Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


TARİHİN TOZU ARASINDA


İlkokuldayken öğretmenlerimiz her fırsatta bizlere yaşadığımız şehrin tarihi geçmişiyle ilgili küçük geziler düzenlerdi. Belki de bunun da payı vardır, tarihî yerleri ve müzeleri gezmeyi çok severim. Turistik amaçlı gittiğim veya yaşadığım şehirlerde önceliğim hep böyle mekânları dolaşmak olmuştur. Yerinde, görerek, bakarak, soluyarak, hatta dokunarak öğrenilen bilgilerin daha kalıcı olduğuna inanırım.

Eski bir evin penceresinden içeriye başımı uzattığımda orada yaşamış insanları gözümün önünde canlandırırım, bir kalenin kalıntısından ufka baktığımda uzaktan gelen gemilerin hayalini kurarım, geçmişte de adımlanan sokaklardan geçtiğimde sanki o yıllardan kalma bir şarkı duyarım, bir müzede dolaştığımda eski çağlar, bir adım ötemde sanırım.

Bütün bu merakım ve ilgime rağmen, bundan yaklaşık dört yıl evvel gazete binasına ilk gittiğim gün, tarihî Gülek Eczanesi´nin önünden geçerken, bunca yıllık Adanalıydım ama sanki ?bankaya ilk, orada başladığım halde- Abidinpaşa Caddesi´ni yeni görüyor gibi hissetmiştim.

O akşamüstü eve dönerken, çocukluğumun ve gençliğimin Adana´sı dışında yaşadığım şehrin geçmişini yansıtan ve hala daha yaşayan tarihi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istediğimi fark etmiştim.

Sanırım bu bir kırılma noktası olmuştu ki aynı akşam, bütün bunları keşfetmek için zaman ayırmaya karar vermiştim. Ve şehir içindeki ilk tarihî gezime o eczaneyi ziyaret ederek başlamıştım. Aradan geçen zaman boyunca da yol arkadaşı olarak yanıma ablamı almış ve her fırsatta üzerine yenilerini eklemiştim.

Belirli aralıklarla, birlikte, Ramazanoğlu Konağı´nı, Ulu Cami´yi, Millî Mensucat Fabrikası´nın yerine açılan, Türkiye´nin ve Ortadoğu´nun en büyüğü olan yeni müzeyi, eski Etnoğrafya Müzesi´ndeki geleneksel Adana Evi´ni ve hemen yanındaki kiliseyi dolaşmış, geçmişi hakkında bilgi edinmiştik. Ve her biri hakkındaki izlenimlerimi de bu köşede sizlerle paylaşmıştım.

Geçtiğimiz hafta içinde ise sabahın erken saatlerinde fotoğraf makinelerimizi de yanımıza alarak yine bir şehir içi tarih gezisi yapmaya karar verdik. Bu defa güzergâhımız; Atatürk Evi Müzesi, Sinema Müzesi ve Bebekli Kilise´ydi.

Daha önceki yıllarda da gezdiğim, 15-Mart-1923 yılında eşi ile birlikte Adana´ya gelen Atatürk´ün, Ramazanoğulları´ndan Suphi Paşa´ya ait bu konakta ağırlandığını bildiğim, çalışma odasını, oturma odasını, kütüphaneyi, yatak odasını, basın odasını, -ki bu odada Yeni Adana Gazetesi´ne ait bir köşe de vardı- mücahitler odasını, Hatay odasını, silah odasını, yaver odasını, Kuva-yi Milliye odasını adımladığım Atatürk Evi Müzesi´nde bir kez daha minnet duygusu hissettim.

 Fırsat yaratıp mutlaka görmenizi arzu ettiğim Sinema Müzesi´ndeki her bir afişin önünde durup Türk Sineması´na katkı sağlamış Adanalı sanatçılarla göz göze geldiğimde, onların fotoğraflarına, eserlerine, kişisel eşyalarına, maket heykellerine geriden baktığımda ve üst katta sinema kütüphanesi ile karşılaştığımda gururlandım.

Öte yakayı bağlayan ve yaşayan en eski köprü olan Taşköprü´nün tam ortasında durduğumda asırlardır bu toprakları bereketlendiren Seyhan Nehri´nin heybeti karşısında heyecanlandım. Bir solukta gezdiğimiz Bebekli Kilise´den sonra eski Tepebağ evlerinin bulunduğu daracık sokaklar arasında dolaştığımda ise geçmişin tozuna karıştığım için şanslıydım.

En çok da her geziden sonra eve gelip de bütün bunları paylaştığım küçümenimde de yaşadığı şehrin tarihine karşı ilgi uyandırdığım, ondan bu yönde bir talep geldiği ve bir başlangıç olarak dün, yeni müzeyi bir kez de onunla beraber ziyaret ettiğim için mutluydum.

Siz de yapın. Hafızanızı tazeleyin, tarihinizi hatırlayın. Unutmayın ki insanlığın, şehirlerin ve ülkelerin var oluşu, geleceği, geçmişten getirdikleriyle yakından alâkalıdır.

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05