz memnun olurum.?

                     Hocayla uzun bir süre konuştular. Daha sonra ayağa kalktılar. Haydar tekrar eve geldi. Evde karısı Döndü vardı. Ona;

                     ?Nedim´le konuş.?dedi.?Onu ikna et. Cami hocasına götür. Hoca;

                      ?Onu bana getir.? Dedi.

                     ? Cami Hocası cinden anlıyor muymuş??dedi kadın.

                      ?Ne bilim ben len? dedi Haydar, ?getir diyor işte.?

                       ?Peki, tamam? dedi kadın.

                      Akşamüzeri annesi Nedim´i ikna etti ve camiye götürdü. Nedim annesini kırmak istemiyordu. Onu kırmamak için razı oldu. Camiye geldiklerinde hoca abdest alıyordu. Abdesti bittikten sonra kadına bakarak;

                    ? Tamam, teyze? dedi. ?Sen gidebilirsin. Ben çocukla konuşurum.?

                     O günden sonra Nedim bir hafta camiye gitti. Bu arada mahallede herkes büyük adam olacak çocuğu yakından görmek istiyordu. Ününü herkes duymuştu. O´na yaklaşıp yüzüne gülüyorlardı. Bu davranışları Nedim´i çok kızdırıyordu. O kızdıkça da mahalleli çocuğun üstüne üstüne geliyordu.

                   Cami hocası da Nedim´e, cinlerle ilgili birçok bilgi verdi. Ayrıca, şeytandan da bahsetti. Bu anlatımlar Nedim´in hoşuna gitmişti. Artık cin nedir, şeytan nedir öğrenmişti. Kızdığı şey de zaten bunlardı. İyi gibi görünen birçok insanın ne kadar da şeytana benzediğini öğrenmişti.

                    Bir gün; Babası, mahallenin muhtarını, öğretmenini ve daha sevmediği şeytan tipli insanları yanına almış kendini görmeye gelmişlerdi. Arkalarında mahallenin irili ufaklı insanları vardı. Nedim´i yakından görmek için evin etrafında toplanmışlardı.

                     Nedim ise, yine pencerenin önüne oturmuş karşı taraflara bakıyordu. İnsanların üzerine bu kadar düşmeleri hiç hoşuna gitmiyordu. Muhtar ve çevresindekiler evin önüne oturmuş kendini görmeye gelmişlerdi. Annesi kapıda onları karşıladı. Onlar evin önüne oturunca, kadın Nedim´e seslendi;

                   ?Bak oğlum Muhtar amcan seninle konuşmaya gelmiş. Ne derdin varsa ona anlat.?

                   Nedim onu dinledikten sonra ne yapacağına bir süre karar veremedi. Annesinin ikinci ısrarıyla dışarı çıktı. Kapının önünde muhtar ve birkaç adam ve babası vardı. Dışarıda ise bir sürü insan eve bakıyorlardı. Muhtar kendini görünce;

                 ?Yeğenim? dedi. ?Sen büyük adam olacaksın. Bir sürü cin görüyormuşsun doğru mu ??

                   Nedim etrafına bir göz attı. Dışarıda merakla kendine bakanlara dönerek,

                   ?Ben? dedi. ?Sizin bildiğiniz gibi cin falan görmüyorum. Ben düpedüz şeytanı görüyorum. Şeytanın kimler olduğunu da biliyorum.?

                    Herkes ürpermişti. Muhtar afallamıştı. Yanında oturan ihtiyara dönerek,

                   ?Ne diyor bu??dedi.

                   Sorduğu İhtiyar muhtara bakarak,

                   ?Doğru söylüyor çocuk? dedi. ?Şeytan da cin neslinden olur.?

                   Muhtar Nedim´e dönerek;

                  ?Ya çocuğum? dedi. ?Bu gördüğün şeytan nasıl biri??

                    Nedim sanki bu soruyu bekliyordu. Oldu olası çalışkan bir çocuktu. Kaç defa okulda ders anlatmış öğretmenlerinin takdirini almıştı. Yediği dayağın intikamını ancak böyle alabilirdi. Onlara dönerek;

                   ?Biri? dedi ?Yaşlı bir adam, gözünün biri yılık. Cami´nin etrafında dolanıp duruyor. Hocaya yaklaşmıyor. Diğeri, biraz ondan genç ama saçları beyaz, gözleri kızarmış. Herkese bir kulp buluyor. Yalan söyleyip iftira atıyor. Onu, bunu kandırıyor.?

                     Dışarıda kendini seyreden kalabalıktan bir alkış koptu.

                    Onlar Nedim´in kimden bahsettiğini anlamışlardı. Çünkü Nedim onların iftirası yüzünden dayak yemişti. Onlar Nedim´den başka çocuklara da iftira atmışlardı. Fakat kimse inanmamıştı.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22