ALİ TAŞ ADN.


?SUÇIKTI ŞİİRLERİ?


Dursunbey Belediyesi ?Suçıktı Şiir Akşamları?nı gelenekselleştirmiş?2008 yılında 15. düzenlenmiş Suçıktı etkinliklerinin. Mevlana, Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı gibi düşünür ve şairlerin adlarına düzenlenen paneller yanında; şiir incelemelerinin gerçekleştirildiği Şiir Atölyesi ile Şiir Müzesi kurulmuş. ?Dursunbey´i şiirin merkezi yapma? gibi sanatsal bir iddaa ve karalılıkla yola çıkılınca, ?söz uçar, yazı kalır? gibi bir sanatsal gerçeği doğrularcasına, 14. ve 15. ?Suçıktı Şiir akşamları?na katılan şairlerin şiirlerinden oluşan ?seçki özelliğinde nitelikli antolojiler´ hazırlanmış. Her bir şairin genelde birer şiirle yer aldığı antolojide, 26 ve 24 şairin toplam 50 şiiri yer almakta.
Antolojinin ilk şairi olan Hüseyin Akın ?buradan Bakınca Gökyüzü? (1) adlı şiirinin I. Bölümünde ?kanat çırpar gibi geçer bir ölünün düşürdüğü çığlık? ( ) gibi soyut bir imgeselliği görselleştirerek; birinci bölümü, ??/hayat bu ya, hangi aynada dursak bizden biri iniyor/alçalıp yükselen bir ovaya doğru sürüp giydiklerini.?(s.8) dizelerindeki yaşam öyküsünün soyuttan somuta imgesellikle anlamlandığı bir şiirsellikle noktalıyor dizelerini. İkinci bölümdeki, ?dinmiyor bir acıya doğru kurulmuş cümlelerin sızısı? gibi ikinci bölümde yer alan ve şiirsel bütünlüğe katkı veren dize yanında; benzetmelerden de yararlanılan bir şiir sesi duyulur:
?
ey gök, çıtını çıkar! dağılsın yüzündeki kalabalık
bir yıldızın batıyor dünya açıklarında!(s.9)
Arif Ay, ?Bağdat´a Dönen Şiirler?(1) adlı şiirinde ?Bağdatlı Anne?yi konuştururken ?ne kaldı Bağdat´tan/ne kaldı geriye/bombaların yakıp kavurduğu bedenlerden/bir avuç kül/ve çığlığım kaldı geriye?(s.11) eleştirel bir bakış açısıyla güncelliği not düşerken; Mehmet Aycı, ?İyilik? (s.13) şiirinde yaşam yolculuğuna göz atan bir diğer ozan olur:
İşte böyle büyüyoruz sevgilim
Yaşamak bugün için, ateşten
Yirmi dokuz yapraklı yonca.
Mehmet Aycı, ?-hangi yangınları sürdün tenimdeki denize ?? göndermesiyle sürdürüp, ?ne uzun şiiri olur söylenebilse /kirpiklerinin?? dizeleriyle noktanan ?Akşamın Kirpikleri?(s.2) adlı şiirine duygusal bir yolculuk yapıyor.
senin o ince,
bilmediğim çiçekleri andıran kirpiklerin
benim siyah yangınlar çıkaran denizime
değince
uzak otobüslerden bir sancıyla inerim
her an
yıllar öncesinin muzip oyuncakları
masum bir içgüdüyle aranıp bulunmayan?(s.27)
Hasip Bingöl, ölümcül bir duygulanımın sesini dizelere yüklerken, güçlü bir şiirin resmini de belleklere yerleştirir ?İlk Oku Kalbime? (s.1) adlı şiirinde.
O ki kendine kıyımı haber verildi.
kırk yol soluksuz yaşadığım çavdar,
ol yenik bir buğday tanesi.
ve kibrimle büyüttüğüm o ışık
yola düşmüş sabah traşı
ağaçların gölgesine saklanan dualar
ey za kabilesinin uluları
bir seyyid´in ses´e işlediği yazılarla
gözleri aralandı bir lahit ustasının(s.17)
Mehmet Can Doğan güncel ve toplumsal bir olguya, kendine özgü ironik bir eleştirellik getirdiği ?Uykulu Limon)?(s.1) şiirinde değinir.
Daha dün sabah okudum
hemzemin geçitte bir trenin
sürükleyip götürdüğünü
bir işçi kamyonetini
otuz küsur yaralı on bir ölü.
?Limon toplamaya gidiyorduk diyor´
yaralılardan biri fotoğrafı da var gazetede
?Çoğumuz uyuyorduk´
bu yaşa gelmiştim de duymamıştım hiç
uykunun limonla serinlediğine(s.23)
Sıdık Ertaş, ??/tavanda dövülürken aşk sözcükleri /ısınıp sokuluruz tenine yeryüzünün? (s.28) dizeleriyle yöneldiği ?Hançer? şiirinde. (s.1)
kapatma bırak aksın göğümden beyaz şarap
Islansın dudaklarım sarhoş doğmuşum nice
sonsuzluk ağacında alyımlı duran meyve
kurumuş mevsim gibi dökülür bedenime(s.29)
Mehmet S. Fidancı, ?Bu da gövdedir. sözün yuvası/kuşun yuvası içinde rüzgâr/içinde bağlanıp dile akan su?(s.31) dizeleriyle ?Kalbe Giriş?(s.1) şiirine başlarken; Ferman Çam, ?Kürdilihicazkâr Beste?(1) şiirinde bir güzelliği aşkla pencere açar.
Daha şafak atmadı
Simsiyah bir gece kıvamında
Kıyılarına düşüyorum
Ay yüzünün
Ve dehlizinde siliyorum göz çapaklarını
Köhne bir kentin sokakları
Mağlup insan cesetleri ile dolu iken
Yürek burkulmaz mı
Sırtını yaslayacak kimse de yok
Yüzleri bir afete dönen vitrinlerin
Ne yana dönsem/orada (s.33)
Hüseyin Kaya´nın ?Vakt-i Kerahat?(1) şiiri? Kaya,?benim yerimde olsan her gün yağmur isterdin/aynalarda kördüğüm olurdu bakışların/isli bir lamba camı ufanırdı üstüne/kerpiçten odalarda ekşiyen yıllarının? dizeleriyle sevdanın bir varmış, bir yokmuşluğuna, kendince bir farklı bakış açısı gekirerek şiirini noktalar.
bir de çığlık çığlığa ağlardı kırlangıçlar
kanlı kanatlarıyla çarpa çarpa kalbine
hepsi hepsi bu işte geri kalan sevdadan
ahir zaman içinde evvel zaman içinde(s.37)
Farklılığı izlenen diğer bir ozan ise Hicabi Kırlangıç??Gözelerin böyle uzaktayken/Kandili nerden bulacak geceler/Hangi çocuğu uyutacak bu derme çatma ninniler? diyen ozan Kırlangıç, şiirle örtüşüp güçlendiren, mizaha göz kırparn bir şiirin kapısın aralar.
Hangi iklimi seçsem güven vermiyor
Ve üzüyor beni güneşi solgun görmek
Tebdili kıyafet geziyor ölüm aramızda
Yakalansım diye yalnızlığımı orta yerde
Bırakıyorum kâr etmiyor.
?
Gel gör ki takıldım kaldım burada.
Dünyanın tekerleği nasıl kaldıysa çukurda
Kalbim de öyle kaldı bu balçık çukurunda
Böylece şeytanın işleri tıkırında.(s.89)
Sevda izleği sürerken, Metin Ünal Mengüşoğlu´nu ?Kalbini kazanmak için/Zindanımı gözlerine kurmuşum/Ruhumun cümle kapısına oturmuşum/?? (1) şiirinde aşk makinistliğine soyunarak, bakışlarını demiryollarına sürer.
Bir kağıdı kıvırıp kıvırıp
Ondan karanfiller yapan ellerin
Boş kalınca tutar mı ellerimden.
Gözlerinin istasyonu münhalleşince
Makas başında bekleyen trenime
Yakar mı yeşil ışıklarını.(s.41)
?Karanlıktan daha korkunç ne olabilir/Kendi uçurumunu aşındırıyorsa kar.?(2-s.2) dizelerini ?Hece Taşları? adlı şiirinde belirten Yaşar bedri Özdemir, ?Körün tanık Olduğu Cinayet?(1) gibi hayli ilginç ve uygun bir şiir adıyla yer alırken, ?mumdanhayallerimizi yakmıştık/iki kalp arasında/O hiç konuşulmayan, açığa çıkan buğu ile?(s.45) dizelerei şiir yolunu açar.?Hece Taşları? (2) adlı şiirinde ise baba sevgisine uzanır duyarlılğı.
babamı gördüm!.. Tipiye karışıyordu.
Elini tuttum soğuktu, yorgunda
Bizi eksiltmesin dedi bunca acı, bunca talan
Saçaklardan çözülen koca bir ömürmüş(2)
Ali Pektaş, ?neden hep sürgün suratlarda karşıam çıkıyorsun/anlamıyorum/bilmiyor musun aynalardan ürktüğümü/her defasında yüzüme tutuyorsun!?(s.47) dizeleriyle başladığı ?Sahte Maskeler? adlı şiirinde yalın, açık, duru şirini sürdürür:
konuştukça içimden
insanlar çıkıyor çırılçıplak
üşüyor, üstüne kaftan diktiğim yalnızlık
parmak uçlarında kaçıyor geceler
bir duysan?
Ali Sali düzeyli bir şiir çizgisiyle kendine özgü bir şiir sesi bulan ozanlardan. ?eski bir ağrıydı alnımdaki/gölün kapılarını açmaya yükümlü kılınan/dokunaklı ağıtlarla/ellerinin mühründen tevarüs edildi? dizeleriyle biten ?Eski Bir Ağrıdır Alnımdaki? (1-2) şiiri her iki antolojidede yer almış,Şiirinde ise soyut imgelerle kurduğu bir şiir bütünlüğünün sesini verererek başlar:
dokunaklı bilirdim yıkıntıları
seni içime akıtırken
alnımdaki dikene emanet eder
savunmasız alnımı
işte acılarımı dindireceğim mekan derdim.
Dokunaklı kelimelerle yatırırdım yüzümü yere? ( )
?Kalbimden geçen karınca/Bekle beni yolun başında!/??(s.21) diye seslendiği ?Kalbimdeki karınca? şiirinin rotasını, çocukluğumuzun artık bir eksikliği olan masallar dünyasına çizer.
Kalbimde kendini arayan karınca
Bilirsin bizim evi; üç oda, üç çocuk, ben ve karım
Akşamları masala başladık, inan böylesi çok daha iyi!
Biz yüreğimizi koyuyoruz, çocuklarsa çocukluğunu
Renk renk kediler, cinler, yedi başlı ejdarhalar!
Saraylar, sultanlar, halayıklar ve tellâllar
Bakıyoruz bir tarafta Şam ve Tebriz
Diğer yanda, Kahire ve Bağdat
Biz değil de, sanki bin gece öteden konuşan Şehrâçat.
? (s.51)
?sabah vardiyalarında asılan suret? (s.55), ?ağrıyan yanlarımı sedef bir raptiyeyle tutan polis/??, ??/yutuyor naftalin kokulu anılarımı?, ??/bırakarak sesinde kalan sesimin izini?? dizeleriyle dikkat çekiyor, ??0tırnağını kemiren gerilla düşlü çocuk/?? görselliğini dizeleriyle karşımıza diken Özcan Ünlü?Fakat, dizeler boşlukta kalmıyor?Soyut imgeselliğiyle harç işlevi görerek şiirini sağlamlaştırıyor.
ilk kez üşüyor ellerim,
ilk kez, yanında soyunan bu korkunç geced.
müsekkin ve diazem faydetmiyor, sevgili.
tutunarak çıkmak mümkün değil
kalbimin dağınık çarşılarından
?
sabahın alacasında, kül kokan bu sokakta
yani iskarpinlerinin topuğuna basarak yürüyen
şu kara yüzlü kediden başka bir çarem yoksa eğer
bırak çalsın son sesle gramofonu dilimin.(2-s.54-55)
Ahmet Veske de her iki antolojide aynı şiiriyle yer alan bir ozan.?dolar kıyılarımıza hüzzam şarkılar/gözlerden okununca fasl-ı hüzün/tenlerimizden kızılca bir şafak boşalır.? (s.56) dizeleriyle başladığı ?Ebabil-2? (s.1-2) şiirini, aynı sesle noktalar.
gülün muradı neyler iflah olmaz yarama
yıldızlar ki koyu mavi karanlığın havarileri
gecenin beyaz sesinde toprağa düşecekler
Cafer Turaç, yaşam öyküsünü yansıtan ?Bir Gül Bir mektup? (s.2) şiiriyle ozanlık yolundaki yerini belirliyor.
Askeriyeden ayrıldım Alâeddin Abi
Dalına küsen bir yaprak gibi/kapı aralandı ve çıktım
Görülmüştür damgası silindi yakamda
Ne karakolda nöbetim ne de suya atılacak mı mektuplarım var.(s.13)
?,,,/vuruldu kuşum bayrağım rüzgâra sürüldü/?/kırların fısıltısı saatlere çarpılıp/?/mahlâsı yitik ve sâde ipekten bir gürültü? (6.Gazel) ile ?küfrü yendim yüzüm ağardı pak sözüm/yımadım sesimi söylerim özümü ak sözüm/?? (7.Gazel) gibi yer yer uyağa bağlanarak sürdürür şiirini güçlendiren belirgen noktalarda dikkat çeken Çevat Akkanat ?Şiirlerinden Örnekler? (2-s.15) adlı şiirine başlar (5.Gazel?de.
Kış göğü yelken açtı
huzur zofrasında güneşin
yaprak hazan yüzün hüzün
Nedir kan kaybı ömrümüzün
? (s.15)
Yazılarıma genelde çok uzun şiir almıyorum.Şiirin can alıcı yerleriyle incelememi bütünlüyorum.Belki çok farklı durumlarda tüm bir şiirle yazıma son veriyorum.İşte şu anda da öyle bir durum söz konusu.Mehmet Atilla Maraş, yanıbaşımızdaki Bağdat bataklığına şairce bir gözlem yapmış.Kendine özgü farklı şiiriyle çağının tanığı bir şair olarak, henüz izi silinmeyen güncel bir olumsuzluğu, insanlığın utanç tablosunu eleştirel bir duyarlılıkla tarihe not düşerken, ozanlığın, sözcüklerle resimleme yetisini şiire çok öok özel boyutlarda yerleştirmiş..
BAĞDAT PAZAR YERİNDE
-Bağdatlı çocuklar için
Ve bombalar yağdırıyor Bağdat çarşılarına
vuruyor kehribar tesbih satan dükkanlarını
düşüyor içimin en tenha ve mahrem yamaçlarına
hayret kesiliyorum o saat iliklerime kadar hayret
eriyor, ufalıyor benimle beraber yüzlerce hayat
Bağdat dükkanlarında altın, hurma, baharat.
***
Bir bomba daha düşüyor Bağdat Pazar Yeri´ne
ben bunu net görüyorum on ikinci vizyonda
bakıyorum çocuklar koşuşuyor
annelerinin eteklerinde elleri
kan revan uzanmış yatıyor o çocuklardan iri
yerde upuzun bir kan şeridi?
***
Bana soruyor büromda, ABD elçiliğinde
insan haklarından sorumlu biri, anlayışı dar
?Bu savaşı nasıl görüyorsunuz? diyor hiç sıkılmadan
bu savaş mı Allah aşkına
tek taraflı bir güç oyunu
çocuk cesetleri üstünde oynanan bir kumar
***
Gelin Kızılderelileri konuşalım diyorum, Zencileri
Filistin´i, Afganistan´ı, İşgale uğramış bütün coğrafyaları
Şimdi sırası değil diyor, şu karşımda oturan Amerikalı
Şimdi artık yok baharat çarşıları, ne altın ne de Pazar
sade cesetler üstünden göğe yükselen buhar. (s.25)
Mehmet Atilla Maraş

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00